Siyaset Haşim Kılıç'tan siyasilere mesaj!
Paylaş
Haşim Kılıç'tan siyasilere mesaj!

Haşim Kılıç'tan siyasilere mesaj!

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, "Yasama, yargı ve yürütme gücünü kim kullanırsa kullansın yasal güvencelerin arkasına saklanarak hukuk dışı yöntem ve yollarla ülkeyi, demokrasiyi ve cumhuriyeti kurtarma düşüncesinden vazgeçmelidir" dedi.

Anayasa Mahkemesinin 48. kuruluş yıl dönümü mahkemede düzenlenen törenle kutlandı. Kılıç, törende yaptığı konuşmada, Yüksek Mahkemenin kuruluşunun 48’inci yılında ülkenin halen en önemli sorunu olarak ön plana çıkan yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve sorumluluğu konusunu yeniden konuşmak durumunda kaldıkları için üzgün olduğunu ifade etti.

"Üzgünüm zira Cumhuriyetimiz 87, Anayasa Mahkememiz 48 yaşında olmasına rağmen halen bu konuyu tartışıyoruz" diyen Kılıç, Türkiye Cumhuriyeti kurumlarının aradan geçen bunca zamanda elde ettiği birikimlerinin çok önemli boyutlara ulaşmış olmasına rağmen insan kalitesine bağlı sorunlarını çözme başarısını gösteremediğinin görüldüğünü kaydetti. Yargıda bağımsızlık ve tarafsızlık adına yaşanan tüm olumsuzlukların kaynağında insanın ve ona bağlı niteliklerin bulunduğunu belirten Kılıç, şöyle konuştu:

"Yargının kendi içinden kaynaklanan sorunlarını ortaya koymaya çalışırken tek bir yargı mensubunu dahi hedef almadan sistemin öz eleştiri kapsamında bir değerlendirmesini yapmak arzusunda olduğumu peşinen ifade etmek isterim. Kastım yargı mensuplarının canını acıtmak değil yargının canını acıttığı insanların bilmesi gereken sorunları ortaya koyabilmektir.

Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı, adil yargılanma ve sorunlarla dolu işleyişine ilişkin konularda toplumun çok ciddi kaygısı, endişesi ve şikayeti vardır. Bu çığlıklara sebep olan sorunları konuşmadan üstünü örtmek, ötelemek ancak hastalıklı bir hukuk devletinin böyle devam etmesinden çıkar sağlayanların bilinçli bir yöntemi olabilir. Oysa insan onuru ve hukukun üstünlüğü temeline oturan tarafsız ve güçlü bir yargı sistemi toplumun hayat sigortasıdır. Bu nedenledir ki yargının sorunlarını korkuya ve öfkeye kapılmadan konuşacağız. Farklı görüşler arasında olması gereken diyaloglar kurularak sorunlara çözüm projelerini toplumun beğenisine sunacağız. Herkesin ifade özgürlüğünü sonuna kadar kullanarak yargıyla ilgili hissettiği acılarını bizimle paylaşmalarına imkan tanıyacağız."

"TARAFSIZLIĞA TESLİM OLMAYI REDDEDENLER AYAKTA KALAMAYACAK"

Sorunlara çözüm önerileri getirmek yerine suçlamayı tercih eden, ön yargılı ve saplantılı ideolojik itiraz sahiplerinin haklı ve isabetli çözümlerin hayata geçmesini engellediklerini kaydeden Kılıç, "Yargı, sorunlarına ilişkin öz eleştirisini yapma cesaretini göstererek çözüm yollarını doğrudan topluma önerebilmeli, çocukluk dönemine ilişkin hastalıklarından kurtulma zamanının geldiğini anlamalıdır. Bağımsızlığa ve tarafsızlığa teslim olmayı reddedenler ayakta kalamayacaklardır" diye konuştu.

Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Demokratik bir hukuk devleti olma mücadelesini işimizden, eşimizden arta kalan zamanlarda değil tüm varlığımızla sürdürmedikçe yolumuz çok ama çok uzayacaktır. Yargıyı ideolojik vesayet altında tutmaya çalışanlar bağımsızlık ve tarafsızlıktan en çok rahatsız olanlardır. Her konuda farklı düşünebiliriz ancak yargının tarafsızlığı konusunda herkesin ittifak etme zorunluluğu vardır. Esasen yargıcın sahip olduğu inançlarını, siyasi görüşlerini, ideolojisini özetle kutsallarını kararlarına yansıtması çözülmesi gereken en ciddi bağımlılık sorunudur. Bu bağımlılık karşı düşünceyi tahrik etmekte, başka bir yanlışa, farklı bir bağımlılığa davetiye çıkarmaktadır. Yasama, yargı ve yürütme gücünü kim kullanırsa kullansın yasal güvencelerin arkasına saklanarak hukuk dışı yöntem ve yollarla ülkeyi, demokrasiyi ve cumhuriyeti kurtarma düşüncesinden vazgeçmelidir.
Toplumun geleceğe dair korkuları yıllarca istismar edilerek kullanılmış, hukuk dışı davranışların, işkencelerin, faili meçhullerin meşru zemini oluşturulmaya çalışılmıştır. ’Kurumlar yıpranmasın’ anlayışının arkasında ülkeye nasıl bir bedel ödettirildiğinin farkında olduğumuzun bilinmesi gerekir. Hangi kurum veya kuruluş mensubu olursa olsun hukukun dışına çıkan bir eylemi sabit olduğunda onu koruma ve kollama çabaları yerine bedelini kendisinin ödemesine imkan sağlanması halinde kurumların yıpranması önlenmiş olacaktır. Yargı ise bu bedeli ödetme ve hesap sorma makamıdır. Başka bir anlatımla yargı, gelecek kuşaklara kapanmamış hesap bırakmaması gereken bir güçtür."

"İTİBAR, MAKAM, UNVAN VE RÜTBE İLE ASLA İLGİLENEMEZ"

Yargının, bu hesabı görmeye başladığında elindeki adalet terazisinin ayarını bozması halinde toplumun güven duygusunu kaybedeceğini belirten Kılıç, verdiği kararlarla toplum vicdanını sakinleştiremeyen yargının, hakkını arayanların hukuk dışı yöntemlerle sorunu çözme eğilimlerini güçlendireceğine dikkati çekti.

Kılıç, Fransız anayasa hukuku ve siyaset bilimi uzmanı Maurice Duverger’nin "Hukukun gücünün azaldığı yerde güçlünün hukuku geçerli olmaya başlayacaktır" sözünü hatırlatarak, insanlar arasındaki anlaşmazlıkları çözecek tarafsız bir otoriteye duyulan ihtiyacın devleti ve egemenliği doğurduğunu belirtti. Egemenlik yetkisi kullanan hakimlerin tarafsızlığına duyulan güven nedeniyle "Berlin’de hakimler var" sözünün tarihe not düşüldüğünü anımsatan Kılıç, hukuk tanımaz güçlere karşı sığınılacak yerin tarafsız bir mahkeme olduğuna işaret edildiğini kaydetti.
Ülkede yargının tarafsızlığından ve bağımsızlığından şikayet edenlerin sosyal profiline bakıldığında ciddi bir eksen kaymasının gerçekleştiğinin görüldüğünü dile getiren Kılıç, "Yıllardır soruşturma ve kovuşturma hukukunun haksız ve ölçüsüz uygulamalarına konu olmuş olayları ve insanları görmezlikten gelenler her ne olduysa bugün yargıdan en çok şikayet eden konumuna gelmişlerdir. Oysa hukuk dünyası yargılanan kişilerin itibarı, makamı, unvanı ve rütbesi ile asla ilgilenemez. Ancak uygulamalar bunu teyit etmiyor" diye konuştu.

Devamı 2. sayfada...

"İNSAN ONURU SADECE İMTİYAZLILARIN VE İTİBARLILARIN DEĞİL"

Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün 2009 yılı sonundaki verilerine bakıldığında ülke genelinde ceza evlerinde yatan hükümlü ve tutuklu sayısının 116 bin civarında olduğunun görüldüğünü söyleyen Kılıç, bunun 60 bininin tutuklu, 56 bininin ise hükümlü olduğunu belirtti. Buna göre, cezaevlerinde yatanların yarıdan fazlasının tutuklu olduğunu ifade eden Kılıç, şöyle devam etti:

"Çağdaş ülkelerle kıyas edilemeyecek kadar tutuklu barındıran ülkemizdeki bu tablo kimseyi rahatsız etmez iken itibarlı, rütbeli, makam sahibi insanlar bu sayıya dahil olduklarında yargıçların tarafsız olmadığı, usul yasalarının yanlış ve yanlı uygulandığı iddiaları söylenir hale geldi.
Doğru olanı ise hiçbir ayrım gözetmeksizin yüzde 52 olan tutuklu oranının sorgulanmasıdır. Usul yasalarına göre belli koşullarda uygulanması gereken tedbir niteliğindeki tutukluluğun erken cezalandırma yöntemine dönüşmesi insan onurunda onarılması güç yaralar açmaktadır. Tutuklulara karşı olan dostluk ve husumet bu gerçeği söylemeye engel olmamalıdır. Zira insan onuru sadece imtiyazlıların ve itibarlıların değil insan olma ortak paydasına sahip kayıtsız şartsız herkesin taşıdığı temel bir değerdir. Bu değerin yaşatılması, tarafsız bir yargının güvencesi altında gerçekleşebilir. Ancak yargı bağımsızlığını, taraf olduğu değerlerin sığınağı olarak kullananlar yargı güvencesini topluma hissettiremezler. Unutulmamalıdır ki taraflı ve bağımlı bir yargının hiçbir dönemde kazananı olmamıştır."

ANAYASA İLE İLGİLİ TEMENNİ

Kılıç, "halkın iradesini emanet etmediği odakların hazırladığı, bu nedenlerle de evrensel değerlerin, ilkelerin, ölçülerin esas alınmaması sonucunda Anayasanın sıkça değiştirilme ihtiyacı ile karşı karşıya kalındığının bir gerçek olduğunu" kaydetti.

Konumları itibarıyla üzerinde yorum yapmadıkları son değişiklik projesi ile ilgili bir temenniyi belirtmekle yetineceğini ifade eden Kılıç, şöyle konuştu:

"Bağımsızlık ve tarafsızlık konularında ciddi sorunları olan yargı sistemimizde yapılacak değişikliklerin tepkisel düşüncelere dayanmaması ve niteliği farklılaşmış yeni bir tarafsızlık ve bağımsızlık sorunu doğurmaması en büyük dileğimizdir. Anayasalar toplumdaki bütün farklılıkları ortak bir paydada buluşturarak bir arada yaşamayı sağlayan ve her sosyal kesimin katıldığı toplumsal bir sözleşme olarak tanımlandığına göre, bir araya gelmiş siyasi düşünce sahipleri ile kültür ve inanç gruplarının eğilim ve beklentilerine cevap veren bir anayasa oluşturulması ihtiyacı açıktır. Esenliğe kavuşmamızın yolu, bu farklılıkların eşitlik ve barış temelinde buluşturulmasından geçmektedir. Çoğulcu ve çoğunlukçu niteliği bulunan demokratik rejimlerde ’bir sayı fazla ise hepsi benim’ biçimindeki sayısal üstünlük anlayışı temel hak ve özgürlükler alanında asla geçerli olmayan bir ilkedir. Azınlıkta kalan kesimlerin temel hakları da sayıların üstünlüğüne bağlı olmaksızın demokrasinin ve hukuk devletinin güvencesi altındadır."

"DEMOKRATİK REJİMDE SİYASET, SORUNLARI ÇÖZME SANATI..."

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, devletin temel yapısını, yönetim biçimini, devlet organlarının birbirleriyle olan ilişkilerini, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen anayasaların niteliği kadar yasalaşma yönteminin de demokratik rejimin dokusuna uygun, katılımcı, çoğulcu ve özgürlükçü bir süreci yansıtmasının, her yüreğin temennisi ve beklentisi olduğunu vurguladı.

"Siyaset kurumunun iç işleyişindeki olumsuzluklar, ülkemizin hayati derecede önemli sorunlarının çözümünü güçleştirmektedir" diyen Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Oysa demokratik bir rejimde siyaset sorun yaratma değil sorunları çözme sanatı olarak tarif edilir. Siyasetin gerilim yaratma sanatı olmadığını görmek halkımızın en doğal hakkıdır. Toplumun en masum sorunlarının bile ideolojik bir bakıştan geçirdikten sonra ’rejim krizine’ dönüştürülmesi, ’siyasal ayrışmanın’ keskinleşmesini besleyen en önemli kaynaktır. Zira yaratılan siyasi gerilim, bireyleri taraf olmaya zorlamakta, yanlış da olsa ait olduğu siyasi kesimin doğrularını inatla savunmaya mecbur bırakmaktadır. Çağdaş dünya uygulamalarıyla örtüşmeyen demokrasi, laiklik ve hukuk devletine ilişkin sorunlarımıza yeterli derinliğin kazandırılamaması, devlet aygıtı içinde hukuk dışı yapılanmaların derinlik kazanmasına neden olmuştur. Tüm hukuk dışılıklara rağmen olgunluğundan, vakarından ve onurundan hiç bir şey kaybetmeden olayları bir soğukkanlılıkla takip eden yüce halkımızın varlığı en büyük şansımız olmuştur. Tahrikler, tehditler ve siyasi rant hesapları, farklı yaşamların, farklı kültür sahiplerinin bir arada yaşama bilinci ve kararlılığını ortadan kaldırmaya yetmemiştir."

