Yaşam ‘Don’t Worry, He Won’t Get Far On Foot’: Vasat biyografi karın doyurmaz

‘Don’t Worry, He Won’t Get Far On Foot’: Vasat biyografi karın doyurmaz

Paylaş
‘Don’t Worry, He Won’t Get Far On Foot’: Vasat biyografi karın doyurmaz

Kerem Akça, “Don’t Worry, He Won’t Get Far On Foot”u Avrupa prömiyerinde izleyip yazdı…   KEREM AKÇA / kerem.akca@posta.com.tr


Gus Van Sant’in kariyerinin ikinci biyografik filmi, felçli karikatürist John Callahan’ı ele alan “Don’t Worry, He Won’t Get Far On Foot”. Döktürerek bir kez daha kendine hayran bırakan Joaquin Phoenix’e Jonah Hill ve Rooney Mara da ‘formül karakter’ kontenjanından destek veriyorlar. “Don’t Worry, He Won’t Get Far on Foot”u 68. Berlin Film Festivali’nde Joaquin Phoenix, Udo Kier ile Gus Vant Sant’in katıldığı Avrupa prömiyerinde izledim.

Formülünü çok erken belli ediyor


John (Joaquin Phoenix), müstehcen esprilere açık bir alkoliktir. Bir gece gelen parti teklifini reddedemez. Ama oraya gidince ertesi gün ‘felçli’ uyanır. 21 yaşında tekerlekli sandalyeye mahkum olmak elbette çeşitli eğlencelerin gelişmesini sağlayacaktır. O da karikatür çizmeye başlayacaktır.

Gus Van Sant’in gerçek hikayelerle arası fazla yoktur. Daha ziyade gözlemlediği gençleri veya LGBT kimlikli karakterleri keşfe çıkmayı sever. Bunların arasında serbest dolaşarak Idaho’ya, Portland’a bakabilmiştir. Ama yeri geldiğinde “Drugstore Cowboy” (1989), “Even Cowgirls Get the Blues” (1993), “Sonsuz İhtiras” (“To Die For”, 1995), “Paranoid Park” (2007) gibi roman uyarlamalarına da imza atabilmiştir.

Esasen ise “Fil” (“Elephant”, 2003), “Milk” (2008) onun etkili gerçek hikayelerden ‘serbest’ bir şekilde beslendiği eserleridir. İkincisindeki klasik eşcinsel aktivist biyografisinin yerini burada karikatürist John Callahan’ın biyografisi alıyor. Açıkçası ölümcül hastalık kullanılan “Restless”a (2011) da teğet geçen bir motif de devreye giriyor burada sanki.

Yönetmen formülünü çok çabuk belli ediyor “Don’t Worry He Won’t Get Far on Foot”ta. Phoenix’i ‘21 yaşında felçli bir birey’ olarak çiziyor. Ardından onu bir perukla karşımıza çıkarıyor. Karşısına gelenler de bu tekerlekli sandalyedeki adamın yanında uygun makyajla, tabiri caizse ‘karikatürize’ duruyorlar. Jonah Hill ve Rooney Mara bu kalıba uyum sağlarlarken, Udo Kier ve Jack Black idare etmekle kalıyorlar.

‘Sol Ayağım’ ile ‘Görkemli Hayatım’ı ne kadar birleştirebiliyor?

Açıkçası mesele çizgi roman karelerini keşfe çıkmak olunca Van Sant ‘ortak kurgucu’ kimliğinde de işlevsel hareket etmiş. Ekran bölme tekniğinin dikey ve yatay geçişleri bir anlam ifade ediyorlar. Kelly Reichardt filmlerinden bilinen görüntü yönetmeni Christopher Blauvelt ise gerçekçilik katmak için sürekli sallanan ve ileriye doğru gidip gelen bir kameranın sözünü veriyor. Açıkçası beyaz doku, “Guguk Kuşu” (“One Flew Over the Cuckoo’s Nest”, 1975) ve “Gerizekalılar”ın (“Idioterne”, 1998) yapısına yaklaşsa da senaryoda onlar kadar ‘zeki bir final’le taçlandırılmıyor. Bu da sinematografinin kabak tadı vermesini sağlıyor.

Zamanla araya giren kara kalem estetiği anlarına karşın “Sol Ayağım” (“My Left Foot”, 1990), “Her Şeyin Teorisi” (“The Theory of Everything”, 2014) gibi Hollywood’un seyirci avcısı ‘felçli karakter biyografileri’nden biri devreye giriyor. “Aşk Seansları” (“The Sessions”, 2012) gibi bu hastalıktan bir cinsel ilişki çıkararak veya “Kelebek ve Dalgıç” (“Le Scaphandre et Le Papillon”, 2007) gibi meseleyi bir kişinin bakış açısı kamerasına yerleştirerek en azından bir şeyleri zorlamak için çabalamıyor Van Sant.

Aksine o “Can Dostum”dan (“Good Will Hunting”, 1998) sonra Hollywood kitlesi için devreye soktuğu o saklı ‘melodram’ aşkını burada yansıtıyor. Bu filmi de “Forrester’ı Bulmak” (“Finding Forrester”, 2000), “Milk”, “Kayıp Umutlar” (“Promised Land”, 2012), “Sonsuzluk Ormanı” (“The Sea of Trees”, 2015) ile birlikte o damara yerleştiriyor. Ne zaman bir karikatür devreye girse Phoenix ses tonuyla onu engelliyor. Filmin “Sol Ayağım” ile animasyon-kurmaca kırması, alternatif çizgi roman estetiği devrimi “Görkemli Hayatım”ı (“American Splendor”, 2003) birleştirme hamlesi çok ileri gitmiyor. Zira karikatür çizme motif hastalığın sonrasına mecburen denk gelen bir uğraş…

Elbette Phoenix yine şov yapıyor. Adeta bir performans istasyonuna dönüşerek etrafına diğer oyuncuları da topluyor. Hepsinin bir uyumla hareket etmesine alan açıyor. Seks hayatıyla ilgili espriler de güzel halledilmiş. Ama Amazon’un elindeki “Don’t Worry, He Won’t Get Far on Foot” Oscar’a pazarlanabilecek fazlasıyla melodramatik bir biyografik film. İrade öyküsünü öne çıkarırken ‘komedi’ ile ‘dram’ arasındaki damarıyla seyircinin duygularıyla da oynuyor. Üstelik bu ciddiyetten, formülden asla kopmayarak hedefini baştan belli ediyor. Bu keskin çizgilerden asla kopmuyor. “Can Dostum” sonrasında çoğu kez gördüğümüz gibi, yine Van Sant’in kumaşını taşımayan, onun çektiğini hissettirmeyen bir film karşımızdaki.

FİLMİN NOTU: 4.5

Künye:

Don’t Worry, He Won’t Get Far on Foot
Yönetmen: Gus Van Sant
Oyuncular: Joaquin Phoenix, Jonah Hill, Rooney Mara, Jack Black, Udo Kier
Süre: 113 dk.
Yapım yılı: 2018


KEREM AKÇA’NIN BERLİNALE 2018’DE İZLEDİĞİ FİLMLER İÇİN YILDIZ TABLOSU:

ISLE OF DOGS: 9.1
THE BED (LA CAMA): 7
THE REAL ESTATE: 6.7
THE HEIRESSES: 6.5
U-22 JULY: 6.5
DOVLATOV: 5.8
SUNDAY’S ILLNESS: 5.6
THE OMISSION: 5
TRANSIT: 5
DAUGHTER IS MINE: 4.9
THE CHAOTIC LIFE OF NADA KATIC: 4.5
XIAO MEI: 4.5
EVA: 4.5
SEASON WITH THE DEVIL: 3.7
DAMSEL: 3.6
HARD PAINT: 3.5
LAST CHILD: 3
THE TREE: 3
INFINITE FOOTBALL: 2.9
THE PRAYER: 2.9
BLACK 47: 2.7
3 DAYS OF QUIBERON: 1.7

Not: Tablo, festival süresince güncellenecektir.

Haberin Devamı