Cumartesi Postası Takılardaki tılsımlar

Takılardaki tılsımlar

Paylaş
Takılardaki tılsımlar

Takı, çağlar önce insanın tılsım, büyü, uğura duyduğu ihtiyaç sonucu ortaya çıktı. Sembolleri mücevher haline getiren Bee Goddess'ın yaratıcısı Ece Şirin'le konuştuk...

Seral Cumalı / Cumartesi Postası

Tılsım ve takının tarihi ne zamanlara dayanıyor?

Takıların çağlar öncesi, Mısır’da asıl ortaya çıkış sebebi sihir. Kendi içindeki gücü ortaya çıkarmak için takılmış takılar. Geyik başı ya da hayvan dişleri takmışlar ve bundan güç almışlar. Doğadan güç almak için, doğadaki güçle kendini uyumlamak için takmışlar takıyı. Öldükten sonra da ondan güç alacaklarına inandıkları için o takılarla gömülmüşler. Zamanla takıya atfedilen anlamlar değişiyor, 16, 17, 18. yüzyıllarda Avrupa’da mücevher statü sembolü olarak varlık gösteriyor. Takanın maddi durumunu sembolize ediyor. Günümüze kadar bu böyle...

Peki neden takıları tekrar tılsım olarak kullanmaya başladık. Tekrar eskiye mi döndük?

Tılsımların, sembollerin çıkış noktası Anadolu. Oradan farklı medeniyetlere yayılmışlar. Milyonlarca yıl, milyarlarca insan sembollere bazı atıflarda bulunmuş. Semboller, hala yaşayan güçler. Kalbimize hitap eder. Ne kadar zengin olursak olalım, insanlar psikologlarda, reikicilerde, aşramlarda, yogacılarda. Demek ki bir inanç arayışı var. Demek ki bu medeniyet, maddi zenginlik bize vaadettiği mutluluğu getirmedi. Şimdi özümüzü bulmaya çalışıyoruz. Tılsımı olan takılarla kalbimize, ruhumuza dokunmak, onlardan güç almak istiyoruz. Tıpkı en eski çağlarda olduğu gibi.

Tılsımlı takılara merak batılı ülkelerde bizdekinden farklı mı?

Bee Goddess, İsviçre’de 21. yüzyıla imza atacak olan birinci marka seçildi. Robin Walker diye dünyanın en önemli trend avcılarından biri bana bir mail attı, benim ‘Aydınlanmış Lüks’ konseptimi ve beni 21. yüzyılın Coco Chanel’ine benzetmiş. Tılsım takılarımı Kate Moss, Donna Karan, Kylie Minogue gibi birçok ünlü takıyor. Yani sadece bizde değil, batıda da öze dönüş var.

Sizin ‘Aydınlanma’ dediğiniz dönüşümünüz ve ‘Aydınlanmış Lüks’ adını verdiğiniz konseptinizin ortaya çıkışı nasıl oldu?

Ben bir dönüşüm yaşadım. Microsoft’un Ortadoğu-Afrika Pazarlama Müdürü’ydüm. Chopard’ım vardı, Rolex saatim vardı. Bunlar hiçbir zaman yetmiyordu, çünkü bunların biraz daha iyisi, biraz daha büyüğü var. İyi arabanın daha iyisi olduğu gibi. Bir zaman geliyor ki insana yatlar katlar yetmiyor. Herkes içinde bu boşluğu hissediyor. Çünkü sonu olan vücudumuzda sonsuzluğu ararken, mutluluğu da maddi şeylerde arıyoruz. Markalar bize hep “Sen eksiksin, sen eksiksin” diyor. Benim de kendi içimdekileri, kendi ruhumun ifade etmeye çalıştığı şeyleri Chopard artık anlatmıyordu. Bir anlam arayışı içine girdim. Kendi ruhumdan gelen bir çağrıyla kendimi anlatan bir şeyler arıyordum. Esas sorum, “Bu kadar güzel işim var, ben niye bir türlü mutlu olamıyorum?” idi. İçimde müthiş bir boşluk hissediyordum. Kendi iç sesimi dinledim, ve 2 yıl önce 20 yıllık müthiş bir kariyer geçmişimi geride bıraktım.

Sizi değiştiren tam olarak neydi?

İnsanların ortak hazinesi mitolojik semboller, Anadolu’nun büyük değerleri ile tanıştım. Ay tanrıçası Artemis’i, felsefesini, bu mükemmel kadını, güzelliğini, şifacılığını, anneliğini, kurtarıcılığını keşfettiğimde, ruhumun sembolünü keşfettiğimi anladım. Bir tane gümüş Artemis sembolü yaptırdım ve boynuma ilk onu taktım.

Ne hissettiniz Chopard’ı çıkarıp Artemis sembolünü takınca?

Çok iyi hissettim kendimi. Çünkü boynumda bir statü sembolü değil, kendi ruhumun sembolü vardı. Bana güç verdi ve çok iyi bir kariyeri bırakıp bu tür mücevher yapmak isteyince bana, “Ya böyle işleri zengin kocaları sosyetik eşlerine açıyor, yapma Allah aşkına, sen iyi bir mesleği, kariyeri olan kadınsın” dediler. Bütün her şeyi geride bıraktım ve 12 tane mücevher yaparak bu işe başladım. Şans ya da artık neyse bana yardım etti, onları Les Ottomans’da küçük vitrine koyduk. Orada görenler, otelde kalan yabancılar çok beğendi, hemen satılmaya başladı. 2.5 ayda Beymen’e girdim. Sembollerim inanılmaz şekilde satmaya başladı. İnsanlar adeta kapışıyordu, ben şaşkınlıkla izliyordum.

Şimdi taktığınız sembol nedir?

Tanit. Gökyüzünün kraliçesi ışıldayan ana tanrıça. Aşk, cazibe, güç, cesaret, verimlilik, doğurganlık ve yaratıcılığı temsil ediyor. Çatalhöyük’ten bir tanrıça. Ben bir rüyamı gerçekleştirdim. Bu yaptığım sembolleri Kate Moss’un boynunda hayal ediyordum. Söyleyemedim kimseye, “Deli” diyecekler diye... Ve Kate Moss boynuna taktı.

Kate Moss hangi sembolü seçti?

Shakti’yi. Yaratıcı güç ve beceriyi sembolize eder. Demek ki ona ihtiyacı vardı.

Başka kimler takıyor sembol mücevherlerinizi?

Kylie Minogue, Paris Hilton, Donna Karan. Kevin Costner da kendine kol düğmesi, eşine kolye aldı.

Onlar neyi seçti?

Kylie Minogue kanser geçirdiği için iyileştirici, şifa veren bir sembol seçti. Paris Hilton Artemis aldı, ‘mükemmel kadın’ı temsil ediyor. Donna Karan ise Tanit; savaşçı bir tanrıça. Kevin Costner eşine ve kendisine sevgi enerjisi veren Om aldı. O güçler zaten bu sembollere çağlar boyu milyarlarca insan tarafından yüklenmiş. Siz onu taktığınız zaman o bütünlüğün bir parçası haline geliyorsunuz. Amerika Başkanı Obama’ya da hediye yolladık.

Ne yolladınız?

Ay ve kutup yıldızı olan sembolü, ‘sonsuz aşk’ı temsil ediyor, hem de ilişkilerde yeni başlangıçları. Çünkü bu hem Afrika sembolü, hem de ay yıldızı Türk bayrağını da hatırlatıyor.

Bizde kimler takıyor?

Bizim 1000 kişilik bir marka elçisi grubumuz var.

Marka elçisi ne demek?

Yani bizim bu felsefeye, kendi gücüne, içimizdeki yaratıcı güce inananlar, bu gücü ortaya çıkaranlar. Buna inanarak kendilerine uygun sembolleri takan müşterilerim.

Yurtdışında ve bizde tercih edilen semboller çok farklı mı?

En çok satan Tanit (Aşk, cazibe, güç, cesaret, verimlilik, doğurganlık, yaratıcılık tılsımı), Artemis (Dişilik, yaratıcılık, bereket, zarafet, kuvvet, şifa, özgürlük, kararlılık), Tattwa (Ahenk, dengelenmiş enerji, hayallerin gerçeğe dönüşmesini temsil eden tılsım), Manji (Şans, başarı, bereket, denge tılsımı). Bizde de dünyada da tercihler aynı... Ama bir tek Kate Moss tüm dünyada daha az tercih edilen bir sembolü; yaratıcı gücü temsil eden Shakti’yi aldı.

“Bunu taktım, müthiş değişimler oldu” gibi geri dönüşümler var mı?

Çok. Çocuğu olanlardan tutun da nelere kadar. Ama ben buna girmek istemiyorum; yeniçağ büyücüsü gibi!

Peki bu tılsımlardaki sır nedir?

Benimkilerin diğer bu tür takılardan en büyük farkı şu: “Güç kendi içinizde, kendi içinizdeki gücü harekete geçirin. Bütün güç içinizde. Gücünüzü hatırlayın” diyorum. Bunlar içindeki o gücü harekete geçiriyor.

Peki zenginliğin getirdiği Chopard’lardan, Rolex’lerden kaçarken, yine bir lüks marka yarattınız. Semboller manevi ama kullanılan malzemeler pırlantalar, altınlar, zümrütler, yakutlar maddi!

Ben buna ‘Aydınlanmış Lüks’ diyorum bu yüzden. Lüks segmentinin içine girmemin nedeni, bu segmentin yalanı, dolanı en iyi içinde barındırması. Belki olumlu bir etkim olur dedim ama benim sembolleri taşıyanlar arasında içe dönme meselesinden çok yine bir gösteriş var. Bak bende ‘Manji’ var, bende ‘Shakti’ var diye gezenleri görünce pek mutlu olmuyorum. Ama “Ben ruhumun sembolünü takıyorum” diyenler de var, bu bana yetiyor. Bütün lüks markaların yanında benim bu gerilla markam duruyor.

Gerilla marka mı diyorsunuz?

Çünkü devrimci bir söylemi var. Ben de devrimci kişiliğimle bir değişim yaratabiliyorum. Ama en kötü şey taklitçilik.

Taklitçilerle başınız dertte!

Bunun formunu taklit edebilirler ama bunun ruhunu taklit edemezler. Aslında taklitler asıllarını yaşatıyorlar. Birilerinin beni taklit etmesi benim gücümü gösteriyor.

2

Haberin Devamı