Kılıç, bu güzelliklerin karşılığının halka verilmesi gerektiğine işaret ederek, "Halkın beklentisi, çözüm projeleri üzerinde anlaşma sağlanmasa bile siyaset önderlerinin, demokratik bir zeminde buluşması ve sorunların konuşulabildiğini göstermesidir. Bunu beceremeyenler bilin ki barış üretemezler" diye konuştu.

Devamı 3. sayfada...

"ONURLU İNSAN, GÜÇLÜ TÜRKİYE"

Haşim Kılıç, hukuk devletinin, demokrasi ve laiklik gibi evrensel değerlerin genetik yapısının değiştirilerek "bize özgü modeller" yaratılmasının, sorunları çoğaltmaktan başka sonuç doğurmadığını ifade ederek, "Ancak sürmekte olan tartışmalar, eleştiriler ve yeni paradigmalar bu evrensel değerlerin orijinalini arama bağlamında umut verici gelişmeler olarak değerlendirilmektedir" dedi.

Anayasa yargısını ilgilendiren boyutuyla temel insan hakları ve özgürlükleri alanında yaşanan küreselleşmenin, hukuk sistemlerinde de bütünleşme dönemine girdiğini belirten Kılıç, şunları kaydetti:

"Çoğulcu, özgürlükçü, katılımcı, demokratik bir düzende yaşama bilinci, bütünleşme ve dayanışmayı önemli ölçüde zorunlu kılmaktadır. Bu birliktelik, çağın dışında kalan görüş ve düşünceleri sorguluyor, değiştiriyor ve doğal insan onuruna aykırı ne varsa ezip geçiyor. En önemlisi de karanlık ve derin dünyaların tüm hukuk dışı eylemleri aydınlanmakta, egemen olan otoriter düzenler demokratik alana kayarak yer değiştirmekte, farklı kültür, inanç ve yaşayışların ’kökünü kazıma’ anlayışı yerini, demokratik sabır ve olgunluğa bırakmaktadır. Ülkemizde temel hak ve özgürlükler ile rejim sorunlarının tartışıldığı bir dönemde dünyada ikinci, üçüncü, hatta dördüncü kuşak haklara ilişkin yaşanan önemli gelişmeler, halkımıza sunulan refah ve mutluluk seviyesindeki yetersizliği net bir şekilde ortaya koymaktadır."

"Yüce Atatürk’ün temellendirdiği Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile tutunmuş herkesin düşüncelerini, inançlarını ve duygularını dolu dolu yaşamaları için gerekli zemini oluşturmak, demokratik bir hukuk devletinin en temel ödevidir" diyen Kılıç, "Böyle bir devletin yeni sorunlara, eski cevaplarla karşılık verme hakkı yoktur. Çağı yakalama inancı ile hazırlanmış evrensel değerler ile örtüşen, ekonomik, sosyal, siyasal, hukuksal çözüm önerileri, insan onurunu yücelten en aziz toplum projeleridir. Son söz olarak önerim şudur: Onurlu insan, güçlü Türkiye."

"HALK YARGI DÜZENİNDEN ŞİKAYETÇİ"

Haşim Kılıç, Türk halkının bugünkü yargı düzeninden şikayetçi olduğunu belirterek, hangi yüksek yargı kuruluşunun kaç kişiden oluştuğu, nasıl seçildiği gibi tartışmaların halkı doğrudan ilgilendirmediğini söyledi.

Kılıç, toplumun, haksızlıklara karşı tek sığınak olarak gördüğü yargısının, aldığı kararın zamanı, sürati, etkisi ve kararı veren hakimin tarafsızlığı konularında kendini doğrudan ilgili gördüğünü, şikayet ve mutsuzluklarını da bunlar üzerinde yoğunlaştırdığını anlattı.

Etkin, süratli, tarafsız ve bağımsız bir yargı konusunda yaşanan olumsuzlukların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) şikayet yolunu cazip ve zorunlu kıldığını ifade eden Kılıç, AİHM’in verdiği ihlal kararlarının büyük bölümünün "adil yargılanma ilkesine aykırılık" üzerine kurulduğu gerçeğinin de toplumun şikayetini teyit eder nitelikte olduğunu belirtti.

Bu konuda, yüksek yargı organlarına ait bilgiler ve Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce açıklanmış verilerden örnekler veren Kılıç, 2009 yılı itibarıyla Yargıtayın toplam bir milyon 600 bin dava dosyası bulunduğunu, Danıştayda da yıl içindeki dosyaların yüzde 60’ının ertesi yıla devredildiğinin görüldüğünü kaydetti.

Anayasa Mahkemesinin ise 2005 yılından 2010 Nisan ayına kadar kendisine gelen itiraz ve iptal davaları ile Yüce Divan ve parti kapatma davaları dahil toplam 873 dosyanın 750’sini karar bağladığını ifade eden Kılıç, kalan 123 dosyanın bu yıl sonuna kadar bitirilmesi için gerekli planlamaların yapıldığını anlattı.

Kılıç, "Bu rakamların ifade edilmesinde, yargı mensuplarını incitmek gibi bir amacın olmadığını belirtmek isterim. Amacım, Türk yargı sisteminin içinde bulunduğu tabloyu ortaya koymaktır" dedi.

Devamı 4. sayfada...

"ACİL BİR YARGI REFORMUNUN YAPILMASI ZORUNLULUK"

Yüksek Yargı Organlarının Başkanlarının da yargının içinde bulunduğu durumu izah etmek için bu saptamaları yaptıklarını anımsatan Kılıç, şunları kaydetti:

"Yargının bağımsızlık ve tarafsızlığı konusunda yaşadığı sorunları bir an için göz ardı ederek bu tablo değerlendirildiğinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının adil yargılanma konusunda yaşadığı acıları ifade eden yeterli veriler olduğu açıkça görülmektedir. Bu gerçekler karşısında ülkemizin bu yargı sistemi ile çağdaş hukuk devleti niteliğini yakalaması asla mümkün değildir. Halkımızın mutluluğu adına, uygar dünya ile bütünleşmiş, her türlü siyasi ve ideolojik etkiden arındırılmış, hızlı ve etkin bir yargı sistemi kurulması için acil bir yargı reformunun yapılması zorunluluk haline gelmiştir.

Nitekim, Avrupa Birliği İlerleme Raporları’nda da bağımsız, tarafsız, etkin ve hızlı bir yargının gerekliliğine işaret edilmiş, Türkiye ise Katılım Ortaklığı Belgeleri’nde bu engelleri ortadan kaldırmak için söz vermiştir.
Yargı sürecinde oluşan adalet dağıtımındaki bu aşırı gecikme acil çözüm üretmeyi zorunlu kılmaktadır."

ARA KADEMELERİN HAYATA GEÇİRİLEMEYİŞİ

Yüksek yargı mensuplarının donanımlarının, bilgi birikimlerinin ve deneyimlerinin bu sorunlara çözüm bulmaya fazlasıyla yeterli olduğunu dile getiren Kılıç, "Ancak, bu birikimlerden, sorunların çözümü için yeterince faydalanılmadığı da bir gerçektir. Uyuşmazlıkların yargıya intikal etmesinden önce öngörülecek çözüm yollarının yetersizliği ve yargılama aşamalarında ara kademelerin hayata geçirilemeyişi yüksek yargı organlarına başvuru sayısındaki artışın ciddi nedenleridir" diye konuştu.

Kılıç, çeşitli hukuk sistemlerinde alternatif çözüm yollarına ilişkin uygulamaların, yargıya intikal etmeden önce uyuşmazlıkların çözümü açısından önemli katkılar sağlayacağını ifade etti.

Devamı 5. sayfada...

SEÇİMLERDE YAŞANAN OLUMSUZLUKLAR

Haşim Kılıç, "Meslek hayatımızda yaşadığımız olumsuzlukları kamuoyuyla paylaşma erdeminden kaçınmamalıyız. Bu bağlamda, altını çizerek ifade etmek istediğim bir konu da yüksek yargıda çeşitli görevler için yapılan seçimlerde yaşanan olumsuzluklardır" dedi.

Yüksek yargıda seçim telaşının yaşanmadığı günlerin sayılı olduğunu dile getiren Kılıç, şöyle devam etti:
"Seçim sisteminin gereği olan ziyaretler, görüşmeler, kulisler, yargıda ciddi zaman kaybına neden olduğu gibi, seçim psikolojisinin yargı mensupları arasında mevcut olan ilişkiler üzerindeki belirleyici etkisi, gruplaşmayı ve ayrışmayı da beraberinde getirmektedir. Yüksek yargıdaki bu seçim sisteminin objektif kriter ve meslek ilkelerine dayalı çözüm yolları ile yeniden düzenlenmesi ve seçimlik görevlerin sayısının azaltılması yargının tarafsızlık ve bağımsızlık sorununa ciddi katkı sağlayacaktır.

Yargıda şeffaflık dönemi açılmalıdır. Türk Milleti adına karar verenlerin bunu nasıl oluşturduğunu milletin görme ve bilme hakkı vardır. Bu nedenle TBMM’de olduğu gibi Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, Yargıtay ve Danıştayın genel kurullarındaki görüşme ve müzakerelerin kayda alınması, tutanakların kamuoyuna açıklanması veya önemli görüşmelerin herkese açık olması sağlanmalıdır.

Aleniyet ilkesi, toplumun geleceğine yön veren, çok önemli kararların alındığı bu kurumlardaki görüşmelerin gizliliğinin haklı gerekçelerini ortadan kaldırmaktadır. Öte yandan gerek bakanlığın gerekse yüksek yargı organlarının kürsü hakim ve savcıları üzerinde oluşturduğu korku ve kaygılar giderilmedikçe bağımsızlıktan söz edilemez. Zira, tarafsızlığı da sağlayacak olan, bağımsızlık, yargıcın zihnindeki beklentilerin, yüreğindeki kaygıların giderilmesi ile mümkündür."

Kılıç, toplumun yargıyı nasıl algıladığının yargı mensuplarının da merak etmesi gerektiğini vurgulayarak, "(Bize yakın, ötekine yakın) hakimle mahkeme ayırtının söyleme dönüşmesi yargının da hukuk devletinin de çöküş habercisidir. Kamuoyunun dikkatinin yoğunlaştığı önemli davalarda birbiriyle çelişen ve toplum vicdanını ikna edecek hiçbir gerekçeye dayanmayan, gün aşırı farklı kararların ortaya çıkması yargıya olan güveni temelden sarsacak görüntülerdir" diye konuştu.

DERNEK VE BİRLİKLERİN FAALİYETLERİ

Yargı mensuplarının sorunları ve yargının geleceğine ilişkin konularda faaliyet göstermek üzere dernek kurmak ve buna katılmalarının Anayasa ve uluslararası belgelerin güvencesi altında olduğunu ifade eden Kılıç, hakim ve savcıların da bu güvence kapsamında örgütlenme hak ve özgürlüklerini kullanmasının yadırganamayacağını belirtti.

Son yıllarda yargı mensuplarının kurduğu dernek ve birliklerin yaptıkları faaliyetlerin bazı sorunları da beraberinde getirdiğinin yaşanan bir gerçek olduğunu vurgulayan Kılıç, dernek kurma ve buna üye olma hakkı bağlamında, hakim ve savcıların, güvenlik güçlerinin ve din adamlarının yaptıkları görev itibarıyla toplum içindeki özel konum ve duruşlarının, haklarını kullanırken daha özenli ve sınırlı davranmayı zorunlu kıldığını söyledi.

Yargıç derneklerinin toplumun tüm sorunlarıyla ilgili öneri, görüş ve düşünce açıklamalarının yargının tarafsızlığıyla doğrudan ilgili olduğunu dile getiren Kılıç, "Açıklanan görüş ve düşünceler baz alınarak derneklerin farklı siyasi zeminlere oturtulması, yargının siyasallaşması kapsamında ciddi bir tehlikedir. Farklı dünya görüşleri yansıtan derneklere üye olma konusunda hakim ve savcıların endişe ve sorunlar yaşadığı da bir gerçektir" dedi.

Kılıç, bu nedenle örgütlenme özgürlüğünün bağımsızlık ve tarafsızlığı olumsuz yönde etkilemeyecek şekilde hakim ve savcıların sadece mesleki sorunları ile ilgili sınırlı bir yapıya kavuşturulmasının zorunlu olduğunu bildirdi.

Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesinden emekli olan üyelere de sağlık ve esenlikler dileyerek, katılımcılara teşekkür etti.

Törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcıları Cemil Çiçek, Bülent Arınç, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Danıştay Başkanı Mustafa Birden, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, bazı yüksek yargı üyeleriyle çok sayıda davetli katıldı.

Törenin ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile törene katılan bakanlar, Haşim Kılıç’ın makamında bir süre sohbet etti.

5

Haberin Devamı