Siyaset Erdoğan, muhalefeti ve medyayı topa tuttu
Paylaş
Erdoğan, muhalefeti ve medyayı topa tuttu

Erdoğan, muhalefeti ve medyayı topa tuttu

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Olağanüstü hal istemenin terörün diline teslim olmak" anlamına geldiğini söyledi.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, terör saldırısı yaşanan Gediktepe ve bölgede yaptığı incelemeler hakkında bilgi verdi. Erdoğan, muhalefet partilerinin de gidip oraları görmesini, ondan sonra bir değerlendirme yapmasını önerdi.
Başbakan Erdoğan’ın konuşmasında öne çıkan bazı konular satır başlarıyla şöyle:
-"Askerimizin, Mehmetçiğimizin morali son derece yüksek" diyen Erdoğan, oradaki Mehmetçiğin gözlerinde Çanakkale’deki, Dumlupınar’daki kahramanların asaletini gördüğünü söyledi.
-Güvenlik güçlerinin en zor şartlar altında bile fedakarca görev yaptığını anlatan Erdoğan, terörle mücadelede ne gerekiyorsa yapıldığını, ortaya çıkan ihtiyaçların karşılandığını bildirdi. Erdoğan,
-"Terörle mücadele için gereken her şey hükümet tarafından samimiyetle ortaya konuyor" diyen Erdoğan, kimsenin hükümetten ne talep edildiyse verildiğini kaydetti. Terörle mücadelenin uzun soluklu olduğunu anlatan Erdoğan, meselenin siyasallaştırılmamasını istedi.
-Medyada yer alan bazı yayınları da eleştiren Erdoğan, "Burada medya bilerek ya da bilmeyerek terör örgütüne yandaşlık yapmaktadır" dedi ve medyanın daha sorumlu yayın yapmasını istedi. Erdoğan, "Terörle mücadele sadece devletin, hükümetin ve güvenlik güçlerinin meselesi değildir" diyerek, bu konuda herkese sorumluluk düştüğünü söyledi.
-"Şiddetin olduğu yerde akıl yoktur. Şiddet devreye girerse mantık devreden çıkar" diyen Erdoğan, şiddet diline teslim olmayacaklarını kaydetti.
-"Olağanüstü hal" ilan edilmesi yönündeki öneriye de değinen Erdoğan, terör olaylarının olağanüstü hal dönemlerinde zirve yaptığını belirterek, "Olağanüstü hal istemek terörün diline teslim olmaktır" dedi.
-"Hiçbir şey yapılmadı" diyenlerin "yalan söylediğini" ifade eden Erdoğan, olağanüstü halin kendi dönemlerinde kaldırıldığını, ana dilde öğretim ve yayınla ilgili düzenlemelerin kendilerinin yaptığını söyledi.
-Erdoğan, "Demokratik açılımdan geri adım atılmasını isteyenlerin teslimiyet projesi içerisinde" olduğunu ifade etti. Açılımı terör örgütü için başlatmadıklarını anlatan Erdoğan, "Açılımdan vazgeçmenin bu ülkeye, bu ülkenin evlatlarına ihanet" anlamına geleceğini dile getirdi. "Her türlü engelleme girişimlerine rağmen demokrasiden taviz verilmeyeceğini" anlatan Erdoğan, "Eğer açılımdan vazgeçilirse terörün kazanacağını" ifade etti. "İstismar siyaseti kimseye kazandırmaz. Millet önünde de, tarih önünde de er ya da geç kaybedersiniz" diyene Erdoğan, herkesin "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi"ne destek vermesini istedi.
-"Bu ülkede AK parti iktidarının erken seçim gibi bir lükse yoktur" diyen Erdoğan, erken seçimin sözkonusu olamayacağını da bildirdi.

TERÖR OLAYLARI

Erdoğan, son terör olaylarına değinerek, değerlendirmeler yaptı.

İstanbul Halkalı askeri servis otobüsüne yapılan saldırı hakkında bilgi veren Erdoğan, 3 asker ve 17 yaşındaki çocuğun şehit edildiğini; 2’si ağır, 13 yaralının olduğunu söyledi. İstanbul, Diyarbakır, Hakkari ve Elazığ’daki saldırılarda şehit olan 16 Mehmetçiğe ve hayatını kaybeden 17 yaşındaki kıza Allah’tan rahmet ve başsağlığı, yaralı askerlere acil şifalar diledi.

Erdoğan, Gümüşhane’de yapılan operasyonda 3 teröristin etkisiz hale getirildiğini, 1 tanesinin sağ ele geçirildiğini bildirdi.
Van’da şehit uğurlama törenine katıldığını, Genelkurmay Başkanı ve bazı bakanlarla Şemdinli’deki Tekeli taburuna gittiklerini, yaralı asterlerle ile görüştüklerini, çatışmanın yaşandığı Gediktepe mevkinde inceleme yaptıklarını anlatan Erdoğan, buralar yerler görülmeden değerlendirmeler yapıldığını, görülerek değerlendirme yapılması durumunda yazılan ve çizilenlerin ne denli doğru veya yanlış olduğunun ortaya çıkabileceğini vurguladı.

Gediktepe’nin koşullarının zorluğuna işaret eden Erdoğan, "Durum dışardan değerlendirildiği gibi yazılan çizilenden çok farklı bir durum. Temenni ederim ki, bunu Genelkurmay Başkanıma da söyledim, muhalefet partilerinin liderleri de bir oraya gitsinler, bir görsünler ondan sonra değerlendirmelerini yapsınlar. Hataları, eksiklikleri ona göre masaya yatırıp, ona göre değerlendirelim" diye konuştu.
Dönüşte, Derecik beldesi Umurlu Karakolunu ziyaret ettiklerini ve askerlerle yemek yediklerini anlatan Erdoğan, "Şunu büyük bir gururla ve gönül huzuru ile ifade etmek istiyorum: Mehmetçiğin morali son derece oldukça yüksek. Sıfır noktasında nöbet tutan erimizden yüksek rütbeli komutanımıza kadar bütün askerlerimiz kendisine yakışan bir vakurla, cesaretle, ’sınır namustur’ anlayışıyla topraklarımızı koruyor ve bu noktada hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor" dedi.

