Et Balık Kurumu Genel Müdürü Bekir Ulubaş’ı aradım.
Dedi ki: “Bu bayram Türkiye genelinde tahmini 1 milyon 300 bin kurban kesildi.”
Kapattım.
***
Emniyet Genel Müdürlüğü’nü aradım.
Onlardaki rakamı sordum.
Dediler ki:
“1989: 6 bin 332
1990: 6 bin 286
1991: 6 bin 231
1992: 6 bin 214
1993: 6 bin 457
1994: 5 bin 942
1995: 6 bin 4
1996: 5 bin 428
1997: 5 bin 181
1999: 4 bin 596
2000: 3 bin 941
2001: 2 bin 954
2002: 2 bin 900
2003: 2 bin 811
2004: 3 bin 81
2005: 3 bin 195
2006: 3 bin 365
2007: 3 bin 462
2008: 2 bin 940
2009 (ilk 9 ay): 2 bin 255”
***
“Toplam 94 bin 510 kişi” dediler.
“Ne bu?” dedim.
“Trafik kazalarına ‘kurban’ verdiğimiz vatandaşlarımızın sayısı” dediler.
“Ayrıca aynı dönemde 2 milyon 298 bin 316 yaralı, 15 milyar 784 bin 389 Türk Lirası da maddi hasar var” dediler.
“Geçmiş bayramınız mübarek olsun” deyip kapatıyordum ki telefonu…
“Bir dakika, bir dakika!!!” dediler.
“Ne oldu?” dedim.
“Bayram dediniz de bu seneki Ramazan ve Kurban Bayramlarında (sadece 9 günde) toplam 184 kişi öldü 916 kişi de yaralandı.
Onu söylemeyi unuttuk…” dediler.
Kapattım.
***
Turgut Özakman’ı aradım.
“Çanakkale’de kaç şehit verdik abi?” dedim.
“72 bin” dedi.
“Kurtuluş Savaşı?” dedim.
“30 bin” dedi.
“Peki, ikisini toplayınca 94 bin 510’u geçiyor mu?” dedim.
“Geçiyor da… O neyin rakamı?” dedi.
Pisipisine ölümün bu kadarı yüreğine iner diye korktum, söyleyemedim.
“Ben seni sonra ararım abi” dedim.
Kapattım.