Mehmet Coşkundeniz Herkes mi aldatır?
HABERİ PAYLAŞ

Herkes mi aldatır?

Geçen haftaki “Öteki kadının çığlığı” yazım epey ses getirdi. Sosyal medyadan, e-mail ile bu konudaki görüşlerini benimle paylaşan epey okurum oldu. Anlaşılan aldatma konusunda herkesin bir yarası var.

O zaman şu konuyu biraz açalım. Bir araştırma sonucuyla başlayalım. Türkiye’de boşanan kadınların yüzde 31’i, boşanan erkeklerin de yüzde 32’si aldatma nedeniyle ayrıldığını söylemiş.

Bir başka deyişle Türkiye’deki her 3 boşanmadan biri aldatma nedeniyle olmuş. Bu araştırmaya bakarak “Herkes aldatır” diyemiyoruz. Demiyor olmamız tabii ki çok iyi. Ama aldatma oranının yüksek olduğu gerçeği de ortada duruyor.Peki neden aldatıyor insanlar?

Haberin Devamı

Yine Türkiye’de yapılan bir araştırmada kadınlara “Eşinizden başka bir erkekten hoşlandınız mı?” diye sorulmuş. Evliliğinin iyi gittiğini belirten kadınların yüzde 13’ü, evliliğini ‘orta halli’ diye niteleyen kadınların yüzde 9’u, ‘Evliliğim kötü’ diyen kadınların da yüzde 100’ü bu soruya ‘Evet’ yanıtını vermiş. Şimdi soru “Hoşlanma...” Bu aldatıyor anlamına gelmez, çünkü kişi evliliğinde ya da ilişkisi sırasında başkasını beğenebilir, hoşlanabilir. Her hoşlandığımızla ilişki yaşamamız mümkün değil elbette. Ama bunun potansiyel tehlike yarattığını da söylemeliyim.

Özellikle evliliği kötü gidenlerin başkasından hoşlanma oranının yüzde 100 olduğunu düşünürsek bu tehlike gayet açık şekilde ortada. Zaten kadınların aldatma sebebinin yüzde 50’si aşk. Yani kadın aşık olduğunda aldatmaya meylediyor.

Erkeklerde ise durum farklı. Uzun dönemli evlilikleri olan ve evlilik dışı ilişkiler yaşayan erkekler, evliliklerinden yüksek derecede memnun olduklarını söylüyor. Eşlerini aldatan erkeklerin yüzde 56’sı evliliğinde mutlu olduğunu söylemiş.

Dolayısıyla ilişkilerde yaşanan mutsuzluk birebir aldatma nedeni olmadığı gibi “Mutlu birliktelikleri olan çiftler aldatmaz” diye bir genelleme de söz konusu değildir.

BİR OKURUN YAKINMASI

33 yaşındaki bir kadın okurum bana gönderdiği e-mailde erkeklerin sürekli aldatmaya meyilli olmasından bıktığını söylüyor. 4 yıllık ilişkisi ihanetle sonuçlanmış. Diyor ki; “Şüphelendiğim zaman beni ikna etmek için çok uğraştı. ‘Hayır, yok öyle bir şey, seni çok seviyorum, senden başkasını gözüm görmüyor’ gibi sözlerle beni sakinleştirdi.

Haberin Devamı

Ama aradan 6 ay geçtikten sonra ‘Aramızda bir şey yok’ dediği kadınla bir ilişki yaşadığının ortaya çıkması beni yıktı. Ben onun aldatmasından çok, aptal yerine konmaya kızıyorum.

Hadi o ilişki öyle bitti. Ben normalde sıcakkanlı bir insanım. Bana yakınlık gösterene, asgari ölçüde aynı yakınlıkla karşılık veririm. Fakat erkeklerin bu yakınlığı başka yere çekmesi beni delirtiyor. Üstelik bunların hepsi evli.

Örneğin arkadaş ortamında görüşüyoruz. Benim yanımda eşlerine ‘Canım, cicim, aşkım’ demeler, sarılmalar öpmeler... Ama sonra telefonuma ‘Senden çok etkilendim, görüşelim’ diye mesaj yazmalar... Midem bulanıyor artık.

Ben bu cesareti verdiğimi düşünmüyorum. Ama algıları şu: 33 yaşına gelmiş, bekar bir kadın her türlü teklife açıktır... Değilim arkadaş, değilim. Ben de herkes gibi aşk arıyorum, uzun soluklu ilişki arıyorum. Ben sizin gecelik zevklerinizi tatmin edecek bir makine değilim. İşte bunları gördükçe erkeklere de kadınlara da güvenim sıfırlanıyor.”

Haberin Devamı

İNSANIN GİZLİ YAŞAMI

Okurumun mektubundaki ‘güvenim sıfırlanıyor’ ifadesine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir kez aldatılan kişi artık bilecektir ki; hayatta ‘mutlak güven’ diye bir şey yoktur. Bir insana sonsuz güven duymak imkansızdır.

Çünkü aslında hepimizin yaşadığı 3 farklı yaşam vardır. 1- Sosyal yaşam: Bu, toplum içindeki yaşamımızdır. İş ortamında, yolda, sokakta, kafede, arkadaşlar arasında gösterdiğimiz davranış şekilleridir. Genellikle maskeli bir yaşam şeklidir bu. Ortama uyum sağlamak diye de adlandırılabilir.

2- Özel yaşam: Ailemizin, eşimizin, sevgilimizin bildiği yaşamımız. Onlarla paylaştığımız yüzümüz.

Zayıflıklarımızı, zaaflarımızı ortaya koyduğumuz ve sosyal yaşama göre çok daha rahat ettiğimiz durum.

3- Gizli yaşam: Hiç kimseyle paylaşmadığımız, sadece kendimizin bildiği yaşamımız. Hayatımızın karanlık yüzü. Tek başınayken yaptıklarımızdan tutun, kimseyle paylaşmadığımız düşüncelere kadar her şeyi kapsıyor. Hangi seri katilin karısı ya da kocası, yakalanana kadar onun seri katil olduğunu biliyordu ki?

Sonuç olarak, aldatmayla ilgili kafamızda yer alan yanlış inançları bir kenara bırakmamız, kendi durumumuza odaklanmamız, bu durumdan edindiğimiz deneyimleri değerlendirmemiz gerekir.

Aldatmayı genellemek yerine her ilişki içinde farklı yaşanacağına inanmak, aldatılma sürecini daha kolay atlatmamıza yardımcı olur. Aldatılma her ilişkinin korkulu rüyası olsa da bu durumla başa çıkma yöntemlerimiz bizi daha güçlü ve olumlu bireyler haline getirebilir.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder