Gündem Gazeteci Uğur Mumcu ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ölüm yıl dönümü

Gazeteci Uğur Mumcu ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ölüm yıl dönümü

Paylaş
Gazeteci Uğur Mumcu ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ölüm yıl dönümü

Usta gazeteci Uğur Mumcu'nun öldürülmesinin üzerinden 24 yıl, şehit emniyet müdürü Ali Gaffar Okkan'ın şehit edilmesinin üzerinden ise 16 yıl geçti. Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan  ölüm yıl dönümlerinde anıldı

Türkiye basın tarihinin en iddialı ve en üretken gazetecilerinden Uğur Mumcu, 24 yıl önce bugün, bir pazar günü, bir hasta ziyareti için çıktığı evinin önündeki otomobiline konan bombayla katledidi.

EMNİYET MÜDÜRÜ GAFFAR OKKAN DA 21 OCAK'TA ŞEHİT EDİLMİŞTİ




Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan, 16 yıl önce Diyarbakır'da Valilik Binası'na hareket ederken pusuya düşürülerek şehit edilmişti.

Gaffar Okkan mezarı başında anıldı


TÜRK BASIN TARİHİNE ÖNEMLİ İZLER BIRAKTI



Uğur Mumcu, Türkiye'nin basın tarihinde önemli izler bırakan çalışmalar yaptı, dosyalar hazırladı, dördü söyleşi ve dizilerinden derlenen 31 kitabı yayımlandı. Mumcu, ölümünden yaklaşık üç yıl sonra patlayan ve devlet görevlisi-siyasetçi-mafya bağlantılarını su yüzüne çıkaran Susurluk skandalındaki karanlık ilişkileri de yıllar önce yazdığı yazılar ve kitaplarda ortaya koyan isim oldu.



İştee Uğur Mumcu'nun 51 yıllık hayatı:



1942


22 Ağustos'ta Kırşehir'de doğdu. Tapu kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey ile Nadire Hanım'ın dört çocuğunun üçüncüsü.


1949 - 54


Ankara Ulus'taki Devrim İlkokulu'nda başladığı ilköğrenimini Bahçelievler'deki Ulubatlı Hasan İlkokulu'nda tamamladı.


1957- 61


Ankara Cumhuriyet Ortaokulu'nu ve Ankara Deneme Lisesi'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi.


1962


Yazmaya öğrencilik yıllarında başladı. Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı.


1963


Fakültede Öğrenci Derneği Başkanı seçildi.


1965


Hukuk fakültesini bitirdi ve Cemal Reşit Eyüpoğlu'nun yanında bir süre avukatlık yaptı.


1965-66


18 Haziran 1965'te "Biz Anayasayı Savunuyoruz. Ya Siz?" başlıklı makalesiyle Yön dergisinde yazmaya başladı. Doğan Avcıoğlu'nun yönetimindeki Yön dergisinde yazdığı makalelerde "Atatürk devrimleri ve tam bağımsız Türkiye" fikrini savundu.


1967


30 Haziran'da "Kitap Toplatmak Anayasaya Aykırıdır" başlıklı yazısıyla Kim dergisinde yazmaya başladı.18 Ağustos'ta "Anayasaya Saygı" başlıklı yazısıyla Akşam gazetesinde incelemeleri yayımlanmaya başladı.


1968


Dil öğrenmek için İngiltere'ye gitti. Yazılarına oradan devam etti. 25 Şubat'ta Akşam gazetesindeki inceleme yazılarının sonuncusu yayımlandı.1 Mart'ta Kim dergisindeki son yazısı, Londra'dan yolladığı "Yeter Artık Beyler" oldu. 25 Mart'tan itibaren aralıklarla Türk Solu dergisinde yazmaya başladı.


1969


31 Ocak'ta Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Kürsüsü Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı oldu. 15 Temmuz'dan sonra incelemeleri, Milliyet Gazetesinde yayımlanmaya başladı. Asistan olduktan sonra, 13 Kasım'da Ankara Barosu Levhası'ndan kaydını sildirerek avukatlığı bıraktı.


1969-71


Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi'nde yazıları yayımlandı.


1970


Ant dergisi ile Cumhuriyet gazetesinde makale ve incelemeleri yayımlandı. 24 Mart'tan itibaren Devrim dergisinde yazmaya başladı.


1971


12 Mart'ta gerçekleşen darbenin aydınlara yönelik baskıcı tutumundan o da payına düşeni aldı. 17 Mayıs'ta gözaltına alındı. Bir ay sonra serbest bırakıldı.

12 Temmuz'da Ortam'da yazıları yayımlanmaya başladı. Dergi, 29 Kasım'da çıkan sayısından sonra kanun dışı baskıları protesto etmek amacıyla yayın hayatına son verdi. 27 Ekim'de Devrim dergisine son kez yazdı.Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada, orduya hakaret etme savıyla tutuklandı. Pek çok aydınla birlikte, Mamak Askeri Cezaevi'nde bir yıla yakın kalan Uğur Mumcu, açılan davada 7 yıl hapse mahkûm edildi, ancak kararın Yargıtay'ca bozulmasının ardından serbest bırakıldı.


1972


10 Ekim'de serbest bırakılmasının ardından hemen askere alındı.


1973


Tuzla Piyade Okulu'nda 10 Ocak'a kadar süren üç aylık eğitimden sonra, okul yönetimi tarafından "kötü hâl ve düşünce sahibi" diye suçlanarak "er" çıkarıldı ve Patnos'a yollandı.


1974


31 Ocak'ta askerliğini "sakıncalı piyade eri" olarak, Ağrı'nın Patnos ilçesinde tamamladı. Bu yaşadıklarını "Evet, evet ne olursa olsun, ben Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, on binlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem" diyerek, yedek subaylık hakkı ve aylıkları için sadece maddi tazminat isteğiyle açtığı davayı kazandı ve yedek subaylık hakkını elde etti.

Askerlikten sonra üniversitedeki görevinden ayrıldı ve gazeteciliğe profesyonel olarak, 25 Şubat'ta Yeni Ortam gazetesinde "Anarşist!.." başlıklı yazısıyla başladı.

Yazılarında, hem sorunları dile getirdi hem de hukuka aykırı ve yasadışı uygulamaların üstüne gitti. "Tek bir tahrikçi ajan adı veremezsiniz" diyen Süleyman Demirel'e "Bir Hikâyemiz Var" başlıklı yazısında, onlarca provokatörün adını belgeleriyle açıklayarak, tartışılan antidemokratik oluşumları uygulamalarıyla belgeledi.


1975


12 Mart'ta "Ayrılırken" başlıklı yazısıyla Yeni Ortam gazetesinden ayrıldı.

18 Mart'ta "Denklem" yazısıyla Cumhuriyet gazetesindeki "Gözlem" başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda da Anka Ajansı'nda çalışmaktaydı.

Nisan ayında 12 Mart dönemini sergilediği makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler kitabı yayımlandı.

Ekim ayında, Anka Ajansı'nda çalışırken Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayali mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitap yayımlandı. Böylece "hayali ihracat" kavramı kamuoyunun gündemine girmiş oldu.


1976


Mayıs ayında, halen CHP İzmir Milletvekili olan TBMM Başkanvekilliği görevini sürdüren Güldal Homan ile nişanlandı. 19 Temmuz'da evlendiler.


1977



Anka Ajansı'ndan ayrılarak Cumhuriyet gazetesinin kadrolu yazarı oldu. Terörün toplumu korkuya, karakitapları yayımlandı.


1978


12 Mart döneminde yaşadıkları, gülmece ustaları için bulunmaz bir malzemeydi. Mumcu da yazı ve konuşmalarında mizahı sık sık kullanırdı. Bu dönemi anlattığı Sakıncalı Piyade adlı yapıtını, Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Sakıncalı Piyade ilk olarak Ankara Sanat Tiyatrosu'nca (AST) sahneye kondu ve büyük bir ilgi görerek 700 kez sahnelendi

Aralık'ta, siyasal yaşamda adı duyulan, belli dönemlere damgasını vurmuş birçok ünlünün yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı Büyüklerimiz yayımlandı.


1979


Terörün yeniden tırmandığı, gençlerin sokak ortasında kurşunlandığı, kahvelere, evlere bombaların atıldığı bir ortamda, tarihin boş yere tekrar etmesini önlemek ve ders alınmasını sağlamak amacıyla, 12 Mart öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı Çıkmaz Sokak Temmuz ayında yayımlandı.


1980


1980'li yıllar başlarken 70'li ve 60'lı yılları da incelediği, "yenilmeyen gücün, halkın örgütlü gücü olduğunu" anlattığı yazılarıTüfek İcat Oldu başlığı altında Şubat ayında yayımlandı.

12 Eylül darbesi oldu. 12 Eylül'ü gerçekleştiren generaller tarafından partilerin, birçok kitle örgütünün kapatılması gibi sorunların yaşandığı bu dönemi ve uygulamalarını eleştirdi.


1981


Kendi deyişiyle, "..terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak..." için yazdığı Silah Kaçakçılığı ve Terör adlı inceleme kitabı Mart ayında yayımlandı.

13 Mayıs'ta, Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca, Papa'yı öldürme girişiminde bulundu. 1979 yılında İpekçi'nin katili olarak yakalanan Ağca üzerine çalışma ve araştırmalar yapmıştı, Papa olayı sonrasında irdemelerini yoğunlaştırdı.

Haziran ayında kızı Özge doğdu.

"Bu kitap ile yalnızca, parlamento çalışmalarını engelleyen, kürsülerde yurt ve dünya sorunlarının özgürce konuşulmasını engelleyen sorunin ilk baskısı Ekim ayında yapıldı.


1982


Ağca Dosyası kitabının ardından Kasım'da Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlandı.

Barış Derneği kapatıldı. Yöneticileri ve üyeleri Türk Ceza Kanunu'nun 141. ve 142. maddelerinden suçlanarak tutuklandı. Barış Derneği Davası, 12 Eylül döneminde, Türkiye aydınlarına karşı topluma göz dağı vermek için açılmış bir davaydı. Mumcu pek çok yazısında bu konuyu ele aldı.


1983


12 Eylül darbesi sonrası ilk genel seçimler yapıldı. Birçok politikacının yasaklı olduğu bu dönemde, ekonomik ve toplu

Şubat'ta Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. Bu röportajın NBC'de yayımlanmasını isteyen NBC yöneticilerine, hazırladığı röportajı o sırada kapalı olan gazetesi Cumhuriyet'ten başka bir yerde yayımlamayı düşünmediğini söyledi.


1984


Mart ayında, ülkedeki olu

Sakıncasız adlı oyunu yazdı. Basındaki yozlaşmanın sergilendiği, 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkencelerin anlatıldığı oyun, 3 Nisan-7 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Hodri Meydan Kültür Merkezi'nde ve 10 - 27 Mayıs tarihleri arasında da Ankara Sanat Evi'nde sahnelendi.

Uzun ve yorucu bir araştırmanın ürünü olan Papa-Mafya-Ağca kitabı Haziran ayında yayımlandı.


1985


Haziran'da Liberal Çiftlik ve Devrimci Demokrat adlı kitapları yayımlandı.
Roma'ya gitti. Papa davasında uzman tanık olarak bilgisine başvuruldu.


1986


Mehmet Ali Aybar'la Türkiye İşçi Partisi (TİP) olgusu ve Marksizm üzerine yaptığı mülakatı içeren Aybar ile Söyleşi kitabı Temmuz ayında yayımlandı.


1987


Şubat'ta, yakın tarihimize ışık tutacağını düşünerek, 27 Mayıs'çılardan Osman Köksal'ın anı ve mektuplarına yer verdiği kitabıİnkılap Mektupları yayımlandı.
Milliyet Gazetesinden Örsan Öymen ile birlikte, Federal Almanya'da, eski Adana Müftüsü Cemalettin Kaplan ile cemaati önünde görüştü. Bu görüşme, 10 Şubat'ta Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı.

Mayıs ayında araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve Kasım'da da 12 Eylül Adaleti adlı kitapları yayımlandı.


1988



Ağustos ayında Eski Türkiye İşçi Partisi (TİP) Başkanı Behice Boran'la yaptığı söyleşiyi içeren Bir Uzun Yürüyüş kitabı yayımlandı. Yine Ağustos ayında,belgeler eşliğindeki yazılarından derlediği Tarikat-Siyaset-Ticaret adlı kitabı yayımlandı.


1989



Özal hükümeti döneminde Milli Savunma Bakanlığı'na getirilen Ercan Vuralhan, Dışişleri Bakanlığı İdari ve Mali İşler Daire Başkan Yardımcısı iken, diplomatlar ve dış görevdeki personelin güvenliğini sağlamak için aldırılan zırhlı araçlar konusundaki yolsuzluklar üzerine yazılar yazdı.


1990



"Yakın tarihimizin pek aydınlanmayan bir bölümünü oluşturuyor.." diye düşündüğü 40'lı yılların siyasal çerçevesini çizmek ve koşullarını yansıtmak amacıyla yaptığı araştırma çalışmalarını 40'ların Cadı Kazanı adlı kitabında topladı. Ağustos'ta da diğer bir kitabı Kâzım Karabekir Anlatıyor yayımlandı.


1991


Temmuz ayında araştırma kitaplarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925 yayımlandı.

6 Kasım'da onaylamadığı gelişmeler üzerine, İlhan Selçuk'un da aralarında bulunduğu 80 arkadaşı ile birlikte, Cumhuriyet gazetesinden ayrıldı.


