İlişkisiz iki konu

Bugün çok dertli olduğum birbirinden ilgisiz iki konudan söz etmek istiyorum.

Birinci konu, trafik.

Trafik hem araç ham yaya hareketlerini kapsar. Yayaların son derece duyarsız davranışlarını görüyorum ama bugün sürücülerin davranışlarından yakınacağım. İstanbul’un trafiği malum Allah’a emanet. Zaten buna ‘trafik yönetiliyor’ demek için çılgın olmak lazım. İşte bu keşmekeş içinde özellikle dikkat ettiğim husus, sürücülerin büyük çoğunluğunun direksiyon başında telefonları ile meşgul olmaları.

Direksiyondaki sürücülerin hiç abartısız dörtte üçü telefonla meşgul. Özellikle kalabalık bir trafikte durdum, bu hususa baktım ve gördüm ki durum tüyler ürpertici. Hele hele biri var ki motosikletle giderken telefonla mesaj gönderiyordu. Şimdi bir de gazete haberlerine bakın. “Direksiyon hakimiyetini kaybetti, kaza yaptı 5 ölü.”

Bir insan direksiyon hakimiyetini niye kaybeder. Bence ağırlıklı iki nedeni var, biri uykusuz araç kullanmak yani direksiyon başında uyumak. Diğeri direksiyon başında telefonla mesaj çekmek. Aşırı sürat de direksiyon hakimiyetini kaybetme nedenidir ama bu trafikte aşırı sürat ikinci planda kalıyor. Diyeceğim o ki. Bir görevli kurum bu işe el atmalı ve direksiyonda telefonu kesinlikle yasaklamalı, caydırıcı müeyyide uygulamalı. Bir köşeye sinip “Bir kilometre fazla süratle radara yakalandınız” demekle trafik düzeni kurulmuyor. Milletin hayatı söz konusu.

İkinci husus ise şu: Basında bir haber: “Zeytinyağına dikkat! Sağlıksız yağlara zeytinyağı esansı katılıp zeytinyağı diye satılıyor, ey vatandaş zeytinyağı alırken dikkat et”. Benzer uyarı tereyağı için de yapıldı, peynir için de. Evet vatandaş bu uyarıyı dikkate aldı, mesela zeytinyağı alırken iç cebinden labrotuvar tüpünü çıkarıp tahlil yaptı ve “Bu zeytinyağı karışık, almıyorum” dedi! Sonra peynirciye gitti: Diğer cebinden bir başka tahlil tüpü çıkardı, baktı, tahlil sonucu menfi.

“Bu peynire patates karıştırılmış, hileli” dedi. Yahu vatandaşla dalga geçmekten bıkıp usanmadınız mı? Vatandaş tereyağın, zeytinyağının hileli olduğunu nereden anlasın, bu işlerle ilgili devlet kurumu yok mu? Bu işlere bakan bakanlık, bu işlere bakan belediye teşkilatı yok mu? Bunların kimya mühendisi, gıda mühendisi, laboratuvarı yok mu? Hileli mal yapanı bunlar bulup malların satışı yasaklayıp, gerekirse imha edip hukuki yollara başvurmayacak mı? Bunlar vatandaş cebinde raboratuvarla dolaşıyor mu zannediyor nedir? İnsan çileden çıkmamak için kendini zor tutuyor.