Pazar Postası 'Gönderdiğim elbise Jennifer Lopez'in kalçasına dar geldi'
Paylaş
'Gönderdiğim elbise Jennifer Lopez'in kalçasına dar geldi'

Raşit Bağzıbağlı 31 yaşında. Moda tasarımcısı. Sattıkları kaliteli kumaşlarla ünlü Bağzıbağlı Ailesi’nin üçüncü kuşak temsilcisi. Düğme dikmeyi bile bilmiyor ama birçok ünlü ismi giydiriyor. Paris Hilton, Tülin Şahin, Bergüzar Korel, Demet Şener gibi isimler tasarımlarını taşıyor. ‘Seksilik biraz gizem gerektirir. Ve biz nerede ne giyeceğimizi bilmiyoruz’ diyor

RÖPORTAJ: CANAN DANYILDIZ
canan.danyildiz@posta.com.tr


* Dedeniz Raşit Bey’in Kıbrıs’ta sattığı kumaşlar sayesinde isim yapmış bir ailesiniz.

Dedem 1957’de kumaş sektörüne adım atmış bir iş adamı. İlk başta erkeklere yönelik İngiliz kumaşları satıyormuş. Sonra babam işe katılıyor ve kadınlara özel Avrupa’dan kumaşlar ithal etmeye başlıyorlar Kıbrıs’a. Böylelikle markalaşma süreci organik bir ş ekilde olmuş. Ailemle ne kadar gurur duys am az, bana müthiş bir soyadı teslim ettiler.

* Sahi, ‘Bağzıbağlı’ ne demek? Değişik bir soyadı...

Dedemin babası (Raşit Bey), çok iyi giyinen, saygıdeğer bir adammış. Bir gün silahını temizlerken, yanlışlıkla tetiğe basıyor ve kurşun boğazını sıyırarak geçiyor. Yara izi görünmesin diye boğazına hep şal bağlarmış. Malum biz Kıbrıslıyız, telaffuz ‘boğazı bağlı’ yerine ‘bağzı bağlı’ olmuş ve lakap takmış insanlar. Soyadı kanunu çıkınca da onun anısına soyadımız olmuş.

* Raşit Bey kumaşlara nasıl merak salmış? Onun da çizimleri, ne bileyim gelen müşteriye bir şey dikmişliği var mı?

Benim büyük dedem dünya tatlısı bir adam, çok iyi bir tüccarmış. Öyle tasarım yeteneği falan yok. Onlar döneminde sadece kumaşçılık varmış. Hazır giyim pek yok ve müşteriler kumaş alıp terzilerine giderlermiş. İş adamı olduğu için bu işe girmiş. Bağdat Caddesi’ndeki mağazamız bu sene 22’nci senesine girecek. Kaliteli kumaşlar satıyoruz, asıl başarımız bu.

'BEN 3'ÜNCÜ KUŞAĞIM'


* Markanın tasarım işini başlatan 3'üncü kuşak mısınız?

Evet, Bağzıbağlı Ailesi’nde tasarım yapan ilk kişiyim. Yani aile markasında tasarım dönemi benimle başladı. Kumaşlarımızı hayata geçiren kişi oldum.

* Nasıl bir eğitim aldınız?

Hem işin mutfağı hem de yönetimi konusunda eğitimler aldım. Bir markam var b unun için hem zevk aldığım işi, çizimi, hem de o nu tek başıma yönetebilecek eğitimleri ald ım.

* Siz düğme bile dikemezmişsiniz!

(Gülüyoruz) Doğru, iğne deliğinden iplik bile geçiremem ama dikiş ile alakalı her şeyi bilirim. Özel müşterilerimin tüm provalarında terzimle beraber prova yaparım. Terzime hatanı n n erede olduğunu ve nasıl düzeltmesi gerektiği ni söylerim ama dikemem. İyi bir tasarımcı olmak için dikiş dikmeyi bilmeye gerek yok, ne yapılması gerektiğini bilmek yeterli.

* ‘Çizimlerim iyidir ve yeterlidir’ diye devam edeceksiniz!

Mesele sadece çizim değil, eğer dikiş tekniği bilmezsen çizim de yapamazsın. O çizimin dikildiğinde, kara kalemdeki gibi duracağını bilmek için tecrübe ve bilgi lazım.

* Diğer tasarımcılardan, hatta ailenin kumaş seçiminden vs. farkınız ne?

Ailemin kumaşlarının bana sağlamış olduğu alt yapıyı en iyi şekilde kullanmaya çalışıyorum. Türkiye’deki meslektaşlarıma çok saygı duyuyorum ama herkes bilir ki koleksiyonunda her zaman en özel kumaşı ben kullanırım. Galiba en büyük farkım bu.

* Şimdiye kadar kaç defile yaptınız?

31 yaşındayım, 10’un üzerinde defile yaptım. Son 2 senedir Mercedes Benz İstanbul F ashion Week’te koleksiyonlarımı sergiliy orum. Şimdilerde Aralık'ta St. Regis Otel'de yapacağım ilk gelinlik defilesi için çalışmaya başladım.

'MÜŞTERİMLE ENERJİMİN MUTLAKA TUTMASI GEREK'


* Acayip bir moda tasarımı furyası başladı. Biraz değişik şeyleri ünlü bir isme giydirince hoop tasarımcı oluyorsun.

Çoktandır var o furya. Ben ondan biraz önce meslek hayatıma başladım, 2007’de. İnsanlar bu mesleği çok kolay sanıyor. Ne kadar zevkli görünse de rekabet çok fazla. Ünlü bir ismi giydirmek meselesine gelince de, onun da yeri var. Dizide ünlü giydirmekten bahsetmiyorum, eğer gerçek ‘celebrity’ giydiriyorsanız film galası ya da Altın Kelebek’te giydirmeniz lazım.

* Hazır giyim ve haute couture var, nasıl bir şey istediğimi söylesem özel tasarımlar da yapıyorsunuz...

Aynen öyle. ‘Rashid’ ismini verdiğim bir hazır giyim koleksiyonum var. Şu anda olduğumuz Levent’teki magazam dışında, Bağdat Caddesi ve Ankara’da bulunan Derviş Bağzıbağlı mağazalarında ve Gizia Gate’de satışta. Onun dışında da kişiye özel dikim yapıyorum ve defile koleksiyonlarımı sunuyorum.

* Bir elbise diktirmek, provaları vs. çok mu uzun sürer? Ve haute couture pahalı bir şey mi?

Couture tabii ki her bütçeye uygun bir zevk değil. Yüksek kalite kumaş, günler süren el emeği... Bir abiye elbise yaptırmak için minimum 2 ay önce sipariş vermeniz gerekiyor. Maksimum 4 prova yapıyorum. Provada çok titizim, uzatmam ve müşterimi sıkmam. İnsanların rahat etmesi çok önemli. Yoksa güzel iş çıkmaz.

* En tahammül edemediğiniz müşteri tarzını anlatsanıza... Elinde bir dergiyle gelip (vücudu hiç uygun olmadığı halde) bana bunu yap diyen mi mesela?

(Gülüyoruz) Sanırım verdiğin örnek bunlardan biri! Ama kesinlikle müsaade etmiyorum. Ne kadar anlatsan da tatmin olmayan ve ısrarla anlamak istemeyen kadınlar var. Müşterilerimi seçiyorum. Bunun bir şımarıklık olarak algılanmasını istemiyorum ama bir elbise yaptırırken tasarımcı ile enerjinizin tutması çok önemli.


'MUHAFAZAKAR KADINLARA ELİBİSE YAPMAKTAN KEYİF ALIYORUM'


* İçinize sinmeyen ama müşterinin gönlü olsun diye diktiğiniz şeyler olmaz mı yahu!

İçime sinmeyecek elbise yapmıyorum. Geçtiğimiz gün oldu daha! İçime sinmedi, müşterimin de aynı şekilde içine sinmeyince ısrar etmedim. Tasarımımı giyen kişi elbisemi taşıyor, mutlu olması gerekir ki; çevresine beni tavsiye etsin. Beni teta. Mutsuz olacaksa giymesin daha iyi.

* Şimdiye kadar kaç ünlü ismi giydirdiniz?

Saymadım ama Türkiye’de sayısı bir hayli fazla. Sayı önemli değil benim için marka elçilerimin kim olduğu önemli. Uluslararası isim olarak Paris Hilton ve Doutzen Kroes tasarımlarımı giyen en ünlü isimler. Burda Tülin Şahin, Demet Şener, Bergüzar Korel gibi isimler var.

* Tasarımlarınızda sizi tanımlayan en özel şey ne?

Beni tanımlayan en önemli şey kaliteli işlemeli ve uçuşan kumaşlar. Tasarımlar her zaman eleştirilebilir ama kumaşlarım asla!

* Peki Türk kadınları nasıl? Sizden çok dekolte kıyafetler mi talep ediyorlar?

Türkler artık fazla dekolte sevmiyor. Gençler de genelde göğüs dekoltesi yerine sırt dekoltesi istiyor. Dekolteye karşı değilim ama ölçülü olmak önemli. Çok dekolte, kıyafeti basitleştirebiliyor.

Dekoltenin sınırı var mı? Seksilik sadece dekolte, çıplaklıkla mı gelir?

Tabii ki var. Her yeri komple kapalı, bedeni saran bir elbise de seksi olabilir. Seksilik biraz gizem gerektirir. Açık olan bir şeyi kimse merak etmez ki.

* Ondan pek emin değilim! Peki muhafazakar müşterileriniz var mı?

Var tabii, genelde aile yaşantımı bilen muhafazakar kadınlara elbise yapıyorum. Çok da keyif alıyorum, aralarında çok kültürlü, güzel dostluklar edindiğim müşterilerim de oldu zaman içinde.

Biz nerede ne giyeceğimizi biliyor muyuz Türkler olarak?

Ne yazık ki çok büyük bölümü giyinmeyi bilmiyor. Kumaş tanımıyorlar, yazlık ve kışlık kumaşı beraber kullanıyorlar, abiye ve günlük giyim arasındaki farkı ayırt etmeyi bilmiyorlar. En büyük sorun da her şeyin en iyisini bildiklerini sanmaları.

'TASARIMIM JENNIFER'IN KALÇASINA DAR GELDİ'


* Bizden neden uluslararası bir model çıkmıyor?

Çalıştığım modeller arasından Tülin Şahin var mesela. Glamour dergisi tarafından dünyanın en iyi 50 top modelinden biri olarak seçildi. Yine arkadaşlarımdan Güzide Duran da dünya standartlarında bir modeldi. Ama tamamen dünya çapında bilinirlik elde etmek için Avrupa’da ya da Amerika’da olmak lazım sürekli.

* Hazır giyim çok ucuz ve çeşitli ve işiniz halkın bü yük kısmına hitap etmiyor. Ayakta kalmak zor mu?

Tabii ki zor. Türkiye’de lüks kesimde hitap ettiğimiz kitle her gün azalıyor, o yüz den ben de yatırımlar ımı yurt dışına yapıyorum.

* O kadar paranın içinde sosyetiklerin giyim kuşamını nasıl buluyorsunuz? Bir elbiseyi bir kere mi giymek lazım hakikaten? Sonra insana ‘Başka elbisesi yok galiba’ diyorlar mı?

Sosyetedekilerin giyimini takip edebildiğim kadarıyla iyi giyinenler tabii ki var. Aralarında çok saygı duyduğum ve sevdiğim müşterilerim var. Kate Middleton bile giydiği elbiseyi 2’nci kez giyiyor. Bizim sosyete de giyiversin artık!

* Erkekler için tasarımlarınız yok. Kendinize tasarımlar yapıyor musunuz?

Erkekler için henüz tasarım yapmıyorum ama çok talep var. Kardeşim Önay ve babam erkeklere özel dikim yapıyorlar. Beni onlar giydiriyor. Ama önümüzdeki sene kardeşimle bir erkek koleksiyonu hazırlayacağız.

* Elbiseleri gördüm, hepsi neredeyse uzun! Türk kadını olarak birkaç isim dışında boduruz y ahu! Bu kadar kumaş harcamanıza gerek yok ki!

