Tamer Heper Meşru müdafaa nedir?
HABERİ PAYLAŞ

Meşru müdafaa nedir?

Haberin Devamı

Direnişçi genci başından vuran polis için ‘meşru müdafaa’ denildi, bu nasıl meşru müdafaa? Meşru müdafaada sınırın aşılmasından söz ediliyor, bu hukuki bir terim mi, yoksa kalıbına uydurma mı? M. L.

Konu uzun ve tartışmaya açık. Önce ‘Meşru müdafaa nedir?’ sorusuna cevap vereyim. Bizim yıllardır meşru müdafaa dediğimiz olaya yeni ceza kanunu meşru savunma diyor. Yani adı aynı anlama gelmek üzere değiştirilmiş. Sanki müdafaa kullanılmayan bir kelime imiş gibi. Neyse eleştirecek çok şey var, ancak konu uzun. Meşru savunma kanunda şöyle tarif ediliyor: “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”

[[HAFTAYA]]

Korunma saldırı ile orantılı olmalı


Bu, meşru müdafaanın (meşru savunmanın) tarifi. Yani kendini veya bir başkasını haksız bir saldırıdan koruyacaksın ancak koruma saldırı ile orantılı olacak. Örnek olarak şunu verebilirim: Sana elinde sopa ile saldıran birine tabanca ile ateş edersen bu orantı yoktur, olayda da meşru müdafaa yoktur. Hele hele sana karşı bir saldırı yok ise meşru müdafaadan hiç söz edilemez.

Peki müdafaada sınırın aşılması nedir? Bu uydurulmuş bir tabir değildir. Türk Ceza Kanunu’nun öngördüğü bir durumdur. İlgili madde şöyle diyor: “Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde (bunların içinde meşru müdafaa da var T.H.) sınırın kast olmaksızın aşılması halinde fiil taksirle işlendiğinde de (taksir halk arasındaki tabirle kaza ile işlenen suç gibi düşünülebilir T.H.) cezalandırılıyor ise taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur. Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmişse faile ceza verilmez.”

Ölen öldüğü ile kalabilir!

İşte zurnanın zırt dediği madde ve özellikle ikinci fıkra bu. Taksirli suçlarda adam öldürmeye verilen ceza iki sene hapisten başlar. Maddenin birinci fıkrasına, hakimin takdirine göre demek ki meşru müdafaanın aşılması halinde indirimlerle 16 ayla 20 ay arasında bir hapis cezası verilir, bu da hükmün açıklanmasının geri bırakılması sureti ile çektirilmez, beş sene sonra da dosya tümü ile ortadan kalkar.

Şayet hakim ikinci fıkradaki heyecan, korku veya telaş olgusunu gözönüne alırsa faile hiç ceza vermez, yani ölen öldüğü ile öldüren de öldürdüğü ile kalır. Son günlerde ilginç bir dosyaya baktım. Yolun kenarına park etmekte olan araca, caddeden karşıdan karşıya geçmekte olan bir hanım, üzerine gelen bir minibüsten kaçmanın telaşı içinde çarpıyor, yere düşüyor, başını taşa çarpıyor ve ne yazık ki ölüyor.

Olayın taksirli bir suç olup olmadığı dahi tartışmalıyken aracın sürücüsüne mahkeme dört yıl hapis cezası verdi. Öyleyse öyle, her endişe duydum diyen, işlediği suçtan kurtulmamalı. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Verdiğim örnek yaygın mı, bence değil. Zaten kötü emsal emsal kabul edilmez ama her iki aşırılık da kabul görmemeli. İşte okuyucumun sorduğu sorunun özetinin özeti budur. Hukuki olaylar sadece ve sadece hukuk mantığı ile çözülmez, insaf, merhamet, sağlam bir mantık da gerektirir.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder