Son yaptığınız single çalışmalarında Anadolu müziğinden esintiler vardı ama bu kez albümün tamamı Anadolu kokuyor…
Albüm temel ilhamını Anadolu’dan ve 70’ler Anadolu pop soundundan alıyor. Yıllarca turnelediğim doğu şehirleri, doğup büyüdüğüm Toroslar, hatta bütün bir Ortadoğu, bu albümün coğrafyasını oluşturuyor. Şarkılar ozan geleneğine, türkülere, Türk pop tarihi hafızasına dair çok fazla şey söylüyor. Bunu hem oldukça yerel bir dille, hem de eklektik ve evrensel bir tavırla yapıyor.
İnsan genelde çok acı çektiği dönemlerde köklerine dönmek ister. Ağlayan bir çocuğun annesine koşması gibi… Sizin hayatınızın nasıl bir döneminde çıktı bu şarkılar?
Doğru olabilir... Tanıdık gelene yatkınız çoğunlukla. Daha korunmalı hissettiriyor olabilir. Derinleşme ihtiyacımın ve bununla geçen bir dönemimin eseri diyebilirim bu şarkılar. Çözemediğim, çözmek, hafifletmek istediğim şeylerin neticesinde çıktılar. Bir tür şifalandırma çalışmasıydı. Anlamak için önce kendime, ondan da önce köklerime bakma gereği duydum uzun uzun.