Derya Özel Şükretmek için bin sebep
HABERİ PAYLAŞ

Şükretmek için bin sebep

4 gündür Kenya’daydım. Bambaşka bir kültür, bambaşka bir coğrafyada elbette yaptığım ilk iş, oraları kendi kültürüm ve ülkemle kıyaslamaktı. Her seyahatin bana kattığı paha biçilemez deneyim vardır. Kenya da bunlardan biri. Üstelik dünyanın açlık oranı en yüksek, sağlık koşulları da en kötü olan ülkelerinden birine gitmek, oradaki çocukları görmek bende sarsıntılara sebep olsa da, şükretmek ve elimden gelenin en iyisini yapmak için onlarca sebep verdi bana. 5 aylık bir bebeği kucağıma aldığımda ve ne kadar kırılgan, cılız olduğunu farkettiğimde, içimde kopan fırtınaları size anlatamam. Üstelik bebeği kucağımdayken annesinin elindeki kolayı bebeğine uzatıp içirmeye çalışması beni paramparça etti. Minicik bebeğe kola içirmek! Cehalet ve açlık insanlara neler yaptırıyor bir bilseniz... Ömründe belki de ilk defa gördüğü kolayı bebeğiyle paylaşmak istemesi, aslında o annenin elindeki yiyeceği bebeğine vermek istemesiydi sadece. Anneye anlattım. Kola bir bebek için uygun değildir, ona kendi sütünü vermelisin. Neyse ki anladı ve sanırım bir daha böyle bir şey yapmayacak.

Haberin Devamı

KERPİÇ EVDE HAYAT

Bir başka köyde durum daha da vahimdi. Kerpiçten yapılma tek göz bir evde hem yatacak yer, hem de ocak aynı yerdeydi. Ocakta yemek pişiyor ve dumanı tüm odayı kaplamış. Yemek dediğime bakmayın, suyun içine atılmış 2 patates. Su, yağmur suyundan pis kaplara toplanmış ve her şey için kullanılıyor. Bebekler is içindeki odada uyuyor. Kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Önce bir insan, sonra bir anne olarak buradaki sağlık koşullarının iyileştirilmesi ve bunun duyurulması için adım atan tüm kuruluşların ve projelerin en büyük destekçisi olmaya söz verdim kendime. Prima ve Unicef’in tam 10 yıldır işbirliği içinde düzenledikleri aşı kampanyalarının bu yılki durağına katılma şansını elde ettiğim için kendimi çok ayrıcalıklı hissettim. Projeyle ilgili tüm detayları projenin iyilik elçisi Tuba Ünsal’la yaptığım röportajda okuyabilirsiniz.

Afrika’ya hayat götüren elci

Unicef ve Prima’nın 10 yıldır sürdürdüğü aşı kampanyasının bu yılki iyi niyet elçisi Tuba Ünsal’dı. Kenya uçuşunda tanıştığım Tuba Ünsal’ı tarif etmek için en yeterli kelime ‘sahici’. Öyle içten ve hissettiği her şeyi yansıtan bir kadın ki... Tanıdığım en cesur annelerden. Hem kendi çocuklarıyla tek başına dünyanın bir ucuna gidecek kadar cesur, hem de dünyanın diğer ucundaki başka çocuklara yardım elini uzatan kocaman bir yürek o. Tuba’yla Unicef ve Prima’nın işbirliğinde başlatılan ‘Bir Hayat Diliyoruz’ aşı kampanyasını ve anneliği konuştuk.

Haberin Devamı

RÖPORTAJ: DERYA ÖZEL

Bize bu projeyi anlatır mısın?

Sağlıksız doğum koşullarından dolayı yakalanılan anne ve yenidoğan tetanosu nedeniyle her 11 dakikada 1 bebek neredeyse 40’ı çıkmadan ölüyor. Türkiye’de bu hastalık 1992 yılında aşılarla birlikte tamamen ortadan kalkmış. Fakat hala bu hastalıkla mücadele eden pek çok ülke var. 21 ülkede 71 milyon anne ve bebek şu an tehlike altında. Prima ve Unicef işbirliği ile 17 az gelişmiş ülkede 10 yıl boyunca bu hastalığın kökünü kurutmayı başarmışlar. Dünya genelinde 10 yıldır devam eden bu projeyle bugüne kadar 300 milyon aşı bağışlanmış. Bu yıl Prima, projenin 10. yılı olması sebebiyle aşı bağışlama işini biraz daha kolaylaştırdı. Burada tek bir amacımız var: anne ve bebeklere elimizin ve gücümüzün yettiğince sağlıklı yaşama haklarını sağlayacak imkanları sunmak.

Haberin Devamı

Bu projeyi kabul etme sebeplerin nelerdi?

Yeni doğan tetanosuyla ilgili bana verdikleri rakamlar inanılmazdı. Önce böyle bir bilgiye sahip olmadığım için üzüldüm. Bu kadar kolay çözülebilecek bir durumun bu kadar ölümcül sonucu olduğunu bilmek üzücüydü. Bir taraftan da bir şeyler yapabilecek olmaktan dolayı da kendimi şanslı ve mutlu hissettim. Bu çok büyük bir operasyon. Tek başına, yenidoğan tetanosuyla savaşman mümkün değil. Afrika’ya gidip yardım edebilirsin, onlara bir takım kuruluşlar vasıtasıyla yiyecek yardımında bulunabilirsin ama hepsi geçici çözümler aslında. ‘Biz döndükten sonra ne olacak?’ sorusuna ‘Kalıcı çözümler getirdik’ cevabını verebildiğim için çok mutluyum. Bir kere ölümcül bir hastalıktan bir bebeği sadece bir aşıyla kurtarıyorsun. Diğer tarafta Unicef’in yaptığı proje içinde sadece insanları aşılamakla kalınmıyor, o bölgedeki insanlar da eğitiliyor. Yerel inançlardan dolayı dispansere gitmeyi reddeden grubu da eğiterek aslında halka bilgi de aşılıyorlar.

Kenya’da neler yaşadın, sana neler hissettirdi bu deneyim?

Bütün bu süreci görerek deneyimlemek benim için muhteşemdi. 4810 km uzaktaki o insanlara gücüm yettiği için kendimi çok iyi hissettim. Orada yaşadıklarımın ağırlığını sanırım dönünce daha çok hissedeceğim.

Anne olduktan sonra senin hayatında neler değişti?

Benim her zaman çocuklarla aramda duygusal bir bağ vardı. Kendi çocuklarım olduktan sonra dünyanın öbür ucunda bir çocuk zarar görse kalbim paramparça oluyor. Anne olunca çocuğun dini, dili, ırkı senin için hiçbir şey ifade etmiyor. Çocuklardan önce daha bencil bir hayatım vardı. Çok seyahat ederdim. 2 ay ya da 6 ay istediğim yerde yaşama lüksüm vardı. Çocuklardan sonra 6 ay gidemesem de çocuklarımla birlikte 20 gün ya da 1 ay yine seyahat edebiliyorum. Çok daha yorucu orası kesin ama... 4 gün Kenya’da kaldım, aklım hep evdeydi. Mirgün’le bu yaz 3 çocukla tek başımıza tatil yaptık. Tatili daha çok çocuklar yaptı tabii, bir kamera olsaydı da bizi izleseydi, çok eğlenceliydi ama yorgunluktan bittik.

Aşırı korumacı annelerden olmadın sanırım?

Çocuklarınla 1 ay Sri Lanka’da kalmış bir annesin! Benim ablamın da çocuğu var ama bana hep mucizeymişim gibi bakar. O benim tam tersimdir. İyi anne olma tanımı bizde yanlış kodlanmış bence. İyi anne olmak demek çocuğu sürekli evin içinde tutmak, ona korunaklı bir hayat sağlamak değil. Çocuğun 3 yaşına kadar görsel hafızasını iyi beslemek gerekiyor. Çocuk ne kadar farklı renk, koku, doku, insan tipi, melodiyi hafızaya kaydederse, zihni o kadar gelişiyor. Okuyan, araştıran bir anneyim. Öte yandan Allah inancım da tam. Başımıza bir şey gelecekse İstanbul’un göbeğinde, en güvenli bölgede de gelebilir, Sri Lanka’da da. Hiç öyle korkularım yok. Benim korkularım daha çok geleceğe dair. Onlara nasıl bakarım, nasıl iyi bir eğitim verebilirim gibi dertlerim var. Eğitim sadece okulda olmuyor. Onlarla seyahat ederken öğrenecekleri şeyler kişisel eğitimleri için çok önemli.

