İnci Tulpar Pırıl pırıl gençler
HABERİ PAYLAŞ

Pırıl pırıl gençler

Bir arkadaşımdan haber geldi. “‘Yeğenim TÜBİTAK yarışmasında bölge birincisi oldu” dedi. “Aaa, ne güzel, ne yaptı?” deyince de bana yeğeninin mesajını yolladı. Sizlerle paylaşmak istiyorum, çünkü bu çocuklar bizim geleceğimiz ve gurur duyulacak projeler yapıyorlar. “Ben Arda Aydın, projeyi arkadaşım Muhammed Yusuf Efe ile birlikte yaptık. İkimiz de İstanbul Özel Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Lisesi’nde 9. sınıfta tam burslu olarak okuyoruz ve yatılı kalıyoruz. Ben Samsun’dan, arkadaşım Mersin’den geliyor. Bu projede konuşma yetilerini kaybetmiş felçli bireyler için göz kapaklarının hareketlerine duyarlı olarak hazırlanmış alfabenin kodunun yüklü olduğu bir bilgisayar ve bu hareketleri algılayacak kameradan oluşan bir sistem geliştirdik. Böylece çevreleriyle iletişim kurabilmelerini sağlamayı amaçladık. Bu sene yarışmaya toplam 10.418 proje başvurusu yapıldı ve bazıları 17-20 Mart tarihleri arasında sergilenmeye layık görüldü. 12 farklı bölgede sergiler açıldı. Biz İstanbul- Avrupa sergisindeydik. Her bölgenin birincileri 5-9 Mayıs tarihleri arasında Ankara’da olacak sergiye katılmaya hak kazandı. Biz İstanbul-Avrupa bölgesinde birinci olduk. Çok sevinçliyiz. Umarız, kullanacak herkese yardımcı olur.”

Haberin Devamı

Bir zamanlar Beyoğlu...

Nostaljik bir duygusallık içinde olduğumuz zamanlar bunlar. Doğaya gelen baharın ülkedeki yansımalarından etkileniyor bünyemiz. Bahar gibi yürek ısıtan arkadaşlarım var benim. Yüreği derya gibi kadınlar. Hepsi birbirinden gani iyilik saçıyor dünyaya. Birbirimize dayanıyoruz güneşli günlerin bulutlu ruh hallerini yaşarken. Geçen gün İstiklâl Caddesinde buluştuk. Artık ‘elzem ihtiyaç’ oldu bu buluşmalar. Zirâ dertleşmeden çekilmiyor ülke. Taksim’i yayalaştırma çalışmaları sonrası blok betona dönen meydanı geçtik, 7 yıl öncesine dek akasyaların altında yürüdüğümüz İstiklâl’i geride bıraktık... Sonra mimarlarının çoğu Rum ve Ermeni olan güzelim eski binaları geçtik, sonra masaları sokaklardan kaldırılmış olan mekânları geçtik, sonra Emek Sineması’nın sokağını geçtik. Her bir kayıp değeri anarak, her bir özelleştirmeyi, satışı anımsayarak, her bir adımda canımız yanarak... Aradık taradık, sokağa masa atmış, soluklanacak bir yer bulamadık! Oysa ki Paris’te, Venedik’te, Roma’da, Barselona’da insanlar dışarıda yaşar! Ilıman iklim ülkelerinin en büyük avantajı budur: Şehrin parklarına, sokak mekânlarına yayılırlar. Bize ise “AVM’lere girin” deniyor. “Gidip oralarda oluşan manyetik alandan tabanlarınız acıyarak, yapay lambaların altında büyüyen çiçeklere bakarak, hava yerine devri daim basılan oksijeni soluyarak gezin” deniyor. Denmesin. Biz de trafiğe kapalı caddelerde, sokaklarda, meydanlarda; kafelerde oturmak istiyoruz. Açık havada... Diyeceğim o’dur ki; İstiklâl Caddesi gibi, gelen her turistin uğradığı, her İstanbullunun sevdiği, her türlü kültürel aktivitenin ve eğlencenin merkezi olan tarihi-güncel yaşamın merkezindeki bir yerin günümüzdeki hâli ortadadır. Bizim hayalimizdeki İstiklâl Caddesi bu değil. Olmamalı. Akasyalarımızı, masalarımızı, birbirine saygılı ve tahammül bir ortak yaşamı özlüyoruz, geri istiyoruz.

Haberin Devamı

İstanbul Film Festivali için öneri listesi

Haberin Devamı

- Miss Violence/Şiddet Güzeli

- Stranger by the Lake/Göldeki Yabancı

- Enemy/Düşman

- Rebellion/Son Hain

- Venus in Fur/Kürklü Venüs

- Me Myself and Mum/ Ben Kendim ve Annem

- Diplomacy/Diplomasi

- Our Sunhi/Hepimizin Sevgilisi

- Stray Dogs/Sokak Köpekleri

- 20.000 Days on Earth/Dünyada 20.000 Gün

- Muhsin Bey

- Blind/Körlük

-Kaos/Kaos

- The Red and The White/ Kızıl ve Beyaz

- The Grand Budapest Hotel/Büyük Budapeşte Oteli

- Life of Riley/Riley’in Hayatı

- Invisible Women/Görünmeyen Kadın

-Betlehem

-Manuscripts Don’t Burn/Elyazmaları Yanmaz

-Big Bad Wolves/ Büyük Kötü Kurtlar

- Ida/Ida

-Tom at the Farm/Tom Çiftlikte

- Tracks/Çöldeki İzler

- Calvary/İnfaz

- Grand Santral/ Nük?Santral

Sıradaki haber yükleniyor...
holder