Şirin Sever Herkes derin bir 'oh' çekti ama...
HABERİ PAYLAŞ

Herkes derin bir 'oh' çekti ama...

Haberin Devamı

39 kişiyi öldüren Reina saldırganı, 17 günün sonunda yakalandı. Hem de canlı olarak... Önemliydi. Bağlantılarının araştırılması, yaptıklarının cezasını çekmesi, insanların derin bir ‘oh’ demesi için çok önemliydi. O yüzden emeği geçenleri kutlamak lazım, haklarını bir güzel teslim etmek lazım.

ÖNLEM ALMAYA DEVAM

Dünden beri sosyal medyada sevinç naraları atılıyor, çok normal. Ama başıma bir şey gelmeyecekse eğer, “sakin olun” demek isterim. Bir tane saldırgan yakalanınca terör bitmiş olmayacak. Dört bir koldan saldırıyorlar ne yazık ki.

O yüzden, bu saldırgan nasıl titiz bir çalışmayla yakalandıysa, aynı titizlikle önlem almaya, tetikte olmaya devam edilmeli. Geçen gün Bebek’in en işlek caddesinde bekleyen zırhlı polis aracını gördüğümde rahatladım, daha güvende hissettim mesela. Lucca’nın tam karşısında, yağmura rağmen nöbet tutuyordu asker ve polis. Askeri araç görmekten mutlu olacağım hiç aklıma gelmezdi ama böyle bir psikozun içindeyiz işte...

Bu cani herif öyle bir travma yarattı ki; dayak yemesi, çıplak ayak ekip otosuna konulması, işkence görmesi kimsenin umrunda olmadı. “Oh olmuş, az bile” diyor herkes. Ne diyeceksin ki zaten? Böyle hallerdeyiz işte.

'ÜNLÜLER NE DEDİ? BAŞLIKLARI BİTSE!

Terör saldırılarının ardından yapılan iki türlü haber var:

■ Ünlü isimler sosyal medyada saldırı için ne yazdı, ne dedi?

■ Hangi ülke saldırıyı kınadı, “Yanınızdayız” dedi. Şimdi Reina saldırganı yakalandı ya, yine ‘Ünlüler ne dedi?’ başlıkları yapılmış bile. Hangi ünlü sosyal medyasına ne koydu, ne yazdı bunu araştıran bir gazeteci kitlesi var. Kim ne tür bir lanet okumuş bilgisine ne gerek var? Azalarak bitsin lütfen!

Eğitime siyaset sokmak şart mı?

Geçenlerde Cem Yılmaz bir ilkokulun laboratuvar açılışına katıldı hani... İzledik, okuduk, “ne iyi etmişler” dedik. Okulun bunu düşünmüş olması da, Cem Yılmaz’ın katılması da çok önemliydi bence.

Öğrencilere laboratuvara girmeyi sevdirmek, fen derslerine sempati kazandırmak, işi eğlenceli hale getirmek az şey mi? Eğitim müfredatının tam da böyle olması gerekmez mi? Eğlenceli, öğretici, teşvik edici…

Çocukların okuldan nefret etmeyeceği, derslere koşarak gideceği bir müfredat yaratsanıza... Burnunuzun dikine dikine gitmek yerine, çocukların neyle mutlu olacağını araştırsanıza… Siyasetinizi okullara sokmasanız mesela…

Başka ülkeler ne yapıyor bir araştırsanız… Michael Moore’un ‘Şimdi Nereyi İşgal Ediyoruz?’ isimli belgeselini izleseniz mesela? Moore, dünyanın eğitimde en ileri ülkelerini gezmiş; neden bu ülkeler eğitimde ilk sıralarda, neden Amerika bu stratejileri öğrenmiyor diye sorguluyor.

Şimdi eğitim müfredetını yine/yeniden ters yüz eden kadrolar izlese keşke. Eğitim değerlendirme testlerinde gerilere düşersek yine; ‘gayet iyi durumdayız’ yalanı yerine, “elimizden geleni yapmıştık” dersiniz hiç değilse!

‘Mahmut Tuncer İngilizcesi’ne var mısınız?

Dünden beri Mahmut Tuncer’e gülüyorum… Kendime geldim, stres attım resmen! 3 Şubat’ta vizyona girecek ‘Fırıldak Ailesi’ filminin tanıtımı için İngilizce seslendirme yapmış Mahmut Tuncer; aksanlı İngilizcesi öyle komik, öyle şeker ki…

Muhmut Tuncer’in emriyle Orta Dünya’ya macera, korku ve aksiyon getirecek yüzde 100 Türk animasyonu filmin sloganı da ‘Prepare your lavaş’! Yani lavaşları hazırlayın:) Kafamda hiç yokken bana çizgi film izlettirecek bu adam. Fragmanı mutlaka izleyin. Hakikaten batsın bu Orta Dünya:)


ViZYONDA NE VAR?

Uzayda aşk ve romantizm


İçindeki dünyadan sıkılmış insanlarla başka bir gezene gitmek üzere yola çıkan uzay aracında teknik bir aksaklık yaşanıyor; uyku kapsüllerinde uyuyan yolculardan biri uyanıyor.

Sıradan bir uyanma değil bu! 120 yıllık yolculuğun 30’uncu yılında uyanmak, geri de dönülemeyeceğine göre, uzay gemisinin içinde yaşlanıp bir başına ölmek demek. Zira gemideki 5 bin yolcu ve 258 mürettabat uykuda. Yani kahramanımız ıssız adada tek başına! ‘Uzay Yolcuları’ filmi işte böyle başlıyor…

Tamirci Jim arızayı gidermek için bir yol bulmaya uğraşıyor ama kaptan köşküne giremediği için arızayı bulamıyor. Bir başına, sıkılarak, kafayı yiyerek, ultra lüks gemide bir yıl geçiriyor.

FİLMİN SORUSU...

Sonunda da kapsülünde uyuyan New York’lu, güzel yazarı (Jennifer Lawrence) uyandırıyor. Aslında kadının hayatını çalmış oluyor. Filmin sorusu da bu: Yalnız kalmamak uğruna başka birinin hayatını çalar mıydınız?

Siz bunu düşünedurun, o sırada aşk ve romantizm dolu günler başlıyor. Kadın kendisinin teknik bir nedenle uyanmadığını, uyandırıldığını öğrenince ise adamdan nefret ediyor. O sırada gemi arızalanıyor, ikisi birden mücadele etmek zorunda kalıyor ama gemiden çıkış yok.

Yapılacak tek şey var, anın tadını çıkarmak! “Olmak istediğiniz yere o kadar da kafayı takmayın, olduğunuz yere odaklanın” diyor bu film. Bence izleyin ve bulunduğunuz yerin tadını çıkarmayı öğrenin.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder