Erkut Can Kafamın içinde adım atacak yer yok
HABERİ PAYLAŞ

Kafamın içinde adım atacak yer yok

Okuduğunuz bu yazıları yazmak için Perşembe akşamı (sistem öyle) bilgisayarımın başına oturdum. Ne yazacağımı planlıyorum. Aman Allahım. Kafamın içinde adım atacak yer yok.

Nereye dönsem bir olaya çarpıyorum. Çünkü öyle bir ülke ki Türkiye; gündemden bol bir şey yok. Olay olmasa olay yaratıyoruz. Cumhurbaşkanı’nın bir cümlesi olay oluyor. Başbakan konuşuyor ha keza.

Bakanlar da bu arada kendilerine bir yer buluyorlar. Geçen hafta da işte böyle bir haftaydı. Kapıyı Beyaz Show’da Ayşe Öğretmen açtı, hocaları akademisyenler devam etti.

Haberin Devamı

Türkiye’deki olaylarını asla üstlenmeyen IŞİD Sultanahmet’i kana buladı. Despot yönetimin hüküm sürdüğü CHP Kurultayı bile sıradan oldu. Ve tabii gelen asker, polis şehit haberleri ve yok olan bölge insanları.

Gözü kararmış PKK’nın mahalleleri Suriye’ye çevirmesi. Emniyet kurumlarına, öğrenciler ders yaparken 8 okula ve yurda saldırması. Artık böyle bir yöre oldu güneydoğu ilçe ve mahalleleri.

Karşısındaki kalleş bir terör örgütü olunca, tehlikenin nerede saklandığını, hangi delikten başını çıkaracağını bilemiyorsunuz. Sonucu da kan oluyor. Bigünah insanlar, hele hele çocuklar yok olup gidiyor. İşte kafamın içinde adım atarken önüme çıkanlar.

TÜRKİYE’NİN BEBEĞİ...

Samsunlu Öner çiftinin dünya güzeli bebekleri 18 aylık Ferah bebek için Türkiye seferber oldu. Bir ay önce konan lösemi tanısı üzerine tüm aile tarandı, uygun ilik bulunamadı.

TÜRKKÖK Kemik İliği Bankası’nda da yoktu. Aile sosyal medyada kampanya başlattı. Yaklaşık 200 bin kişi Kızılay Kan Merkezlerine koştu. Ama Ferah bebeğe uyanı hala bulunamadı.

Onun için kan verenler, sırada bekleyen 13 kişiye kök hücre ile hayat verdi. Kan ve kemik iliği bağışları hala devam ediyor. Kızılay’ın mobil kan merkezine Perşembe günü Kadıköy Kızıltoprak’ta rastladım.

Gençler sıraya girmiş kan vermek için bekliyorlardı. Gerçekten gözlerim yaşardı. İşte Türk gençliği bu dedim. Otobüsün kapısındaki görevli ilgilendiğimi görünce, “Sizden alamayız” dedi.

Bildiğimi söyledim, bir de espri yaptım. “Ben de zaten kimseyi zehirlemek istemem” diyerek. Gençlerle birlikte gülüştük. Merkezi akşam aradım, Tevfik Kızgın Bey, 73 kan, 200 de kök hücre alındığını söyledi.

Haberin Devamı

Çünkü mobil merkezin kapasitesi bu kadarmış, Pazartesi günü de devam edeceklermiş. Haydi Türkiye. Mutlaka birinizin kemik iliği Ferah bebeğe uyacak. Ve bu güzellik yaşayacak.

Suriye IŞİD’i İstanbul’a ihraç etti

Bir canlı bomba, geldi İstanbul’un turizm kalbinde Alman turistleri buldu. 10 ölü, 6’sı halen yoğun bakımda, diğerleri taburcu olan 15 yaralı. Türkiye yine dünyanın gündemine düştü.

Suruç ve Ankara’daki canlı bombalar, Türk ve Suriye IŞİD’iydi. Sultanahmet bombacısı ise Suudi Arabistan doğumlu Suriye vatandaşı mülteci diye hemen açıklandı.

Etkileyici bir başarıydı. Ama Alman İçişleri Bakanı iki gün sonra, “Canlı bomba bulunamadı” diye açıklama yaptı. Ne demekti bu. Biz alelacele bir canlı bomba mı yaratmıştık.

Şimdi bağlantıları araştırılıyor. Keşke onları yakalayıp gerçeği öğrenebilsek. Çünkü içeride uyuyan kaç IŞİD’li veya potansiyel IŞİD’li var bilmiyoruz. Türkiye’nin nerelerinde uyurlar onu da bilmiyoruz.

Haberin Devamı

Eylem güçleri ne onu da bilmiyoruz. Bir Adıyamanlıları tespit ettik onun da sonu gelmedi. Gözaltına aldıklarımızı da sonradan serbest bırakıyoruz. Bu eylemin hedefi yabancılardı. ‘Sizi her yerde vururuz’ dediler. Bizi de en büyük gelir kaynağımız turizmi baltalamakla tehdit ettiler. Artık apaçık ortada.

Yeni bir terör örgütümüz daha oldu. Yanlış Suriye politikamız bizi bu günlere getirdi. Dedikleri gibi, tabii ki her tedbiri alıyoruz ama, demek ki, eksik olan bir şeyler var. Onu alamıyoruz.

