Pazar Postası İnsanların 42 yaşında lastiği patlıyor!
Paylaş
İnsanların 42 yaşında lastiği patlıyor!

Oya Germen'den Şansal Günseli ile hayata dair hoş bir sohbet...

Şanal Günseli, sevdiğim ve çalışmalarını ilgiyle takip ettiğim, değerli dostlarımdan... Akıllı, çalışkan ve araştırmacı bir kişiliğe sahip, 12 tane kitabı var... Uzun yıllardır kuantum düşünce tekniği ile ilgili yaptığı çalışmalar, verdiği seminerler, büyük bir kesim tarafından takip edilmekte... Son dönemlerde ise kuantuma ilgi doruk noktasına ulaştı diyebilirim...

Kiminle konuşsam kuantum düşünce teknikleri ile hayatının değiştiğini söylüyor... TV’lerde, basında yer veriliyor... Hal böyle olunca, Şanal’la söyleşi yapmak farz oldu. Çünkü o, ülkemizde bu tekniğin ilk uygulayıcılarından. Latince’de ‘Quanta’ yani ‘kaç’ sözcüğünden gelen kuantum, sizin de hayatınızı değiştirebilir. Nasıl bir hayat planı, nasıl bir ilişki, bir iletişim ve karşılıklı etkileşim olmasını istersiniz? Bu soruların ve daha pek çok sorunun yanıtını kuantum verecektir size.

Peki, aşkın ve mutluluğun sırrının Einsten’ın kuantum teorisinde gizli olduğunu biliyor muydunuz diye sorsam... Ne yalan söyleyeyim en çok bu sorunun yanıtını merak ettim! Şimdilik cevabı bende kalsın, izin verirseniz! Şanal’la, kuantum merkezinde, saatlerce sohbet ettik. Sizin için, ilginizi çekeceğini umduğum kısa bir özet yapmaya çalıştım. Fotoğraf çekimi çok sevgili dostum İzzet Çapa’ya ait, Joke College’da yaptık...

Kuantum son zamanlarda büyük ilgi görüyor. Reha Muhtar’ın köşesinde yazdığı kuantumcu dostu sen misin?

Evet benim. Bahsettiği gibi sabah 10’dan akşam 6’ya kadar bir çalışma yaptık. Çok güzel dinleyen, çok iyi kavrayan, anlayan bir insan ve aynı zamanda çok da güzel anlatıyor.

Üç yıldır imaj danışmanlığını yaptığım için biliyorum onunla çalışmak güzeldir. Yeni fikirlere açık, iyi bir dinleyici ve kıymetli bir dosttur. Kuantum yazıları öyle ilgi gördü ki; onunla çalıştığımızı bilen arkadaşlarım kim bu kuantumcu diye bana da sordular.

Angaje olmak istemediği için adımı vermek istememesi doğaldır.

Nedir bu 42 yaşında lastik patlaması? Yani hepimizin hayatında 42 yaşın hemen öncesi veya sonrasındaki yıllarda, yeni bir yapılanma ihtiyacı mı doğuyor?

Lastik patlaması benim o günlerde bulduğum bir tabir. Orta yaş bunalımı diye çok söz edilen bir durum var. Hayatlarımızda yedişer yıllık döngüler, dönemler olduğunu fark ettim. Genellikle de 42 yaş civarında. İlk 0- 7 yaş bebeklikten çocukluğa geçiş, 7- 14 yaş çocukluk, 14- 21 artık üniversite biter bir işe girersin, flörtün vardır, 21- 28 arası evlenirsin ve girdiğin işte de bir yerin olur. 35’le 42 arasında hayatında bir rutin tutturursun. Pek fazla insanların düşünmeden yaşadıkları, hay huyla geçen dönemdir.

Bunları yaşarken, genetik kodlarımızın etkisi var mı? Başka ne gibi etkenler devreye giriyor hayatımızda?

