‘Görevimiz Tatil’ filminde fedakar Türk kadını Türkan’ı canlandırıyor. Züleyha, Feriştah, Necla ve daha nice karakterleri hafızamıza kazıyan Demet Akbağ, “Cesaretsizim ben. Özgüvensizim. Biraz cahil cesaretim olsaymış keşke” diyor. Oya Çınaroya.cinar@posta.com.trFotoğraflar: Eray Akın'Görevimiz Tatil' izleyiciyle buluşuyor. Nasıl bir film oldu? Dört kişilik aile komedisi. Ailemizin annesi Türkan Mutlu, bir anda dokuz yıldır tatile gitmediklerini hatırlar. Der ki, “Ey ailem! Dokuz yıldır tatile gitmiyoruz. Yürüyün, şimdi hep birlikte tatile gidiyoruz.” Cimri kocası Sıtkı Mutlu ucuz bir karavan kiralar ve yola çıkarlar. Yolculukta başlarına gelenleri izleyeceğiz. İnsanlara iyi gelen filmler yapmayı seviyorum. Bu da öyle oldu... Fedakar bir anne. Pek çok evde olduğu gibi ailenin gizli lideri. Çalışıp para kazanan koca olsa da, Türkan evde sözü geçen, güçlü bir kadın. Hayat verdiğiniz karakterlerin hepsi hafızalara kazındı. Bunu nasıl sağlıyorsunuz? İlle de güldürecek diye rolü abartılı mimiklerle süslemiyorum. Tüm repliklerimi inanarak söylüyorum. Karakterle dalga geçmiyorum. Bazı oyuncular oynadığı karakteri size tarif eder. Seyirciyi aptal yerine koyup, “Bu anlamaz şimdi” diyerek, “Dur ben bunun altını bir de kırmızı kalemle çizeyim” der. Seyirci de onu hemen hisseder. Sizi ilk kez mini etekle gördüğümde şaşırmıştım. Böyle hissettiğini söyleyen çok kişi var. Sizce neden? Ne zaman benimle ilgili haber çıksa, başı yemenili karakterlerimden birinin fotoğrafını koyuyorlardı. Seyirci beni o kadar uzun süre normal halimle görmedi ki... ‘Eyvah Eyvah’ filminde 45’imden sonra mini etek giydim, “Ay sizin de bacaklarınız varmış” dediler. “Aaa! Öyle mi? Acaba daha önce neyin üzerinde yürüyordum?” dedim ben de. Ne zaman ki film furyası başladı, insanlar beni galalarda tuvaletlerle görmeye başladı. O algı ancak o zaman kırıldı... “Bizde anne öpüştürülmez. Yatağa girmez. Sadece tatlı tatlı flört edebilir” demişsiniz. Tersi bir rol yazılsa oynar mısınız?Valla oynarım! Neden olmasın. Ama karakterin beni gerçekten iştahlandırıyor olması lazım. Sonuçta hiçbirimiz yabancı bir oyuncuyu sevişme sahnesinde görünce, “Aman ne ayıp etmiş” demiyoruz. Ama bizim toplumumuz zor kabul ediyor. O yüzden klasik, ‘ufak ufak flört eden anne’ dışında biz ne kadar uçabiliriz bilmiyorum. Seyirci bu saatten sonra beni öyle sert, birden bire açılıp saçıldığım bir sahnede izlemek ister mi? Bunu da düşünürüm. Başka bir kültürde büyüsem bu kadar ayrıntılı bakmazdım. Ama bizim gerçeğimiz bu. Herkesi güldüren kadının kendisi en çok kime gülüyor? Valla kocama çok gülüyorum. Gerçekten komik, zekice espri yapar. ‘Taşı gediğine koymak’ derler ya, öyle espri yapar. Zaten kalender, neşeli bir adamdır.Kaç yıldır evlisiniz? 