Gediktepe’nin İran-Irak-Türkiye üçgeninde yer aldığını, Gediktepe’de teröristleri karşı canını ortaya koyan Adanalı Necati Yurt’un basına da yansıyan sözlerini anımsatan Erdoğan, Yurt’un geri saflarda görevlendirilme önerisine "Ömrüm boyunca o tepede görev yapmak istiyorum" değini kaydetti.

"NE GEREKİYORSA YAPILIYOR"

Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu topraklar üzerinde güvenle yaşamamızı sağlayan, bu toprakları bize vatan yapan bu asil karakterdir. Orada her bir Mehmet’in gözlerinde o asaleti gördüm. Oradaki Mehmetlerimizin gözlerinde Çanakkale’deki, Sarıkamış’taki, Sakarya’daki, Dumlupınar’daki kahramanlarımızın asaletini, yiğitliğini gördüm. Şunu bir kez daha anladım ki bu milletin asaleti sayesinde ay yıldızlı bayrağımız ülkenin her karış toprağında şanla, şerefle dalgalanmaya devam edecektir. Güvenlik güçlerimiz en zor şartlar altında bile sarsılmaz bir inançla görev yapıyor. İnsani özeliklerini yitirmeden, hukuka bağlılığını kaybetmeden Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti için fedakarca mücadele ediyor.

Hükümetimiz, askeriyle, polisiyle, jandarmasıyla, geçici köy korucusuyla yoğun bir mücadele yürütüyor. Terörle mücadelede ne gerekiyorsa yapılıyor. Ortaya çıkan ihtiyaçlar tamamen karşılanıyor. Güçlü ve kararlı bir iradeyle bu mücadele sürdürülüyor. Teröristle etkin mücadele konusunda da, terörle çok boyutlu mücadele konusunda da AK Parti hiçbir mazerete sığınmadan, hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan, hiçbir ihmale sebebiyet vermeden üzerine düşenleri üzerine düşeni fazlasıyla yapmaya çalışıyor. İrade ise irade, kararlılık ise kararlılık, uyum ise uyum, cesaret ise cesaret, fedakarlık ise fedakarlık... Terörle mücadele için gereken her şey hükümet tarafından samimiyetle ortaya konuyor. Kimse kalkıp da şunu söyleyemez: ’Güvenlik güçlerimiz şunu talep ettiler hükümet vermedi’ diyemez. Bizden bugüne kadar ne talep edildiyse A’dan Z’ye hepsini temin ettik, hepsini verdik."

"POLEMİK KONUSU YAPMAK YANLIŞ"

Terörün bugünün sorunu olmadığını, uzun yıllardır devam ettiğini, sabahtan akşama bitecek bir sorun olmadığını vurgulayan Erdoğan, Türkiye’nin onlarca yıldır terörle mücadele ettiğini kaydetti. "Ama bazı çevreler terörle yeni tanışmış" diyen Erdoğan, bu çevrelerin ilk kez böyle bir olayla tanışmış gibi tepki verdiklerini kaydetti.

Uzun soluklu bu mücadelede azmi, inancı ve kararlılığı yitirmeden, sabır ve kararlılıkla yol almak gerektiğini belirten Erdoğan, terörün, içeride ve dışarıda mücadele ile ilgili kapsamlarının olduğunu kaydetti. Başbakan Erdoğan, "Bunların hepsi masaya yatırılmış, hepsinin üzerine de bu şekilde gidiliyor: Sorunla yeni tanışmış gibi şaşkınlık yaşamak, ürkmek, yılgınlığa düşmek, inancını yitirmek ne kadar yanlışsa meseleyi siyasallaştırmak, polemik malzemesi yapmak, haksız ve mesnetsiz suçlamalarda bulunmak da o kadar yanlıştır" diye konuştu.

Erdoğan, terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin moralini bozmak, toplumda, yılgınlık üretmek, iç çekişme görüntüsü vermenin terör örgütünün işine geleceğini, terörün ekmeğine yağ süreceğini ifade ederek, terörlü mücadelenin sadece devlet, hükümet ve güvenlik güçlerinin meselesi olmadığını kaydetti. Erdoğan, "Muhalefet de sivil toplum da medya da kendisini bu mücadelede bir taraf olarak görmeli, sorumsuz davranışlardan kaçınmalıdır" diye konuştu.

Medyada bu konuda yapılan yayınlara yönelik eleştirilerde bulunan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Medyanın böyle bir milli meselede kalkıp evin içine girerek, canı, içi yanık annelerin tavırlarını her taraftan çekerek bunları sürekli göstermesi, oradaki ayılıp bayılmalarla ilgili bu görüntülere yayınlaması kime hizmet eder? Ülkeye mi terör örgütüne mi? Terör örgütünün en önemli amacı kendi propagandasını yaptırmaktır. Kusura bakmasınlar burada medya ne yazık ki bilerek veya bilmeyerek burada medya terör örgütüne ciddi manada yandaşlık yapmaktadır. Bu kadar ağır konuşuyorum. Artık buruda meseleyi hükümetin üzerine yıkıp buradan sıyrılmak, kaçmak kimsenin haddine değil. Herkes görevini bilecek. Medyası da, STK’lar da bilecek. Ele ele verilecek ve bu mücadele birlikte sürdürülecek.

Zira bu konuya eğer milli bir dava olarak bakmıyorsak, o zaman bakmayanlar da kendilerini lütfen ilan etsinler. Terör konusunda taraf olmak sadece bir ülkeye, bir vatana bağlılık ile de izah edilemez. Terör konusunda taraf olmak insan olmanın, vicdan sahibi olmanın, hak, hukuka önem vermenin de bir gereğidir.

Maalesef uzun yıllardır terörle mücadele veriyoruz ama terör karşısında nasıl muhalefet yapılır, nasıl yayıncılık yapılır, nasıl tavır takınılır, nasıl eleştiri yapılır bunu bilemiyoruz. Öyle eleştiriler getiriliyor, öyle yayınlar yapılıyor; muhalefet olsun diye öyle söylemler üretiliyor ki bu terörle mücadele destek vermekten çok terör örgütünü sevindiriyor, terörün amacına hizmet ediyor. Geldiğimiz bu noktada durup düşünmeli, özeleştirimizi yapmalı ve sorumlu davranmanın, yapıcı olmanın yollarını öğrenmeliyiz. Aksi halde millet olarak, toplum olarak kaybederiz, başkalarını sevindiririz."

"BİZ BU İHANETİN İÇİNDE OLMAYACAĞIZ"

"Şehit cenazeleri üzerinden siyaset üreterek mi bu sorunu çözeceksin?" sorusunu yönelten Erdoğan, şunları söyledi:
"Bugüne kadar ülkenin birlik ve bütünlüğü için hak ve özgürlükler için kronik meselelerin çözülmesi için ne önerdiniz? Hangi katkıyı verdiniz? Hukuka, demokrasiye, akla, mantığa uygun olmayan boş laflarla, kurusıkı tehditlerler mi bu sorunu çözeceksin?

Neymiş efendim; terör örgütü yok edilmeliymiş. Peki, bu mümkün de niçin iktidardayken terör örgütünü yok etmedin? Gücün mü yoktu, iraden mi yoktu, cesaretin mi yoktu?

Şunu herkes çok iyi bilmeli: Anamuhalefet partisinin iktidar ortağı olduğu dönemlerde verdiğimiz şehit sayıları zirve yapmıştı. 1984’ten bu yana şehidimizin en fazla olduğu dönem onların iktidar ortağı oldukları dönemdir. Aynı şekilde diğer yavru muhalefetin de yaptığı budur. Onun döneminde de sıfırlanmamıştır. Terörün sıfırlanması, tamamen yok olması gibi bir şey söz konusu değildir. Terör, etkisiz hale getirilir, yalıtılır, en aza indirilir. Elbette devletin ve güvenlik güçlerinin görevi, son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar mücadele etmektir ama bu mücadele uzun soluklu, sabır gerektiren bir mücadeledir. Bu mücadelede, yaygara yapmak, esip gürlemek, tehditler savurmak, hamaset yapmak, boş konuşmak sadece toplumun direncini kırar. Terör örgütünün elini güçlendirir.

Muhalefet yapmak boş konuşmak değildir. Muhalefet yapmak, askerin polisin moralini bozacak şekilde afaki laflar etmek değildir. Muhalefet yapmak, toplumun direncini kıracak, ümidini tüketecek şekilde felaket tellallığı yapmak değildir. Muhalefet yapmak, toplumu tahrik etmek, ajite etmek, galeyana getirmek değildir."

-MİLLİ BİRLİK VE KARDEŞLİK PROJESİ-

Başbakan Erdoğan, Milli Birlik ve Kardeşlik sürecinin sona erdiği, demokratik açılımın kapatılması gerektiğini, kapandığını söyleyenlerin çok açık bir gaflet ve basiretsizlik içinde bulunduklarını söyledi. Açılımından geri adım atılmasını isteyenlerin "teslimiyet projesi içinde" olduklarını belirten Erdoğan, konuşmasını söyle sürdürdü:

"1984’ten beri her terör olayı karşısında geri adım atanlar, şiddete teslim olanlar bugün de aynı şekilde teslimiyet tavrı sergiliyor. Ne zaman demokrasi güçlense ne zaman demokrasi büyüse terör örgütü devreye girer, devreye girdi. Ne zaman ekonomi atılım gösterse terör örgütü devreye girdi. Ne zaman Türkiye bu noktada farklı bir sıçrama ortaya koysa terör örgütü devreye girdi.

Ne yazık ki bütün hükümetler terör örgütü karşısında hep geri adım attı, vazgeçti, erteledi, üzerini örttü. Görüyorsunuz, duyuyorsunuz eli kanlı terör örgütü, hiç tahmin edilemeyecek, yan yana gelmesi tahayyül dahi edilemeyecek başka birtakım kirli odaklarla işbirliği içinde, koordinasyon içinde çalışmış ve çalışmaya devam ediyor. İddianameler ortada, deliller ortada; açığa çıkan gerçekler ortada... Biz geri adım atmayacağız. Terör örgütü, hiç bir zaman benim Kürt kökenli vatandaşlarımın, kardeşlerimin temsilcisi olmadı, sözcüsü olmadı, bugün de değildir, yarın da olmayacak. Bunu böyle bilin..."

-DEMOKRATİK AÇILIM-

Erdoğan, "açılımı" terör örgütü için başlatmadıklarını bildirerek, "Biz, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ni, demokratik açılımı Türkiye’nin kronik meseleleri için başlattık" dedi.

Türkiye’yi yüceltmek, büyütmek, bölgesinde ve dünyada bir güç haline getirmek, huzura ve güvene kavuşturmak için açılımı başlattıklarını anlatan Erdoğan, "Açılımdan vazgeçmek de, açılımın karşısında durmak da bu ülkeye, bu ülkenin evlatlarına, bu ülkenin gençlerine, çocuklarına ihanet olur ve biz bu ihanetin içinde olmayacağız" diye konuştu.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Açılım terörü azdırdı’ şeklinde terör örgütünün ağzıyla konuşanlar, soruyorum size: 26 yılda bu ülke teröre yaklaşık 7 bin şehit verdi. Sadece asker ve polis olarak söylüyorum. Açılım mı vardı o zaman? Peki, proje mi vardı? Hayır. Kardeşliğimizi yüceltecek tek bir adım mı atılmıştı? Hayır. Doğu ve Güneydoğu’ya yönelik tek bir yatırım mı yapmıştı? Hayır. ’Açılım bitti’ diyenler, ’açılım kapandı’ diyenler ’terör açılım nedeniyle yoğunluk kazandı’ diyenler teröre ve terör örgütünün kampanyasına katkı vermişlerdir.

Biz, boyun eğmeyecek, aziz milletimizin bir kez daha hayal kırıklığı yaşamasına müsaade etmeyeceğiz. Milli Birlik ve Kardeşlik... Şu ifadeye bak; Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi. Bunun neyine karşısın? Peki ne var bunun içinde?

Bir, Türkiye’deki sorun alanlarını minimize edeceğiz. Bizim sorunumuz ne? Terör sorunu. Buna mı karşısın? Gel arkadaş, aynı masada oturalım, konuşalım bu işi... Nasıl yok edeceğiz, nasıl minimize edeceğiz? CHP’ye MHP’ye çağrı yaptık mı, yaptık. Randevu talebinde bulunduk mu, bulunduk. Hangisine buna cevap verdi? Hayır, hiçbirisi cevap vermedi. Hiçbirisi bu noktada randevu taleplerine cevap vermedi. Şimdi sıkılmadan çıkıyorlar, bu konuda konuşuyorlar. Sen bu işe olumlu yaklaşmazsan biz, aydınlarımızla, entelektüellerimizle bu konuda sözü olan kim varsa bunlarla görüşmelerimizi çalışmalarımızı koordinatör bakanımızın riyasetinde sürdük ve sürdürüyoruz. Kapıları tek tek çaldık."

SORUNLAR

"Bu ülkede etnik unsurların sorunları var mı? Var. Türkünün de Kürdünün de Çerkezinin de Lazının da Gürcüsünün de Abhazasının da hepsinin de kendine göre sorunları var" diyen Erdoğan, bu sorunlara eğilmenin yanlış olup olmadığı sorusunu yöneltti.

Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu ülkede inanç gruplarının sorunları var mı? Sünnisinin de, Alevisinin de sorunları var. Başka inanç gruplarının da sorunları var. Yüzde 99’u Müslüman, eyvallah. Hristiyan’ı, Musevisi hepsinin kendilerine göre sorunları var. Bunları çözmeye yönelik adım etmeyecek mıyız? Bu ülkede azınlıkların sorunu yok mu? Var. ’Efendim, azınlıkların tamamı ne ki yüzde 1. Yüzde 1 değil, bir kişi dahi olsa sen devletsin, o sorunu çözeceksin arkadaş.

Bu ülkede ekonomik sorunlarımız yok mu? İşsizliğinden tut diğer sorunlara varıncaya kadar. Bunlara yönelik çözüm önerilerimiz olmayacak mı? Olacak. Peki, siz bunlara yönelik ne söylüyorsunuz? ’Biz iktidara gelince söyleriz. Şimdi söylemeyiz...’ Sen zaten iktidara gelemeyeceksin ki yahu. Benim milletim seni iktidara getirmez. Niye? Dürüst değilsin, samimi değilsin. Yok senin bir projen.

’İhanet projesi’ diyerek açılım sürecine karşı çıkanlar, bu sürecin demokratikleşme boyutuna da terörle mücadele boyutuna da bu davranışlarıyla karşı çıkıyorlar. Açılım sürecini sabote etmek için ellerinden gelen provokasyonu yapanlar, demokratikleşmeyi de terörle mücadeleyi de sabote etmiş oluyorlar. Açılım sürecini Hükümetin yıpranması için taşa tutanlar, milli birlik ve kardeşlik gayretlerini akamete uğratmış oluyorlar.

Bütün bu atılan adımlar, ’acaba AK Parti hükümetini nasıl iktidardan düşürülebiliriz...’ Bütün bu yapılanlar bu yönde, bunu bilin ama benim milletim bu oyunu evelallah bozacaktır."

-"15 KATRİLYON LİRAYI AŞAN YARDIM"-

Erdoğan, muhalefetin, erken seçim çağrılarına, "Erken seçim yapacak kadar acze düşen bir iktidar yoktur" diyerek olumsuz yanıt verdi.
Başbakan Erdoğan, milli birlik ve kardeşlik projesinin devlet projesi olduğunu söyledi. Bu yola çıkarken, Türkiye’yi ve gençleri çok yakından ilgilendiren hayati bir meselede, açıkçası bu kadar ölçüsüz, seviyesiz ve sorumsuz davranacaklarına, süreci bu kadar sabote etmeye çalışacaklarına ihtimal vermediklerini belirten Erdoğan, "Milletin oyu ve tercihi ile bu çatının altına gelenlerin, milletin emanetini üzerinde taşıyanların, ülkenin en can alıcı sorununa kayıtsız kalacaklarını düşünemedim" dedi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"(Kapılar yüzümüze kapansa da çıkar hesapları devreye girse de ülkenin meseleleri değil, günlük politik çıkarları öne çıksa da biz bu süreci başlatacağız) dedik ve şu anda bu süreci başlattık. ’Hiç bir şey yapılmadı’ diyenler doğru konuşmuyorlar, yalan söylüyorlar. Türkiye’nin her köyüne, yaylalarına, hatta mezralarına kadar yol, su, elektrik götürdük. Doğu ve Güneydoğu’da bugüne kadar ihmal edilmiş alt yapı ve üst yapı yatırımları için 15 katrilyon lirayı aşan yatırım yaptık.

Anneler, hapisteki kendi çocukları ile kendi dilleri ile konuşamıyorlardı, bu yasağı biz kaldırdık. Ana dilde öğretim kursları ve yayınların önünü biz açtık. Üniversitelerde farklı dil ve lehçeler üzerine enstitüler kurulmasının önünü biz açtık. TRT Şeş’i ve Arap’ı biz kurduk. Özel kanallarda farklı dil ve lehçelerde yayın yapılmasının önünü biz açtık. Her şehre üniversiteyi biz kazandırdık, eğitimin kalitesini yükselttik. Çocuklarımızı Doğu’da, Güneydoğu’da bilgisayarla, bilişim teknolojisi sınıfları ile biz tanıştırdık. GAP, DAP, KOP eylem planları ile bölgelerimiz arasındaki gelişmişlik farklılıklarını azaltma adımlarını biz attık. İnsaf, ayıp ya. Bunları başlıklar halinde söylüyorum. Yolları, duble yolları Güneydoğu’nun, Doğu’nun tüm illerine kadar biz götürdük. Havaalanlarını biz yaptık ve çalıştırdık."

"ORADA YAŞAYAN BENİM VATANDAŞIMDIR"

Başbakan Erdoğan, TBMM’deki tüm engellemelere ve yavaşlatma çalışmalarına rağmen demokratikleşme ile ilgili yasaları da çıkarttıklarını söyledi.
"Açılımın içi boş diyenlerin", AK Parti iktidarında, daha önce konuşamadıklarını şimdi konuştuklarını belirten Erdoğan, devletin şefkat elini, her kesime kendilerinin uzattığını bildirdi. Başbakan Erdoğan, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, AK Parti’nin dışında yerel yönetimi kazanan belediyelerin yapması gereken yatırımları DSİ olarak yaptıklarını ifade etti.

Erdoğan, "Bizi oradaki yönetimler ilgilendirmez, hangi zihniyette olursa olsun ilgilendirmez. Bizi ilgilendiren tek şey var. Orada yaşayan benim vatandaşımdır, orada yaşayan insandır, siz onu bilmezsiniz" dedi.
Birlik, beraberlik ve bütünlük felsefesini, kardeşlik duygusunu kendilerinin getirdiğine işaret eden Erdoğan, dışlananları, yok sayılanları kucakladıklarını, kirli oyunları deşifre ettiklerini, ezberleri bozduklarını söyledi.

-"BEDENİMİZİ, KALBİMİZİ, YÜREĞİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYDUK"-

Başbakan Erdoğan, geçen pazar günü Van’daki şehit cenaze törenine, 19 AB büyükelçisi ve Avrupa Komisyonu temsilcisinin katılarak terörü lanetlediklerini belirtti.

Terörün tüm bağlantılarını kesmek için uluslararası platformda da tam bir kararlılık içinde olduklarını ifade eden Erdoğan, "Elimizi değil, bütün bedenimizi, kalbimizi, yüreğimizi taşın altına koyduk. Bundan sonra da sorumlu ve cesur davranmaya, gelecek nesilleri düşünerek hareket etmeye devam edeceğiz" dedi.

Erdoğan, bazı partiler şehitler üzerinden istismar siyasetini sürdürse de süreci tahrik etse de yollarında yürümeye devam edeceklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bazıları geçmişte hazırladıkları raporlara ters düşmek, dün söylediğini bugün inkar etmek pahasına süreci bulandırsa da biz yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Teröre, sabotajlara, provokasyonlara, tahriklere rağmen demokrasiden taviz vermeyeceğiz. Milli birlik ve kardeşlik çalışmalarından vazgeçmeyeceğiz, geri adım atmayacağız, yolumuzdan dönmeyeceğiz. Eğer açılımdan vazgeçersek, açılımı kapatırsak bilin ki terör, savaş baronları, silah tüccarları, gençlerin kanıyla beslenen vampirler kazanır. Biz buna müsaade etmeyeceğiz.

Türkiye’nin, milletimizin kazanması için elimizi, yüreğimizi ortaya koymaya devam edeceğiz. Şiddetin değil, aklın hakim olması gereken bir süreçten geçiyoruz. Öfkenin, husumetin ve nefretin değil, kardeşliğin, sağduyunun, dayanışmanın egemen olması gereken bir süreçten geçiyoruz. Şehitler üzerinden siyaset hesabı yapma değil, ülkenin bu ortak meselesi karşısında ortak söylem, duruş sergileme sürecidir. Herkesi, siyasetçilerimizi, sivil toplum örgütlerimizi, özellikle medyamızı, gençlerimizi akılla mantıkla sağduyu ile hareket etmeye davet ediyorum. Öfke, terörün ekmeğine yağ sürer. Husumet, terörün amacına hizmet eder. Yıkıcı söylemler, fırsatçı tavırlar terörün gayesine hizmet eder. Kardeşliğin dilini muhafaza edelim, dayanışmamızı güçlendirelim. Meseleyi AK Parti, Hükümet meselesi gibi vurgulayıp, terör saldırıları üzerinden Hükümeti hedef alanlar, ülkenin, milletin kendilerinin hayrına bir tavır sergilemiyorlar. Bu tuzaklara düşmeyelim."

CHP, MHP ve BDP’ye de seslenen Erdoğan, "Parlamento dışında olanlara da sesleniyorum. İstismar siyaseti, kimseye kazandırmaz. Millet ve tarih önünde de er ya da geç kaybedersiniz. Hiçbir şey için geç değil. Gelin, bu sürece destek verin; milli birlik ve kardeşlik projesine katkı sağlayın; dün raporlarınızla ortaya koyduklarınızın bugün dürüstçe arkasında durun. Bu mesele sadece bizim meselemiz değil, ülkenin meselesidir. Şahsi çıkarlarınızı bir kenara koyun ve gelin milletin huzuru için birlikte hareket edelim" diye konuştu.

KİM KAZANDI?

Erdoğan, terör eylemlerinin bir hedefe ulaşmada hiçbir zaman sonuç alamayacağını ifade ederek, terörün çıkmaz bir yol olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, terörü ve terörle mücadeleyi "Bu tünel ucu olmayan çıkışı olmayan bir tüneldir" diye tanımladı. Erdoğan, terörle mücadelenin bir acısı ve bedeli olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, Şemdinli Gediktepe mevkine yapılan saldırının benzerlerinin yıllardır yapıldığını ve bu tür eylemlerin gerçekleştirildiğini ifade ederek, "Peki kim kazandı? Hangi amaca ulaşıldı?" diye sordu. Erdoğan, bu yolun, on binlerce insan yaşamını yitirmesine, ülkenin kaynaklarının heba olmasına neden olduğunu vurgulayarak, "Bölge insanı bizar oldu"diye konuştu. Erdoğan, şunları söyledi:

"Bakınız, ilk kanlı eylem 1984’te Eruh’ta gerçekleştirildi. 1984’den bugüne kadar 26 yılda bütün kanlı saldırılarda, bütün şiddet eylemlerine, tüm tahriklere rağmen hiçbir şey elde edemediler. Hiçbir sonuç alamadılar.

Güya ’sözcüsü’ olduklarını iddia ettikleri, benim Güneydoğu’daki kardeşlerime kandan, gözyaşından, yoksulluktan, evlat acısından başka hiçbir şey vermediler, veremediler. Analarının kucağından, baba ocağından koparıp aldıkları 18, 19, 20 yaşındaki gençleri kendi şahsi hırsları, kendi ikballeri, kendi kanlı iktidarları için korkakça, alçakça ön saflara sürdüler. Onları, göz göre göre ölüme yolladılar; asla kazanamayacakları terör eylemlerine, bölgenin gençlerini bir piyon gibi cinayet işlemeye, hem de ölmeye, yani intihara gönderdiler. Göndermeye de devam ediyorlar. 6 yaşındaki 7 yaşındaki çocukların ellerine taş vererek, polise, askere saldırtarak alçaklaştılar. Çocukları dahi istismar edecek kadar, insanlık onurundan uzaklaştılar. Bunlar kazanamadılar, kazanamayacaklar... Ama bölge insanının kaybetmesi, yoksullaşması daha fazla acı çekmesi daha fazla gözyaşı dökmesi için de ellerinden geleni de yapmaktan geri durmuyorlar."

-"SİYASİ KAVGAYA SOYUNMANIN ZAMANI MI?"-

"Şiddetin olduğu yerde akıl yoktur. Şiddet devreye girerse mantık devreden çıkar" diyen Başbakan Erdoğan, şiddetin dilinin egemen olması halinde sağduyudan, soğukkanlılıktan ve basiretten uzaklaşılacağını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz, bu şiddet diline teslim olmayacağız, olmamalıyız. Biz geçmişte defalarca yapılanı tekrar etmeyecek, şiddetin diline esir düşerek aklı, mantığı, sağduyuyu ve soğukkanlılığı dışlamayacağız.
Şimdi, şu ibret dolu tabloya dikkat ediniz: Bu ülkenin Mehmet’leri... Yani şairin deyimiyle ’Tertemiz alnından uzanmış yatıyor/Bir hilal uğruna ya Rap ne güneşler batıyor...’ Aradan saatler geçmeden, daha benim şehidimin kanı kurumadan, Ankara’dan şiddetin diline, şiddetle cevap veriliyor.

Ana muhalefet partisi, diğer muhalefet partisi çıkıyor; ’Olağanüstü hal ilan edilsin, açılımdan vazgeçilsin, erken seçime gidilsin’ diye açıklama yapıyorlar. Allah aşkına, soruyorum; Bunun zamanı mı? 73 milyon büyük bir acının içindeyken, 73 milyonun yüreği sızlarken, bunu konuşmanın zamanı mı? O aslan gibi delikanlılar daha toprağa verilmeden, siyasi kavgaya soyunmanın zamanı mı? Onlar üzerinden siyaset yapmanın zamanı mı? Bu hangi vicdana sızar?

Terör örgütü Şemdinli’de vuruyor, istismarcılar anında Ankara’dan ses veriyor. Terör örgütü siyasete yön vermek için vuruyor. Ankara’dan bazıları anında bu tuzağa düşüyor. Terör örgütü, ’Olağanüstü hal yeniden ilan edilsin, Türkiye yeniden 1990’ların Türkiye’si olsun, Türkiye üçüncü dünya ülkesi gibi görünsün’ diye kanlı eylemler yapıyor. Ankara’dan birileri anında terör örgütünün ekmeğine yağ sürüyor. Eğer ’olağanüstü hal kalksın’ diyenler samimi olsaydı... Olağanüstü hali kaldıran bu iktidar, biz kaldırdık... Ama şimdi eylemleriyle neyi talep ediyorlar, olağanüstü hali talep ediyorlar. Buna şimdi yataklık ediyor. Malum muhalefet partisi ne diyor; ’Olağanüstü hal ilan edilsin...’ Geç o işi, geç... O sizin karakterinizde var, bizim iktidarımızın karakterinde yok. O sizin aczinizin gereği...

Terör örgütü, bu ülkede milli birlik ve kardeşlik tesis edilmesin, bu sorun çözülmesin, istismar kaynakları kurutulmasın diye kanlı eylemler yapıyor. Birileri de terör örgütünün amaçlarına hizmet edecek bir dil kullanıyor."

"HANGİ YARAYA MERHEM OLDU?"

Erdoğan, olağanüstü hali bölge insanın, orada görev yapan polisin, askerin çok iyi bildiğini, ancak bunu Ankara’da siyaset yapanların bunu bilmediğini, bilemeyeceğini söyledi.
Olağanüstü hal altında yaşamanın, her derecedeki okulların eğitimine ara verilmesi, yerleşim bölgelerinin boşaltılması, ’tehlike arz ediyor’ diye binaların yıkılması, temel ihtiyaç maddelerine el konulması, sokağa çıkılmasının yasaklanması, gazete yayınlarının dağıtımının yasaklanması anlamını taşıdığını anlatan Başbakan, şöyle konuştu:

"19 Temmuz 1987’de olağanüstü hal ilan edildi ve 30 Kasım 2002’de biz kaldırıncaya kadar devam etti. Hangi yaraya merhem oldu, hangi sorunu çözdü?
Terör istatistiklerinden, olağanüstü hal dönemlerinde terörün zirve yaptığını göreceksiniz. Olağanüstü hal terörü derinleştirdi, bölge halkını mağdur etti; terörün istismar zeminini güçlenirdi. Olağanüstü hal istemek terörün diline teslim olmaktır. Türkiye’nin bugün ulaştığı demokratik seviyenin ve çağdaş standartlarını idrak edememektir. İşte sorunu bu hale getirenler, geçmişte bu idraksizliği sergileyenlerdir. Sorunu bu hale getiren muhalefet partilerinin iktidar oldukları dönemdeki ufuksuz, çapsız politikalarıdır. Sorunu bu hale getiren, bunların ayrımcı dışlayıcı inkar politikalardır, şiddet politikalarıdır.
Terör örgütünün lideri size altın tepsinin üzerinde sunuldu. Uluslararası konjonktür en uygun dönemindeydi. Terörü bitirmediniz, neden? Ekonomik sosyal, siyasal tedbirlerle o bataklığı kurutmadınız. Terör uykuya dalınca, kendileri de mışıl mışıl uyuyanlar, fırsatı değerlendiremeyenler bugün çıkmış, terörün diliyle, terör örgütünün diliyle, hükümeti suçluyorlar. O zaman idam vardı, o zaman sümen altı ettiniz. Niçin görmezden geldiniz? Niçin gereğini yerine getirmediniz? Neden? Çünkü birilerine söz verdiniz, söz... O sözün gereğini yerine getirdiniz.

Size terörist başını telim edenler, sizden o sözü aldılar, o yazılı belgeyi aldılar ve siz o sözü çiğneyemediniz. Şimdi sıkılmadın çıkmış, bunu bize fatura etmek istiyorsunuz. Bunun faturası kesilecekse, size kesilecek, size... Bunu benim milletim aslında biliyor, aslınca bilecek, anlatacağız..."

-"SİZ İKTİDARDAYKEN NE YAPTINIZ?"-

"Terör varken açılım yapılmaz, terör varken hak ve özgürlük verilmez’ diyenler, terörün uykuya daldığı dönemde meselenin çözümü için neden adım atmadılar" sorusunu yönelten Erdoğan, şimdi kendilerini eleştirenlerin, terörün istismar sebeplerini ortadan kaldıramadıklarını söyledi.
"Çünkü bunların zihniyeti terörün istismar sebeplerini üreten zihniyetlerdir. Erken seçim isteyerek mi bu sorunu çözeceksiniz" diyen Başbakan Erdoğan, "Eh siz zaten iktidardaydınız, 5 yıllık iktidar vermişti halkımız, yürütemediniz. O zaman ifade ediyorsunuz ’bizim dönemimizde terör sıfırlanmıştı...’ Ne sıfırlanmış be... Ne yalan söylüyorsunuz, dürüst olun" şeklinde konuştu.

-"TERÖR ÖRGÜTÜYLE AYNI DİLİ KONUŞUYORLAR-"

Erdoğan, 2000 ve 2001 yılındaki şehit sayısına ilişkin rakamları da aktararak, şehit sayısının sıfırlandığı bir dönem olmadığını söyledi. Erdoğan, söz konusu yıllarda hep binin üzerinde olay olduğunu kaydederek, "Ki o dönem terörist başının teslim edildiği dönem... Akıbeti meçhul bir dönem, bunun avantajlarıyla böyle bir süreç... Ve halkımız ’bu işi bitireceksiniz’ diye netice bekledi ama bunlar neticeyle uğraşmadılar, başka şey yaptılar. Terör örgütüyle aynı dili kullanarak şimdi hükümete yükleniyor" dedi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne hakaret ederek mi bu sorunu çözeceksiniz. Terörle mücadele eden hükümeti, güvenlik güçlerini topa tutarak mı bu sorunu çözeceksiniz. Cenazelerdeki hamaset çığlıklarıyla mı bu sorunu çözeceksiniz, slogan atmak suretiyle mi sorunu çözeceksiniz?
Bu şehide saygısızlıktır, bu mensup bulunduğumuz dinin gerekleri değildir. Olmayan şeylerle orayı istismar mekanı zemini haline getirmektir. Her zaman söylüyorum; şehit, dua bekler, slogan beklemez... Yine aynı şeyi söylüyorum; eğer bir şey biliyorsanız, gidin şehidin cenazesinde, bizim İslami ve insanı görevimiz neyse onu yapın."

