Mehmet Coşkundeniz Güle güle Varan!
HABERİ PAYLAŞ

Güle güle Varan!

Pekuysal Ailesi’nin 1942’de borçla aldığı Austin marka bir kamyonla Ilgaz Dağları’ndan İstanbul’a tomruk taşıyarak başladı Varan’ın hikayesi.

1946’da İzmit-İstanbul arası yolcu taşımacılığı Varan’ı başka bir aşamaya yükseltti. Tam 70 yıl şehirden şehire yolcu taşıdı Varan. Özel bir firmaydı, diğerlerinden farklıydı.

Lüks standartlarda yolcu taşımacılığı yapardı. Öğrendim ki son seferini yapmış ve artık kapanmış. Yani yollarda, üzerinde Varan yazılı otobüsler göremeyeceğiz artık. Ucuzlayan uçak biletleri, giderek hat sayısı artan hızlı tren derken, Varan bu rekabete dayanamadı.

Haberin Devamı

Önce Varan’ı en büyük rakibi Ulusoy satın aldı. Bu satıştan sonra Varan hakkında şikayetler başladı. Sonra sessiz sedasız kapandı. Mersin’de doğup büyümüş biri olarak Varan’ı çok iyi bilirim.

Ankara’ya, İstanbul’a otobüslerle gidip gelirdik. Orta halli bir ailede büyüdüğüm için Varan’dan bilet alamazdık biz. Açık söyleyeyim, fena özenirdim Varan’la seyahat etmeye.

1990’ların başında iki yaz Bodrum’da çalıştım. O dönemde Varan’ı çok kullandım. Bodrum’da havaalanı bile yoktu, düşünün. İlklerin seyahat şirketiydi.

İlk özel terminali (Ankara/Söğütözü) o kurdu. İlk özel mola yerini (Bolu Dağı Tesisleri) o açtı. Ayrıca Varan’ı diğer turizm şirketlerinden farklı kılan özellikleri vardı.

Varan’da ‘bayan yanı’ yoktu. Bileti alırken kimse size “Bayan mı, erkek mi?” diye sormazdı.

Terminallerin önünde bilet simsarları bulunmazdı. Kimse sizi kolunuzdan çekip “Abi Ankara mı, gel benimle” demezdi.

Mola yerlerinde “Sayın yolcularımız, firmamız 20 dakika ihtiyaç molası vermiştir, çaylar şirkettendir” diye anons yapmazdı. Herkes saatini bilir, kalkacağı zaman otobüsün yanında olurdu.

Otobüste saçma sapan video film yayını yapılmazdı. Zaten daha sonra otobüslerine kişiye özel audio/video sistemi koydu. Herkes kulaklıkla kendi müziğini dinledi.

İlk iki katlı otobüsleri Varan sayesinde tanıdık. Setra marka bu otobüsler o dönem için lüksün zirvesiydi.

Varan 1960’larda şehir içi yolcu servisini başlatan ilk firmaydı. En son 2002 yılında o dönem Adana Havaalanı bakımda olduğu için İstanbul- Mersin arası yolculuk yaptım Varan’la.

Haberin Devamı

Evet binmiyordum ama özellikle Ege’ye doğru yolculuğa çıktığımda Varan otobüslerini görmek beni mutlu ediyordu. Bolu Dağı Tesisleri’ndeki yayla çorbasını, Mustafakemalpaşa Tesisleri’ndeki tost-ayranını, Pamukova Tesisleri’ndeki ev yemeklerini bir daha yiyemeyeceğiz artık. Güle güle Varan.

KANALTÜRK KAPANIYOR

Paralel yapıya maddi destek sağladığı gerekçesiyle Akın İpek’in tüm malvarlığına devlet el koymuştu. El konulan şirketler arasında Kanaltürk, Bugün TV ve Bugün Gazetesi’ni çıkaran medya şirketi de vardı.

