Cumartesi Postası Ela Özer: Kadın doğulmaz, kadın olunur

Ela Özer: Kadın doğulmaz, kadın olunur

Paylaş
Ela Özer: Kadın doğulmaz, kadın olunur

27 yaşındaki trans birey Ela Özer, yaşadığı dönüşümü sansürsüz, yalansız ve abartısız anlattı. Siz dinlemeye hazır mısınız?

Işıl Cinmen
isil.cinmen@posta.com.tr
Fotoğraf:Bahadırhan Erkoç


Adı Ela Özer. 1.78 boyu, kızıla çalan saçları, içi gülen gözleri, yumuşacık bir sesi var.

Daha 27 yaşında ama 100 yıllık bir mücadele vermiş gibi olgun ve vakur. Sıradan bir kadın olabilmek, sıradan bir işte çalışabilmek, sıradan bir hayat sürebilmek için sıra dışı bir mücadele verdi.

Çünkü o bir trans kadın. Neyse ki yılmadı ve başardı. Bilgi Üniversitesi Sinema Televizyon bölümünden bu yıl mezun oldu. Bir televizyon programının kurgu montaj bölümünde işe başladı.

Onun hakkında ne varsa öğreneceksiniz.
Yaşadığı her şeyi, savunmasız, yalansız ve abartısız anlattı.
Anlattı çünkü bilin istiyor.
Bilin ki anlayın.
Anlayın ki kabul edin.
Kabul edin ki önyargılarınızı atıp hafifleyin.
Hafifleyin ki, onların kendi bedenlerinin içinde verdiği varoluş savaşına bir de sizin yükünüz eklenmesin.

Ve en önemlisi...
Ela gibi, kendini farklı hisseden diğerleri de bilsin ki, ne doğduklarına, ne olduklarına, ne ailelerine, ne de topluma boyun eğmek zorunda değiller.
Aynanın karşısında kendine karşı dik durabiliyorsan, önünde boynunu eğeceğin kimse kalmaz. Bugün, 16 yaşına kadar yaşadıklarını anlatacak.
Yarın ise 16’dan sonrasını…
Yani bedenindeki erkeği öldürerek Ela’yı nasıl doğurduğunu ve 16 yaşında bir trans bebek sahibi olan annesiyle birlikte Ela’yı nasıl büyüttüklerini...

Bu kadının doğması kolay olmadı.
Her yaşadığı birbirinden zordu.

O yüzden şimdi önyargılarınızı kapının önüne koyun.
Yapamayacağınızı hissediyorsanız lütfen bu röportajı okumayı ileri bir tarihe erteleyin.




Bebekliğinden başlayalım.

Saun Çarşamba ilçesinde dünyaya geldim. Babam göz doktoru, annem ev hanımıydı. Benden dört yaş büyük bir abim var.

Doğduğunda sana ne isim vermişlerdi?

Yaygın bir erkek adıydı ama ne olduğunu sormasan olur mu?

Olur. Çocukluğundan, kendine dair hatırladığın, aklına gelen ilk görüntüyü düşün...

Çizgi karakter Pocahontas... Rüzgarda dalgalanan uzun, simsiyah saçları vardı. 1.sınıfa başlarken bana mavi bir önlük giydirmişlerdi. O zaman bilmiyordum ki kızlar etek giyer, erkekler pantolon giyer. Aynanın karşısına geçip Pocahontas gibi uzun saçlarım olduğunu hayal edip onları elimle geriye atıyordum.

Annenin ya da babanın olduğu bir kareyi anlatır mısın?

Daha da küçükken, bir kız arkadaşımın barbie bebeği vardı. Babama barbie bebek istediğimi söyledim ve babam beni hiç yadırgamadı. Gittik birlikte bana barbie aldık. Babamla ilişkimiz hep çok güzeldi, 16 yaşına kadar beni çok sevdi.

16 yaşında ne oldu?

Ela doğdu. Gerçek bir kadın oldum.

Peki ya annen?

Annem homofobik ve transfobik bir kadındı. Öyle olmasaydı, bana güç verseydi eğer, ben 10 yaşında açılırdım.

10 yaşında kendinin farkında mıydın?

Bana sorsan ben hep bir kızdım. Büyüdüğümde bu yanlışlık hissinin geçeceğini düşünüyordum. O yüzden kendime “unut, unut, unut!'' diyordum.



‘NASIL DENİR BİLMİYORUM OĞLUNUZ BİRAZ KIVIRIYOR’

Okulda sorun çıkıyor muydu?

2. sınıfta İstanbul'a geldik. Öğretmenim anneme, “Oğlunuz biraz kıvırıyor... Yani nasıl denir bilmiyorum ama gülüyorlar ona” demiş. Yaş büyüdükçe hayat travmatikleşmeye başladı. “Sen topsun, ibnesin, karı kılıklı, top top top!” gibi sözlerin arasında geçen okul yılları… Okula gitmeyi istemedim ama zorundaydım.

Böyle sözler duyunca ne hissediyordun?

Onların ne dediğinin önemi yoktu. Ben kendi içimde çok büyük bir travma yaşıyordum. “Allah’ım ben niye böyleyim, beni neden böyle yarattın?” diye soruyordum. Üç numara saç, erkek vücudu, penis, vücuttaki kıllar bana göre şeyler değildi. Bir terslik vardı. Ben göğüslerim olsun istiyordum.

Bu hissi kavramak istiyorum. Ergenlikte kadın vücuduna karşı hissettiğin duygunun cinsel dürtü değil de imrenme olduğunu nasıl ayırt ettin?

Güzel bir kadın gördüğümde “Keşke onun yerinde ben olsaydım” diyordum. Bir klip hatırlıyorum; kaslı, kıllı bir erkek ve kırmızı elbiseli bir kadın dans ediyordu. “Ay ben bu adam gibi mi olacağım ilerde, ben bu kadın gibi olmak istiyorum” diye düşünüyordum.

Hiç gey olduğunu düşündün mü?

Zaten öyle düşünüyordum çünkü transseksüel kelimesini bilmiyordum. Bir tek Bülent Ersoy'u biliyordum. Fakat Bülent Ersoy benim için abartı bir örnekti. Kendimi onunla bağdaştıramamıştım, o yüzden transseksüel olduğumu düşünemedim, erkeklerden hoşlanan bir erkek olduğumu sandım.

Gey olmadığından nasıl emin oldun?

Lisede Ata Koleji’ne geçtim. Ortaokulda dışlandığım için, arkadaşlarım benimle dalga geçtiği için yeni okulda erkek rolü oynadım. Kıvırmamaya, erkek gibi konuşmaya, dikkat çekmemeye çalıştım. Arkadaşlarım da hiçbir şey fark etmedi.

Sonra?

Sonra sınıfta bir çocuktan hoşlandım. Karşılıklı, duygusal bir durum olduğunun farkındaydık. Bir gün bana, “Sen niye vücut geliştirmiyorsun” dedi. O tabii erkeksi vücut, kas istiyor. Allak bullak oldum, anladım ki ben gey değilim.

BEN HETEROSEKSÜEL BİR TRANS KADINIM

Yani sen bir kadının bir erkekten hoşlandığı gibi hoşlandın ondan... Sen o durumun içinde kadın olarak vardın değil mi?

Evet, bir erkeğin bir erkeğe duyduğu hisler değildi benim için.

Erkek bedenindeyken bir kızdan hoşlandın mı hiç?

Hayır.

Bir kızla öpüşmenin nasıl bir his olduğunu merak etmedin mi?

Hayır. Şu farkı anlaman lazım: Bir cinsel kimlik var, bir de cinsel yönelim var. Cinsel kimliğe göre sen ya kadınsındır, ya erkeksindir. Cinsel yönelim ise hangi cinse aşk duyduğunla alakalı.

Yani sen heteroseksüel bir trans kadınsın.

Evet. Benim cinsel kimliğim, kadın. Ve ben erkeklerden hoşlanıyorum.

Hikayene geri dönelim. Tam ergenlik döneminde evde durum ne?

Karışık! Abim, annem, ben sokakta yürüyoruz. İki trans geçiyor yanımızdan, annem ''Ayy, benim çocuklarım böyle değil Allah’tan!” diye bağırıyor. Ben iyice bunalıma giriyorum, hiçbir şey söyleyemiyorum. Çok korkunçtu.

“Böyle devam edemeyeceğim” dediğin dönüm noktası ne oldu?

16 yaşına geldikten sonra artık bir şeylerin değişmesi gerektiğine karar verdim, o gücü kendimde buldum. Aynaya bakıp, “Ben bir kadınım” dedim. Bunu kendime yüksek sesle söyleyebilmek çok önemliydi. Babam Sadaydı, onun yanına gittim.

AĞLAYARAK YAZDIM ÇÜNKÜ ANNEME OKUTACAKTIM

Ne! İlk babana mı söyledin?

Hayır. Babamın yanına gittim ve kafamı toplayıp internetten gizlice araştırmaya başladım. BBC'de dönüşümünün belgeseli yayınlanan Lucy Parker adındaki transseksüel genç kızın hikayesini araştırdım.

Hatırlıyorum onu. Annesi de vardı belgeselde...

Evet, Lucy Parker'ın annesi hep yanında olmuş. Bu bana güç verdi. Bir kağıt, bir de kalem çıkardım. İtiraf zamanı...

Ne yazdın?

Her gün yalnızca tek bir cümle yazıyordum. ''Ben erkek değilim.'' Ertesi gün “Ben vajina istiyorum.” Ertesi gün “Ben kıllarımdan kurtulmak istiyorum.” “Ben ameliyat olmak istiyorum.” “Ben kadın olmak istiyorum.” Bunları aralıklarla, kendime itiraf ede ede yazdım. Ağlayarak… Çok korkuyordum çünkü o kağıdı anneme okutacaktım ben. O beni çok zorluyordu. Kendim kabul ettim ama benim bir de ailem, arkadaşlarım vardı…

RÖPORTAJIN DEVAMI YARIN PAZAR POSTASI’NDA

Haberin Devamı