Magazin Emel Müftüoğlu: Baktım şişmanlıktan arabadan inemiyorum midemi küçülttürdüm

Emel Müftüoğlu: Baktım şişmanlıktan arabadan inemiyorum midemi küçülttürdüm

Paylaş
Emel Müftüoğlu: Baktım şişmanlıktan arabadan inemiyorum midemi küçülttürdüm

Emel Müftüoğlu 2 ay önce mide küçültme ameliyatı oldu. Midesinin dörtte üçünü aldılar, 80 kilodan 70 kiloya düştü. Canının istediği her şeyi yiyor, artık tatlıyı da zehir olarak görüyor. İlk kez 8 yaşında aşık olmuş, eşi Oğuz Müftüoğlu’ndan ayrıldığında en zor zamanlarını geçirmiş. ‘Lisedeyken tacize uğradım ve tozu dumana kattım’ diyor ve ekliyor.  'Bugün savaş çıksa, elime silahı alır hiç korkmadan savaşırım'

CANAN DANYILDIZ'IN RÖPORTAJI

canan.danyıldız@posta.com.tr

Hayat nasıl gidiyor?


Yaşanan olaylar yüzünden bu sıralar hepimiz için eşit gidiyor. Mümkün olduğunca birlik, enerjik olarak geçirmeye çalışmalıyız. Atalarımızın bize bıraktığı manevi ve fiziksel gücü göstermek gerekiyor.

Pek şehirli görünüyoruz ama...

Evet, şehirli ve çıtkırıldım da görünsek kadınlarımız da dahil Amazon ruhluyuz. Bugün ülkem için herhangi bir şey olsa, savaşmak gerekiyorsa, yaşıma başıma bakmadan silahı alır savaşırım! Vatanseverlik afaki söylenen bir şeydi. Ne demekmiş bu yaşımda onu öğrendim.

Hali vakti yerinde birisiniz, mesela bir yerelere kaçmayı düşündünüz mü?

Hayır! Asla! Bir yere gitmek istemiyorum. Dünyalı biriyim, nereye gidersem alışırım. Ama son olaylar çok ciddi bir vatansever yaptı beni. Toplumun çözülmesini bekliyorlardı, tam tersi oldu. Öleceksem de kendi toprağımda, kendi insanlarımın yanında ölürüm.

Beni şaşırtıyorsunuz...

Şu ya da bu şekilde öleceksin, insanlar ne yin kavgasını veriyor? Bütün dünyanın bunu a nlaması l azım. Biri dese ki ‘10 yıl sıkın kendinizi, ölü hadi bu kavganın bir anlamı olsun, ama bu da yok.

O da doğru...

Bende 40’ımdan sonra bir şeyler yerleşti. Azami şekilde Kur’an’da bahsedilen gibi bir insan olmaya çalışıyorum. Başka sının hakkını yemekten tut da her şeye kadar dikkatliyim.

Bu, muhafazakarlaştığınız anlamına gelir mi?

Hayır, asla değil! Babam askerdi, emekli olana kadar hayatını yaşadı. Balolara katılır, gezmeyi çok sever, içer, eğlenirdi. Emekli olunca başka bir hayatı seçti. Dindarlık anlamında. Birden evimizde terör estirdi, her şeyi zorla yaptırmaya çalışan biri oldu. Anneme ve bana ‘Başını kapa’ diyen, baskı yapan birine dönüştü. Gençlik dönemimde bu sebeple müthiş isyankar bir kız olmuştum.

Sonra?

Babamın dediklerinin tersini yapan biri oldum, saygım kalmamıştı. Buna karşın dedem çok önemli bir Hacı’ydı. Kinemli.

Kaç kardeşsiniz? Mesela annenizden çok bahsetmediğinizi fark ettim.

3 kardeşiz; 2 erkek, 1 kız. Annem, her sene Anneler Günü’nde ödül verilecek bir kadındır. Aynı babasının kızı, Allah rahmet eylesin. Asalet doğuştan gelen bir şey. Annemde de öyleydi. Bir tek gün kötü sözünü duymadım. Babam tarafından çok ezildi.

