Siyaset Eğitim sistemi değişiyor mu?
Paylaş
Eğitim sistemi değişiyor mu?

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer 'Siyaset Okulu 9' projesine konuşmacı olarak katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Dinçer, Türk eğitim sistemine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer Bahçeşehir Üniversitesi'nin Hükümet ve Liderlik Okulu 'Siyaset Okulu' programlarının dokuzuncusuna ilk konuşmacı olarak katıldı. Türk Eğitim Sistemi hakkında bilgiler veren Bakan Dinçer, diğer ülkelerin eğitim sistemleriyle karşılaştırmalar yaptıktan sonra katılımcıların sorularını yanıtladı. Bir öğrencinin 4+4+4 sistemiyle ilgili sorusu üzerine Dinçer, "Eğitim sisteminin kademeli hale getirilmesi Türkiye'de ne kadar az tartışılırsa bence o kadar iyi. Çünkü oraya biz sağ duyuyla bakamıyoruz. O kısmı ideolojik baktığımız bir taraf" diye konuştu.

Eğitimle iligili yeni bir vizyon belirlediklerini belirden Bakan Dinçer, "Yaptığımız bütün değişiklikler birbirinden ayrı ve farklı görünse de onların her birisi bizim belirlemiş olduğumuz ortak vizyon çerçevesinde ona paralel ve birbirine uyumlu şekilde yürütülüyorlar. 3 temel değişiklik, bunu sembolize ediyor. Biz eğitim sisteminde zihniyeti, başka bir ifadeyle eğitim sisteminin paradikmasını değiştirmeye çalışıyoruz. Bu değişimin özünde otoriter bir yaklaşım tarzından daha demokratik ve daha esnek bir eğitim sistemine geçiş var" diye konuştu.

"TÜRKİYE'NİN STRATEJİK DÜZEYDE DEĞİŞİM YAPMAYA İHTİYACI VAR"

Türkiye'nin stratejik düzeyde değişim yapmaya ihtiyacı olduğunu şahsen hissettiğini belirten Dinçer, operasyonel düzeyde de değişikliğe ihtiyaç olduğunu belirterek, "Bizde merkezi yerleştirme sisteminde çok adil bir yapı kuruludur. Türkiye'nin toplumsal kültürünü gelişmişlik seviyesini bu işlere bakışını ele aldığımızda, adalet gerçekten önemli. Merkezi sistemde de bu objektiflikte adil bir sistem kuruluyor. Sınavla yerleştirmeyi birbirinden ayırmak mümkün mü?" dedi.

"ANA HATLARIYLA BİR MODEL HAZIRLADIK"

İlk öğretimden orta öğretime geçiş sınavına odaklandıklarını söyleyen Ömer Dinçer, "Orta öğretimden yüksek öğretime geçiş sınavı ile ilgili henüz bir çalışmamız yok. Öngördüğümüz modeli şuanda sizlerle burada paylaşmak istemiyorum. Çünkü kararı verilmiş bir durum yok. Çalışmalarımız tamamlandı. Ana hatlarıyla bir model hazırladık. Bunun kararını verecek mercilere de sunulması lazım. Biz uzmanlarımızla görüştük ve bu görüşmeler devam ediyor. Konuyla ilgili birçok insan topladık. Yakın zamanda Eğitim Fakültelerinin Dekanlarıyla bir toplantı yapacağız. Ondan sonra kendi tasarımımızı Bakanlar Kurulu'na sunacağız. Orada da ana hatlarıyla belli olursa kamuoyuyla paylaşacağız. Herhangi bir spekülasyona gereksiz bir tartışmaya sebebiyet vermesin diye ayrıntısıyla bu konuyu paylaşamıyorum. Orta öğretimdeki okul çeşitliliğinin azaltılması gerek, Dünyanın hiçbir yerinde bizim kadar farklı lise diploması veren ikinci bir ülke yok. Bizden sonra en fazla lise diploması veren ülke İtalya. O da 5 farklı diploma veriyor. Biz 24 tane lise diploması veriyoruz" dedi.

"ÇABUK GEÇTİĞİMİZ DOĞRU AMA ACELE ETTİĞİMİZ DOĞRU DEĞİL"

Öğrencilerin 4+4+4 sistemiyle ilgili olarak, "Böyle bir sisteme birden geçmeye çok hazırmıydık? Sistemin en önemli parçalarından biri seçmeli ders, bu derslere girecek öğretmenler hazır mı? Böyle bir kadro ve donanımımız var mı?" sorusuna Dinçer, "Çabuk geçtiğimiz doğru. Ama acele geçtiğimiz doğru değil. Acele etmedik çabuk ve hızlı hareket ettik. Acele, kararın niteliğinin bozuk olduğunu ifade eder. Hızlı ise kararın niteliğinin bozuk olduğunu ifade etmez. 1980 yılından sonra Türkiye'de okula başlama yaşı tartışılmış. Onlarca şura toplantısı yapılmış. Bizim 17 buçuk milyon öğrencimiz var. 35 milyon velimiz var. 800 bine yakın öğretmenimiz var. Hepsiyle birlikte tartışmamız söz konusu değil. Burada kastedilen, velilerin herkesin bilgilendirilmesi, ayrıntısıyla kendilerine konu hakkında sunuşlar yapılması şeklindeyse belki o boyutuyla düşünülür. Karar süreci olarak bakıldığında eğitim şuraları, yapılan çalıştaylar, konunun uzmanları ile birlikte yapılır ve onlarla karar verilir. Daha ne kadar tartışacağız bu meseleleri? Burada tartışmaktan çok bir irade ortaya koymak gerekiyordu. Eğitim sisteminin kademeli hale getirilmesi Türkiye'de ne kadar az tartışılırsa bence o kadar iyi. Çünkü oraya biz sağ duyuyla bakamıyoruz. O kısmı ideolojik baktığımız bir taraf" diye yanıt verdi.

"HER ÜNİVERSİTE DÜNYA ÇAPINDA GÜÇLÜ, KALİTELİ OLAMAZ"

Türkiye'de kurulan kurulan 168 üniversitenin hepsinin dünya çapında çok güçlü kaliteli üniversiteler olmasının mümkün olmadığını söyleyen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, "Böyle birşey olmayacak. Her üniversitenin aynı seviyede ve aynı nitelikte eğitim vermesini bekliyorsanız bu da olmayacak. Olması da gerekmiyor. Toplumda bütün insanlar aynı düzeyde, aynı seviyede imkanlara sahip ya da eşit hedeflere sahip insanlar değiller. Üniversiteleri kurarsınız. Onları kendilerini yönetebilecek yetkiyle yetkilendirirsiniz. Bir rekabet ortamı yaratırsınız. O rekabet ortamında iyi olanlar daha yukarılara yükselirler. Diğerleri oldukları yerde kalır. Öğrenciler de kendi performanslarına ve hedeflerine göre üniversitelere girebilirler. Üniversitelerin birbirinden farklı olması o kadar çok seçenek sunduğumuz anlamına gelir. O yüzden bazı üniversitelerin daha iyi olmasını yadırgamamalıyız. Dünya'da üniversitelerin sıralamasına baktığımızda da Türkiye'den bu yıl ilk 500'e 10 üniversite girdi. 168'inin girmesi de gerekmiyor. Bu açıdan her ile bir üniversite açılmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan da ileride vakıf ve özel üniversite olmak üzere rekabeti arttıracak şekilde üniversitelerin çeşitlendirilmesinin gerekli olduğu kanaatindeyim" dedi.

"KILIK KIYAFETTE DEVRİMİ"

Son günlerde çok tartışılan okullarda serbest kıyafet giyilmesi konusuna da değinin Dinçer sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kılık kıyafet devrimi, okullarda kılık kıyafetin serbestleşmesinin de otoriter tarzı yerine daha demokratik tarzı sembolize eden bir adım olarak görüyoruz. Bunu iktisadi ve siyasi bir adım olarak görseydiniz eleştirilerinize yer vermek mümkündü. Eğer siz paradigma değiştiriyorsanız bunu da onun adımlarından biri olarak görüyorsanız bu eleştirilerin hepsi tali derecede kalır. Bu eleştirilerin pek çoğu doğru ve haklı eleştiriler değil. Zengin ile fakir arasındaki uçurum ortaya çıkacak diye endişe ediyorsanız ve bunu bir ayıp olarak görüyorsanız, bırakın bu ayıp çıksın. Niye örtbas ediyoruz. Normal şartlarda bu doğru da değil. Doğru olsa bu kada cesur bir laf edemem ben size. Türkiye'de içinde yaşadığınız şehirlere bir bakın, hangisinde mavi önlük giyiyor çocuklar? Büyük şehirlerin hiç birinde mavi önlük falan kalmadı. Mavi önlüğü köy çocuklarına zorla giydiriyoruz biz. Resmi okullarda bile forma giyiyor çocuklar. Okul idarecileri belirli mağazalarla anlaşıyor, ücret ve maaşta, komisyonda anlaşıyorlar. Siz bundan dolayı daha çok şikayette bulunuyorsunuz bana. Pek çok aile için okul formaları büyük bir maaliyet getiriyor beraberinde. Esas farklılık istiyorsanız farklılık ayakkabıda ve kot pantolonda ortaya çıkıyor, zaten ayakkabı ve kot pantolon serbest."

DHA

Haberin Devamı