Cumartesi Postası Gonca Vuslateri: Yırtıcı bir kuş gibiyim

Gonca Vuslateri: Yırtıcı bir kuş gibiyim

Paylaş
Gonca Vuslateri: Yırtıcı bir kuş gibiyim

Anne dizisinin yıldızı Gonca Vuslateri CUMARTESİ POSTASI’na konuştu

RÖPORTAJ: ARMAĞAN ÇAĞLAYAN

- Magazin basını üzerime fazla geliyor

- Aç kalmaktan çok korkuyorum

- Eşim Burak bazen 48 saat uyumuyor

- Ünlü olmak konforlu değil

- Sıkılıp, dünyanın öbür ucuna yerleştiğimde...

- Deli doluyum, sorununum kendimle

- Anormal bir iş yapıp normal olabileceğimi sandım

■ Seni hep komedide izledik. İlk kez ‘kötü kadın’ karakteri oynuyorsun. Bu senin kırılma noktan mı?

Kesinlikle... Karakterin haklı ve haksız taraflarını bilmek oyuncunun keyifli mesaileridir. Bu karakter oyunculuğuma çok yaradı.

■ Seyirci sana hem kızıyor hem de seni anlıyor. Bu kadar incelikli oynamak oyunculuk gösterisidir. Başkası bu karakteri oynasaydı linç ederlerdi...

Bundan önce oynadığım karakter komediydi ya şimdi böyle bir karakterle seyirci karşısına çıkınca başarı olarak gördüler. “Gonca Hanım sizi tebrik ederim. Sizi o kadar boğasım geliyor ki, bu sizin başarınız” diyorlar.

■ Kötü anneyi oynamaktan korkmadın mı?

‘Anne’ gelince çok korktum. Şule karakteri oyuncu olarak hayal ettiğim skalanın içinde yoktu. Beceremeseydim hayatımın hatası olabilirdi. Birkaç gün eve kapandım.

Eşime “Bu çok güzel bir iş olacak ama ben nasıl oynayacağım” dedim. İlk bölüm çok ağırdı. “Böyle anne mi olur?” diye söylenmeye başladım. Sonra kendi kendime “Kötü birini oynuyor olabilirim ama ben kötü değilim ki!” dedim.



■ Türkiye’de tanınır olmak çok mu zor?

Ben herkesin tanıdığı bir kız olamadım. Hayatım sohbet muhabbetle geçti. Ünlülük yaşamadım.

■ Neden öyle diyorsun? Sen nereye gitsen kameralar geliyor.

Bence ben arada sırada kameraların olduğu yere gidiyor olabilirim. Cihangir’de oturuyorum. Burada kameralar çok gezer. Tavır ve duruş olarak öyle bir kız olamadım.

Oyunculuğa meslek olarak bakıyorum. Bu işten para kazanıyorum. Ben de fatura ödüyorum. Ünlülüğü konforlu bir şey zannediyordum ama öyle olmadığını gördüm. Hayatım boyunca ünlülük sorusuna adam akıllı cevap veremedim.

■ Star olmak için şartlar var.

Ben o şartları yerine getiren biri değilim.

■ Star olmak istemiyor musun?

Böyle olmak bana daha iyi geliyor. Oyunculukta ‘Barbie’lik’ diye bir şey var. Kadınlar çok güzel, başka bir ışıkları var. Ben öyle bir kız değilim.

İyi bir karakter oyuncusu olmak istiyorum. Oynayabildiğim kadar oynayayım, çalışabildiğim kadar çalışayım. Büyük konuşamıyorum çünkü Türkiye’de yaşıyorum.

Kimin ne olacağı belli olmaz. Kesin konuşamıyorum ama konuşana da hayranım.

■ ‘Barbie oyuncular’, güzel olmaktan başka meziyeti olmayanlar mı?

Dünyanın her yerinde bunu görürsün. Oyunculuk donanımına sahip olmayan ama ekrana yakışan bazı oyunculardan bahsediyorum.

Biraz hakaret gibi duruyor ama ben onu şirinlikle söylüyorum. Ben yırtıcı bir kuş gibi duruyorum. Farklı yerlerdeyiz.

■ ‘Barbie oyuncu’ olmak ister miydin?

Bilmem. İnsan her şeyi bir kez olmak ister. Bir gün öyle bir hikaye gelirse oynarım. Dünyada dizi patlaması oldu.

Amerika’daki dizileri izlediğimde de birçok Barbie oyuncu görüyorum. Ama her şey biter, sinema kalır. Dizi, kendi evrimini tamamladığında unutuluyor.

■ Bir yandan da kırıcı bir durum...

İşler hızlı tüketiliyor. İyi bir yönetmen tarafından keşfedildiğinde, iyi bir filmde oynuyorsun ve vicdanın rahatlıyor. Her idealist oyuncu gibi kendimi sinema filmlerine saklıyorum.

Her şeyden sıkılıp, dünyanın öbür ucuna yerleştiğimde kolumun altında iyi bir film olsun istiyorum. Daha onur verici ne olabilir!

■ Oyuncular aç kalma korkusu yaşıyor mu?

Ben çok korkuyorum.

■ Bunun için yatırım yapıyor musun?

İlk iki sene dünyayı gezdim ama artık yatırım yapıyorum.



'ÇOCUK İSTİYORUM '

■ Çocuk istiyor musun?

2 sene sonra... Hayatımda çok mutlu olduğum bir dönemdeyim. Çocuk olursa 2 yıl evde kalmam gerekir gibi geliyor. Şu anda bunu istemiyorum.

Ama dünyaya çocuk getirmemek gibi önyargılarım yok. Dünyaya dişi bir varlık olarak geldim. Deli gibi çocuk istiyorum ama zamanı değil.

■Eşin ne iş yapıyor?

Dizi ve filmlerin ses düzenlemelerini yapıyor. Set saatleri yüzünden şikayet ederdik ama onların işi daha berbat. Bazen kasetler son dakika yetişiyor. Burak’ın 48 saat uyumadığı oluyor.

■ Birbirinizi nadiren mi görüyorsunuz?

Öyleydi ama Burak evin bir odasını stüdyo yaptı. İşi eve getirdi. Bazen evde çalışıyor. Başka türlü görüşmemiz mümkün değil. Pazar, pazartesi, salı hiç uyumuyor.

'MAGAZİNCİLER MESAJ ATIYOR'

■ Magazin hem seni çekmeyi hem de kötü sunmayı seviyor.

Ben de sana bunu soracaktım. Neden böyle? Ne yapmam gerekiyor?

■ Zamanında kötü mü davrandın?

Hepsinde numaram var. Bayramda mesaj atıyorlar, cevap atıyorum. Geçen gün bölümü izlerken magazin muhabirlerinden biri “Gonca Hanım aşağıdayız, bekliyoruz. Oleeyyyy!” diye mesaj attı.

İşlerini yapıyorlar anlıyorum ama üzerime fazla geliyorlar. Hatta geçenlerde “Gonca Hanım size deli diyorlar, doğru mu?” diye sordular. Kalakaldım.

■ Seni çekmeseler daha mutlu olur musun?

Ortalıkta görünmüyorum. Röportajda kendimi ifade edemediğim anlar yaşıyorum. İyi şeyler söylemeye çalışıyorum ama karmaşık konuşuyorum.

Bu da beni geriyor. Senden başkasına konuşmak istemiyorum. Doğru yere konuşuyorum, beni savunacağını biliyorum.

'BOĞMAM AMA KIZARIM'

■ Konuşman Sezen Aksu’ya benziyor. Çok mu arkadaşlık ettiniz?

Onno Tunç’un kızı, senarist arkadaşım Selin Tunç beni arayıp sesimin ne kadar Sezen Aksu’ya benzediğini söylemişti. O zaman fark etmiştim benzerliği. Sezen Aksu’yla sarmaş dolaşlığımız, sohbetimiz var. Acil durumda ararım. Çok anaçtır.

Sağlıkla ilgili merkezdir, Kızılay gibi... ‘Kaldırım Serçesi’ filmini izledikten sonra Sezen Aksu’nun biyografisinin çekilmesini çok istedim. Hayatını oynamayı çok istiyorum.

Hatta henüz ünlü olmamış, İzmir’deki Sezen’i oynamak isterim. Başkası oynasa boğmam ama kızarım.

■ Yenilerden kimleri dinliyorsun?

Kalben’i çok beğeniyorum. Göksel’i sıra dışı buluyorum.

BU KADAR DERİN OLMASAM...

■ Gidişat seni nasıl etkiliyor?

Olağandışı gerginiz. Bomba patlıyor bir anda 100 kişi ölüyor. Dünyayı değiştiremiyorum ama kendimi değiştirebilirim. En azından apartman görevlisine azarlamamalıyım.

Herkese “günaydın” demeliyim. Mevlana’nın dediği gibi, “İyi ve kötünün olmadığı bir yer var, seninle orada buluşacağız.”

■ Yoruluyor musun?

Yorucu bir dünyam var ama içinden iyi şeyler çıkıyor. Bu kadar derin olmasam insanlar işimi iyi yaptığımı düşünmez ki...

Elbet bir gün gelir, herkes iyi işler yaptığımı düşünür. 85 yaşında Onur Ödülü’nü aldığımda bir saat konuşurum. Magazincilere de, “Oldu mu şimdi?” derim.

Haberin Devamı