Gündem Doların yükselişi küresel

Doların yükselişi küresel

Paylaş
Doların yükselişi küresel

Başbakan Davutoğlu, Türkiye'de doların rekor seviyede yükselmesinin dünyadaki genel bir dalgalanmanın yansıması olduğunu söyledi

Başbakan dünyada küresel bir kriz yaşandığını belirterek, “Önemli olan, Türkiye’nin bu küresel kriz ortamında, ekonomik kriz ortamında, bir istikrar adası olarak, siyasal istikrar adası olarak yükselen bir ekonomi olarak, dünyada yatırımcıların gündeminde olması” dedi.

Dolardaki yükselişin nedenine dair soruya Başbakan Davutoğlu, "Doların yükselmesi, doların diğer para birimleri karşısında yükselmesiyle ilgili bir husustur. Sadece Türkiye'deki tartışmalara bağlanamaz. Dolardaki yükselişle ilgili tüm kurumlarımız gerekli tedbirleri almaktadır. Dün ilk yükseliş trendi olduğunda ben de buradan merkez bankası başkanımızla bir görüşme gerçekleştirdim. Gerektiğinde her türlü tedbir alınır ama bunun dünyadaki genel bir dalgalanmanın Türkiye'ye yansıması olduğu unutulmamalı. Türkiye'de kur dolayısıyla özel bir kriz olduğu gibi bir kanaat, doğru bir kanaat değil ama bunu ciddiyetle ele alıyoruz" yanıtını verdi.

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, New York’ta Birleşmiş Milletletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile yaptığı görüşmenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı ve Türkiye’de dolar kurunda yaşanan çalkantıların küresel dalgalanmadan kaynaklandığını dile getirdi. Dünyada bugün küresel bir ekonomik kriz yaşandığını savunan Davutoğlu, önemli olanın Türkiye’nin bu krizde bir istikrar adası olarak yatırımcıların gündeminde bulunması olduğunu ifade etti. Davutoğlu bu bağlamda New York’ta yatırımcılarla yaptığı görüşmelerin verimli geçtiğini anlattı. Başbakan, son 10 gün içinde yaşanan ikinci F4 kazasıyla ilgili ise “Bana verilen ilk bilgide, doğrudan uçaktan kaynaklanan bir problemden çok, eğitimin kendisinin doğasında olan bazı faktörlerin etkili olabileceği gündeme getirilmişti ama tabii bütün tetkikler yapıldıktan sonra bu konu açıklığa kavuşacak” diye konuştu.
Ban Ki-mun ile olan görüşmesinde öncelikle Suriye ve Irak konularının gündeme geldiğini belirterek, geçen Haziran ayından beri IŞİD’in elinde bulunan Musul’u kurtarmak için önümüzdeki aylarda başlaması planlanan harekât konusunda da Türkiye’nin bütün taraflarla temasta olduğunu açıklayan Davutoğlu şu önemli mesajları verdi:

KÜRESEL KRİZ ORTAMINDA TÜRKİYE İSTİKRAR ADASI


Dün yatırımcılarla yaptığımız görüşmelerde Türkiye’ye olan ilginin, bu dönüşüm programlarına olan alaka dolayısıyla gayet verimli olduğu inancındayım. Önemli olan, Türkiye’nin bu küresel kriz ortamında, ekonomik kriz ortamında, bir istikrar adası olarak, siyasal istikrar adası olarak yükselen bir ekonomi olarak, dünyada yatırımcıların gündeminde olması. Bu çerçevede görüşmelerin çok başarılı geçtiği inancındayım.

DOLARIN YÜKSELMESİ GENEL DALGALANMA

Doların yükselmesi konusu, dünyadaki genel doların önce Euro karşısında, sonra diğer dünya para birimleri karşısında yükselmesiyle ilgili bir husustur. Türkiye’deki tartışmalara bağlanamaz sadece. Dolardaki bu yükselişle ilgili olarak bütün kurumlarımız, birimlerimiz gerekli tedbirleri almaktadır. Ben de Merkez Bankası başkanımızla buradan bir görüşme gerçekleştirdim. Her türlü tedbir alınır. Ama bunun dünyadaki genel bir dalgalanmanın Türkiye’ye yansıması olduğu unutulmamalı. Türkiye’de kur dolayısıyla özel bir kriz olduğu gibi bir kanaat doğru bir kanaat değil. Ama bunu ciddiyetle ele alıyoruz. Her kur değişiminin Türk ekonomisi üzerinde oluşturacağı baskıyı, enflasyon üzerinde yapacağı etkiyi, bütün bunları göz önüne alıyoruz.

UÇAKTAN DEĞİL EĞİTİMİN DOĞASINDAN DENİLDİ


Bu sabah Genelkurmay başkanımızla bu vehim olaydan sonra görüştük. Olayın oluş seyriyle ilgili Genelkurmay başkanımız detaylı bilgi sundu. F4’lerle ilgili önümüzdeki dönemde tekrar bu konuyu ele alacağız. Türkiye’nin çok daha sofistike uçaklarla bu eğitimi yapma imkânı var. Bana verilen ilk bilgide, doğrudan uçaktan kaynaklanan bir problemden çok, eğitimin kendisinin doğasında olan bazı faktörlerin etkili olabileceği gündeme getirilmişti ama tabii bütün tetkikler yapıldıktan sonra bu konu açıklığa kavuşacak. Çünkü bu eğitimler bazen doğrudan savaş tatbikatları olduğu için zor bazı manevraları da içerebiliyor. Bunların sebeplerini inceleyeceğiz. Gerektiğinde bu eğitim faaliyetlerinin dışında tutulabilir. Ama Türkiye’ye döner dönmez bu konuda Genelkurmay başkanımızdan tekrar detaylı bilgi alıp gerekli adımları atarız.

IRAK SURİYE’DEN FARKLI

Irak’taki durum farklı. Çünkü Bağdat’ta bizim işbirliği yaptığımız meşru bir hükümet var. Türkiye, Irak Hükümeti ile yakın temas halinde. Aralık’ta Bağdat ve Erbil’i ziyaret ettim. Savunma Bakanımız dün Bağdat’taydı. Erbil’i de ziyaret ediyor. Hem Irak Hükümeti hem de Irak Kürdistan bölgesel yönetimi ile güvenlik ve istihbarat eşgüdümü halindeyiz. Kürt bölgesinin istikrarı için peşmergeyi destekliyoruz. Bu bizim için çok önemli. Ayrıca Musul’daki saldırılardan kaçan Musul halkını da destekliyoruz.

MUSUL’UN İSTİKRARI İÇİN TEMASTAYIZ


Savunma Bakanımızın ziyareti dün gündeme gelen Musul Operasyonu ile sınırlı değildi. Ziyaretin kararını Sayın (Irak Başbakanı) Haydar Abadi’nin Ankara ziyaretinde vermiştik. O zaman Irak Savunma Bakanı’nın talep ettiği ekipmanlar çerçevesinde bunların çoğu lojistik niteliktedir. Silah boyutundan daha çok donanım özellikleri taşıyan katkılardır. Milli Savunma Bakanı’nın ziyareti bağlamında bu yardımlar iletildi. Türkiye’nin Irak’ın istikrarına her zaman önem verdiğini Iraklılar da yakından bilir. Dolayısıyla Musul’un ve Irak’ın istikrarı için atılması gereken adımlar konusunda bütün taraflarla temas halindeyiz.

ŞAH FIRAT BM KAYITLARINA GEÇTİ


Türkiye’nin Şah Fırat Operasyonu konusunda ben Sayın Genel Sekretere bilgi verdim. Zaten operasyonun yapıldığı gecenin sabahında BM’yi bilgilendirmiştik. Şah Fırat Operasyonu Türkiye’nin uluslararası haklarının korunduğu bir operasyondur. Başarılı bir şekilde tamamlandı. Sayın Genel Sekreter’in de bu konuda herhangi bir olumsuz ifadesi olmadığı gibi zaten doğal olarak Türkiye kendi ulusal haklarını kullandığı için BM kayıtlarına bu şekilde geçmiş oldu.

DEAŞ VAHŞETİNE KARŞI POZİSYONUMUZ AÇIK


Türkiye’nin krizdeki pozisyonu çok net. Masum insanlara karşı kimyasal silah kullanan rejimin vahşetine karşı son derece net bir duruşumuz var. Uluslararası terör örgütü DEAŞ’ın vahşetine karşı pozisyonumuz da gayet açık. Türkiye, Suriye ve Irak’tan gelen 2 milyon mülteci için güvenli bir limandır. Sadece kamplarda yaşayan mülteciler için şimdiye kadar 5 milyardan fazla harcadık.

