Erkut Can İnsanlık bizi terk etti galiba
HABERİ PAYLAŞ

İnsanlık bizi terk etti galiba

Eskiden her kötü giden olayda, “Canın sağolsun” derdik. Şimdi devran değişti. Neredeyse her gün “Başın sağolsun” diyoruz. Adımızdan çok bu kelimeyi duyar olduk.

Birileri de kınayıp duruyorlar. Olayın özü bu. Katliam gecesi, 5’ten 28’e çıkan ölü sayısı ilan edilirken, yeni bir haber var mı diye haber kanallarını dolaşıp durdum. Nasıl olduysa unutmuşum yayın yasağını. Aynı şeyleri tekrarlayıp durdular. Ya ötekiler.

Ağırlaştırmaya bile gerek duymamışlar. Diziler, yarışma ve eğlence programlarıyla reyting peşinde koşup duruyorlardı. Hiçbir şey olmamış gibi. Zannedersiniz ki, patlama Mozambik’te olmuş.

Haberin Devamı

İnsanlık bizi terk etti herhalde. Herkes bir vurdumduymazlık, rehavet içinde. Biz POSTA olarak uzun zamandır, şehitlerimize, yakınlarına, bilhassa da çocuklarına dikkat çekmeye çalışıyoruz.

Perşembe günkü kapağımız da bunun son örneği. Ya sokaktaki vatandaş. İşte önemli olan da o. Teröre alıştılar. Kimse hayatından, eğlencesinden fedakarlık yapmıyor.

Terör adeta, şehit sayısı ile ölçülüyor. Acı, üzüntü ise ya “Vah vah” diyerek, ya da “Vah, vah, vah” diyerek belirtiliyor. Bu kadar. Halbuki POSTA’nın manşetinde dediği gibi, “Şimdi tek yürek olma zamanı.” Biz böyleydik yahu.

Elele, omuz omuza. Birdik. Birimizin acısı hepimizin acısıydı. Yanılmıyorum değil mi? Hadi artık silkin eyy millet. Gün o gün. Allah hepimizin aklına mukayyet olsun. Kimin ne zaman, nerede başına bir şey gelebileceği artık belli değil.

Kimsenin başına saksı düşmüyor ama, her an bombalı bir felaketi yaşayabiliriz. Günü, saati, dakikası yok. Çünkü Türkiye o hale geldi.

Kış yazında gençliği yaşamak

Şubat ortasında 60 yıl sonra Türkiye’ye yaz geldi ya, sıcaklığın 25 dereceye çıkmasını fırsat bilip, ben de dolaştım. Herhalde 15 yıl sonra İstiklal Caddesi’nde.

Önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “aslına uygun restore etmedikleri” için Mimarlar Odası’nın müracaatı ile Kamer İnşaat hakkında iddianame hazırladığı Emek Sineması’na gittim.

Rica ile içeri alındım. Her şey değişmişti. Bir başka yerdeydi tarihi salon. Eski Büyük Kulüp, Cercle d’Orient’ın içinden geçip Emek bloğuna gidiliyordu. Bu bölümde 11 salon varmış.

Haberin Devamı

En büyük salon ise yeni Emek. İnsanın içini açan bir ferahlık ve çok iyi hesaplanmış bir ışıklandırma. Harika koltuklar, locaları ve aynısı denilen süslemeleri. Aynısı mı, değil mi hatırlayamıyorum doğrusu. Ama değil gibi.

Sitede bir de tiyatro salonu var. Devlet Tiyatrosu ve özel tiyatrolar perde açacakmış. Ayrıca hepsi vizyon filmi gösterecek 8 salon daha var. Salon bulamayan genç sinemacılara da sürprizleri olacakmış.

Bir başka özellik de büyük salonda öndeki koltukların kaldırılması ile sahne uzatılarak opera ve bale temsilleri de yapılabilecekmiş.

Ve bütün bunlar, yap işlet devret sistemi ile 25 yıllığına Kamer İnşaat’ın sahibi Ahmet Akbalık’ın kurduğu Emek Sanat ve Kültür Vakfı tarafından organize edilecek.

