Yaşam Elektro müzikle sema

Elektro müzikle sema

Paylaş
Elektro müzikle sema

16 yıldır Mevlevî semazeni olan Emre Yıldırım semaya getirdiği farklı yorumla dikkat çekiyor. İşte Emre Yıldırım'a dair merak edilenler...

Ayşegül Sarsar-POSTA

agsarsar@posta.com.tr

Başta elektro müzik olmak üzere tasavvuf müziği, Arap müziği, Hint müziği, İngilizce ve İspanyolca parçalarla sema yapan Emre Yıldırım ile buluştuk. Yüzyıllardır yapılan sufi dansı bilinenin dışında çok farklı bir tarzda sergileyen ve sadece Türkiye’de değil yurt dışında da gösterileri ilgiyle izlenen Emre Yıldırım “Yaptığım dans benim ibadetimi, benim aşkımı sergiliyor” diyor.

- Bize kendinizden söz eder misiniz?

16 Kasım 1984 doğumluyum. Doğuma büyüme Kasımpaşalı’yım. Annem ve babamla birlikte yaşıyorum. Evin tek çocuğuyum. Üç kişilik sakin bir aile hayatım var. Asıl mesleğim reklamcılık ve halen devam ediyorum. Rahmetli anneannemin izinden Kasımpaşa’da bulunan Uşşaki Vakfı’nda büyüyüp yetiştim. Hayattaki en büyük desteğim dayımdır. Gösteriler dışındaki vaktimin çoğunu araştırmalarla ve müzisyen arkadaşlarımla çalışarak geçiririm. İyi bir aşçıyım yemek yapmayı ve gezmeyi çok severim.

-Tasavvufa ilginiz nasıl başladı?

Tasavvuf hayatım 5 yaşındayken başladı. Anneannem babamı bir kandil akşamı Pir Seyyid Hasan Hüsamettin’in Uşşaki Vakfı’ndaki sohbetine gönderdi. Tasavvufla o gün tanıştım. Zamanla arkadaşlıklarımı ve çevremi bu vakıfta kurdum. Dervişlik ve tasavvuf üzerine yetiştirildim. 9 yaşında sema ve musiki eğitimlerine başladım. İlk olarak Galata Mevlevihanesi olmak üzere Türkiye’nin neredeyse tamamında ve dünyanın birçok ülkesinde Mevlevi ayini sergiledik. Tasavvuf, dervişlik benim sadece ilgi duyduğum bir alan değil doğduğum günden beri hayat biçimim.

- Semayı çok farklı bir biçimde yorumlamak nereden aklınıza geldi?

Sufizim ve sufi dans yüzyıllardır var. Farklı milletler bu dansı kendilerine özgü bir biçimde kendilerine özgü kıyafetleri ile asırlardır sergiliyorlar. Ben Galata Mevlevihane’sinin bahçesinde sema yaptığım esnada Mevlevilik’teki sema kalıplarına sığamadığımı fark ettim. Bizi yetiştirenler ruhumuzu tamamen aşka teslim etmeyi öğretti. 15 yıl boyunca Mevlana hazretlerinin aşkını yansıtan Mevlevi semazenliği yaptım fakat ruhum öyle bir hal aldı ki, gerek gördüğüm rüyalar gerek gün içerisinde yaşadığım olaylar, arkadaşlarımın ve büyüklerimin günlük hayatımdaki hareketlerime ve yaptığım semaya karşılık olan yorumları bana kendi duygularımı, kendi ibadetimi aşkımı sergileme vaktinin geldiğini hissettirdi. Kendimi geliştirmek üzere yola çıktım. 4 yıl boyunca araştırmalar çalışmalar eğitimler aldım. 2007 yılında artık tamamen kendimi bulmuş ve beni anlatan kendi duygularımı ibadetimi yansıtan bir dansı ortaya koydum.

- Elektro müzikle sema yaptığınız için nasıl tepkiler aldınız?

Herkes farklı müziklerden hoşlanır elektro müzik sevmeyen birçok insan var. Ben elektro müzik ve sema’yı bu tarz müzikten hoşlanan gençler için yaptım. Sadece elektro müzik değil Arap, Türk tasavvuf, İngilizce ve İspanyolca parçalar, trance ve Hint müzikleriyle de sema yaptım. Ama bunları o tarz müzikten hoşlanıp sema ile bütünleştiğinde etkilenebilecek kişiler için yaptım. Her ruh aynı müzikten etkilenmez. Ruhu aşk yoluna doğru müzik çıkartır. Doğru yerde doğru izleyiciler ile paylaştım sanırım bu yüzden bana ulaşan ters bir tepki olmadı. Çok tebrik, takdir, teşekkür aldım. Yüzlerce insan her gün internet aracılığı ile dualar, tebrikler gönderiyor.