LÜBNAN’DAN YABANCI SAVAŞÇILARA KARŞIYIZ

Bir terör örgütü olarak DEAŞ’a karşı savaş bizim ortak çabamızdır. Biz Suriye ve Irak’taki tüm teröristlerin varlığına karşıyız. Suriye’de rejimi destekleyen, Lübnan ve diğer ülkelerden gelen yabancı savaşçılara karşıyız. Suriye halkının iki güç tarafından olumsuz etkilenmesine, acımasız bir rejim ve acımasız bir terörist örgüt arasında seçime zorlanmasına izin verilmemelidir. Üçüncü bir yol var. Demokrasiye, özgürlüğe, etnik ve mezhep farklılıkları arasında beraber barış içinde yaşamaya dayanan ılımlı bir siyasi çözüm.

EN ÇOK TÜRKİYE ETKİLENDİ

Türkiye’nin Suriye krizi ve DEAŞ’la ilgili yeterince çaba göstermediğini söyleyenler, açıkça yanlış bir algıya sahipler. Hiçbir ülke Suriye krizinden Türkiye kadar etkilenmedi. 2 milyon mülteci var ve mültecilerin Türk vatandaşlarından daha fazla olduğu Kilis gibi şehirlerimiz var. Türkiye, üç günde Kobani’den 200 bin mülteci aldı. Bu sayı, tüm Avrupa ülkelerinin son üç yıldır şimdiye kadar Suriye’den aldığı mülteci sayısından fazladır.

HALEP BM’NİN SORUMLULUĞUDUR


Bırakın B planını, uluslararası toplum şimdiye kadar Suriye’de bir A planı bile yapmadı. Bizim bazı önerilerimiz vardı. Ama Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve uluslararası toplumun Suriye kriziyle ilgili açık bir stratejisi olmadı. Özel Temsilci Staffan de Mistura, Halpe’teki durum için elinden gelenin en iyisini yapıyor. Ama DEAŞ’a karşı savaştıkları için sanki meşruiyet kazanmışlar gibi şımartılan Suriye Rejimi, şimdi Halep’teki hava saldırılarını yoğunlaştırıyor. Bu da yeni bir mülteci akını yaratıyor. Suriye Rejimi’nin DEAŞ’ın varlığını istismar edip Halep’e saldırmaya devam etmesine izin vermemeliyiz. Yoksa Halep’teki saldırılar devam ederse Türkiye’ye yüz binlerce yeni mülteci gelmesinden endişeliyiz. Bu türden bir mülteci akımı ve Halep halkına, Suriye halkına karşı savaş suçu işlenmesini durdurmak BM’nin sorumluluğudur.

KAHİRE BENİM İKİNCİ EVİM

Mısır, bölgemizdeki istikrarın omurgasıdır. Ve uzun medeniyet geçmişiyle, Mısır halkı Türk halkının kadim dostudur. 1988’de doktora tezimi yazarken ben Kahire’de kaldım. O yüzden Kahire benim ikinci evim gibidir. Mısır halkına, Mısır tarihine ve Ortadoğu’da Mısır’ın rolüne saygı duyuyoruz. Mısır olmadan kapsamlı bir istikrar olmaz. Hükümetimiz sırasında Mısır’la harika bir ilişkimiz olsun istiyoruz. Ama aynı zamanda biz ilkesel bir politika izliyoruz. Türkiye’de de başka bir ülkede de biz seçilmiş bir başkana karşı askeri bir darbeyi asla tanımayız. Seçilmiş başkanın kişiliği, hangi siyasi grup tarafından desteklendiği tali bir konudur. Ve Mısır’daki seçilmiş cumhurbaşkanı şu anda cezaevinde. Binlerce siyasi tutuklu var. Bu bizim ana eleştirimiz. Siyasi konular çözüldüğünde, eminim Mısır’ın Türkiye dahil diğer tüm ülkelerle iyi ilişkileri olacak. Ama biz Mısır’ın içinde, çevresinde ve diğer ülkelerde bu barışçıl ortamı görmek istiyoruz. Özgürlük ve insanlık onuru adına Tahrir ruhuna saygı gösterilmeli. Sadece Mısır halkı için değil, Arap halkları, Türkler dahil tüm Ortadoğu halkları için.