Pazar Postası 'Köpekbalıkları bana omuz attı'
Paylaş
'Köpekbalıkları bana omuz attı'

Denizlerin, okyanusların altında hiç şüphesiz büyülü bir dünya gizli. Çoğumuz ne yazık ki bu sihirli dünyayı sadece fotoğraf kareleri ya da belgesellerde görebiliyoruz. Oysa içimizden bazıları adeta sualtında yaşıyor, o dünyadaki bütün canlılarla, hatta köpekbalıklarıyla burun buruna gelip fotoğraflarını çekiyor... İşte onlardan biri olan Prof. Dr. Orhan Aytür, 23 ülkeden 88 sporcunun katıldığı 13. CMAS Dünya Sualtı Fotoğraf Şampiyonası'nda dünya şampiyonu oldu. Orhan Bey “24 saatin 6 saatini suyun altında geçirdiğim günler oluyor. Sualtı dünyasının parçası olmak müthiş bir duygu. Düşünsenize kaç kişiye köpekbalıkları omuz atmıştır, bunları yaşadığım için çok şanslıyım” diyor...

Röportaj: Eylem Keskin
eylem.keskin@posta.com.tr


*Sualtı maceranız nasıl başladı?

Küçüklükten beri doğaya ve özellikle sualtına hep ilgi duydum.

*İlk olarak kaç yaşında daldınız?

Çocukluğumda şnorkelle dalardım biraz. Ama gözlerim miyoptu. O yıllarda Türkiye’de numaralı maskeler de yoktu. Bu yüzden maceram çok ilerleyemedi. Tüplu dalışa 1998 yılında 33 yaşında başladım.

* Ne gördünüz sualtında, neler hissettiniz?

Sualtı dünyasının bir parçası olmak müthiş bir duygu. Bambaşka bir ortam. Başka her türlü düşünceden arınıp kısa süre için de olsa bu ortamın bir parçası olmak çok hoş.

* Dalış sonuçta riskli bir iş, aileniz, yakınlarınız ne tepki gösterdi?

Kurallara uyulduğunda dalışın riskli olduğunu düşünmüyorum. Başlangıçta annem biraz meraklanıyordu ama o da alıştı.

* Şimdiye kadar nerelerde daldınız?

Türkiye sahillerinden başka Hawaii, Florida, Küba, Mısır, Sudan, Maldiv adaları, Birmanya, Malezya, Filipinler ve Endonezya’da daldım.

* Çok korktuğunuz bir olay yaşadınız mı?

Şimdiye kadar bir kere yaşadım bu korku hissini. Florida’da çok kuvvetli bir akıntıda dev bir barakudanın peşimden geldiğini gördüm. Şamandıra ipinde emniyet beklemesi yaparken hayvan ters yönden iyice yaklaştı ve jilet gibi dişlerini gösterdi. Emniyeti boş verip çıktım hemen ve karaya ulaştım. Ayrıca kuvvetli akıntı nedeniyle endişelendiğim bazı zamanlar da oldu ama çok önemli bir olay yaşamadım.

* Eminim her dalışınızın ayrı bir hikayesi vardır...



Evet, gerçekten her dalışın ayrı bir hikayesi var. Sualtında, hiç beklemediğimiz canlılara rastlayabiliyoruz. Komodo’da bir dalışın sonunda beyaz beluga balinası gördük, o bölgede hiç görülmemiş bir canlı. Bodrum’da bir mağarada kocaman bir fokla burun buruna geldik. Küçücük mavi halkalı ahtapot hiç beklemediğimiz bir anda karşımıza çıktı. Birlikte daldığım eşimle ve dostlarımla bu anları paylaşmak çok keyifli benim için.

* Balina, mavi halkalı ahtapot görmüşsünüz ama herkes sizin köpekbalığı gibi tehlikeli gibi bir balıkla karşılaşıp karşılaşmadığınızı merak edecektir...

Kızıldeniz’de ve Güney Afrika’da köpekbalıklarıyla çok yakın deneyimlerim oldu. Birçok köpekbalığı türü genelde insana pek yaklaşmaz. Kızıldeniz’de tek bir ipeksi köpekbalığı ile birkaç kez burun buruna geldik hatta çarpıştık. Güney Afrika’da ise her biri iki metre boyunda 30 tane köpekbalığının arasında birkaç saat geçirdim. Köpekbalıklarının yoğunluğundan neredeyse mavi su hiç görünmüyordu. Tekneden atılan sardalyaları kapmak için yüzeyde birbirlerine ve bana defalarca omuz attılar. Ama gördüğünüz gibi hiçbir şeyim yok.

* Çekim yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?

Fotoğrafını çektiğimiz hayvanların huyunu suyunu bilmek önemli. Işık durumuna, kompozisyona, fotoğrafın izleyicide yaratacağı duyguya önem vermeye çalışıyorum.

*Mesela köpekbalıklarına nasıl yaklaşıyorsunuz ya da zehirli balıklara?

Köpekbalıkları türüne göre farklı davranır. Birçok tür ne olduğunu tam anlamadığı veya kendisinden çekindiğini, kaçtığını hissettiği şeyleri ısırır. Bunları bilmek ve av gibi davranmamak çok önemli. Göz teması kurmak, çok dayılanmamak şartıyla kendisinden çekinmediğinizi hissettirmeniz gerekir. Zehirli hayvanları mutlaka bilmeli ve onlara ilişmemelisiniz. Tetikbalıkları eğer yumurtalarını koruyorlarsa çok saldırgan olurlar. Bu durumda tek çare hemen oradan uzaklaşmak.

* Suyun altında ne kadar kalıyorsunuz?

Ben uzun dalmayı seviyorum. Derinliğe ve hava miktarına göre sürem değişiyor. Genelde her dalış 60-90 dakika arası sürüyor. Tekne konaklamalı yurt dışı gezilerinde veya özel bazı dalış bölgelerinde günde 4 dalış yapıyoruz. 24 saatin 6 saatini suyun altında geçirdiğimiz günler oluyor.

* Birilerinin size yardımcı olması gerekiyor mu?

Sualtı fotoğrafı bir ekip işi. Çoğu zaman eşim Yeşim Kurtaiş Aytür ile birlikte dalıyorum. Yeri geldiğinde yaratık bulmakta yardımcı oluyor, yeri geldiğinde fotoğrafa dahil olarak poz veriyor. Dalış planlamasını ve sualtı rotamızı da birlikte belirliyoruz. 2011 CMAS Dünya Şampiyonası’na Asım Dumlu ile katıldım. Daha önceden birlikte çok az dalışımız olmasına rağmen çok iyi bir uyum içinde çalıştık ve birlikte dünya şampiyonluğu elde ettik.

* Eşiniz de dalıyormuş, o halde tatil yerleriniz mutlaka deniz kenarı oluyordur...

Kesinlikle çoğu tatilimiz dalış gezileri etrafında şekilleniyor.






( 05.06.2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır.)

2

Haberin Devamı