Ona da eziyet eder miydi?

Babam annemi çok severdi ama yine de sadist bir tarafı vardı. Her gece onu ağlatmadan uyutmazdı. Hiçbir şey bulamasa ‘Senin de kardeşlerin var ya...’ diye bir cümleyle başlar, üzerdi.

Siz ne yapardınız, ‘Erkek Fatma’ derlermiş ya size?

‘Topla bavulunu gidiyoruz’ derdim ona. Daha ilkokuldayım bu arada. ‘Sizin için kalıyorum’ derdi. Bir gün babam annemi saat 6’yı geçirdi diye eve almadı. 3 tane küçük çocuğuz, baban anneni eve almıyor. Ruh halimizi düşünsene. Tamam annen gitmiş, teyzende kalmış ama o küçük aklınla bunu düşünemezsin ki.

Annenizin bu güçsüz hali, sizi hayata karşı daha mı güçlü yaptı?

Evet, bende büyük güç yarattı! Ha ilişkilerime büyük zararı olmuştur. En ufak şeyde bile beni ezecekler korkusuyla acayip tepkiler veririm. ‘Nerdesin?’ sorusuna bile ‘Nerdeysem, nerdeyim’ diyesim geliyor. Özgürlüğüme aşırı düşkün oldum. Babam böyle bir insan olmasaydı, belki şimdiki Emel olmazdım. Ama tabii bu, hayatta yalnız kalmama da sebep olmuş olabilir!

İnsanın kendini bilmesi ne büyük erdem!

(Gülüyoruz) Bak ben kiin. Yukarda ayrı bir ekip, birini kınadığın an hoop bir işaret koyup sana o dediğini yediriyor.

En büyük korkunuz ne?

Aslında hiçbir şeyden korkmuyorum ama kızımız Çağrı, o kadar anne babaya bağımlı bir çocuk ki... Onun üzülmesinden korkuyorum. Ölümden, bilinmeyen bir şeyden ister istemez tırsıyorum. Düşünsene o kadar büyük zekalar, bilim adamları gidiyor, haberleşemiyoruz! Bu beni yusuf yusuf yapıyor.


''Kızım Çağrı, bana da babasına da bağımlı bir çocuk''

'''ARTIK BOTOKS BİLE YAPTIRMIYORUM''

Mide küçültme ameliyatı oldunuz, korkmadınız mı?

Bu ameliyata çok karşıydım, korktum da. Yan etkileri vs. ne olacak diye. 80 kilo ile ameliyata girdim. Çok yemeğe düşkün biriyim, herkes bilir. Yeme kapasitemi sana anlatmayayım. Psikolojik bir tarafı vardır mutlaka ama doymak bilmiyordum!

Ooo, o derece!

Küçükken arkasından ‘Ye evladım’ denilen bir noktadan buraya nasıl geldim bilmiyorum. Öyle boş şeyler de yemem ha... Benim en sinir olduğum şey, hani o şişman kadınlar vardır ya, arabanın arkasından inemeyen, onlardı. İşte kendimi en son o halde buldum, baktım şişmanlıktan arabadan inemiyordum! Cenazemde bile insanlara yük olmak istemem. Düşünsene ‘Kadını da bir taşıyamadık ha’ diye!

Diyet filan düşünmediniz mi?

Kampa gireyim dedim önce ama sonra dönüşte ‘Lahmacun da yiyeyim, yok pizza da yiyeyim’ hayali kuracağım. En iyisi kökten bir karar vereyim dedim, ameliyat oldum. 2 ay ancak olacak, 10 kilo verdim.

Hakikaten şu gördüğüm kadar bir parça yiyip doyuyor musunuz?

Evet, şu an doydum. Zorlasam yerim, ama sanki boğazınızda bir şey kalmış gibi oluyor. Canımın çektiği her şeyi yiyorum. Ameliyattan sonra bir huyun değişirmiş. Benim tatlıyla olan ilişkim kesildi. Tatlı, şeker bana artık zehir gibi geliyor. 2 kilom daha var vereceğim, yaşım gereği o kadar.