Nairobi’den eşin Mirgün Cabas’a canlı yayında bağlandın, heyecanlandın mı?

Çok tatlıydı. Günlerdir telefon hatlarında sorun olduğu için doğru dürüst iletişim kuramıyorduk. Yıllar önce belki de 10 sene önce katılmıştım Mirgün’ün programına, gerçi ben hatırlamıyorum, o daha iyi hatırlıyor, bu 2’nci oldu. Yayın sırasında projeyi tüm detaylarıyla anlatma çabamdan süremi biraz aştım. Eğer vaktim olsaydı şunu demek istiyordum ona “Mirgün ben buradayken bana şahane destek oldun, her aşamasında yanımdaydın. Çocuklarımızla ilgilendin, gözüm hiç arkada kalmadı sayende. Eğer haneme bir sevap yazılacaksa yarısı senin olsun!”

Aşı bağışlamak için biz neler yapabiliriz?

Sosyal medya hesaplarınızdan paylaşacağınız bir fotoğrafın altına #1hayatdiliyoruz ve #prima yazdığınız takdirde siz de bu güzel projeye bir aşı bağışlamış oluyorsunuz. Ben de bunun duyulması için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Sosyal medya çok hayatımızın içinde. Bazen sevmiyoruz filan ama şimdi oturduğumuz yerden bir çocuğun hayatını kurtarabiliyoruz. Ben bunun garantisini veriyorum çünkü ben bu projenin içindeyim, Kenya’ya gidip bizzat sürece şahit oldum. Hedef 3,5 milyon aşıydı ama şimdiden 3 milyonu bulduk ve hedefi çok daha fazla anneyle bebeğe ulaşmak için büyüttük.

ETKİNLİK KUŞU

Bebeği olan anneler bazen gün boyu ofiste çalışan insanlardan çok daha yorgun ve meşguldürler. Bir annenin öğle yemeği molası, hafta sonu veya tatili yoktur. Buna rağmen çocuğunun huzurlu, sağlıklı gelişebilmesi için 24 saat enerji dolu ve mutlu kalmalıdır. Anne - bebek yoga derslerinde bebeğinizi yanınızdan ayırmadan kendinize biraz zaman ayırabilir aynı zamanda bebeğinizle huzur ve uyum içinde yaşamayı öğrenebilirsiniz. Doğum sonrası toparlanmakta olan anne ve yeni gelişmekte olan bebeği için olan bu çalışma uzun yıllar içerisinde özel olarak geliştirilmiştir. Ders annenin ayrı ve çoğu zaman bebeğiyle birlikte yaptığı çeşitli yoga duruşlarından, nefes çalışmalarından, danstan, bebek masajından ve çalışmanın her iki katılımcı için derin rahatlamasından oluşuyor. Bu çalışma anne - bebek arasında fiziksel ve görsel temasları arttırıyor, birbirlerini daha iyi tanıma fırsatı veriyor. Çalışma esnasında, anne ve bebek arasında artan bu duygusal bağlar bebeğin psikolojik gelişiminin temelidir. Annenin doğum sonrası daha hızlı toparlanması ve olumlu duygular hissetmesini sağlar. Ücret bilgisi ve rezervasyon için lütfen iletişime geçiniz. Yaş grubu: Derslere bebekler 40 günlükten emekleyene kadar katılabilirler. Adres: MK Yoga Merkezi Caddebostan, Bağrat Caddesi No: 249 Kadıköy Tel: 0216 302 69 65

Sıradaki haber yükleniyor...
holder