MRauf Ateş Çek mağdurlarına çözüm gerekiyor
HABERİ PAYLAŞ

Çek mağdurlarına çözüm gerekiyor

Çek mağdurları önceki gün Ankara’da gösteri yapıyorlardı. Hükümetin sağladığı kolaylığa rağmen, yükümlülüklerini yerine getiremeyenler, hapis cezasıyla karşı karşıya kaldıklarını belirtip, yardım talep ettiler.

Aynı gün iki kurumdan daha çekle ilgili açıklama geldi. Birisi, Yargıtay 10’uncu Ceza Dairesi Başkanı Mahmut Gül idi. “Mahkemelerdeki çek dosyalarının sayısı 1 milyonu aştı” diyor ve ekliyordu: “Temyizdeki 160 bin çek davasını 3 yılda zor bitirebiliriz.”

İkinci açıklamanın sahibi ise Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün idi... Aygün’e göre 2002-2008 arasında 999 bin 697 kişiye dava açılmış, 1.1 milyon kişi bu davalarda sanık durumuna düşmüş.

Haberin Devamı

Onun değerlendirmesi biraz bankalar aleyhine... “Lahana yaprağı gibi çek defteri veriyorlar” diyerek, hedefine bankaları alıyor.

[[HAFTAYA]]

Türkiye çekle yaşıyor

Sinan Aygün, bankaları suçluyor ama Türkiye’de iş yapma sistemi ‘çek’ üzerine kurulu... Geçmişte ticaret yapanlar, ‘hatır senedi’ ile vadeli alışverişlerini yürütüyorlardı. Ancak, son yıllarda çek, ciddi bir şekilde ‘paranın’ yerine geçti.

Ticaret sahibi, olmayan, gelecekteki geliri için aylar öncesinden piyasaya çek yoluyla para sürebiliyor. Rakamlara bakarsanız, bu yolla Türkiye’de müthiş bir ‘çek işlemi’ tutarına ulaşılıyor. Örneğin, 1 yılda işleme tabi tutulan çek miktarı 21-27 milyon adet arasında değişiyor. İşlem tutarı ise 260 milyar TL gibi ciddi düzeylere ulaşabiliyor. 2009’da GSMH’nin (gayrisafi milli hasıla) 950 milyar TL olduğu dikkate alındığında, 260 milyar TL’lik çek, ciddi bir büyüklük olarak karşımıza çıkıyor.

Avrupa’da çek kullanımında liderlik Fransa ve İrlanda’da... İrlanda’da 2008 yılında GSMH’nin yüzde 430’u kadar, yani 800 milyar dolara yakın çek yazılmış. Kişi başına 20’nin üzerinde çek düşüyor. Fransa’da ise bu rakam 53’ü buluyor. Diğer Avrupa ülkelerinde ise çek kullanımı çok fazla değil. Ancak, İngiltere, Fransa ve İrlanda’da çek kullanımı, Türkiye’deki gibi ‘olmayan parayı’ yazmak üzerine kurulu değil. Bireylerin çek kullanımı, bu ülkelerde oldukça yaygın. O nedenle Türkiye’deki gibi ‘çek mağdurları’ sürekli sorun haline gelmiyor. Zaten İrlanda ve İngiltere gibi çek oranı yüksek ülkeler de 2016 yılına kadar bu enstrümanın kullanımını ‘yok denecek’ düzeylere çekmeyi amaçlıyorlar.

Haberin Devamı

Temiz sayfa açılmalı

Türkiye’de sistem, ‘para basma’ gibi çalışıyor. Ve hepsinden önemlisi, esnaf ve KOBİ’leri hayata bağlayan, iş yapmalarını kolaylaştıran enstrüman haline gelmiş durumda. Yakın gelecekte çeki ortadan kaldırma ya da kullanımını azaltmaya yönelik bir alternatif de yok. Belki gelecekte bankaların ‘iş’ kartları bu işlevi görecektir. Ona gelinceye kadar da hükümetin, diğer alanlarda yaptığı ‘barışma’ operasyonunu, çek mağdurlarıyla da gerçekleştirmesinde yarar var. Öyle bir düzenleme yapılabilir ki, aftan yararlananların bir daha karşılıksız çek yazmaları da önlenebilir. Muhalefet de destek verdiğine göre çok fazla engel yok gibi...

Sermayenin mobilizasyonu artıyor

2003 yılında Anadolu’nun en büyük şirketleri araştırmasını yapmaya karar verdiğimizde, ‘İlk 250’ şirketi sıralamakta epey zorlanmıştık. Aradan sadece 7 yıl geçmesine rağmen, ortaya çıkan müthiş gelişme nedeniyle, Ekonomist’in araştırmasını Anadolu500 olarak değiştirmeye karar verdik. Çünkü, Anadolu ölçeğinde büyük şirket sayısı ciddi şekilde artmıştı. 1990’ların başında gelişmeye başlayan ‘girişimcilik’ ruhu, meyvelerini veriyordu. Bu önemli çalışmanın ödül törenini hafta içinde yaptık.

Haberin Devamı

Törende ana konuşmacı TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner idi. Güzel bir konuşma yaptı. Boyner, önemli birkaç konuya dikkat çekti. Bunlar arasında benim altını çizmek istediğim, Anadolu’daki büyük dönüşüme ait saptamasıydı. “Burada gördüğüm şirketler, Türkiye’deki büyük değişimin göstergesi” diyerek, görüşünü şöyle ortaya koydu: “Ben aslında sermayenin bölgelere göre dağılımını sakıncalı bulurum. Ama bu araştırmada yer alan şirket sayısının 250’den 500’e çıkması, Türkiye’deki sermaye mobilizasyonunu göstermesi açısından önemlidir.

Sermayenin tabana hızlıca yayılmakta olduğunu bu çalışmadan görüyoruz. Katma değer yaratan şirket sayısı hızlı artıyor.” Boyner, Türkiye’de sermayenin yayıldığını, bir sınıf atlama sürecinin yaşandığını söylüyor. Benzer bir değerlendirmeyi, geçen ay sohbet ettiğim Hugo Boss’un İcra Başkanı Claus-Dietrich Lahrs’dan dinlemiştim. Lahrs, Türkiye’nin en büyük gücünün de bu olduğuna dikkat çekmişti.

Altın 2 bin dolar olur mu?

Jim Rogers, dünyanın önde gelen yatırım uzmanlarından biridir. Konuşmaları ve analizleri çok yakından izlenir. Ben de söyleşi ve yorumlarını okumaya özen gösteririm. Hafta içinde Reuters’in Yatırım Zirvesi’nde konuştu. İnternetten yaptığı konuşmanın bir bölümünü, özellikle de hammaddeler ve altınla ilgili bölümünü dinledim. Türkiye’de de altının ciddi bir takipçisi olduğunu bildiğimden bu konuyu paylaşmak isterim. Jim Rogers, konuşmasında hammadeler ve altınla ilgili şunlara dikkat çekiyor:

1. Altın, gümüş ve petrol gibi hammaddeler gelecek 10 yılda yükselecek.

2. Hisse senetlerine yönelik 1990’lardaki ‘histerinin yerini’, gelecek yıllarda hammaddelere, özellikle de altına ilgi alacak.

3. Tarım ürünleri ciddi talep görecek, çiftçilik ciddi bir meslek haline gelecek.

4. Altın 2 bin doların üstüne gidecektir. Ama ben zamanlama konusunda çok iyi değilimdir.

Jim Rogers, böyle diyor ama altınla ilgili tam tersi tahmin yapanlar da var. Onlara göre; şu sıralarda 1400 doları gören altın, 2011’de bu düzeylerin altında kalacak. Dolayısıyla da iyi bir yatırım aracı değil. Çünkü, dolar sadece bu yıl içinde dolar bazında yüzde 20 yükseldi. 1975 yılından bu yana yükselişi ise 700’ü geçiyor. Bunun önemli bölümü de son yıllarda gerçekleşti. Yüksek düzeylerden gelecek kâr satışları, 1400’den alanları zor durumda bırakabilir.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder