Pazar Postası Fatoş Altınbaş Sarıgül: Evlilik uzun koşulan bir maraton
Paylaş
Fatoş Altınbaş Sarıgül: Evlilik uzun koşulan bir maraton

Eş, anne ve akademisyen kimliğine şimdi de yazarlığı ekleyen Fatoş Altınbaş Sarıgül, iki yıl üzerinde çalıştığı kitabı “Bir dönüşüm Hikayesi-el yapımı Mücevherat Ustaları” kitabını çıkardı. kapalıçarşı’nın da ustalık tarihine ışık tutan kitabın yanısıra Sarıgül’le özel zevklerini, çocuklarını, eşini ve tabii aşkı konuştuk...

RÖPORTAJ: GÜZİDE YÜLEK

■ Doktora tezinizi kitaplaştırdınız. Neden konusu mücevher ustaları?

Yeditepe Üniversitesi’nde Antropoloji Doktorası bitirme tezi olarak yaptığım bir araştırmaydı bu konu. Üzerine 2 yıl da Kapalıçarşı’daki mücevher ustaları ve atölye ziyaretlerindeki araştırmalarımı ekleyip analiz ettim.

■ Mücevhercilik yok mu oluyor?

Araştırmaya başlama noktam da buydu zaten. Ancak yok olmaktan ziyade dönüştüğünü gördüm.

■ Aile mesleğinden dolayı mı bu konuda kitap yazmayı tercih ettiniz?

Evet. Üniversite ve master eğitimim sonrası, 2005-2007 yılları arasında Kapalıçarşı’da Altınbaş Mücevherat’ın kıymetli taşlar bölümünde çalıştım. O zaman ustalar “Bizim meslek artık bitti, Kapalıçarşı artık çok değişti, hiçbir şey eskisi gibi değil” diyorlardı. Bu ilgimi çekti. Tez konumu seçerken de hiç araştırılmamış bu konuyu ele almayı tercih ettim. El yapımı mücevherat ustalarıyla ilgili ilk bilimsel araştırma oldu.

■ Yakınmalar doğru muymuş?

Çok fazla sebep var. Dönüşebilen var olmaya devam ediyor. Özgün tasarım yeteneği olan ve bunu pazarlama ile birleştiren ustalar marka yaratmayı başarmışlar. Örneğin Sevan Bıçakçı. Artık o uluslararası bir marka.

■ Neden kendi tasarımınız bir koleksiyon yapmayı tercih etmediniz?

Maalesef Türkiye’de herkes tasarım yapabilir düşüncesi var. Bana göre özgün tasarım yapabilmek yetenek gerektiriyor. O yetenek de herkeste yok. Bende yok mesela. Tasarlanan ürünler arasından hangisinin satışa sunulacağını ve imal edilebileceğini seçebilirim ama hiçbir zaman mücevher tasarımcısı olamam.





■ Cemiyet hayatında var ama böyle örnekler...

İki sene çalıştım sektörde. Eğer tasarım yeteneği yoksa, çizemiyorsan, ruhundan gelen bir şey yoksa o mücevher de artık sadece ürün haline geliyor. Cazibesini yitiriyor. Ben orada mutlu olamadım. Edebi dünyada daha mutluyum. ‘eşim bana mücevher almaya cesaret edemez’

■ Mücevher tercihleriniz nedir peki?

Küpe takmadan sokağa çıkmam! Günlük hayatta çok sade takılar takıyorum ama gece ışıltılı takılar kullanmayı seviyorum. Sade kıyafetlerle ışıltılı, gösterişli olanlarla daha sade olanları tercih ediyorum. O dengeyi tutturmak gerekiyor. Kadınlar için kendini süslemek içgüdüsel bir şey.

■ Takılarınız aile markanızdan mı?

Altınbaş Holding kurumsal bir şirket. Babam çocukluğumdan beri hep sahiplendirme yoluyla mücevherlerimi vermiştir. Mesela 18 yaşına geldiğimde ilk tektaş küpemi babam almıştı. Bu senin demişti. Ondan sonra sahip olduğum her mücevher için parasını ödedim. Hiçbir zaman alıp elimi kolumu sallayarak çıkmadım babamın dükkanından. Çok kalabalık bir aileyiz. Herkes beğendiği ürünü aile indirimiyle alır.

■ Hangi taş sizin taşınız?

En çok zümrüt takmayı seviyorum. Zümrütün içinde taşın yaşanmışlığından gelen damarlar, çizgiler, lekeler çok net görülebiliyor. En berrak olanı elbette en değerlisi ama o içindeki damarlar, lekeleri olan taşlar da bana çok güzel geliyor. Yeşilin enerjisine de çok inanıyorum, yenilik, huzur, mutluluk gibi anlamlar taşır.

■ Sizce takıyı en iyi taşıyan isimler kimler?

Takip etmekten keyif aldığım Düşes Kate Middleton. Çünkü onların kullandığı takıların hikayeleri, yaşanmışlıkları var. Taktığı taç, parmağındaki daha önce Prenses Di’ye ait yüzük gibi... Bana göre mücevher yıllar içinde üzerine yüklenen anlamlarla mücevher oluyor. İlk üretildiğinde belki sadece pırlantalı bir yüzük ya da kolye ama zaman içinde kuşaktan kuşağa geçtiğinde o zaman mücevher oluyor.


■ Eşiniz zor beğendireceğinden size mücevher de almıyordur!

Eşim zaten o riski almayıp her zaman ‘Sen çizdir, yaptır’ diyor. Bu iş tektaş ile başladı. Onu bile alırken topu bana attı. Evlenme teklif edeceği süreçte “Ben sana tektaş alacağım ama başka bir kuyumcuya gidip alamam. Sizden alacağım haberin olsun” demişti. Müdürümüz, ustamıza gelip yaptırmıştı. Düğün takımım da aynı şekilde oldu. Benim gözetimimde tasarlandı, çizildi. Yakut taşlardan yapmıştık onu da aşkın sembolü kırmızı olarak. Benim için çok özel bir takıdır o. Kısacası eşimin öyle bir özgürlüğü yok!

ÇİFTLERİN BİRBİRİNİ ÖZGÜR BIRAKMASI ŞART

■ Sevgililer Günü için programınız nedir?

Biz artık bir süredir ailece kutluyoruz. İki kızımız var. Bu durumda babamızı hepimiz paylaşıyor oluyoruz. Genelde evde oluyoruz. Pasta seremonimiz vardır o gün mutlaka. Evet ticari bir gün ama kutlama insanların hayatına heyecan katması açısından çok güzel. İyi geliyor herkese.

■ Güzel giden bir evliliğin sırrı sizce nedir?

10 yıllık mutlu bir evliliğimiz var. Bizim de iniş çıkışlarımız oldu. Mutlu evliliğin sırrı ailelerin de uyum içinde olmasında saklı. Özellikle genç yapılan evliliklerde. Aileler birleştirici olursa eşler de kolay kolay birbirinden vazgeçmiyor. Saygı da sevgi kadar olmalı. Çiftlerin birbirlerine özel alan bırakması çok önemli. Ben kız arkadaşlarımla seyahat edebilirim, eşim de erkek arkadaşlarıyla. O özgürlük önemli. Evlilik uzun koşulan bir maraton.

■ Eşiniz iyi baba mı?

Biri 8, diğeri 5 yaşında 2 kızımız var. Mükemmel bir babadır. Şehir dışındaysam o muhakkak evdedir. Annesiz büyüdüğü, zor ve yalnız bir çocukluk geçirdiği için duyarlı davranıyor.

■ 2 çocuktan sonra nasıl böyle formda kaldınız?

Bunun sırrı hareket. Spor yapmayı seviyorum. Yapım da hareketli. Asansör kullanmam, merdivenleri tercih ederim. Sporun verdiği adrenalin duygusunu seviyorum. Eşimle de o konuda anlaşıyoruz. Tatilde bile sabahları ya da akşamları mutlaka yürüyüşümüzü yaparız. Sağlıklı yaşamaya özen gösteriyorum. Abur cubur yemiyorum, içki içmiyorum, sigara kullanmıyorum. Biraz da genetik. Annem de çok zayıftır.

■ Stilinizi konuşalım biraz. Nerelerden alışveriş edersiniz, sezonda neler almayı planlıyorsunuz?

Tarzım son yıllarda sadeleşti. Trend de o. Daha sade günlük kıyafetler içinde özenli olmaya çalışıyorum. Hayatı da kolaylaştırıyor. Gece daha şık giyinmeyi de seviyorum. Her yerden alışveriş yaparım. HM, Zara ya da Balmain. Bir parça alayım ama iyi bir şey olsun diye seçici davranmaya çalışıyorum.

■ Ucuz kaçamak noktalarınız var mı?

Vintage sevmem. Kullanılmış bir kıyafeti kullanmak bana çok cazip gelmiyor. Vaktim olursa antika, sertifikalı kitaplar ya da el çizimi eski haritalar bulmaya çalışıyorum.

■ Güzellik sırlarınız?

Sabah akşam cildimi temiz tutmak. Beslenme şeklimiz ve vücudumuza zarar verecek şeyleri tüketmemek de güzelliğin kalıcı olmasını sağlıyor. Göz kenarıma 30 yaşımdan beri botoks yaptırıyorum. Güzel yaş almak her kadının hayali.

Haberin Devamı