‘YADIRGIYORUZ’

Başbakan Tayyip Erdoğan dün Başbakanlık Konutu’nda Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin büyükelçileriyle öğlen yemeğinde bir araya geldi. Yemek öncesi konuşan Erdoğan, ‘Müslüman demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti’ yapısı ile Türkiye’nin Avrupalılığı’nın ve AB’ye üyelik sürecinin tartışma konusu yapılmasını yadırgadıklarını sert mesajlarla dile getirdi. Erdoğan özetle şunları söyledi:

‘MOTİVASYON KIRICI’

AB’nin genişleme yorgunluğundan ziyade, yeni genişleme dalgalarını konuşması, bunları tartışması daha anlamlı bir yaklaşım olacaktır. Zira ben genişlemenin bir yorgunluk değil, bir güçlenme unsuru olduğunu düşünüyorum. Üzülerek ifade etmeliyim ki AB’nin bir içe kapanma eğilimi göstermesi ve verilen sözleri, atılan imzaları tekrar tartışmaya açması, kamuoylarımız açısından son derece motivasyon kırıcı bir maliyet taşıyor.

‘NEREDE AHDE VEFA?’

Türkiye’yi AB ile üyelik müzakerelerine başlatan kararın altında bütün AB ülkelerinin imzaları bulunuyor. Buna rağmen halen Türkiye’nin AB üyeliğinin, bu bağlamda Türkiye’nin Avrupalılığı’nın tartışılıyor olması, ne hakkaniyetle ne ahde vefa ile ne de tarihi gerçeklerle bağdaşıyor. Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığı’na seçildi. Türkiye, başkanlığı ilk kez Viyana’nın doğusuna taşıyarak, Avrupalılığı’nı tartışanları bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı. Türkiye’nin, Avrupalılığı’nı da, AB üyeliğini de tartışmanın zamanı çoktan geçmiştir.

‘SAMİMİYETSİZLİK’

Halen ayrıcalıklı ortaklık gibi maçın ortasında oyunun kurallarını değiştirmeye ve süreci sulandırmaya yönelik tekliflerin ortaya atılıyor olması, büyük bir samimiyetsizlik örneğidir. Türkiye, asla duyguları ile mantığı arasına sıkışan günlük siyasi polemiklere kurban edilen bir AB’nin mağduru olmamalıdır. Biz bu sürece özgüven içinde devam ediyoruz.

‘TABULAR KIRILDI’

Türkiye artık, tabu gibi görülen konuları tartışır hale gelmiştir. Türkiye’nin birçok meselesi oluşturulmuş, yapay korkular nedeniyle gündeme dahi getirilemiyordu. Her türlü iyiliğe, her türlü girişime, ’bölünürüz, parçalanırız, kimliğimizi kaybederiz’ gibi tamamen asılsız korkularla yaklaşanların haklı olmadıkları, korkuların ve kaygıların tamamen boş olduğu bugün ortaya çıkmıştır.