Bu medya kuruluşlarının başına kayyumlar atandı. İki televizyon önce Digiturk’ten, sonra da uydudan çıktı. Uzun süredir eski programları yayınlıyorlardı.

Önce, bu kanalların düzeltileceği, Digiturk’ten ve uydudan yeniden yayına başlayacağı söylendi. Ama geçenlerde duyduğum bir söylenti, iki kanalın da kapatılacağı yönünde (ben bu yazıyı perşembe yazıyorum, belki de kanalların kapatılacağı siz bu yazıyı okurken açıklanmış olacak).

Haberin Devamı

Bir dönem benim de geceleri ‘Aşk Doktoru’ adıyla yayın yaptığım Kanaltürk’ün kapatılmasına gerçekten üzülüyorum. Hem bir medya organı yok olduğu için, hem de birçok çalışan işsiz kaldığı için...

AZİZ YILDIRIM

Acun Ilıcalı’nın sahibi olduğu TV8’deki ‘4 Büyükler Halı Saha Turnuvası’nda Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor’un isimleri, amblemleri kullanıyordu.

Acun, Fenerbahçeli. Kulübe çok katkısı vardır. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın kulübün haklarını kormak için ne kadar titiz davrandığını bilmeyen yok.

İyi dostu olan Acun’a bile iltimas geçmedi. Yayın haklarından pay ödemediği için bu amblem ve ismi kullanamayacağını bildirdi. Acun da turnuvanın adını değiştirdi.

Galatasaray yöneticileri Aziz Yıldırım’ın hakkını verdi, “O olmasaydı Acun sırtımızdan para kazanmaya devam edecekti” dediler.

Tavrını, yönetim tarzını eleştirebilirsiniz. Ama Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’nin bir tek kuruşu için bile nasıl uğraştığını umarım anlamışsınızdır.

TÜRKİYE FUTBOL YAZARLARI DERNEĞİ

Eski etkinliği kalmasa da Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) ülkenin en köklü basın meslek örgütlerinden biri. Hele hele bir zamanlar, lig öncesi, 3 büyükler arasında yapılan TSYD Kupası karşılaşmaları çok önemliydi.

Sonra futbol endüstrileşti, TSYD etkinliğinin büyük bölümünü kaybetti. TSYD Başkanı Oğuz Tongsir geçenlerde derneğin logosunu, kimseye danışmadan değiştirdi.

Eski logoda, sporların anası sayılan atletizm vardı. Dünya figürünün önünde disk atan bir atleti görüyorduk. Ve bir de Türk bayrağı vardı tabii ki. Yeni logoda Türk bayrağı yoktu.

Ayrıca dünya bir futbol topu şeklinde gösterilmişti. Logo bu haliyle derneği ‘Türkiye Futbol Yazarları Derneği’ haline çevirmişti. Neyse ki yanlıştan dönüldü. Yeni logoya hem Türk bayrağı eklendi hem de futbol topunun içine olimpik sporlardan görüntüler eklendi.

Bana göre hala yetersiz. Ana figür futbol. Zaten en büyük sorunumuz Türkiye’de insanların sporu futboldan ibaret sanmaları değil mi? TSYD olarak siz spor bilincini geliştirmekle görevli değil misiniz?

***

Oğuz Tongsir geçenlerde Twitter’dan “Bunların amacı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek” diye veryansın etmişti. İyi de Oğuz Tongsir, hiç kimseye danışmadan logo değiştirirsen nasıl tepkiler almayı bekliyorsun ki?

Bu ülkede kim makama kavuşsa bir anda “Ben yaptım, oldu” tavrına giriyor. Halbuki TSYD bir gazetecilik örgütü. Gazetelerde çalışan onlarca grafiker var.

Bir logo yarışması açsaydı, arkadaşlarımız kendi ürünleriyle bu yarışmaya katılsaydı ve etkin bir jüri aralarından en iyisini seçseydi olmaz mıydı?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder