Pazar Postası Ferhat Göçer: Yaralı bıraktığım çok insan var
Paylaş
Ferhat Göçer: Yaralı bıraktığım çok insan var

Ferhat Göçer dokuzuncu albümü 'Bu Kalp İçinde Teksin' ile yılı zirvede bırakıyor “Oto kontrolüm yüksek olduğu için dışarıdan sıkıcı görünüyor olabilirim amaçılgınlığımı kendi içimde yaşıyorum” diyor. İki çocuk babası olan ve 10 yıldır gazeteci Ömür Gedik ile birlikte olan şarkıcı, çatışmaların ilişkiyi taze tuttuğunu düşünüyor.

Röportaj: Oya Çınar

oya.cinar@posta.com.tr


■ Yeni albümünüz ‘Bu Kalp İçinde Teksin’ sevenlerinizle buluştu...

Şu dönemde albüm çıkarmak garipsense de bu konuda gelenekçiyim. Mümkün olduğu kadar devam ettireceğim. Çünkü hâlâ koleksiyoner mantığıyla hareket eden müzikseverler olduğuna inanıyorum.

■ Nasıl bir albüm?

İki yıllık çalışmanın ürünü. Eski albümlerin ruhunu yansıtıyor. Ozan Bayraşa, Ersay Üner, Buray, Emircan ve Onurcan gibi çok iyi söz yazarı ve bestecilerle çalıştım. İki de kendi şarkım var.

■ Hayatınızın nasıl bir dönemini yansıtıyor peki?

Daha sakin, başlangıçtaki mücadeleci dönemin sonrasında hayata daha mutlu ve daha pozitif bakabildiğim bir zaman diliminin ürünü.

■ Eski şarkılarınızdan, ‘İnandır Beni’nin sözleri ilginç: “Biz de yaralardık, biz de kaçardık” diyorsunuz. Hiç yaralayıp kaçtığınız oldu mu?

Olmadı dersem yalan olur. Evet, yaralı bıraktığım çok oldu. Geriye dönüp baktığımda, gerek hekimlik dönemimde gerekse müzik mücadelemin yoğun olduğu zamanlarda sevdiklerime yeterli zamanı ve özeni gösteremedim. Hakettiklerini veremedim.

■ Bu deneyim size ne öğretti?

Sevdiklerimize özen göstermenin önemini ve bunun her şeyden kıymetli olduğunu öğrendim. Eksik bıraktığım şeylerin telafisi için çaba gösteriyorum. Çocuklarıma karşı son derece özenliyim. Her şeyleriyle birebir ilgilenmeye, her koşulda önceliğim olduklarını hissettirmeye çalışıyorum.



AİLEM BENİ ÖRNEK ÇOCUK GİBİ YETİŞTİRDİ

■ Öğretmen çocuğusunuz Çocukluğunuzda eksik bırakıldığınızı düşündüğünüz şeyler var mı?

Bu konuda anne ve babama sonsuz teşekkür ediyorum. Çok şükür ki hiçbir konuda eksik bırakmadılar beni.

■ Anne-baba öğretmen olunca insan baskı hissetmiyor mu?

Tam tersi. Ciddi bir oto kontrolünüz oluyor ama bunun da hayata atıldığınızda ne kadar işinize yarayan ve sizi güçlü tutan bir şey olduğunu görüyorsunuz. Beni hep ‘örnek çocuk’ gibi hazırladılar hayata. Minnettarım onlara.

■ Hep ‘örnek çocuk’ olmaya çalışmak sıkıcı değil mi?

Sizin durduğunuz yerden öyle görünebilir. Büyük bir sorumluluk olduğu doğru. Ama bu sayede bugünkü ben olabildim.


■ “Yapı olarak mayamda çılgınlık yok” demişsiniz ama cerrahlığı bırakıp şarkıcı olmanız da az çılgınlık değil...

Kesinlikle. Ben de kendi sınırlarım içinde büyük çılgınlıklar yaptığımı, kendi deliliklerimi tatlı tatlı yaşadığımı düşünüyorum. Genel olarak konservatif bir adamım.

Ama hiçbir şeyi tekdüze yaşamıyorum. En büyük deliliklerimden biri, iki mesleği birlikte götürme çabasıydı. Sonra 27 yıllık emeği bir kenara bırakıp hayatımın en büyük aşkına, müziğe teslim oldum.

■ Şöhretle ilişkiniz nasıl? Bir gün eksikliğini hissetseniz ne yaparsınız?

Hayatta her duyguyla barışık olmaya çalışıyorum. Bir şeyi amaç haline getirmezseniz, o hep hayatınızda oluyor aslında. Bu yola zaten şöhret olmak için çıkmadım.

“Hayatımın aşkı” dediğim müziğimi icra edebilmenin yanında bana gelen ek bir şey sadece. Bir de tanınıyorum diye normal yaşantımdan kesinlikle fedakarlık etmiyorum. Çocuklarımla yemek yiyorum. Alışveriş merkezinde rahat rahat dolaşıyorum. Hayatı en derinine, kılcal damarlarına kadar yaşıyorum.

ÇOCUKLARIM HER ŞEYDEN ÖNCE GELİR

■ Cerrahlar megaloman olur derler. Siz de öyle misiniz?

Megaloman doğru kelime mi bilmiyorum ama cerrahlık hayat ile ölüm arasındaki hatta icra edilen bir meslek. Ötesi ölüm, berisi hayat. Dolayısıyla işin ciddiyeti onları dışarıdan kibirli ya da sizin deyiminizle megaloman gibi gösteriyor olabilir. Ama siz bir hayat kurtarıyorsunuz. Hayat dediğimiz şey de en kutsal değer.

■ Peki sahnedeyken mi kendinizi daha önemli hissediyorsunuz yoksa zor bir ameliyattan başarıyla çıktığınızda mı?

Tabii ki zor bir ameliyattan sonra. Bir hayat kurtarmışsan, o sorumluluğu hakkıyla yerine getirmenin değeri hiçbir mesleki tatminle ölçülemez.

İsterseniz yüz milyonlarca insana konser verin. Sahnede istediğiniz kadar devleşin. Hayat yoksa, sen yoksan, hiçbir şey yok.

■ “Müzik çocuklarımdan bile önce geliyor” demişsiniz...

Müzik var olma sebebim. Ama böyle bir şey kesinlikle söylemedim. Çarpıtılmış. Hayatta hiçbir şey çocuklarımdan öte olamaz.

■ Peki aşk?

Belli bir yaşanmışlıktan sonra aşkın tarifi daha düşünülerek veriliyor. Aşk deli dolu, tüm duyguları kontrolsüzce yaşadığın bir ruh hali. Adrenalin seviyenizin tavan yaptığı, hormonlarınızın vücudunuzda çılgınca dolaştığı, kimyanızın alt üst olduğu bir seviye.

25 KEDİMİZ VAR

■ Siz de Ömür Gedik kadar hayvansever misiniz? Evde kaç kediniz var?

Zaten hayvan sevmezseniz Ömür’le yaşayamazsınız. Evimiz barınak gibi. 25 kedimiz var. Allah’tan evimiz bahçeli.

■ Çocuklarınızla ilişkiniz nasıl?

Arkadaş gibiyiz diyemem. Daha çok baba figürü gibi davranıyorum. 20 yaşında bir kızım var. “Şunu yapma, şöyle yapma” dediğim çok oluyor. Ama onun karakteriyle Ömür’ün itirazcı karakterleri çok benziyor.

Bir gün geliyor mesela, saçını ensesine kadar kazıtmış. Bir tarafını kırmızıya, bir tarafını yeşile boyatmış. “Neyin peşindesin kızım?” diyesin geliyor (gülüyor). Oğlum daha küçük. Yurtdışında okuyor. O karakter olarak bana daha yakın.

MOBİNG SONA ERSİN

■ Yeni bir yıla giriyoruz. Neler bekliyorsunuz?

Her şeyin sakinleşmesini istiyorum. Sükunet istiyorum. Sevgi dilinin ve huzurun yeniden hayatımıza yerleştiği bir yıl olmasını umuyorum. Sosyal medya mobinginin sona ermesini istiyorum. Resmen bir linç kültürü var. Hepimizin daha sağduyulu olması gerekiyor.

ERKEK İÇİN 40'LI YAŞLAR MÜKEMMEL

■ 47 yaşındasınız. 50’lere gelirken insanın karakterinde keskin değişiklikler oluyor mu?

Erkek için 40’lı yaşlar mükemmel. Hayattaki önceliklerinizi idrak ettiğiniz, şanslıysanız maddiyatla ilgili sıkıntılarınızın geçtiği ve bir yere geldiğiniz bir dönem oluyor.

■ Yaşlanma korkusu?

Fiziksel olarak yaşlanma korkusu kesinlikle yaşamıyorum. Zaten görüntümle ön planda olmaya çalışan biri olmadım. Ama özel zevklerimin ve yaşam kalitemin düşmesi gibi durumlardan etkilenirim. Spor aktivitelerimi eskisi gibi yapamadığımı fark edersem üzülürüm. Ama yaşlanmanın hayatın gerçeği olduğunun da bilincindeyim.

■ Uzun zamandır tenis oynuyorsunuz. İddialı mısınız?

Çok iddialıyım diyemem ama fena değilim. Sporu geçmişte ihmal ettiğimi düşünüyorum. Şimdi hayatımın olmazsa olmazları arasında. Zihnimi de açıyor. Büyük keyif alıyorum. Tenis de bunların başında geliyor.

ÖMÜR'ÜN MİNİ ETEĞİNE KARIŞIRIM AMA O YİNE KENDİ BİLDİĞİNİ OKUR

■ Ömür Gedik ile 10 yıldır berabersiniz. Nasıl bir ilişkiniz var?

10 yıldan sonra tabii ki alışkanlıklar giriyor devreye. Bizim için her şeyden önemlisi güven. Birbirimize müthiş güveniyoruz. Beraberliğimizi anlatan kelime güven...

■ Niye evlenmiyorsunuz peki, korkuyor musunuz?

Valla, şahsım adına bir takım tedirginliklerim olduğu doğru. Çünkü geçmişte hatalarım oldu. Hayatımın belli dönemlerinde sevdiğim insanları istemeden de olsa üzdüm.

Çocuklarıma, annelerine kendilerini daha iyi hissedecekleri ortamlar sağlayabilirdim. Yeniden aynı şeyleri yaşamaktan korkuyorum, evet.

ÇATIŞMA İLİŞKİYİ BESLİYOR

■ Ama bu geçmişin faturasını Ömür Hanım’a kesmek olmuyor mu?

Yaşadığımız şeyin de farklı bir büyüsü var. 10 yıldır koruduğumuz şahane bir düzen var. Bunun bozulmasına hiçbir şekilde müsaade etmeyi düşünmüyorum.

■ İkiniz de baskın karakterler gibi duruyorsunuz...

İkimiz de belli noktalara gelmişiz, oturmuş karakterlerimiz var. Ama ilişkimizin güzel yanlarından biri bu çatışmaların varlığı. Yoksa heyecan vermeyen, sıkıcı bir şeye dönüşecekti. Mesela anne ve babamın kavga ettiğini hiç görmedim. Sosyal olarak eşdeğer insanlardı.

Ben de kendi kriterlerimde aynı şeyi yaşadığıma inanıyorum. Kendime uygun bir hayat arkadaşı bulduğumu düşünüyorum. Bunun avantajları da oluyor, dezavantajları da. Ama dezavantajlarından biri o çatışmaysa ona varım!

■ Günün sonunda kimin sözü geçiyor?

Kim haklıysa onunki... Ne kadar tartışsak ve bir taraf o doğruyu görmek istemese de, doğru ortaya çıkıyor.

■ Kıskançlıklarınız oluyor mu?

Oluyor tabii. Dekoltesinden, eteğinin boyundan rahatsız olduğumda hemen söylerim. Ama Ömür beni dinlemiyor, o ayrı konu. Onun da mesleki gereklilikleri vardır. Kendi zevki vardır. Yapacak bir şey yok.

Haberin Devamı