Gücün karanlık tarafı

ABD Başkanı Donald Trump, Yeni Zelanda’daki saldırıyı ‘korkunç katliam’ olarak tarif ederek, 49 masum insanın öldürülmesinden üzüntü duyduğunu dile getirdi. ‘Terör’ sözcüğünü kullanmayan Trump, Yeni Zelanda’nın yanında olduklarını söyledi. Her ne kadar son saldırıdan üzüntü duyduğunu belirtse de Trump başkanlık koltuğunu göçmen karşıtı öfkeye borçlu. Meksika sınırına duvar örme vaadiyle büyük destek toplayan Trump başkan seçildikten sonra da göçmen karşıtlığıyla taraftar toplamayı sürdürüyor. Trump geçen yıl Virginia Charlottesville’de göçmenlere saldıran ırkçıları desteklemişti.

GÖÇMEN KORKUSU

Avrupa’da ise özellikle Suriye’deki iç savaşın ardından patlak veren göçmen dalgasının yarattığı korku siyasi dengeleri değiştirdi. Avusturya’da kampanyasını Türk, göçmen ve İslam karşıtlığı üzerine kuran aşırı sağcı Sebastian Kurz büyük bir sürpriz yaparak Ekim 2017’deki seçimleri kazanmış ve başbakan olmuştu. Almanya’daki göçmen karşıtlığını en çok kullananların başında ise liderliğini Alice Weidel’in yaptığı Almanya için Alternatif (AfD) partisi geliyor. Ülkenin en büyük 3. partisi konumuna yükselen AfD, 2. Dünya Savaşı sonrası iktidara aday olan ilk faşist parti.

İKTİDAR MALZEMESİ

Kuzey Afrika’dan gelen göç tehdidinin yarattığı korku İtalya’da da siyasetin ana belirleyici unsuru. Popülist ‘5 Yıldız Hareketi’ ve ırkçı Lig Partisi bu korku sayesinde iktidarı ele geçirdi. Göçmenleri durdurma vaadiyle öne çıkan Lig Partisi lideri ve Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini faşistlerin kahramanı oldu. Yeni Zelanda’daki saldırının sorumlusu Avustralya’daki ırkçıların baş destekçilerinden biri de Avrupa’da. Hollanda’nın en büyük 2. partisi haline gelen aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin lideri Geert Wilders, Avustralya’daki faşistlerle yakın ilişki içinde ve onların siyasi olarak örgütlenmesi için çalışmalar yürütüyor.