Pazar Postası Film çekimi için Küba'ya gitti, aşık olup evlendi
Paylaş
Film çekimi için Küba'ya gitti, aşık olup evlendi

Mehmet Güvercin bir film çekimi için gittiği Küba'da Yudelky'yle tanıştı ve aşık oldu. Ortak dilleri yoktu ama aşka hiçbir şey engel olmadı. Kısa süre içinde evlenen çift, şimdi Türkiye'de yaşıyor

Eros’un okları sizi neredeyse dünyanın bir ucunda; Küba’da bulmuş. Nasıl tanıştınız?

Mehmet Güvercin: Film ve dizilerde set amiri olarak çalışıyorum. Şimdiye kadar ‘Gora’, ‘Organize İşler’ gibi filmlerde çalıştım. Ferhan Şensoy’un ‘Şans Kapıyı Kırınca’ filminin çekimleri için Küba’ya gitmiştik. Filmde bir karnaval sahnesi çekilecekti ve Kübalı dansçı kızlara ihtiyaç vardı. Dansçı kızları bulmak için bir ilan verdik. Filmde küçük de olsa bir rol almak için 300 Kübalı kız başvurdu.
Y.H.: Ben aslında anaokulu öğretmeniyim ama her Kübalı kadın gibi çok iyi dans ederim. Hem para kazanmak için hem de ‘anı olur’ diye ben de elemelere katıldım. Her şey zaten o elemelerde başladı.

Peki ama farklı dilleri konuşuyorsunuz, ortak bir lisanınız yok; nasıl anlaştınız?

M. G.: Ben Yudelky’yi görür görmez farklı bir şeyler hissettim. 300 Kübalı kızın arasından en çok onu beğendim ve hemen yanına gittim. Tabii zor anlaştık. Biraz İngilizce, biraz el kol işaretleri falan derken derdimi anlatmaya çalıştım. Aslında Tarzanca ya da maymunca denebilir, bizi izleyenler öyle düşünmüştü. “Arkadaş olalım mı?” diye sordum.
Kabul etti. “Ertesi gün yine gelecek misin?” dedim, hiç cevap vermedi. Gece boyunca gelir mi diye düşündüm durdum. Doğruyu söylemek gerekirse beklemiyordum ama beni şaşırttı ve geldi. Ona yine el kol hareketleriyle “Dışarıda bir şey içelim mi?” diye sordum. Bir arkadaşım “Mehmet’i çok pahalı yerlere götürme” dedi, o da başını salladı. Meğerse kahve içmek için beni evine götürüyormuş, ailesiyle tanıştım.

Yani hiç tanımadığınız, iyi mi, kötü mü olduğunu bilmediğiniz bir adamı aldınız evinize götürdünüz. Anneniz bu adam kim diye sormadı mı?

Y.H.: Sormaz olur mu tabii sordu, bir adamla eve gitmişim. Üstelik de bir yabancı. Anneme ‘Arkadaşım’ dedim. Zaten onlar da görür görmez Mehmet’i çok sevdiler.

Türkler’i, Türkiye’yi biliyor muydunuz, daha önce bir Türk’le tanışmış mıydınız?

Y. H.: Hayır hiç duymamıştım. Türkiye bize öyle uzak ki yerini bile bilmiyoruz. Sonra merak edip haritadan Türkiye’nin yerine baktım, bayağı uzak görünüyordu.

Bu arada siz birbirinizle konuşamıyorsunuz, ailesiyle nasıl iletişim kurdunuz?

M.G.: Konuşamıyorsunuz ama bir şekilde gözlerle, ellerle, kollarla konuşmaya çalışıyorsunuz. Kaldığım süre boyunca çekimler bitince arkadaşlar gezmeye gider, ben ise koşa koşa Yudelky’nin evine giderdim. Beni çok sevdiler, onlar ailem oldu. Zaten Yudelky’ye olan duygularımdan emindim. Birkaç kere gidip geldikten sonra da Yudelky’yi istedim onlardan. Bana güvendiler ve kızlarını verdiler.

Dilini bile bilmedikleri bir adama nasıl güvendiler?

M. G.: Onlar da kendi çaplarında bir araştırma yapmışlar tabii, kız veriyorlar kolay mı? Tanıdıklarına Türkler hakkında soru sormuşlar, adetlerimizi öğrenmeye çalışmışlar. Sordukları kişiler; “Türkler iyi insanlardır, onlardan zarar gelmez” demişler. Tabii kızlarını bilmedikleri, tanımadıkları bir ülkeye gelin verdiler, büyük cesaret gösterdiler. Ama aşka saygılı insanlar, beni anladılar. Ben olsam düşünürdüm.
Y. H.: Zaten konsolosluk bizim peşimizi hiç bırakmıyor, Türkiye’de bizi sürekli izliyor. Biraz da onlara güvendiler. Küba Konsolosluğu Ankara’da ve hep haberleşiriz. Bana gazete yollarlar. İyi miyim, değil miyim diye kontrol ederler. Zaten evlenmeden önce de Küba Konsolosluğu Türkiye’den verilen adresi ve Mehmet’i uzun uzun araştırdı. Ona göre izin verdiler.

Ailesinden Yudelky’yi nasıl istediniz?

M. G.: Aynen şöyle yaptım: Kendimi gösterdim. Ben dedim, elimle uçak hareketi yaptım. Yudelky’yi gösterdim ve Türkiye dedim. Zaten durum ortaydaydı, kızlarını sevdiğimi anlamışlardı. Anlatmaya çalıştığımı anladılar ve izin verdiler. Küba’daki ailem oldular. Arkadaşlarım çekim bitince “Hadi sen evine” diyorlardı.

Ne kadar kaldınız Küba’da?

M. G.: Bir buçuk ay kaldım. Ve bir ay boyunca neredeyse her gün görüştük.

Sonra?

M. G.: Türkiye’ye dönüp onunla nasıl evlenebileceğimi, onu nasıl Türkiye’ye getirebileceğimi araştırdım. Muhtarlıktan başlayarak işe koyuldum. Muhtar “Olmaz, imkansız” dedi. Çok üzüldüm tabii ama peşini bırakmadım elbette. Ankara-İstanbul arasında mekik dokudum.

Ne yaptınız?

Küba Konsolosluğu’nda çalışan bir arkadaşım vardı. Hemen onu aradım, ne yapabileceğimi sordum. Bana bir evrak listesi gönderdi ve yapmam gerekenleri anlattı. Çok yardımcı oldu. Yudelky’ye para gönderme şansım yoktu. Arkadaşımın hesabına yatırdım, o da Küba’ya gidip elden verdi. 3 ay boyunca evrak toplamakla ve işlemlerle uğraştım. Tabii bir yandan da nikah işlemlerini yapmaya çalışıyordum.

Yan yanayken bir şekilde anlaşıyordunuz ama ayrı kaldığınız süre boyunca telefonla nasıl konuştunuz?

M. G.: Çok zor oldu. Yudelky beni arıyor ama derdimizi anlatamıyoruz birbirimize. Yarım yamalak İngilizce, bir kelime İspanyolca, biraz Türkçe konuşmaya çalışıyorum, çırpınıyorum ama yok işte... İşlemleri hallettiğimi söylemeye çalışıyorum ama anlamıyor sadece “Mehmet Mehmet” diyor. Bayağı bir telefon masrafı yaptık. 3 ay böyle devam etti.

Mehmet Bey size neler yaptığını anlatamıyor, siz de onun sizi çağırmasını bekliyorsunuz. Bu süre boyunca “Vazgeçti, beni oyalıyor” diye düşünmediniz mi?

Y. H.: Hayır düşünmedim. Mehmet’ten emindim ona güveniyordum. Beni unutacağı hiç aklıma gelmedi. Zaten telefonda konuşamasak da beni düşündüğünü sesinden sesinden anlıyordum.

Peki hayatınız, aileniz, işiniz, her şeyiniz Küba’da. Farklı bir ülkeye yerleşip dilini konuşamadığınız, kültürünü bilmediğiniz bir ülkede yaşamayı nasıl göze aldınız?

Y. H.: Aşk işte bilmiyorum. Her şeyi göze aldım ve Türkiye’ye Mehmet’in yanına geldim. Bugüne kadar da aşkı tercih ettiğim için hiç pişman olmadım.

Aşk bu olsa gerek...

Y. H.: Kesinlikle, öyle olmasa zaten gelmezdim. Çok seviyordum.

Peki ne zaman ve nasıl evlenme teklif ettiniz?