Çıkışta yine eski Büyük Kulüp’ten geçerken, 45 yıl öncesine gittim. Sinemaya gitmeden Bab Kafeterya’da self servisle yenilen yemek. Plak otomatına para atıp sevdiğin şarkıyı herkese dinletmek ve Emek.

Haberin Devamı

Sonra da eğer para kaldıysa, İnci Pastanesi’nde profiterol ziyafeti. Hey gidi gençlik yıllarımız hey.

Onun için sinema taşınmış, aslına uygun restore edilmemiş, süslemeleri farklıymış hiç mi hiç umursamadım. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve Kamer İnşaat Ahmet Akbalık’ı kutluyorum.

AKLINIZDA KALSIN

“Başkalarının hayatından biraz ders alın. İnsan bütün hataları yapacak kadar uzun yaşamıyor.”

ELEANOR ROOSEVELT

Şiiri fazla kaçırınca

Diyanet’ten yine çok tartışılacak bir hamle geldi. “Hangi müzik çeşidi helaldir?” diye sormuşlar. Diyanet de buyurmuş: “Cinsel arzuyu körüklememek şartıyla dinlenebilir. Tahrik içerirse günahtır.”

Peki, Cumhurbaşkanımız ne demişti? “Sigara ve alkol gibi bağımlılığa yol açan alışkanlıkları teşvik eden müzik, film, roman, şiir tarzı eserlerin arkasında sigara endüstrisinin büyük finans gücünün yattığına inanıyorum.”

Uyanık caps’ciler durur mu? Hemen caps’lemişler. “Akşam yine şiiri fazla kaçırmışım. Gerçi üstüne biraz kitap okumasaydım, yine de ayılabilirdim.

Alışkanlık işte. Ha deyince bırakılmıyor meret.”

CIZZZ

Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhammedov, hayatı boyunca devlet başkanı olarak kalabilmesi için anayasayı değiştirmeyi önerdi. Hadi canım, yok artık.

Buyrun namaza

İşte Rumeli Hisarı’nın içindeki tiyatronun sahnesine yapılan caminin son hali. Bahar ve yaz geceleri kullanılan bir sanat mekanıydı burası. Boğaz havası ve sanat iç içeydi.

Gerek yok dediler ve daha gerekli diye camiyi konduruverdiler. Küçücük bir cami. Çevresinde ev de yok. Ama lüzumluymuş demek ki. Bir sürü makama kabul ettirildiğine göre.

Kesin bulgu bilmecesi

Suriye’de kimin eli kimin cebinde belli değil artık. Ama belli olan bir şey var. Bırakın Orta Doğu’yu, dünyada tek başına kaldığı için herkesin eli Türkiye’nin cebinde. İki süper güç bizimle oynayıp duruyorlar.

Avrupa Birliği ve diğerleri de Pişekarlık (Orta oyununda oyunu açan kimse) yapıyorlar. Esip, gürlerken baktık ki işler planlandığı gibi gitmiyor, frene bastık. Hiç olmazsa Türk halkını savaş mı çıkacak korkusundan arındırmak için.

Pedaldaki ayak da Kurtulmuş’undu: “Türkiye’yi maceraya atacak bir adımın içerisinde olmayı asla düşünmeyiz” dedi.

Ancak 2’nci Ankara katliamını yapan kişiyi bir günde tespit edince, Hemen YPG’li olduğunu da ilan ettik. Bu tespit “YPG terör örgütü değildir” diyen Amerika’ya karşı elimizi güçlendirecek mi diye düşünürken, “Biz faili kesin bulgularla tespit edemedik.

Sizin tespitinize de ikna olmadık” deyiverdiler. Yani anlaşılan el bozmaya niyetleri yok.

Bir döper’le ‘pas’ deyip bekleyecekler. Beklerken de bizi izlemeye devam edecekler tabii.

Bu arada hemen YPG/PYD de çıktı ortaya ve “Saldırıyı biz düzenlemedik” dediler. Bütün bunlardan sonra, dileyelim ki, ‘kesin bulgularımız’ bizi utandırmasın.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder