Cumartesi Postası Kabus Kerim: Hayatım Küçük Emrah filmi gibi...

Kabus Kerim: Hayatım Küçük Emrah filmi gibi...

Paylaş
Kabus Kerim: Hayatım Küçük Emrah filmi gibi...

Kolay mı? Sen Manisa’nın bağrından çık... Nürnberg sokaklarında büyü... İlk Türkçe rap’in babalarından ol... Cartel’le ülkeyi birbirine kat... Sonra aradan 20 yıl geçsin, “Gel gel gel Cartel’e gel” diye bağırarak büyüttüğün aykırı çocukları Barış Manço’yla, Ferdi Tayfur’la kendi tarzında buluştur. Kabus, artık pikabın başında Anadolu Saykodelik çalıyor. Karşınızda, hayatı belgesele konu olan Kerim Yüzer, namıdiğer Kabus Kerim!

IŞIL CİNMEN
isil.cinmen@posta.com.tr


■ Neden bilmiyorum ama “Yaşadığın en üzücü olay neydi?” diye başlayacağım...
Doğumumla mı başlayalım yani? Altı aylıkken annem beni bırakıp Almanya’ya gitmiş. Annemi ve babamı altı yaşına kadar hiç görmedim. Babamı en son 13 yaşındayken gördüm. Üç yıl önce vefat ettiğini duydum. Cenazeye gidemedim, mezarı nerede bilmiyorum.

■ Kim büyüttü seni?
Anneannem ve dedem. Annemden fazla bahsedilmezdi. Gerçek sevgiyi dedemden gördüm.

■ Annenle ilk karşılaşman nasıl oldu?
Altı yaşındaydım. Türkiye’ye gelmişti. “Annen gelmiş” dediklerinde, “Aaa Sevinç Teyze mi gelmiş?” demişim... Onu üzmek için mi yaptım acaba? Sekiz yaşında beni Almanya’ya gönderdiler. 12 Eylül Darbesi olmuştu, 14 Eylül’de yalnız başıma Almanya’ya uçtum.

■ Uyum sağlayabildin mi?
Sevilmediğimi, istenmediğimi düşünüyordum. Bıkıp beni dedemin yanına göndersinler diye akla gelecek her haylazlığı yaptım. Tam bir problem çocuktum ama göndermediler.


HARCADIĞIMIZ PARANIN HESABI YOKTU

■ Ne tür haylazlıklar?
18’ime kadar arkadaşlarımla Goodfellas (Sıkı Dostlar) filmindeki gibi bir hayatımız oldu.

■ Gangster miydiniz yani!
Hahaha... Mahallenin ‘abi’siydik. 18’imde takım elbise ve bastonla gezerdim. Bir raconumuz vardı. Birbirimizi korurduk. Patlıcan renkli Porsche’umuz vardı, hepimizin arabasıydı. Harcadığımız paranın hesabı yoktu, muhasebecimiz de vardı.

■ Cartel’den alıntıyla sorayım: Nereden geldi bu para?
“En iyisi sorma!” Robin Hood gibiydik. Soygunu şirketlere yapardık, yoksullara dağıtırdık. Ve bir gün polis çetemizi patlattı.

■ Hapse mi girdiniz?
En büyük olan arkadaşımız tüm suçları üstlendi. Beş yıl hapis yattı, sonra Türkiye’ye sürüldü.

POLİS SAYESİNDE MÜZİK

■ Polis peşinizi bıraktı mı?
Devlet psikolojik danışmanlar gönderdi. “Kendinize başka uğraşlar seçin. Size imkan sağlamak istiyoruz” dediler.

■ Ne seçtin?
Müzik. Olay böyle başladı.

Kerim Yüzer’in tek dövmesi var. O da Barış Manço.​

■ Polis sayesinde müziğe başladın yani, müthiş hikâye!
DJ’lik şimdiki gibi değildi. Plak temizleyerek başladım, çıraktım. Bir gün arkasında çalıştığım DJ gelemedi, onun yerine çaldım. Bir daha da bırakmadım.


95’te kurulan Cartel’in albümü ‘Cartel’ yarım milyondan fazla satmıştı.​

■ Cartel nasıl başladı?
1991’de ‘Alper Ağa’ ile tanıştık. Alper Türkçe rap yapıyordu. Şok olmuştum çünkü henüz Türkçe rap diye bir şey yoktu. Dinlediğimde tüylerim diken diken oldu. Karakan kuruldu. 1994’te Cartel birleşti, Alman piyasasına girdi.

■ Türkiye’de ünlü olduğunuzu nasıl anladın?
O zamanlar kağıt fabrikasında çalışıyordum. Bir gün işteyken telefon geldi: “Bir numara oldunuz. Turneye çıkıyorsunuz” diye... Telefonu kapattım ve işten çıkışımı aldım.

■ Ben o zaman 10 yaşındaydım. Annem Cartel’i çok sevdiğim için endişeleniyordu, faşist olduğunuzu düşünüyordu.
Evet, Türkiye’de bizi aşırı milliyetçi gibi gördüler. Ama Türk bayrağıyla çıkmak illa faşistlik demek değil ki... Alman müzik marketlerine ilk defa Türkçe albüm girmişti. MTV bizi yayınlıyordu. İstiyorduk ki herkes Türkiye’de de rap yapıldığını bilsin. Bu bizim için köklerimize sarılmaktı.

■ Neden sana ‘Sapık Manisalı’ ve ‘Kabus Kerim’ diyorlar?
Sahnede aşırı enerjik, agresiftim. Kafamdan aşağı buzlu su dökerdim. Arkadaşlarım “Kabus gibisin” diyorlardı. Kabus ve ‘Sapık Manisalı’ sahne yüzünden çıktı. Aslında duygusal bir adamım.

■ Birilerini dövüyor muydun?
Bakışlarım yeterdi, “Rahat dur, bizimle uğraşma” derdim, biterdi.

DUYGUSAL BİR KABUS

■ Annene hediye olarak ‘Anneme Funk’ diye bir albüm yaptın. Onu nasıl affettin?
Açık kalp ameliyatı geçirmişti. Onu öyle görünce, ne kadar kırgınlığım varsa yok oldu. Onun zamanının şarkılarından miks yapmaya karar verdim. Dinlesin de iyileşsin diye. İyileşti de... Görünce ağladı. Onu seviyorum. Daha iyisini bilseydi, onu yapardı.

■ 15 yaşında bir oğlun var, Teoman. Nasıl bir baba oldun?
Oğlumu kucağıma aldığım zaman anneme, “Beni nasıl bırakabildin” dedim. Senden bir parça doğuyor, dünyadaki hiçbir şey onun yerine konulamaz, ne para ne de başka bir şey... Ona hayal ettiğim babayı vermeye çalıştım. Başardım galiba.

HAYATI BELGESEL OLDU

■ Yaşam öykünün belgeseli çekildi...
‘Köklere Dönüş.’ Redbull’la birlikte yaptık. Beş bölüm halinde yayınlandı. Müzikal olayların yanı sıra bir kök arama hikayesini anlatıyor.

■ Manisa’ya da gidildi mi?
Gidilmez olur mu? Manisa’da annem babam yoktu belki ama tüm mahalle ailem gibiydi. Öyle sağlam köklerim olmasaydı kötü yerlerde olurdum.

■ Ekşi Sözlük’te groupie’lerin olduğu yazıyor. Var mı?
Hahaha. Onu ben de okudum ama neredeler bilmiyorum. İşime aşığım, istediğim şeyi yapıyorum, gerisini görmüyorum.




ÜÇ AY MANASTIRDA KALDIM


■ 45 yıllık hayatından ne öğrendin?
1,5 yıl önce geçirdiğim kalp krizinde hayatın her an bitebileceği bilgisini tam olarak kavradım ve çok şey değişti. 2009’da da keşke dememeyi ve plan yapmamayı öğrendim.

■ Ne oldu 2009’da?
Ekonomik krizde her şeyimi kaybettim. Kida bir dağın tepesindeki Budist manastırına götürdü ve orada bıraktı. İçki, sigara, her şey yasaktı. Meditasyonun ne olduğunu orada öğrendim. Üç ay kaldım ve farklı bir bakış açısı kazandım.

■ Geriye baktığında bütün hayatın için teşekkür edebilir misin?
Gönül rahatlığıyla hayata teşekkür ederim. Evet, hayatım bir ‘Küçük Emrah filmi’ gibi ama ben o kadar dramatik görmüyorum. Hayatı ancak kişinin kendisi karartır. Bulut olunca ışığın var olduğunu unutuyoruz ama ışık hep vardır.



Kabus Kerim 9 Eylül'de Kilyos'ta Soundgarden Müzik Festivali'nde sahne alacak

Haberin Devamı