M. G.: Zaten Küba’da konuşmuştuk. Onu karşılamaya havaalanına gittim. Her şeyi hazırlamıştım tabii. Tek aksilik onun pasaport kontrolünden geç çıkması oldu.

Niye Türkiye’ye girişinde bir sorun mu çıktı?

M. G.: Tarih almıştık, uçak biletini yollamıştım, 5 Mart’ta gelecekti ama içimde hep bir şüphe vardı. Gelip gelmeyeceğinden emin değildim. Uçak geldi, bütün yolcular indi, Yudelky çıkmıyor. Bekledim, bekledim yok. Tam vazgeçti derken kapı açıldı ve Yudelky çıktı. Meğer içeride kaybolmuş. Ben hazırlıklıyım, nişanı hemen orada yapacağım.
Yanıma yüzüklerimizi almıştım, tabii bir de gül. Hemen oracıkta evlenme teklif ettim, nişanımızı havaalanında yapan ilk çift olduk. Bütün yolcular çok şaşırdı ve alkışlamaya başladı. Y. H.: Herkese soruyorum, kimse anlamıyor. Havaalanında bir saat dolaştım. Zar zor çıkış kapısını buldum. Ya Mehmet gelmeyeceğimi düşünüp gittiyse diye de düşünmeden edemedim.

Yüzükleri, kalabalığı görünce şaşırdınız mı?

Y. H.: Tabii ki. Böyle bir sürpriz beklemiyordum. Çok şaşırdım, gözlerim doldu.

Yudelky’nin ailesi sizi kabul etmiş ama Mehmet Bey sizin aileniz bu evliliğe nasıl tepki verdi?

M. G.: İnanın herkes çok sevindi. Özellikle kız kardeşim sürekli yanımda oldu. Yudelky ile sürekli konuşarak Türkçe’yi kısa sürede öğrenmesini sağladı, çok da iyi dost oldular.

6 yıldır Türkiye’desiniz. Türk vatandaşı oldunuz mu?

Y. H.: Müracaat ettik, bir yılı geçti. Bekliyoruz. Geçen gün hatta duruma bakmak için geldiler. Aramızda 18 yaş fark var. Gerçekten evli miyiz yoksa oyun mu diye bir memur geldi. Bu arada Mehmet de Küba kayıtlarına geçen ilk resmi Türk damat oldu.

Daha önce Küba dışına çıkmış mıydınız?

Y. H.: Evet ama yakın yerlere gittim.

O halde ilk karı da burada gördünüz?

Y. H.: Evet, çok şaşırdım ama çok sevdim. Zaten mart ayında Türkiye’ye geldim. Soğuk bile başlı başına şaşırmama sebep olmuştu. Hala kar yağdığında çıkıp çocuklarla birlikte kar topu oynarım, karda Mehmet’le gezeriz.

Nikah fotoğraflarında çok zayıfsınız, anlaşılan Türk yemekleri yaramış...

Y. H.: Evet ya maalesef. Türk yemeklerini seviyorum. Özellikle dürüm, kebap ve dolmaya bayılıyorum. Türkiye’ye geldiğimde 55 kiloydum ama 6 yılda 20 kilo aldım, 75’e çıktım. Bir de Küba’da sıcaklardan bir şey yemek istemiyorduk, burada herkes çok güzel yemek yiyor, ben onlara uyum sağladım.

Mehmet Bey, Yudelky aşk uğruna tüm hayatını değiştirdi, Türkiye’ye geldi. Siz olsaydınız, Küba’da yaşamayı kabul eder miydiniz?

M. G.: Yapardım tabii. Zaten planlarımızın arasında Küba’ya yerleşmek var. Ben Küba’yı eşimden daha çok seviyor ve özlüyorum. Ben hem Yudelky’e hem de Küba’ya aşık oldum. Küba’nın farklı bir havası ve yaşamı var. Adeta beni çağırıyor. Acayip bir enerjisi var. Gelecek planlarımız hep Küba üzerine.

Evleneli 6 yıl olmuş, çevrenizdekiler sizden bebek bekliyordur eminim. Siz istemiyor musunuz?

M. G.: Evet artık biz de çok istiyoruz. Ben siyah bir çocuğum olsun istiyorum, çok tatlı oluyorlar. Umarım Yudelky’ye benzer ve onun kadar güzel ve tatlı olur.

Röportaj: Eylem Keskin
eylem.keskin@posta.com.tr

5

Haberin Devamı