Midenizin 4’te 3’ü yok, korkmuyor musunuz?

Ya korkmuyorum, mide öyle bir şey değil. Büyüyor, aynı hale geliyor. Ameliyattan birkaç sene sonra kendini bırakıp aynı hale gelenleri de gördüm.

Bir de estetik merakınız vardı, ona ne oldu?

Şimdiki aklım olsa asla yaptırmazdım ama 40’lı yaşlarımdan evvel, kim ne dese koşturarak gidip yaptırıyordum. Gözümü kırpmadan hem de! Nasıl bir cahil cesaretiymiş! 2000 yılında botoks da dahil, hiçbir şey yaptırmama kararı aldım.

Bravo bir akıllı daha!

Ağır grip oldum, 2 gün bile nefes alamamanın nasıl bir şey olduğunu gördüm. Allah’a söz verdim; ‘İyileşeyim bir daha bir şey yaptırmayacağım’ diye. Ondan sonra da yaptırmadım.

İnsan neden estetik ameliyat geçirir, onu da hiç anlamam!

Daha güzel olayım diye! Yüzümle hiçbir zaman oynamadım.


Emel Müftüoğlu 'Cesaret edip burun estetiği yaptıramadım, ama liposuction yaptırdım' diyor.

''Eski eşim hâlâ benim her şeyim''

40’lı yaşlarınıza kadar da epey çaçaronmuşsunuz...

Ooo, fena! Eve kavga etmeden girdiğim tek bir gün yoktu! Okul hayatım da öyleydi. Evdeki terörü ben de dışarıya yansıtıyordum. Bunu fark etmek, kendini değiştirmek filan kolay bir şey değildi.

Yeni, sakin Emel’de kimin katkısı büyük?

Oğuz Müftüoğlu’nun. Yani eski eşim, kızım Çağrı’nın babası. Allah bana o kadar büyük bir şans verdi ki; o kadar özel bir insanla 10 yılım geçti ki. 18 yaşımda evlendim, beni mükemmel bir şekilde eğitti.

Genelde eski kocalardan pek de aşkla söz etmezler...

Ona çok saygı duyarım, her zaman da onun gibi biri karşıma çıktığı için şükrede rim.

Peki bu kadar iyi kocaydı da niye boşandınız? Çok özel değilse?

(Gülüyoruz) Ben ayrılmak istemedim, bitsin istemedim ki! Asla benim tercihim değil. Bana sorarsan hayatım boyunca onun dizinin dibinde dururdum. Ayrılma sebebimiz de aşırı özel, bahsedemem. O çok büyük bir derya, okul.

Hâlâ dost musunuz?

Hala ondan öğreneceğim çok şey var, asl a yakasını bırakmıyorum. Her şeyi açar ona sorarım. Dostun da ötesinde, benim her şeyim.

''BEN DE LİSE 2'DE TACİZE UĞRADIM''

İzmir’de mahallede, arkadaşlarınız daha çok kız mıydı, erkek mi?

Erkek de vardı kız da. 8 yaşında Orduevi’deki orkestradaki Yavuz Abi’ye aşık olana kadar benim erkek gibi silahlarım vs. oyuncaklarım vardı. Babama çok özeniyordum, asker, polis olmayı çok istedim.

Korkuyorum sormaya, sünnet olmaya filan da özendiniz mi?

(Gülüyoruz) Yok özenmedim! Polis sınavlarına girdim ama ‘cüce’ dediler, almadılar beni. Ayakkabımın içine bir şeyler koyayım dedim; yalın ayak ölçüyorlarmış!

Şu Yavuz Abi aşkı ne? Hem abi hem aşk?

Aşk öyle bir şey işte... Sonra o duyguları hiç yaşamadım. Sadece onun için yaşıyordum, ona iyi görünmek için çabalamak. Aşığım ama abi, haklısın!

Oğuz Bey’e de öyle mi aşık olmuştunuz?

Yok ona öyle aşık olmadım.


Emel Müftüoğlu: ''Hayatımın en zor zamanını, Oğuz'la ayrıldığımızda yaşadım. Böğüre böğüre ağlamayı öğrendim''

Yavuz Abi aşkı ne zaman bitti?

Bana, ‘Şu kıza bu mektubu götürsene’ diyene kadar...

Büyük şok! Hayatınızdaki en büyük dibe vuruş o mudur?

Yok, değil! Dibe vurmaktan çok korkarım zaten. Galiba en zorlandığım an Oğuz’la ayrıldığımız zamandı. Çok zor atlatmıştım. Kafanda bir hayal k urmuşsun, sırtını öyle bir dayamışsın ki; her şeyi Oğuz yapıyor... O gidince çok yıpranmıştım. Böğür böğür ağlamayı öğrenmiştim.

Kızınızın intihar girişimi de zor zamanlarınızdı...

Evet, dünyanın en duygusal çocuğuna sahibim. Bana benzemediği kesin. O intihar olayı da şöyle; deprem olmuştu ve bir arkadaşını kaybetmişti, onu kaldıramayınca atladı.

Hiç psikolojik tedavi gördünüz mü?

Yok, psikoloğu da yoldan saptırırım ben, hiç görmedim.

Yakınlarda 3 bin 500 TL’ye ayakkabı almışsınız; bayağı haber oldu!

Evet, ama ben para vermiyorum. Tavlayı ayakkabısına oynuyorum, ayakkabı ve çantaya hiç para vermem. Akmerkez’de bir mağaza var, tavlada yendiklerim gidip oraya ayırttığım ayakkabıyı alıyor. Ali Ağaoğlu’ndan çok aldım mesela!

Huzurevinde yaşarım!

Bir de anlamadığım, arkadaş yelpazeniz çok geniş!

Bak bana 5 dakika ver, lobide 10 tane insanla arkadaş olurum. Telefonum , şehir rehberinden daha kalabalıktır. Telefonumun olmadığı kimse yoktur, ama bir kez bile rahatsız edilmedim.

Hiç tacize uğradınız mı?

Bu ülkede bir eşi dostu, yakını vs. tacize uğramayan hiçbir insan evladı yoktur! Sadece korkudan itiraf etmeyen vardır. Buna erkekler de dahildir.

Buna Emel de dahil midir? Ve ne yaptınız?

Buna Emel de dahildir, herkes gibi. Bu kadar baskı belki bizi bu hale getiriyor. Çok cazgır bir kız olduğum için, tozu dumana kattım. Yer, şahıs ismi vermeyeceğim ama bir daha orada barınamadı. Çok iyi örgütlendim. Herkes benim gibi değil. İçimde saklayan biri değildim. Babamdan da korktum, onu öldürürdü! Bu yüzden kendi yöntemimle yaptım. Bunu yaşadığımda lise 2’ye gidiyordum.

Şimdi aşk var mı? Genç bir sevgili olur mu?

Büyük söylemeyeyim, ama yok. Aşkın peşinde değilim. Hayatımın böyl e çok güzel olduğunu düşünüyorum.

Yalnız kalmaktan korkmuyor musunuz?

Yoo, ben huzur evlerine filan bayılırım, tatil köyü gibi çok eğlenceli. Bugün bıraksalar, bugün giderim, yaşarım. Şahane!

''LEZBİYEN OLSAM BUNU SAHİPLENİR VE SÖYLERDİM!''

‘Emel ile Yeniden’ albümünü neredeyse 1 yıl önce çıkardınız...

Pek iyi gitmiyor, müzik piyasasının durumu ortada. Bir şey olduğunda en fazla bizim sektör etkileniyor.

Üretmek ve yaptıklarınız açısından 90’larda daha mı özgürdünüz?

Evet tabii ki o yıllarda daha özgürdük. Şimdi bir de sosyal medya diye bir şey var, ondan daha büyük terör yok! Herkesin bir fikri var Allah’ım, olacak iş değil! Instagram dışında bir şey kullanmıyorum.

Ya o cesur klipler! Hele o İlknur Hanım’la çektiğiniz ‘Korkuyorum’ şarkısının klibi...