(Kahkaha atıyoruz) Kısa kokteyl elbiselerimi ve smokinlerimi görmedin galiba! Güzel kumaş doğru metrajda kullanılırsa fazlası bile asil duruyor.

* Fox’taki ‘Gardırop Savaşları’ programında yorumcusunuz. Biz az zamanda, az parayla yaratıcı işl er çıkaran bir millet miyiz ?

Programda bunu da ögretmeye çalışıyoruz. Kızlar kimi zaman bütçelerine uygun kıyafetler buluyorlar, bazen de bulamıyorlar. Kıyafetler bizim hakkımızda 3’üncü kişilere çok şey anlatır. Bu yüzden de çok çok önemlidir. S ektörümüz çok ilerledi ve hazır günlük giyimde çok çeşit var.

* En büyük zaafımız, yanlışımız ne?

İnsanları dış görünüşleri ile yargılamak!

* Jennifer Lopez’e yolladığınız elbise kalçalarından geçmemiş!

Kalçalarına dar geldi! İstanbul’a geldiğinde otel odasına gönderdim. Elbiseye bayılmış ama kalçalar işte... Giyememiş!

'KİMSENİN ÖZEL HAYATIYLA İLGİLENMEM'


* Çok samimi birisiniz, bu çok önemli! Müşteriniz kendini rahatça teslim ediyordur diye düşünüyorum?

Kesinlikle! Nasılsam öyleyim. Ekranda da normal hayatta da, müşterilerimle de.

* Hiç başınıza gelen komik tesadüfler oluyor mu? Mesela hem karısını hem metresini giydirdiğiniz biri... Ya da her ikisi de birbirinin dedikodusunu yapan arkadaşlar...

Böyle bir şey olduysa da haberim olmamıştır. Çok samimiyim ama bir çizgim, mesafem her zaman vardır. Sonuç olarak ben işimi yapıyorum. İnsanların özel hayatlarıyla ilgilenmem. Bazen bu iş ilişkileri dostluklara dönüşebiliyor ama bu 5 kişiyi geçmez.

* İş hayatının en zor anını merak ediyorum? Kumaşın yırtıldığı? Elbisenin kaybolduğu? Bir defile öncesi yaşanan acayip bir aksilik var mı?

Son defilemde defileye 30 dk. kala bir elbisenin modele göre daraltılması gerektiğinin unutulduğunu fark ettim. Allah’tan Zorlu PSM ile mağazam yakın, son anda elbise yetişti. Bir ceketim de defileye yetişmedi. Terzim defile başlamadan 1 dakika önce ‘Yetiştiremedim’ dedi. Skandal! Aslında başka terziden yardım istese yetişirdi. Sinir krizi geçirebilirdim ama ‘Kısmet’ dedim, geçtim. Terzimi de öptüm ‘Üzülme’ dedim. Ne yapalım, hayat bazen böyle.

* Markanızın dönüm noktası nedir?

Markamın birçok dönüm noktası var. Kariyerimde yaşadığım iniş çıkışlar oldu. İlk çıkışım 2008’de Türkiye’ye gelen Paris Hilton’un elbisemi giymesiyle oldu. 2010 yılında Tuba Büyüküstün’ün 8 aylık hamile iken giydigi kırmızı şifon elbise 2’nci dönüm noktamdır. Hala herkes o elbiseyi hatırlar. Sonrasında d a İstanbul Fashion Week’te koleksiyonlarımı sergilemem bana yepyeni kapılar açtı. Son dönem de jüri üyesi olduğum 'Gardırop Savaşları'

'AKSESUARSIZ ASLA OLMAZ'


* Aksesuar ve çanta şart mı?

Aksesuarsız asla olmaz. Ama bu da yeterli değil, saç ve makyaj da çok önemli. İyi görünmeyi kast ediyorum.

* Gelinlik de görüyorum...

Gelinlik umarım her genç kız için hayatlarında bir kez giyecekleri bir kıyafet olur. Çok özel bir an, insan ayrıca özeniyor. Gelinlik kolek siyonum üzerinde çalışıyorum şu anda.

Haberin Devamı