Pazar Postası İstanbul 8500 yıllık kent
Paylaş
İstanbul 8500 yıllık kent

İstanbul 8500 yıllık kent

İstanbul’un ulaşım sorunlarının çözümüne büyük katkılar yapması beklenen Marmaray ve metro projelerinde, arkeolojik kazılarla çıkarılan kalıntı ve bulgular ‘arkeolojik şey’ ve ‘birkaç çanak-çömlek’ olarak nitelendirilmişti. Oysa, son üç senedir Yenikapı, Sultanahmet, Sirkeci ve Üsküdar’daki kazılarda ortaya çıkarılan arkeolojik kalıntı ve buluntular, sadece İstanbul ve Türkiye değil, dünya tarihi için bir dönüm noktası teşkil edecek önemde. NTV Tarih Dergisi Nisan sayısında bu konuya yer verdi. İşte İstanbul ve dünya tarihini değiştiren birkaç ‘çanak-çömlek!’ ve ‘arkeolojik şeyler!’...

1- YERLEŞİM

İstanbul 8500 yıllık

İstanbul’da Neolitik Çağ yerleşmesi ilk defa Yenikapı’daki kazılarda ortaya çıktı. Yapılan çalışmalar, Neolitik Çağ’da Marmara Denizi’nin günümüzdekinden daha küçük ve bir tatlısu gölü olduğunu gösteriyor. Yenikapı’nın da bu gölün kıyısında küçük bir balıkçı köyü olduğu ortaya çıktı. Kazılar sırasında ele geçen ahşap kürekler, köy sakinlerinin kano ya da benzeri basit su taşıtları kullandıklarını ve balıkçılık yaptıklarını kanıtlıyor. Ayrıca buluntular buradaki insanların, temelsiz, aralarına küçük moloz taşlarla sıkıştırılmış ahşap dikmelerle ayakta duran, duvarları kil ve çamurla sıvanmış dal örgülerden oluşan oval ya da dörtgen planlı konutlarda oturduklarını gösteriyor. Basit ahşap kulübelerden oluşan köy yerleşmesine ait mimari kalıntılar da kulübelerin çatılarının saz ya da kamış gibi hafif bitkisel malzemeyle örtüldüğünü ortaya koyuyor. Tüm bunlar İstanbul’u dünyanın yaşayan en eski kenti yapıyor!

2- KEMİKLER

Kentin en eski sakinleri bulundu

İstanbul’un en eski sakinlerinin mezarlarına Yenikapı’da ulaşıldı. Yenikapı’da yaşamış insanların hoker tarzında (bebeğin anne karnındaki pozisyonu), ahşap levhalarla çevrelenmiş mezarlara gömüldüğü anlaşıldı. Anadolu’da Neolitik Çağ’da gömüler konutların tabanları altına yapılıyordu. Bu durum, hane halkının ölen aile bireyleri ile birlikte yaşama isteklerini gösteren bir eylem olarak değerlendirilebilir. Oysa Yenikapı sakinlerinin mezarlarının köyün uzağında olması bir yerleşim dışı mezarlık kavramına işaret ediyor. Günümüz mezarlık geleneğinin kökenini oluşturan bu mezarlıkların MÖ 4500’lerde başladığı bilinmekteydi. Yenikapı mezarları bu tarihi 1500 yıl kadar eskiye taşıdı.

3- YEDİ URNELER

Ölü yakma geleneği ortaya çıktı

En eski kremasyon mezarlığı yine Yenikapı’da saptandı. Ölünün yüksek bir ısıda yakıldıktan sonra kalıntılarının külleriyle birlikte ‘urne’ adı verilen çömleğin içine konularak toprağa gömülmesi türüne kremasyon gömü denir. Yenikapı’da Neolitik Çağ tabakasında ortaya çıkarılan 7 ‘urne’, ölü yakma geleneğinin Türkiye ve Yakındoğu’daki bilinen en erken örneklerini oluşturdu. Kremasyon ile ahşap konstrüksiyonlu mezarların Yenikapı Neolitik köyünde birarada kullanılmış olmaları, yerleşmede farklı köken ve kültürlere ait insanların yaşamış olduğuna işaret etmektedir.

4- AHŞAP ALETLER

Nadir parçalar

İstanbul’un bilinen en eski ahşap alet ve silahları Yenikapı kazılarında bulundu. Oksijen içermeyen bataklık ortamında sapasağlam korunmuş olarak günümüze ulaşan ahşap eserler Neolitik Çağ gibi uzak bir döneme (8500 yıl öncesi) ait olmaları nedeniyle çok değerli ve nadirdir. Yenikapı’da ele geçen yay, mızrak, zıpkın, bumerang ve kürekler başka Neolitik yerleşmelerden bilinmeyen ahşap buluntulardır. Özel şartlar içeren ortamlar oluşmadıkça ahşap eserlerin binlerce yıl öncesinden günümüze ulaşmaları imkansızdır.

5- ÇÖMLEKLER

Göç yolu haritası yeniden çizildi

Makedonya ve Batı Trakya civarındaki Thraklar ve Frigler (Brigler) daha uygun topraklar bulmak amacıyla MÖ 1200’lerde Anadolu’ya doğru yaklaşık 150-200 yıl sürecek göçlere başladılar. Göçlerin Çanakkale Boğazı üzerinden gerçekleştiği düşünülüyordu. Oysa İstanbul Boğazı üzerinden de yapılmış olduğunu kanıtlayan çanakçömlek parçaları bulundu.

6- GEMİ BATIĞI

Antik Çağ aydınlandı

Dünyada Antik Çağ’dan kalma en önemli ve sayıca en fazla batık gemi koleksiyonu Yenikapı kazılarında ortaya çıktı. Thedosius Limanı’nın dolgu alanında 36 adet batık gemi, gövdelerinin büyük bölümü sağlam bir şekilde, hatta çoğu kez taşıdıkları mallarla ortaya çıkarıldı. Bunların dışında ahşap gemi donanımları, gemi halatları, makaralar, yelken aksamları, taş ve demir çapalar ele geçti. Çalışmalar İstanbul’un Bizans Dönemi’nde neler ihraç ve ithal ettiğinin, neleri tükettiğinin yanısıra, denizcilik tarihi ve gemi yapımı hakkında bilgiler sağladı.

7- SURLAR

4. yüzyıl surlarına ulaşıldı

Konstantinus surları ortaya çıkarıldı. Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis, tarihsel süreç içinde üç kez surlarla çevrildi. Bunlardan İmparator Septimius Severus’un 2. yüzyıl sonlarında ve II. Theodosius’un 5. yüzyılda inşa ettirdiği surlar günümüze ulaşmıştır. Ancak I. Konstantinus’un 4. yüzyılda yaptırdığı surların mimari özellikleri, yeri ve güzergahı hakkında hiçbir şey bilinmiyordu. Konstantinus surlarına ait ilk kalıntılar Yenikapı’da ortaya çıkarıldı.

8- ÜSKÜDAR

2700 yıllık köy kanıtlandı

Üsküdar Meydanı’nda bulunan çanak-çömlekler, MÖ 7.-6. yüzyıllarda kurulduğu sanılan Khrysopolis’in Üsküdar kıyılarında bulunduğunu kanıtladı. Khrysopolis, tarihsel süreci içinde hiçbir zaman kent ya da koloni özelliği kazanmamış, komşusu Kalkhedon’a (Kadıköy) bağlı köy türü yerleşmeydi.

9- FRİG FİBULASI

Efsaneyi değiştirdi

Sultanahmet’te, eski cezaevindeki kazılarda bir Frig fibulası (çengelli iğne) bulundu. Byzantion şehri efsaneye göre Megara’dan gelen kolonist Dorlar tarafından MÖ 7. yüzyılın ilk yarısında kurulmuş ve adını Kral Byzas’tan almış. Ancak bu Frig fibulası, Yunan buluntularından daha eski. Bazı grupların İstanbul’a gelip sonradan Byzantion adını alacak kentin öncü yerleşimini kurduğu yüksek olasılık.

10- BÜYÜK BİR LİMAN

Büyük bir ticaret merkezi

Thedosius Limanı surları, kapıları, ahşap ve taş iskeleleri, mendirekleri ve batmış gemileriyle Yenikapı’da günışığına çıktı. I. Thedosius’un (379-395) kurduğu limanın düşünülenden büyük bir alanı kapladığı, ticaret hacminin sanılandan fazla olduğu saptandı. At ve deve iskeletleri bu hayvanların yük taşımacılığında çok kullanıldığını belgeledi.

Bu yazı 17 Nisan 2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır

3

Haberin Devamı