(Gülüyoruz) ‘Lezbiyen’ dediler bizim için. Anlamını bile o zamanlar bilmiyoruz ama! Reklamın iyisi kötüsü olmaz diye bakıyorum. Halbuki biz ordu evlerinde kız kıza dans eden bir milletiz. Klip çekiminde mi tuhaf oldu?

Oldu tabii! Ama o klibin hikayesi galiba başka!

Evet! Pazar günü klip çekeceğiz, İlknur Bozkurt da benim yakın arkadaşım, bizde kaldı bir gece önce. Çiftlikte klip çekeceğiz, yağız, yakışıklı bir delikanlıyla. Ve fakat delikanlıyı bir gördük, ne yağız ne de yakışıklı. Üstelik bir de bön...

Eee?

Ben ‘Bununla oynamam, istem iyorum’ dedim. Yönetmen Tayfun Diçer de ‘Seni giydirip, çiçeklendirelim’ dedi, sonra da ekledi ‘Senin arkadaşın da güzel, o da oynasın’. ‘İyi’ dedik, İlknur’u da giydirdik, sandala bindik; geyik yapıyorduk; ele ele tutuşuyoruz, eğleniyoruz. Tayfun ‘Devam edin, çok güzel’ diyor. O tabii akıllı, anladı işi.

Biz de anladık canım!

Klibin montajı filan bitti, izliyoruz. ‘Ya Tayfun, bu biraz tuhaf olmamış mı?’ dedim. ‘Bırak çok konuşulur’ diye cevaplayınca dokunmadım. Üzerinden 25 sene geçti, hala konuşuyoruz, helal olsun! Sonra Billur Kalkavan’ın oynadığı o seksi klip fikri de Tayfun’dan çıktı tabii.

Ama ‘Emel Müftüoğlu lezbiyen galiba’ dedikoduları da hâlâ konuşuluyor...

Şuna inanıyorum, insanın tercihleri çok kendine aittir. Benim de böyle bir tercihim olsa, bu Allah’la aramdaki bir hesaplaşmam olur. Tamam der, bunu sahiplenir ve saklamazdım.

Lezbiyen olsanız, söylerdiniz yani?

Evet, tabii ki söylerdim! Her şeyden önce kendi rahatım için söylerdim. Bu dünya üzerinde kimsenin kimseye verecek bir hesabı yok.

''SEZEN'DEN YARDIM ETMEYİ ÖĞRENDİM''

Bir İzmirli daha sizin hayatınızda çok önemli...

Evet, Sezen Aksu. İş anlamında, beni bu yola sokan çok önemli biri. Hayat beni özel insanlarla karşılaştırdı. Onunla birçok kötü huyumdan vazgeçmeyi öğrenmişimdir.

En çok neyi öğrendiniz?

Paylaşmayı, mümkün olduğunca el vermeyi, yardım etmeyi.

Siz ne katmışsınızdır ona?

Ben ne katmışımdır acaba, dur bir açıp sorayım! Bana çok güven duyduğunu biliyorum. Yalan söylemeyeceğim, yalakalık yapmayacağımı bilir. Sezen her söyleneni ciddiye alır.


Sezen Aksu ve Emel Müftüoğlu yakın dost.

Yolunuz ‘Hovarda’ şarkısıyla kesişmiş...

Bir gün bir kulüpte, ‘Bu şarkıları sen yazmıyormuşsun’ diye kızdırdım onu. ‘Hadi şimdi yap bir tane de görelim’ dedim. Önce pek umursamadı, sonra beni bir köşeye çekti ve bu ‘Hovarda’ şarkısını söyledi. ‘Sana şimdi yaptım’ dedi.

Sonra dost olmuşsunuz... Evet, onun dışında İstanbul’da nerede otursak komşu olduk. Albümlerimde hep şarkıları oldu. Bana yakışan şarkılar hep ondan çıkıyor. Bizim ilişkimiz işin dışına çıktı, hayatta kaç tane dostun olur ki?

Hiç küsmüşlüğünüz var mı?

Hayır hiç yok! Anında hırlaşıp düzeliriz.

Haberin Devamı