Paris’ten sonra Fransızlara “Sizin güvenlik teşkilatınız yok mu?” demiştik. Allahtan şu ana kadar Almanlar aynı soruyu bize sormadı. Yine Allahtan 37 kişilik kafilenin hepsi bir arada değildi.

Yatıp kalkıp, İstanbul Liseli kardeşim rehber Sibel Şatıroğlu’na dua etmemiz lazım. Ya canlı bombayı fark edip, “Kaçııın” diye bağırmasaydı. Düşünmek bile istemiyorum.

Şimdi Sultanahmet, basın açıklama merkezi oldu. Ama birbirlerine giriyorlar. İşte halimiz. Bir katliamda bile birlik olamıyoruz. Ne acı.

Toptan soruşturma

Türkiye ve yurt dışından kendilerine ‘Barış İçin Akademisyenler’ diyen 1128 imza, ‘Bu suça ortak olmayacağız’ bildirisi ile siyaset ve üniversite dünyasını birbirine soktu. Güruh da oldular, hain de.

Ama umduklarından fazla etkili oldular, dünyada ses getirdiler. Bildiride şiddeti öven bir satır yok. Ama maalesef teröristi hedef alan satır da yok. Belki bu gözden kaçtı. Ancak onlar da geri adım atmıyorlar.

YÖK; rektörler, savcılar “gereğini yapın” diye göreve çağrıldı. Hak ettikleri ceza verilmeliydi. Cezanın türünü ise, defalarca hüküm giymiş bir mafya lideri açıkladı. Oluk oluk akıtılacak kanla duş yapacaktı.

Üniversitelerde hem hocalar, hem öğrenciler arasında gruplaşmalar başlarken, soruşturmalar açıldı bazıları gözaltına alındı. Baktılar ki, parça parça olmuyor, İstanbul Cumhuriyet Savcısı toplu soruşturma açıverdi.

Ama bu arada akademisyenlere yüzer yüzer katılım desteği de geliyor. Bakalım sonu nereye varacak. Benim korkum hedef gösterme sonucu bu akademisyenlerin hayatlarının tehlike altında olması. Çünkü meczup çok. Yani gidişat bu eylemde de kötü.

PANiK YOK!

Türkiye’de domuz gribinden ölenlerin sayısı 4 olmuştu. Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, hemen bir açıklama yaptı, “Panik yapacak bir şey yok” dedi. Ama bir süre sonra hastaneler domuz gribi şüphesiyle dolup taşmaya başladı. Ölenler arttı.

Yirmiyi geçince, bu defa Grip Bilim Kurulu sayı verdi. “Evet 463 domuz gribi vakası var” dendi. 667 tane de türevi grip vakası varmış. İşte bu sayının altısı bizim aileden.

4 yaşındaki torun Jasmin, ana okulundan getirdi virüsü. Önce annesine, sonra Ankara’dan gelen dedesine geçirdi. Ana-kız hastaneye kaldırıldılar. Duyup merak eden anneanne koşup Mersin’den geldi. İki gün kaldı, döndükten sonra o da hastaneye koştu.

Bu arada Jasmin yüksek ateşten iki kere daha hastaneye götürüldü. Babaanne ve ben geçmiş olsuna gittik. Üç gün sonra da biz yatağa düştük. Kalkışımız tam 12 gün sürdü.

Bu ev hapsinde kiminle konuşsak herkes gripti. Ama Allahtan Sağlık Bakanımızın sözünü dinleyip panik yapmadık. Jasmin korkuttu biraz. Sağolasın Bakanım. Sayende ayaktayız işte.

CIZZZ

Meclis, Batı’da artan İslam düşmanlığını bir uzman heyetle inceleyecekmiş. İyi, güzel. Güzel de, Batı da Diyanet’in fetvalarını incelerse, ne deriz?

En kolay BEYAZ’ı kirlettiler

Biliyorsunuz Beyaz’ın Kanal D’deki programına bağlanan kadını. “Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusunda neler olup bittiğine sessiz kalmayın. Yazık insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ölmesin” dedi özetle. Ortalık toz duman oldu hemen.

Önce maaşlı troller başladı, sonra da malum basın. Beyaz’ı, Kanal D’yi ve bu kadını linç etmekti amaçları. Estirdikleri terör yüzünden Beyaz ve Kanal D özür dilemek zorunda kaldı ama yetmedi. Soruşturmalar başladı. Sebep?

Terör örgütü propagandası yapmak. Şimdi öğretmenlik yapmayan ama mesleği bu olan Ayşe Çelik’in söylediklerini de es geçmek mümkün değil. Gerçekten oradaki şehitlerimizi, sivil kayıpları görmezden gelmek mümkün mü?

Terör örgütüyle mücadele edilmesin demek mümkün mü? Çocuklar ölmesin sözünü alkışlamamak mümkün mü? Çünkü çocuklar ölmesin demenin yasak, çocuklara bıyık burmanın serbest olduğu bir ülke değil Türkiye.

Ayrıca sadece Beyaz yetmez. Alkışlayan konuklar ve salondakiler ve de ekranda seyrederken alkışlayan milyonlar hepinizin ifade vermesi lazım.

Soruşturulmanız lazım. İşte o zaman kendinizi tanımadığınızı görecek ve “Çocuklar ölmesin dedim. Ben neymişim be abi” diyeceksiniz.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder