Cumartesi Postası Gidelim Göksu'ya meşk edelim

Gidelim Göksu'ya meşk edelim

Paylaş
Gidelim Göksu'ya meşk edelim

Sırma işli cepkeni göz alan, fesli, kaytan bıyıklı sandalcı kürekleri suya daldırdıkça gümüşi parıltılar büyülüyor... Üstünüzde ferace (bir tür pardösü) var, başınızda yaşmak (ince kumaştan)... Rengarenk şemsiyeniz elinizde...

RÖPORTAJ: NİLÜFER KAS

n.kas@hotmail.com

O sırada bir kadın sesi hafiften klasik bir şarkıya başlıyor. Eşlik edebilirsiniz... Bu, bir rüya ya da hayal değil. Osmanlı’nın gözde dinlence-eğlence yeri olan İstanbul-Göksu’da sandal sefaları yapılıyor. Yakında bu sefalar, fasıl eşliğinde gerçekleşecek. Bu nostaljinin mucidi, Göksu’da bir restoranı olan Gül Küçükserim...

Turizm eğitimi mi aldınız?

Aslında işletme mezunuyum. Bir süre bir kamu kurumunda çalıştım. Sonra babamla birlikte sigortacılık yaptık.

Peki turizm işi nereden çıktı?

Doğduğum, büyüdüğüm, dedemden kalma Osmanlı konağı, 18. yüzyıl Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri. 6 yıllık bir çabanın sonucunda, Sultanahmet’te bulunan bu konağı, 1998 yılında Arena Hotel olarak hizmete açtım. Her şey böyle başladı.

Siz de geçmişe özlem duyanlardan mısınız?

Günümüzün teknolojisinden son derece istifade ediyoruz ama geçmişe özlem duymamak da mümkün değil. Geçmişte insanların sıcak, samimi ilişkileri vardı. En çok bu duyguları özlüyorum.

Göksu sizin için ne ifade ediyor?

Buraya geleli 2 yıl oldu. Bu kararı almadan önce Göksu’nun yapısını inceledim. Biliyorsunuz, Osmanlı döneminde Kâğıthane Deresi gözden düştükten sonra, Göksu revaçta olmaya başlamıştı. Padişahlarımız sandallarıyla gelip eğlenceye katılırlardı. Göksu’nun suyu Elmalı Barajı’ndan geliyor. Akşamları mehtap suyun üzerine öyle güzel aksediyormuş ki, gökyüzü suya inmiş gibi bir görüntü oluşuyormuş. Bu yüzden buranın adı Göksu olmuş. O yıllarda insanlar, mehtabı hem gökyüzünde hem suyun üzerinde seyrederken bir yandan da meşk ediyorlarmış.

Bu yüzden mi Göksu Deresi üzerinde İstanbullular için fasıllı sandal sefaları düzenliyorsunuz?

Fasıllı sandal sefaları, 2 yıldır yapılıyor. Sırf bu keyfi yaşamak için gelen yerli turist var. Biz de turist çekmek için elimizden geleni yapıyoruz elbette. Restoran müşterilerimiz de bu deneyimi mutlaka yaşamak istiyor. Göksu Deresi hakikaten çok özel bir mekândır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde padişahların sandal sefası yaptığı Göksu Deresi’nde, dönemin kıyafetlerini giyip ellerine rengârenk şemsiyelerini alarak fasıllı sandal sefası yapmak insanlara olağanüstü geliyor. İstanbulluların, genciyle yaşlısıyla yoğun ilgi gösterdiği sandal sefasında renkli görüntüler yaşanıyor.

Göksu’ya en çok kimler ilgi gösteriyor?

Tercih edenler arasında işadamları ve gençler ağırlıkta. Çünkü yeşillikler arasında çok huzurlu bir atmosfer var burada. Dere kenarı olduğu için esinti de yok. Hafta sonları brunch olması, gelen konukların sabahtan akşama kadar burada kalmasını sağlıyor. Boğaz’da tutulan olta balığını, Ege taze otlarından yapılmış mezeleri çok beğeniyorlar. Göksu Deresi’nden huzurun kokusunu içlerine çekerek birkaç gün tatil yapmış gibi dinlenerek ayrılıyorlar.

Sandal sefası yapmanın maliyeti ne?

Hiç bir maliyeti yok. Kimse para ödemiyor, bu bizim yaptığımız bir jest. Göksu ve civarını tanıtmak istiyoruz, bu yüzden gezileri organize ediyoruz. Sadece eskinin ağır, ahşap sandalları kullanıldığı ve akşama kadar süren iş yorucu olduğu için, sandalcıya bahşiş vermelerini tavsiye ediyoruz konuklara. İsteyen, restoranın önündeki iskeleye özel teknesiyle gelebiliyor. Ya da bulundukları yerden transfer teknesiyle alınıp buraya getiriliyorlar.

“En güzel aşklar burada yaşanırmış”

Osmanlı İmparatorluğu dönemine gelelim. Siz araştırmışsınız, o zamanlar Göksu’da neler yaşanırmış?

Göksu, 18’inci yüzyıldan itibaren, devlet erkânının ve Osmanlı ahalisinin sıkça uğradığı bir mekân olmuş. En haşmetli devrini ise, 1730’da çıkan Patrona Halil İsyanı’nda, Kâğıthane Mesiresi’nin harap olmasının ardından yaşamış. Göksu Deresi, saltanat kayıklarıyla yapılan sandal sefaları ve Baruthane Çayırı’nda düzenlenen eğlenceleriyle ün kazanmış. 19. yüzyıl sonlarında yaygınlaşmaya başlayan orta oyunu temsilleri, genellikle Göksu’nun en gözde eğlence mekânı olan Baruthane Çayırı’nda sergilenmiş. Baruthane Çayırı’ndan sonra, derenin sonu sayılan, “Dört Kardeşler” denen yere geçilirmiş. Adını, dört gövdeli haşmetli ve heybetli bir çınardan alan bu mevkide, meşhur bir kır kahvesi varmış. O yıllarda tepeleri de çam, çınar ve çitlembik ağaçları süslüyormuş. Mesire alanında, panayırlar kurulurmuş. Her yerde laternalar çalınıp sirtaki oynanırmış, eğlence ağaçlara asılan fenerlerin eşliğinde gece de devam edermiş.

Siz de Göksu’da gece hayatı için bir şeyler yapıyor musunuz?

Evet. Bazı akşamlar canlı müzik yapıyoruz. Çigan müziği geceleri, fasıl geceleri, tango geceleri düzenliyoruz.

Buralarda pek çok aşk yaşandığı söyleniyor tarihte. Doğru mu acaba?

Doğru. Göksu Deresi, aynı zamanda kadınlarla erkeklerin birbirini gördüğü, birbirine mendil verdiği, aşkların en güzelinin yaşandığı, musikinin en güzelinin dinlendiği bir yermiş. Şu anki halinden 3-4 kat büyük olan Göksu Deresi’ne o kadar çok insan gelirmiş ki, sandallar birbirine değmeden geçemezmiş.

‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisini izliyor musunuz? O yüzyılın ihtişamını Göksu’ya taşımak mümkün mü?

Dizi bizi o günlere döndürüyor. Biz de o ihtişamı Göksu’ya taşımak için Adnan Şenses ve sanatçı arkadaşlarıyla 8 Mayıs’ta fasıllı sandal sefasını başlatıyoruz. Etkinlikte eski kostümler de hazır olacak. İsteyen müşterilerimiz bu kıyafetleri giyip sandala binecek, fotoğraf çektirecek.

“İhtişamlı günleri geri getireceğiz”

Baruthane Çayırı’nı eskiye döndürme projeniz de var. Proje hayata geçtiğinde, Baruthane Çayırı nasıl bir yer olacak?

Göksu Deresi üzerindeki Baruthane Çayırı’nın da tarihteki ihtişamlı günlerine dönmesi için bir proje üzerinde çalışıyoruz. Geçmişte bu çayırda yapılan aktiviteleri hafta sonlarında tekrarlayacağız. O alanda korunması gereken asırlık çınar ağaçları var. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da desteğiyle bölge yeniden düzenlenecek. İstanbullular piknik yapmak için de burayı kullanabilecek.

Belediye ilkbaharda İstanbul’u lale bahçesine çeviriyor. Göksu’ya özgü bir çiçek var mı?

Göksu, tarihte gül ve nergis çiçekleriyle ünlüymüş. Buradan yola çıkarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Genel Müdürlüğü ile işbirliği yaptık, Göksu’ya gül ve nergis fidelerinin dikilmesine öncülük ettik. Ana arterlerde, Hisar’ın etrafında yoğun olarak gül ve nergis dikiliyor. Dernek olarak da 10 bin adet fide diktik. Özellikle ilkbaharda eski kimliğine dönüyor.

‘Fatmagül bizim mutfakta çalışıyor’

‘Fatmagül’ün Suçu Ne’ adlı dizide set olarak sizin Marina Restoran’ kullanılıyor değil mi?

Dokusuyla, doğasıyla bozulmayan bir yer olan Anadoluhisarı ve Göksu’ya film yapımcıları yoğun ilgi gösteriyor. ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisinde Beren Saat bizim mutfakta çalışıyor. ‘Yer Gök Aşk’ dizisinin bazı bölümleri de burada çekildi. Çekimlerin burada olduğu öğrenen müşterilerimiz gezmeye geliyor. Özellikle Beren Saat çok merak ediliyor. Rahat çalışmak için erken saatlerde çekim yapıyorlar. Biz de çekimleri aksatmamak için çalışma saat ve günlerini gizli tutuyoruz.

Tarihte Göksu

BİZANS DÖNEMİNDE...

Sakin derelerin bulunduğu, düz çayırlığın ardından ağaçlık tepelerin uzandığı bu bölgeye, Bizanslılar tarafından ‘kutsal kuyular’ anlamına gelen ‘potamonion’ adı verilmiş. Buradaki dereye de ‘güzellikler’ anlamına gelen ‘aretea’ denilmiş. Çayıra can veren suyun günahlardan arındırıcı, şifa verici özelliklere sahip olduğuna inanılmış. Bu nedenle, her su kaynağının başına, bir ayazma yaptırılmış.

16-17’NCİ YÜZYILDA...

Fatih’in gazilerinden olan Salih Efendi, dere yoluna bir çeşme yaptırmış. Bölge, gür su kaynakları, verimli sebze bostanları ve bağlarıyla ünlenmiş. Bu bostanların, özellikle patlıcanı pek meşhurmuş. Nergis ve gül gibi zengin çiçek bahçeleriyle anılan Göksu’yu, padişahlar sıkça ziyaret edermiş. IV. Murad, Kandilli’ye doğru uzanan gür servi ormanları sebebiyle bölgeye ‘Gümüş Servi’ adını vermiş.

18-19-20’NCİ YÜZYILDA...

Göksu, devlet erkânının ve Osmanlı ahalisinin sıkça uğradığı bir mekân olmuş. 1730’da çıkan Patrona Halil İsyanı’nda Kâğıthane Mesire Yeri’ni tarumar olunca Göksu kıymete binmiş. Derede saltanat kayıklarıyla yapılan sandal sefaları ve Baruthane Çayırı’ndaki eğlenceler, Göksu’nun ününü perçinlemiş.

(09.04.2011 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)

5

Haberin Devamı