PARTİ TEŞKİLATINA MESAJ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmada, bakanlar ve milletvekilleri dahil bütün teşkilat mensuplarının, sorumlu oldukları illere gitmesi gerektiğini söyledi.

"Gitmediğiniz takdirde, çok büyük bir vebal altına girersiniz" diyen Erdoğan, 22 Temmuz’da halktan aldıkları emanetin gereğini, hakkıyla yerine getireceklerini belirtti.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu emanet, ’gidin Parlamento’da oturun, istediğiniz zaman ilinize turistik seyahat yapmaya gidin’ emaneti değildir. Bu emanet; ’hafta içinde git yasama görevini yap, partinin üst düzey yöneticisi isen orada çalışmanı yap, bakansan bakanlık görevini yap, ama bunun dışında da sürekli olarak ilimize gel, burada da teşkilatımızla, halkımızla iç içe ol.’ emanetidir. Bunu yapacağız ve bütün bu anlattıklarımızı gittiğimiz her yerde anlatacağız. Çünkü biz yazılı ve görsel medya ile bu sorunlarımızı anlatamayız. Biz onlara rağmen geldik. Nasıl onlara rağmen geldiysek, şimdi de teşkilatımızla, halkımızla el ele vereceğiz. Çünkü bu partiyi milletimiz kurdu, rotasını milletimiz çizdi ve o istikamette yürümeye devam edeceğiz."

Gençlerin öldüğünü ve yaralandıklarını, sakat kaldıklarını ifade eden Erdoğan, önceki gün, dün ve bugün Türkiye’nin dört bir yanından 17 eve, ocağa ateş düştüğünü söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Anneliğin siyasi yönü, sağcılığı, solculuğu yoktur. O anneler siyasi nutuklar duymak istemiyor. O anneler erken seçim, olağanüstü hal çağrıları, siyasi propaganda sözleri değil, yüreklerindeki sızıyı azaltacak, acılarını hafifletecek çözüm çağrıları duymak istiyor, olay bu. Bir babanın evlat acısını dindirmek mümkün değil. Bir anne babanın, eşin, kardeşin yürek acısını dindirmek hiç de kolay değil. Bütün siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine, medyaya, aziz milletimize tekrar sesleniyorum: Anne babalara umut sözleri söyleyelim, dayanışmayla, kardeşlikle, ortak bir dille onlara teselli sözleri söyleyelim. Bu acıların bir daha yaşanmaması için tek yürek olduğumuzu, bu ülkenin anne babalarına gösterelim. Eğer vazgeçersek bir kez daha ülkemiz kaybeder, geri adım atarsak bir kez daha gençler kaybeder, boynumuzu bükersek bir kez daha çocuklar kaybeder."

YARGITAY’IN 9 HAKİMİ TAZMİNATA MAHKUM ETMESİ

Yargıtay’ın bir hukuk dairesinin, geçen hafta, Ergenekon davasıyla ilgili tutuklama kararı veren 9 hakimin tazminat ödemesine karar verdiğini anımsatan Erdoğan, "Bu karar ilgili yasalara, Anayasaya aykırıdır" dedi.

Başbakan Erdoğan, bu kararın Venedik Komisyonu ilkelerine, BM yargı bağımsızlığı temel ilkelerine, Avrupa Hakimleri Danışma Konseyi görüşlerine de aykırı olduğunu ifade etti.

Erdoğan, şöyle dedi:
"Bu karar ideolojiktir. İdeolojik bir kararla hakimlerimizi, savcılarımızı korkutmaya, yıldırmaya, sindirmeye yönelik bir hukuk skandalıdır. Hukuk herkese şüphesiz eşit uygulanmalıdır. Sade bir vatandaşa uygulanan hukuk ile zengine, güçlüye uygulanan hukuk farklı olamaz. Ama maalesef 9 hakime yönelik tazminat davası ile adeta adamına göre hukuk uygulanmış, hukukun değerleri ayaklar altına alınmış, hukuk çiğnenmiş. ’Hukuk siyasallaştı’ diye bas bas bağıranlara soruyorum: Neden şimdi sesiniz çıkmıyor? Ne yuttunuz, hayırdır? ’Hükümet yargıya müdahale etti’ diyenlere soruyorum: Neden şimdi sesiniz çıkmıyor? Görülmekte olan davalara müdahale edilmesi, anayasal suç işlenmesi karşısında neden bu ideolojik yaklaşımlar sorgulanmıyor? Kirli ilişkiler, senaryolar haftalar öncesinden deşifre ediliyor,kirli planlar ortaya dökülüyor. Ama öyle bir cesaret, pervasızlık, öyle bir kural, kanun tanımazlık içindeler ki deşifre olan bütün senaryoların, kirli planların gereğini yerine getirmekten kimse imtina etmesin."

Anayasa’da yaptıkları değişikliğin ne kadar isabetli olduğu, ne kadar hayati ve Türkiye’nin yararına olduğunun bu son olayla bir kez daha ortaya çıktığını ifade eden Erdoğan, "Biz üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü savunmalıyız. Hukukun adeta katledilmesi manası taşıyan bu hukuksuz tazminat kararını da milletimize anlatacağız.

Bizim herkesle kavgalı olduğumuzu iddia edenlere de buradan sesleniyorum: Mahkum ve tutuklu olanlar için de bu karar emsal teşkil ediyor. Herhalde, onlar da bundan sonra davalar açarlar. ’Yükümüz çok fazla’ diyorlardı, hayırlı olsun yeni yükleri. Milletle kavga edenlere karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Biz susmayacağız" diyerek sözlerini tamamladı.

8

Haberin Devamı