1992


1 Şubat - 3 Mayıs tarihleri arasında Milliyet gazetesinde yazdı. Buradaki yazılarında Kürt sorununu sıklıkla gündeme getirirken yurt dışındaki PKK yayınlarını yakından izledi. 3 Mayıs'ta Milliyet gazetesindeki son yazısının başlığı "Gazeteci"ydi.

Şubat ayında, ilk kez yayımlanan belgelerin yer aldığı Gazi Paşa'ya Suikast adlı kitabı basıldı.

7 Mayıs'ta Cumhuriyet gazetesinde yapılan yönetim değişikliği üzerine yeniden gazetesine döndü.

Hizbullah, PKK ve kontrgerilla konularını irdeleyen makaleler yazdı.


1993


Öldürülmeden önceki son dönemde, PKK ile Kürt sorunu birbirinden ayırdığı bir bakış açısıyla, konu üzerinde çalışmalar yapmaktaydı. Bu çalışmalar, suikastin ardından Kürt Dosyası adıyla kitaplaştı.

Şubat ayında, ilk kez yayımlanan belgelerin yer aldığı Gazi Paşa'ya Suikast adlı kitabı basıldı.

Cumhuriyet'teki son yazısının başlığı "Zeyilname" oldu.


24 Ocak 1993


Pazar günü, hasta ziyaretine gitmek için çalıştırdığı evinin önündeki Renault 12 model otomobiline yerleştirilen bomba ile öldürüldü.

ŞEHİT EMNİYET MÜDÜRÜ GAFFAR OKKAN'IN 16. ÖLÜM YILDÖNÜMÜ



Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan, 16 yıl önce Diyarbakır'da Valilik Binası'na hareket ederken pusuya düşürülerek şehit edilmişti.

ALİ GAFFAR OKKAN KİMDİR?



Ali Gaffar Okkan, 1952'de Sakarya'nın Hendek ilçesinde dünyaya gelen, Diyarbakır Emniyet Müdürü görevindeyken suikaste uğrayarak şehit olan polis müdürüdür.

Eğitim hayatını 30 Eylül 1970'de Polis Koleji'nden, 29 Eylül 1973'te Polis Akademisi'nden mezun olarak tamamladı ve İzmir İl Emniyet Müdürlüğü'ne komiser yardımcısı olarak atandı.

Yaklaşık 10 yıl boyunca emniyet amirliği rütbesine kadar yükselip görev yapan Ali Gaffar Okkan, 1983'te Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü'ne atandı ve 1985'te şube müdürlüğüne terfi etti.

1986'da Eskişehir'de Emniyet Müdürlüğü'nde görev yaptı. 1992'de emniyet müdür yardımcısı olan Ali Gaffar Okkan, 6 Aralık 1993'te 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfi etti ve yeni görev yeri olan Kars'a il emniyet müdürü olarak atandı.

18 Kasım 1997'de Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü'nde Emniyet Müdürü olarak göreve başlayan Ali Gaffar Okkan, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Kamu Yönetimi bölümünü de bitirdi.

Kars'ta emniyet müdürü olarak görev yaparken PKK ve Hizbullah terörünün ve aşırı göçün ağır sonuçlarını yaşayan bir emniyet müdürüydü.

Hizbullah terör örgütü lideri Hüseyin Velioğlu'nun İstanbul Beykoz'da yakalanmasında büyük payı olan Ali Gaffar Okkan, örgütün çökertilmesinde oldukça önemli bir rol oynadı.

Diyarbakır'da emniyet müdürü iken, kadın polisler ilk defa onun emriyle sokağa çıktı, trafiği yönettiler. Aynı zamanda iki küçük otomobil alan Ali Gaffar Okkan, otomobilleri mavi-beyaza boyattı ve ikişer kadın polise verdi. Kadın polisler otomobillerle kaybolan çocukları toplayıp ailelerine veriyor, yürümekte zorlanan yaşlılara yardım ediyordu.

Ali Gaffar Okkan'ın ilklerinden diğeri de, Diyarbakır'da şehrin kritik noktalarına kameralar yerleştirmesiydi. Yerleştirdiği kameraları makam odasından dev ekranlarda izliyor, sokak güvenliğini kontrol ediyordu.

24 Ocak 2001 günü saat 17:40 sularınada Valilik Binası'na makam aracıyla giderken, kimliği belirsiz kişiler tarafından pusuya düşürüldü ve açılan ateş sonucu olay yerinde şehit oldu. Cinayet günümüzde de halen çözülememiş, ancak Hizbullah terör örgütü tarafından yapıldığına dair iddialar bulunmaktadır.