Siyaset İnönü polemiği taktik mi?
Paylaş
İnönü polemiği taktik mi?

İnönü eleştirisi gündem değiştirme amaçlı değil. Muhafazakârlar, AK Parti'nin iktidara gelmesiyle Kemalizm'in tüm sıkıntılarını Atatürk yerine İnönü'ye mal etme eğiliminde... Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş'ın izlenimleri...

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın en yakın danışmanlarından Yalçın Akdoğan, dün Hürriyet’te Faruk Bildirici’ye ilginç açıklamalarda bulunmuş.
Önce Akdoğan’ın kim olduğunu hatırlayalım. “Yakın” danışman derken, Akdoğan 2003’ten beri her gün, her gece, her yurtiçi ve yurtdışı gezisinde fiziken en fazla Erdoğan’a 2 metre uzakta olan bir isim. Yani Başbakan’ın tam anlamıyla iç kabinesinde, aynı zamanda da son yıllarda Erdoğan’ın her anını kayda geçirerek biyografisini hazırlamakta Akdoğan.

Yalçın Akdoğan, dün Hürriyet’e “Başbakan bazen polemik başlatıyor. Bu kamuoyunda bir kişiye eleştiri gibi algılanabiliyor. Aslında o gündemi değiştirmek için yapılmış olabiliyor” diyor.

BAYKAL'A KIZDIĞI İÇİN

İşte bu röportajın üzerine dün de Başbakan Erdoğan’ın Meclis kürsüsünden İsmet İnönü’yü Hitler’e benzeten yazısı, “Acaba Başbakan, Başkanlık Sistemi tartışmalarından sonra yeni bir polemik mi başlatıyor?” sorularına yol açtı. Kimi yorumcular, Erdoğan’ın anayasa değişiklik paketinin ilk turu başlangıcında başkanlık sistemi, dün de ikinci tur başlarken İnönü tartışması başlatmasını, kamuoyunun dikkatini Meclis’teki gerilimli oturumlardan uzaklaştırmak amaçlı olduğu iddiasında.

Ben katılmıyorum. Beğenin, beğenmeyin ama tanıdığımız Erdoğan, duygularını gizlemeyen bir lider; kızdı mı kızan, sevindi mi sevinen biri. İnönü meselesini pek öyle sadece gündem değiştirmek amacıyla ortaya attığını sanmıyorum.

Duyduğum kadarıyla Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal’ın kendisini Churchill, Erdoğan’ı da Hitler’e benzeten sözlerine çok bozulmuş.
Freud’un dediği gibi, “Bazen bir puro, sadece bir purodur.” İnönü-Hitler benzetmesinin altında da sanırım Erdoğan’ın Baykal’a kızgınlığı ve Türkiye’deki muhafazakâr hareketin yıllardır devam eden İnönü takıntısı var.

Gerçekten de son yıllarda AK Parti ya da muhafazakâr kesimden biriyle tarih sohbetine girdiyseniz, 1980 ve 90’lı yıllarda İslami kesimin Atatürk’le ilgili eleştirilerinin, artık neredeyse tamamen İsmet İnönü’ye yöneltildiğini görmüşsünüzdür. Herhalde iktidar partisi olmanın doğal bir sonucu bu Atatürk’ü sahiplenme gereği. Ancak bir zamanlar çeşitli nedenlerden dolayı Cumhuriyet ideolojisi ve Kemalizm’i despotizmle suçlayanlar, şimdi ‘Atatürk iyi, kabahat İnönü’de” formülüne sarılmış gözüküyor.

Peki Türkiye’de muhafazakârlar neden sevmiyorlar Cumhuriyet’in en önemli ikinci ismini? Sorumu, bir başka muhafazakâr siyasetçi yanıtlıyor: “İki nedeni var. Muhafazakârlar Kemalizm’i Atatürk değil İnönü’nün eseri olarak görürler. Kemalizm’deki çatışmacı ve dinle problemli laiklik anlayışı da bu ideolojinin bir unsurudur. Uygulamaları da bunun göstergesidir. İkinci neden ise, 1960 darbesi İnönü’nün onayı ve rızası olmadan yapılamazdı. Chp+Ordu= İktidar formülünün kökeni İnönü’dür.”

Devamı 2. sayfada...



‘ATATÜRK'LE SORUN YOK’

AK Parti’nin kurmay isimlerinden Salih Kapusuz da soruma benzer bir cevap veriyor; “Doğrusu Başbakan durduğu yerde İnönü’yü eleştirmedi, Baykal’a cevap verdi. Sağ kesimin İnönü’ye tepkisi Atatürk sonrası uygulamalardan kaynaklanıyor. İnönü ise o uygulamalardan dolayı ve siyasette kaldığı için sağ açısından her taşın altından çıkan bir kişilik olarak kabul edildi.” Peki, aynı eleştiri Atatürk için geçerli değil mi? Kapusuz, “Toplumun gerçek anlamda Atatürk’le sorunu yok. Bizim kesimde Kurtuluş Savaşı’ndaki komutanlığı ve liderliği nedeniyle Atatürk halk arasında çok müspet değerlendirilir” diyor. Burada Kemalizm tartışması açmaya ya da Atatürk ve İnönü dönemlerinde laiklik ve din konularını karşılaştırmaya niyetim yok. Ancak tarih konuşurken “seçici algı” ve olayları tarihsel örgüsü dışında cımbızlamamak gerekiyor. İnönü ve Atatürk dönemleri laiklik uygulaması açısından taban tabana zıt olabilir mi? Kuşkusuz hayır. Bugünün demokrasi standartlarında Atatürk dönemi de İnönü dönemi de oldukça sorunlu. Ama Menderes, Demirel ve hatta Ecevit dönemleri de... Ve tabii 12 Eylül... Türkiye’de Kemalizm’in tüm kusurlarını, demokrasinin tüm aksaklıklarını İnönü’ye yıkmak, tarihsel bağlamda ne ölçüde tutarlı?
Bunu önümüzdeki günlerde tarihçiler tartışacaktır.

İNÖNÜ: YA ATATÜRK DÖNEMİ?

Ancak ben dayanamayıp İsmet İnönü’nün torunu Hayri İnönü’ye ulaştım ve sorumu ona yönelttim. Hayri İnönü, özel sektörde yönetici ve Mustafa Sarıgül’ün Türkiye Değişim Hareketi içinde. Başbakan’ın sözleri ve muhafazakâr kesimdeki İnönü eleştirisini “ciddi” bulmadığını söylüyor: “Bunlar popülist laflar. Genelde Atatürk’e söyleyemedikleri için İnönü’ye söylerler. CHP ve İnönü dönemiyle ilgili sözlerin hepsi, Atatürk dönemi için de geçerli. Peki, neden bir şey söylemiyorlar? Sıkıysa Atatürk dönemini eleştirsinler.”

Ancak, diyorum, o dönem dini özgürlükler açısından sıkıntılı uygulamalar yok muydu? “60 sene oldu İsmet İnönü iktidardan ayrılalı. Ben her uygulamanın doğru olduğunu iddia etmiyorum. Ama o günün şartlarında değerlendirmek lazım. İkinci Dünya Savaşı vardı ve Avrupa’da 60 milyon kişi öldü. Savaş ve yoksulluk yıllarından söz ediyoruz. Halifeliğin kaldırılmasından bile İnönü’yü sorumlu tutuyor bir kesim...”
Bakalım tarihçiler ne diyecek bu hafta?

Milliyet

Erdoğan'dan İnönü'ye 'Hitler' benzetmesi

2

Haberin Devamı