Mehmet Ali Birand Gerilimsiz hayat beni hasta etti...
HABERİ PAYLAŞ

Gerilimsiz hayat beni hasta etti...

Haberin Devamı

Bir süredir yurt dışına çıkmıyordum. Her gün cennet vatanımın haberleriyle yoğruluyor, sabah köşe yazısı, akşam ana haber derken kendi dünyamızda yuvarlanıp gidiyorduk. Yılbaşı aralığından istifade edip eşim Cemre ile birlikte bir süre Amerika’ya oradan da Karayipler’e dalmaya gittik.

Gitmez olsaydım kardeşim... Pazartesi günü döndüm. Fena halde rahatsızım! Bu hep başıma geliyor. Yeni değil. Ne zaman bir kısa süreliğine Avrupa-Amerika gibi kıtalara gitsem psikolojim bozuluyor. Kimyam altüst oluyor. İlk birkaç gün rahat geçiyor da hastalık sonra baş ağılarıyla kendini gösteriyor. Etrafta dolaşıp, insanlarıyla konuşup, gazetelerine göz atıp, TV’lerini seyrettikçe durum vahimleşiyor.

[[HAFTAYA]]

Sokaklarda ne tüküren ne de sümküren var...

Nasıl olmasın ki? Her şeyin başında, sokaktaki insanlar birbirlerine karşı çok nazik davranıyorlar... Yürürken kazara size çarpan olursa, özür diliyor... Bir yere girip çıkanlar, arkalarından gelenlerin yüzüne kapı bırakmıyor, aksine size kapıyı tutuyor...

Sık sık teşekkür edildiğini duyuyorsunuz... Asansöre binen, sizi tanısın veya tanımasın merhabalaşıyor, iyi günler diliyor... Genelde güler yüzlüler... Temizler... Sokağa tükürmüyor, sümkürmüyor, pislik atmıyorlar... Bunlar size de garip gelmez mi? Rahatsız olmaz mısınız? Ben oldum doğrusu...

Polise özel arabaya siren takmayı anlatamadım...

Hele trafikte özel arabasına siren-çakar lamba takan hiç yok. Bir polise sordum, ne olduğunu anlatana kadar aklım çıktı. Polis ve cankurtaran dışında özellerin neden siren ve çakar lamba takacağını anlayamadı bir türlü...

Emniyet şeridinden gitmeyi ise, sadece delilerin yapabileceği bir uygulama olarak görüyorlar... Arabada kemersiz seyahat etmek “intihar teşebbüsü” diye niteleniyor. Ne garip değil mi? Cinayet haberleri var tabii. Olmaz mı, ancak örneğin “töre” adına aileler çocuklarını öldürmüyorlar... Hemen her gün bir kadın sokak ortasında dövülmüyor veya kurşunlanmıyor. Dedim ya, sinir bozucu bir durum... Bunları yazarken bile hafif terlemeye başladım vallahi...

İnanılır gibi değil, liderler birbirlerine hakaret etmiyor


Politikacılara, liderlere ne demeli? Bizde sert demeçler, birbirlerini suçlayan siyasiler ve liderler dolu. Ancak ben tatil boyunca her gün TV’den birbirine bağıran, hakaret yağdıran liderler bulamamanın acısını çektim... Düşünebiliyor musunuz, ölçü kaçınca özür bile diliyorlar... Gerilim yok... Anlaşmazlık olunca hemen uzlaşı formülü bulup sorunu çözüyorlar.

Hayatı kendilerine zehir etmemeye çalışıyorlar... Eeee bu kadarı da olmaz yani... Üniversitelere de gittim, belki biraz taşlı sopalı, zincirli baltalı kavgalar görürüm de kendime gelirim diye... Nafile... Oradan da iş çıkmadı... Anfilerde toplaşıp, kimin daha haklı olduğunu anlamaya çalışıyorlar... Ayıp ayıp...

İçlerinde kötüleri, pisleri, katilleri, terbiyesizleri yok mu? Olmaz mı, var tabii... Ancak ben genelinden, bir algıdan, toplumların çoğunluğundan söz ediyorum. Hele Karayipler’de tam zıvanadan çıkacaktım. Orası Amerika’dan da beter sakin. Kavga olmadığı gibi, sadece müzik ve gülücük var... Neyse, döndüm de hemen kendime geldim. Ooooh, dönüş uçağına binince canım gazetelerimi açtım.

Bol bol kavga-cinayet-Erdoğan- Kılıçdaroğlu kavgaları ve trafik kazalarıyla kafamı topladım. Bir daha da, uzunca süre uygar ülkelere gitmemeye karar verdim. Sözümü tutamayacağımı biliyorum ancak yine de içim ferahladı. Bize öyle rahat, sakin, kibar, uzlaşıcı hayat yakışmıyor vesselam. Birbirimizi yedikçe, kavga ettikçe, hayatı zorlaştırdıkça rahatlıyoruz galiba...

KİTAP KÖŞESİ


Haydar Dümen’den dört kitap

Seks deyince aklımıza kim gelir? Hayır, tabii ki dünyalar güzeli kadınlarla, muhteşem yakışıklı erkeklerden bahsetmiyorum. Bunların dışında, bize seksi konuşturmaya başaran adam; POSTA Gazetesi yazarı Dr. Haydar Dümen. Türkiye’ye cinselliğin konuşulabilir olduğunu gösteren Dümen’in Oku-Bil Yayıncılık’tan dört kitabı çıktı. “Sahipsiz Dev” isimli kitabını 1972’de yazan Dümen, dönemin politikacısından köylüsüne, memurundan gazetecisine herkese sesleniyor.

“Ölmüş Bir Hasta İle Söyleşi Ya Da Hekimler Üzerine” adlı çalışmasında ise bizlere doktorları anlatıyor. “Cennet Şeytana Kaldı” isimli oyun kitabı teknolojinin vahşeti altında değişemeyen insan duyguları hakkında. Dümen’in son kitabı ise ölüm hakkında. “Ölümle Yüzleşmek” hayata veda etmeden neler söylenebileceğini anlatıyor. (www.oku-bil.com)

Sıradaki haber yükleniyor...
holder