17 yıl oldu.Hâlâ aşık mısınız? Valla bakıyorum etrafıma, “Ay ben nereden bulacağım bir daha böyle kocayı” diyorum. Sevgi, arkadaşlık ve kıymet bilmek... İlişkimizin sırrını bunlara bağlıyorum. İlişkiyi taze tutabilmek için de arkadaş olmayı bilmek gerekiyor. Arkadaşlıktan kastım, sevgi bitti de arkadaş olduk değil. Çiftlerin ortak zevklerinin olması önemli. Zaten biz geç tanıştık Zafer (Çika) ile. 35 yaşındaydık. Birbirimizin kıymetini iyi biliyoruz. Tanıştıktan sonra eşiniz sizin için İzmir’den İstanbul’a taşınmış. Siz de aynı fedakarlığı yapar mıydınız? Aşk için her türlü fedakarlık yapılır. Oradaki durum onun mesleğini burada devam ettirme lüksünün olabilmesiydi. Benim orada devam etmem zordu.İyi bir kariyeriniz, evliliğiniz ve oğlunuz var. Yine de içinizde kalan şeyler var mı? Sahip olduklarımın bütününe bakınca bulunduğum yerden mutluyum. Ama mesleğimle ilgili bazı konularda daha cesur olsaydım dediğim oluyor. Farklı şeyler deneyebilirdim. Ne gibi mesela?Cesaretsizim ben. Özgüvensizim. Bu yüzden biraz rahatsızım, kendime kızıyorum. Herkes bana, “Siz neden bir hikaye yazmıyorsunuz hâlâ?” diye soruyor. “Böyle iyiyim, oyunculuğu seviyorum” diyorum ama sırf özgüvensizliğimden. Yoksa gözümü karartıp, “Yaptım oldu” diyebilmek isterdim. Biraz cahil cesaretim olsaymış keşke. İnsan nasıl cesaretsiz, özgüvensiz ve aynı zamanda Demet Akbağ olabiliyor?Benim payıma düşen de buymuş diyorum. Kendimi sizin dışarıdan gördüğünüz gibi görmüyorum. Önüme bir senaryo gelince Demet Akbağ olarak değil, Demet olarak okuyorum. Aldığım eğitim, ustalarımdan gördüklerim de doğrusunun bu olduğunu söylüyor. Bize şu öğretildi: “Oldum” dediğin an bitersin! Sahneye hep ilk günkü heyecanınla çıkmalısın. Ama bu sözlerin hepsinin içi boşaltıldı. Ben elimden geldiği kadar bunları uygulamaya çalışırım. Çünkü gerisi gelip geçici. “Ay ne muhteşemim” diyerek yaşanır mı? Şuurunu kaybeder insan. Adıyla, soyadıyla kafayı çizen insanlardan korkarım.Gündemi izliyor musunuz? İzliyorum. Çocuklarımız ve kayıp askerlerimiz için herkes gibi üzgünüm. Biri bitiyor biri başlıyor dertlerimizin. Zaten tüm dünyanın başında büyük bir terör belası var. İnsan hangisini düşünüp, hangisine dertleneceğini şaşırıyor. Dünya çok tatsız bir dönemden geçiyor. Hülya Koçyiğit, “Üzerimizde baskı var diyenleri anlamıyorum. Türkiye’de herkes bilakis fazla özgür” dedi. Siz de fazla özgür hissediyor musunuz?Öyle düşündüğü için Hülya Hanım’ı yargılamam. Özel bir muhabbetimiz vardır. O öyle hissediyor olabilir ama çoğumuzun otosansürü var. En basitinden artık politik mizah yapamıyoruz. Şaka anlayışımız bile değişti. Şunu hepimiz biliyoruz ki, şu anda toplum içinde bir bölünme yaşıyoruz. Maalesef, bizler-sizler-onlar durumu var. Sadece sosyal medyaya bakarak bile bu tespiti yapmak mümkün. İnsanlar birbirlerini acımasızca eleştiriyor, kendinden görmediğini dışlıyorlar. Bunların yaşandığı yerde sansür yok diyemeyiz. Ama şu an sadece bizde değil, tüm dünyada durum böyle. Karamsar mısınız? Bizim kuşaktan umudu kestim. Gençlere bel bağlamış durumdayım. Mizah duygusu yüksek, o kadar güzel, genç bir kitle var ki onlar varken umudum yok diyemem. Çok cesur gençlerimiz var. Umudumuzu kaybedersek her türlü gerileriz.