- Niye böyle bir müzik seçtiğinizi soran olmuyor mu?

Tabii ki neden bu tarz müzikler diye soran insanlar çok oldu. Daha önce sufi dans izlememiş ya da sufizimden habersiz olduğu için tam olarak anlayamayan, kıyafetlerin değişikliğini anlamayıp Mevleviliği bozduğumu düşünenler de oldu. Ama biz özellikle Arap dervişlerinin arşiv kayıtlarını sunduğumuzda durumu tam olarak anlamış oldular. Yapmış olduğum sufi dansın Mevlevilik ile bir bağlantısının olmadığını tamamen kendi duygu ve hislerimi anlatan bir dans olduğunu her zaman söyledim.

- Kıyafetlerinizin klasik sema kıyafetlerinden farkı nedir?

Türkiye’de klasik olan sema, Mevlevilikle alakalı ve Mevlana hazretlerini yansıtıyor. Benim farkım kendi ruhumu yansıtıyor olmam. Kıyafetlerim, onların rengi. Sufi dansı yaparken sergilediğim hareketler, kullandığım müzikler kendi ruhumu, ibadetimi ve hissettiklerimi yansıtıyor. Sahnede çoğu zaman gördüğüm rüyaları sergiliyorum. Mevlevilik kıyafetleri ölüme, kefene ve toprağa dayalı. Benimse Mevla’dan kaynaklanan ruhumda bir heyecan, bir sevinç bir canlılık var ve heyecanımı renklerle ve müziklerle yaşatıyor, sergiliyorum. Aşkın o heyecanını ölüm düşünceleri ile karamsarlığa sürüklemek istemiyorum.

- Biraz da ekibinizden söz eder misiniz?

Ekibimiz, ben ve 15 müzisyen arkadaşımdan oluşuyor. Tambur, ney, ud, kanun, ritimler ve çeşitli enstrümanlardan oluşuyor.

- Nerelerde sema yaptınız?

Türkiye’nin birçok ilinde sema yaptım ve bunun yanı sıra Amerika, Kanada, Almanya, Fas, Pakistan, Mısır, Suriye, Ukrayna, İspanya gibi ülkelerde çok defa dans ettim.

- Genç kızlar size ilgi gösteriyor mu?

Dünyanın en aşk dolu, en duygulu dansıdır sufi dans. Bu dansa manevi ilgi gösterenler olduğu gibi genç hanımların da şahsıma büyük bir ilgisi oluyor. Ama bunların hepsi o aşkın, maneviyatın büyüsünden kaynaklanıyor. O anki duygusal heyecandan aldıkları tat, yaşadıkları mutluluktan olsa gerek bir an içlerindeki o taşan sevgiyi benimle paylaşmak isteyenler oluyor.

- Kız arkadaşınız var mı?

Kız arkadaşım yok çünkü kadınlar çok fazla ilgi alaka bekliyor bunu verebilecek zamanım yok. Üç yıldır çok fazla seyahat ediyorum. Sokaktaki kadınlar sanki kopyalanmış gibi geliyor bana. Hepsi birbirine benziyor sanki. Ben sıradan kadınlardan ya da güzellikten değil de daha edepli daha dervişe hanımlardan hoşlanıyorum. Şimdiye kadar öyle bir hanıma da, aşık olabileceğim güvenebileceğim birine de rastlamadım. Ya çok körüm ya çok güvensiz ya da zamanı değil. Zamanı gelince Mevla doğru kişiyi karşıma çıkartacaktır.

-Geleceğe yönelik planlarınız neler?

Amerika ve İspanya’da bulunan dansçı ve müzisyen arkadaşlarla çalışıyoruz. İlerisi için büyük projelerimiz var. Özellikle 2010 yılında birçok ünlü sanatçının konserlerinde onlarla birlikte bu dansı sergileyeceğiz. Bu yıl yeni kostümleri Türkiye’nin en iyi modacılarından Erol Albayrak hazırlıyor ve inşallah her zaman kostümlerde onun imzası olacak. Her zaman kendimi geliştirmek ve arkamda hoş bir aşk kokusu bırakabilmek için çalışıyorum

2

Haberin Devamı