Ailenin yüklendiği genetik mirasın etkileri var ama sonradan çevreden öğrenilenlerle de, genetik kodlarımız şekillenir. Doğru zannedilen yanlışlar veya yanlış bilinen doğrularla yaşarız. 0- 7 arasındaki deneyimlerden insanın edindiği ilk temel inançlar, hayatının kaderi olmaya başlar. Herkesin problemi var, kimse mutlu değil, böyle devam ederim derler. Ya da, ben böyle yaşamak istemiyorum, bir revizyona sokayım kendimi, bir bakayım hayatım ne olmuş, inançlarım ne, düşüncelerim ne, neden ben bunu yaşamışım der. Doğrusu budur çünkü araba, artık yavaş yavaş aşağı doğru inmeye başlamıştır.

Lastik patlamak üzereyim diyor yani, anlayana tabii, öyle midir?

Doğru. Sen sorunlara çözmek için, düşünerek, aktif bir şekilde yaklaşmazsan sorunlar katmerlenerek çoğalır. Ben buna “Huysuz ihtiyarlar kulübüne üye olursun” diyorum.

Hayatı ve kendini sorgulamadan, öğretilmiş yanlış inançlarla kurduğu dünyasında, mutlu olamadan yaşlanmanın sonucu mu?

Evet. Sorgulamazsan, zaten Tanrı boş bırakmıyor. Tanrı insanı sıkıştırır bu kırklı yaşlarda, sen bütün aksilikler beni mi buluyor diye şikayet edersin. Halbuki orada sistemin çok iyi bir niyeti var, sana diyor ki; sen şimdi bir hayat yaşıyorsun, böyle ucundan kenarından azıcık, iç güveysinden hallice. Bunun daha iyisi de var, onu sana vermek istiyorum, buna izin ver, diyor.

Olayları yaşarken aslında orada yok muyuz?

Yaşadıklarımızın farkına varmamamızın nedeni de düşünmeyi bilmemek mi? Yüzde yüz doğru. İnsanlar çocukluklarından başlayarak çevreleri tarafından sevilmek, övülmek, sayılmak, değerli olduğunu bilmek için; kendilerinden başka bir şey olmaya başlıyorlar, olmaya karar veriyorlar. Çünkü onlara örnekler gösteriliyor, başkalarına özendirilerek büyüyoruz.

Böylece, kendi değerini bilmeyen, öz güveni olmayan insanlar haline mi geliyoruz?

Maalesef. Kendilerinden başka bir şey olmak, aslında gerçek varlığın üstüne bir maske, bir kılıf, bir kalkan oluşturuyor. Zaten hayatımızdaki bütün sorunların müsebbibi bu. Ama, seçimlerimizle bu kararı da biz veriyoruz, fark edip değiştirmek elimizde. Hayatımın en az 45 yılını hep çevremdeki insanların benden beklediği kişi olmaya adamışım. Artık işe yaramadığını bildiğim bir an vardı 96 yılında, gördüm ki; kendin olduğun zaman, özündeki mükemmellik, doğallık ve bütün o Tanrısal nitelikler açığa çıkıyor ama bu cesareti çok az kişi gösteriyor.

Kadınlarda gittikçe yaygınlaşan bir korku var. Hastalık haline gelen, genç ve güzel olma takıntısı. Acaba, aksi olursa beğenilmeyeceklerini mi düşünüyorlar? Yine onaylanma, kabul görme ihtiyacı mı?

Erkekler de zengin ve güçlü değilse beğenilmeyeceklerini düşünüyor genellikle.

Ama bu var olan bir gerçeği değiştiremez. Sen görmüyor musun?

Görüyorum tabii. Yeni bir kavram geliştirdim. Şöyle; sürdürülebilir başarı, sürdürülebilir zenginlik, sürdürülebilir mutluluk önemli, çünkü diğerleri geçicidir. Mesela, bak çevrene ismi lazım değil; daha önce çok varlıklı, zengin olan birçok insan vardı, çok güçlüydüler. Sonra biri yurtdışına kaçıyor, öbürüne, hacizler geliyor, hapsi isteniyor.

Aldatmanın genetik kodlarımızla, şifrelerimizle bir bağlantısı var mı?

Aldatmanın şifresi olduğunu düşünmüyorum ama tespitlerim var. Aile içinde veya çevrelerinde yaşananların, gördüklerinin etkisi olabilir. Zihin kendini korumak için genelleme yapıyor, aman diyor herkes aldatabilir. Sonra bu herkes, mutlaka aldatıra geçiyor. Sonra bu da eğer kadınsan, erkekler aldatıra geçiyor.

Kadın da aldatıyor...

Aynı şey. Bakın biz dürüstüz, siz de dürüst olun. Sizin her zaman yanınızda olacağız, ama mutsuz olmaya razı gelmiyoruz, siz de razı gelmeyin. Bu iki mesaj, başlı başına mirastır çocukların hayatına.

Anne baba, çocukları için ayrılamıyor ama.

Asıl olan çocuklarına sahip çıkmak, ilgilenmek ve sevmektir. Diğerinde ise; yeni bir hayata başlama korkusunu kamufle eder insanlar. Çocuklarım için falan derler ve bir süre sonra çocuk bir gün haykırarak; neden yaptınız der! Sizin için ben mutsuzluğa katlandım demekten, daha büyük bir yük olabilir mi çocuğa?

Erkekler ekonomik rahatlığa ulaştıktan sonra, ilk işleri eşlerini bırakmak oluyor, neden?

40’lı yaşlar gerçek kişiliğini bulma yaşı. Diyelim ki 25 yaşlarında ‘uygun’ diye evlendiğin birisi var. İlk seçimler, genellikle sana ait seçimler olmuyor. Kendin olmaya başladığında, yanındaki kişiye bakıyorsun; aslında önce aynaya bakıyorsun, bir dakika ya bu ben miyim diyorsun. Hayır, ben böyle olmak istemiyorum dediğin an da, kendin ve hayatın için değişim ihtiyacın başlamış demektir. Aynı şeyi kadın da yapabilir. Kadının erkekten farkı anne olması, düzeni sürdürmeye yönelikler. Çünkü çocuk büyütüyorlar, fakat bunu biraz abartıyorlar. Bebekleri varken çocuğu büyütecek, emzirecek, onu güvenlikli bir alanda büyütecek falan ama sonrasında, artık çocuğun da böyle bir şeye ihtiyacı yok, devam ettirmemek lazım. Evlilik kurumu bir araç, amaç değil.

Neyin aracı?

Mutluluğun aracı, hatta seçtiğin kişi de araç. Sen onu mutlu olasın diye seçiyorsun değil mi? O mutlu olsun diye evlilik yapılır mı?

Evli ve ünlü bir iş adamı sıkıldım, boşanmak istiyorum demişti. Sence neden tepki almıştı bu sözü?

Kardeşim ben sıkıldım desen, büyük ihtimalle seni aforoz ederler. İnsan baskılar nedeniyle söyleyemiyor hissettiğini, iki yüzlü oluyor. İlk eşimden ayrılmaya kalkıştığımda biri bana, ‘Madem boşanacaktın neden evlendin?’ dedi. Mesela en çok seks shop ve malzemesi Konya’da. Çünkü orada baskı var. Toplumda özgürlük, anlayış, esnek bir düşünce olsa bu aldatmacalar da azalır.

Kadın erkek ilişkisinde bir taraf hep daha çok veren ve idare eden oluyor. Böyle bir şey mi gerekiyor ilişkiyi dengelemek için?

Bu negatif çekirdek inanç asla işe yaramaz. Tüm hayatını adarsın ve sonunda fiyasko olur. İşte o lastik patladı örneği bu. İşe yaramayan strateji diyoruz çünkü ilkel beyinli strateji, sen öyle zannediyorsun. Saçını süpürge eden kadınlar vardır kimse süpürge saçlı kadın istemez, etmeyeceksin.

Vermek mi almak mı?

Mesele, gönülden isteyerek verebilmektir, o zaman alıyorsun zaten.

Oya Germen

oyagermen@hotmail.com

4

Haberin Devamı