Pazar Postası Dünyanın en ünlü şeflerinden Hüseyin Özer’in hikayesi: Sokak çocuğunun önlenemez yükselişi
Paylaş
Dünyanın en ünlü şeflerinden Hüseyin Özer’in hikayesi:  Sokak çocuğunun önlenemez yükselişi

Yıllar önce Tokat’ın bir köyünde hayata ne kadar geride başlanacağının sınırlarını zorlayan bir çocuk doğdu...

Röportaj: Funda Duru

Annesi onu babasını vurması için Ankara’ya gönderdiğinde henüz 11 yaşındaydı. Neyse ki bu küçük çocuğun kalbi kida çocuk kitabı olacak. Çocuklara ilham olsun diye...



■ Gri geçen çocukluğunuzda neyin hayalini kurardınız?

Mahalledeki çocuklar beni hep döverdi. İnsanlar beni sevsin isterdim. Hayvanlarla büyüdüm. Hayvanlara sevgi ve iyilikle yaklaşınca anlarlar. İnsanlarda da aynı sistem işler diye düşünmüştüm ama durum farklı. Çocukken yemek sıkıntısı çekerdim. Bazen aç uyurdum. Anneannem bile bazlamanın farenin yediği kısmını bana verirdi. Bununla gurur duyardım, “Beni çok sevmese öyle yapmazdı” derdim.

■ Üvey ağabeyiniz sizi zehirlemeye çalışmış...

Üvey annem bana miras düşmesin diye ölmemi istemişti. Bir Ramazan günüydü. Keçileri otlatırken üvey ağabeyim geldi. Durduk yere bana incir verdi. Bir ısırık alıp fırlattım. O şimdi, o günlere dair bir şey hatırlamadığını söylüyor. Oysa ben hiç unutmadım.

■ Ya anne ve babanız?

Ne annem, ne de babam beni istedi. 11 yaşındayken babamı öldürmek için silah alayım diye annem beni Ankara’ya gönderdi. Kalacak yerim yoktu, tuvaletlerde uyudum.

■ Ailenizle hâlâ görüşüyor musunuz?

Bazılarıyla... Ama onları destekliyorum. Beni zehirlemeye çalışan abimin oğlunu Londra’nın en iyi okullarında okuttum.

ALLAH’IM HAKSIZLIK OLMUYOR MU?


■ İsyan etmediniz mi?

Çocukken bir kez Allah’a kızmıştım. “Biraz haksızlık olmuyor mu” dedim. Sonra pişman oldum.

■ Nasıl böyle pozitifsiniz?

Negatifliğin faydasını görmediğim için “Pozitif olayım bari” dedim. Açıkta yüzerken pes edersen batarsın. Yüzme stilini değiştir ve yoluna devam et. Depresyon çoğunlukla şımarıklıktır.

■ Türkiye’de okula gitmediniz mi?



Gidemedim. Okumayı yazmayı bir şekilde öğrenmiştim ama kağıdım kalemim yoktu. Öğrendiklerimi unutmamak için kömürle duvarlara yazıyordum. O kadar çaresizdim ki beni okula göndermesi için Süleyman Demirel’e mektup yazdım.

■ Ben olsam o mektup karşısında sizi en iyi okula gönderirdim.

Cevap geldi. Beni okul yerine İş Bulma Kurumu’na yolladılar. 12 yaşındaydım. Düşünüyorum da, iyi ki okula gidememişim. Ufkum daralırdı. Bana yol gösteren olmadığı için kendi yolumu çizebildim.

■ Koskoca dünyada neden Londra’yı seçtiniz?

Ben bir hayvanım. İçgüdülerimle yaşarım. Londra’yı hiç görmeden çok sevmiştim. Gelir gelmez başka iş bilmediğim için garsonluğa başladım. Ben hem Türkiye’nin hem de İngiltere’nin çocuğuyum. İki devletimi de çok seviyorum.

■ O yokluk içinde Sofra Restoran’ı nasıl kurdunuz?

Aklımı kullandım. Yeteneğimi ve azmimi gören biri yatırımcı oldu. İşler iyi gitti. Benim işim mutfak, eşim Sofra! Türkiye’yi teya akıllı insanlar gelir. Salak müşteriye ihtiyacım yok.

■ Menünüzün başında, yemeği beğenmezsek parasını ödemek zorunda olmadığımız, hatta yemeği şefe yedirebileceğimiz yazıyor.

Aynen öyle! Sofra’nın menüsü bili adında kitabım var. Mutfak benim laboratuarım.

■ Kraliyet ailesi nasıl?

Dışarıdan sıkıcı görünüyorlar. O kadar da sıkıcı sayılmazlar. Sıklıkla Sofra’ya gelirler. Kraliçe Elizabeth beni sarayına davet etti. Çok esprili ve iyi biridir.


EGO GARİBAN İŞİDİR


■ En dipteyken zirveye çıkmak sizi narsist yaptı mı?

Egom yüksek olduğu için kırıyorum. Ego gariban işidir. Bulaşıkları da yıkarım, yerleri de silerim, mutfağa da girerim.

■ İlk kazandığınız parayla ne yaptınız?

Vakıf kurdum. Ben neredeysem Özer Akademi de orada... İsteyene anında ders veririm. İngiliz ve Türk çocuklarına destek oluyorum. Ama okuttuğum öğrencilerin benimle görüşmesi yasak.

■ Teşekkür etme haklarını neden ellerinden alıyorsunuz?

Bana hürmet etmelerini istemiyorum. Onlara sadaka değil, borç veriyorum. Bana borçlarını bir yerlere gelerek öderler.

■ Hiç mi kötü şey yapmadınız!

Doğru ve şerefli yaşadım. Erkeklerin çoğu kadınlara yalan söyler ya, ben onu bile yapmadım ama çok kandırıldım. O ayrı mesele.

■ Lüks hobileriniz yok mu?

At biniyorum, kayak yapıyorum. Sade bir hayatım var. Beşinci eşimden boşanınca kendime Ferrari aldım ama kullanmıyorum. İşe yürüyerek gidiyorum. Mal mülk hava atmaktan başka işe yaramaz.

■ Beşinci eş mi? Bu ne hız?

Karışık işler! Hiçbiri benden sonra evlenemedi. Kimseyi beğenemediler. Gençken kimse benimle sevgili olmak istemiyordu. İlk isteyenle de evlendim. 19 yaşındaydım. O evlilikten bir kızım var. Başka çocuğum olmadı.

■ Neden beş evliliğin de başarısız olduğunu kendinize sordunuz mu?

Her “Seni seviyorum” diyene inanıyorum. Aşkın dibini tutturdum. Ruhumda dövüşmek, tartışmak yok. Kul hakkından korkarım. Birini incittiysem de onu bulur, ayaklarını öperim.

Haberin Devamı