Cumartesi Postası Feyyaz Duman: Bu ülkede oyuncu olmak çok yıpratıcı

Feyyaz Duman: Bu ülkede oyuncu olmak çok yıpratıcı

Paylaş
Feyyaz Duman: Bu ülkede oyuncu olmak çok yıpratıcı

İkisi ‘En İyi Erkek Oyuncu’ olmak üzere dört ödülü var ama ‘Kadın’ dizisinin Arif’i olarak tanındı. Kadınlar ona hayran. Diziyle ünlenmesi konusunda, “Bu televizyonun gücüyle ilgili. Sinema için çok bedel ödedim. 30 yaşına kadar oyunculuktan tek kuruş para kazanmadım” diyor

Alev Gürsoy Cimin

Haberin Devamı

alev.gursoy@posta.com.tr

■ ‘Kadın’ın sessiz ama derin karakteri Arif çok sevildi...

Dizide Özge Özpirinçci’nin oynadığı Bahar karakterinin en büyük destekçisi. İyiliğin, samimiyetin ve dürüstlüğün ti>

30 YAŞINA KADAR HİÇ PARA KAZANAMADIM

■ Dört ödülünüz var. 20. Saraybosna, 51. Uluslararası Altın Portakal Festivali’nde ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü aldınız. Ama ‘Kadın’ ile tanındınız....

Bu televizyonun gücüyle ilgili. İnsanlar artık internet ve televizyon üzerinden fenomen olabiliyor. Daha önce sinemada yer aldım ve bunun için çok bedel ödedim. Hem ekonomik anlamda hem de sevdiğim işi ısrarla yapma konusunda. Çünkü bu ülkede oyunculuk yapmak gerçekten yıpratıcı. Genelde bir işe para kazanmak amacıyla girersiniz. Yani o kadar komplike değil. Ama oyunculuk farklı. 30 yaşına kadar oyunculuktan tek kuruş para kazanamadım. Zamanım daha çok eğitimle, tiyatroyla, filmlerde bedava oynayarak geçti. Zor bir meslek. Yeniler için daha da zor. Çünkü öncelikle kendinizi ispatlamak zorundasınız.

■ Dizi bitince oyuncu da unutuluyor değil mi?

Evet, işte o sorun. Televizyonun getirdiği popülerliğe aldanmamak gerekiyor. Çünkü bir süre sonra bitiyor. Çok kişi tanıyorum, bir dönem popüler olup, şu anda bir şey yapamayan...

■ Mardin’de doğmuş, 6 yaşında Türkçe bilmeden İstanbul’a gelmişsiniz. Eğitiminizi tamamlayıp bir de Amerika’ya açılmışsınız...

Evet, kendimi çok geliştirdim ama bu sadece bana özgü bir şey değil. “Tarlada çalışırken TEOG birincisi oldu” haberleri gibi arabeskleştirmemek gerekir. Murathan Mungan da Mardinli, Türkiye’nin büyük entelektüellerinden. Nobel Ödüllü bilim insanı Aziz Sancar da... Kimi maddi kimi başka nedenlerle geliyor İstanbul’a. Ben de onlardan biriyim sadece.

■ Tiyatroya ilginiz nasıl başladı?

Babam Mezopotamya Kültür Merkezi’ne yazdırmıştı. Ama sonra oyuncu olmama karşı çıktı. Liseyi bitirdikten sonra evden ayrıldım, oyunculuk okumak istedim ama kazanamadım. Askerlik kağıdı gelince apar topar İTÜ’ye girdim, halk dansları okudum. Ardından da Yüksek lisans için York’a gittim. Hem dil eğitimi hem de oyunculuk dersleri aldım. Sonra Brooklyn College’da yüksek lisansa başladım.

■ Babanızın oyunculuğunuza tepkisi değişti mi?

Hiç konuşmadık. Ama ödül aldığım zaman tebrik ediyor, sağ olsun. Gururlandığını hissedebiliyorum. Ne yaparsanız yapın, yalnızca aile için söylemiyorum, insanlar sizden hep daha iyisini istiyorlar. Mesela tiyatro yaptınız, “Ee sinema da yap” diyorlar. Sinema yapıyorsunuz, “Hadi dizi” diyorlar. Sonra niye başrol değilsin, neden o kostüm diyorlar. Sürekli bir beklenti içerisindeler.

■ ‘Kürt oyuncu’ olarak anılmak sizi rahatsız ediyor mu?

Hiç rahatsız etmiyor. Çünkü ben Türkçe de, Kürtçe de, İngilizce de oynarım. Fransızca ve Flamanca bilmiyor olmama rağmen ezberleyip oynadım. Evet, etnik olarak Kürt’üm ama oyunculuk ait olduğunuz etnik kimlik üzerinden yapılan bir iş değil. Dünyanın öteki ucunda İngilizce oynadığınız zaman etnik kimliğiniz değişmiyor ama yine oyunculuk yapmış oluyorsunuz.

ŞIMARMAK İNSANIN KENDİNE YAPACAĞI EN BÜYÜK KÖTÜLÜK

■ Yılmaz Güney’e ve birçok ünlüye benzetiliyorsunuz...

Böyle büyük ustalara benzetilmek onur verici. Şimdiye dek Ahmet Mekin’e, Talat Bulut’a, Bulut Aras’a, Don Corleone’ye, Freddie Mercury’e benzettiler. Gururumu okşuyor ama bu aslında ‘tektipleştirme psikolojisi’. “Sevdiklerimize benzediğin zaman severiz seni” duygusu yatıyor altında. Ben buna karşıyım.

■ Hiç şımartmadı mı bu kadar sevilmek sizi?

Yeterince olgun olduğumu düşünüyorum. Şımarmak insanın kendine yapabileceği en büyük kötülük. Sevilmek, beğenilmek, işinle ilgili övgü almak güzel. Sonuçta oyunculuğa yeni başlamadım, 12 yaşından beri vardım. Popüler olmak beni psikolojik olarak değiştirmedi, sadece hareket alanım daraldı. Göz önünde olmayı çok sevmiyorum.

■ Kendinizi yakışıklı buluyor musunuz?

Bilmiyorum, bu göreceli bir şey. Biri size şişman gelirken, bana zayıf gelir. Fiziki özelliklere takılmıyorum. Bence Arif yakışıklılığından dolayı sevilmedi, karakter olarak sevildi.

■ Rol arkadaşınız Özge Özpirinçci ile aranız nasıl?

Çok iyi. Televizyon farklı bir dünya olduğu için ‘snob’ insanlarla çalışmak en büyük korkumdu ama o kadar rahatım ki sette. Muhteşem bir ekiple çalışıyoruz. Tam bir aile olduk.