Mehmet Coşkundeniz Madam olmak
HABERİ PAYLAŞ
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bir adam gibi ölmek var, bir de madam gibi ölmek var” demesi geçen haftanın en önemli tartışma konusuydu. Buna bir de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın “Türk kadını gerekirse adam gibi ölmeyi bilir” demesi eklenince sosyal medya çalkalandı.

Kadınlar, Erdoğan’ın kullandığı jargonun ‘erkek jargonu’ olduğunu, bu sözlerin kendilerini aşağıladığını savundular. Kendisi de bir kadın olan bakanın da aynı söylemde bulunduğu görüşündeler. Bence haklılar. Unutmayalım ki, Trabzonspor eski Başkanı bir maç sonrası “Öleceksek adam gibi öleceğiz, kadın gibi yaşamayacağız” demiş, bu sözleri dava konusu olmuş, kendisi birkaç kez kadınlardan özür dilemişti.

Erdoğan’ın daha önce de benzer üslubu kullandığını biliyoruz. Beni bu şaşırtmıyor. Ama görevi, kadınlara pozitif ayrımcılık sağlamak olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın kadınları ‘adam gibi’ olarak algılaması büyük sorun. Hiçbir kadın, hiçbir adama benzemek zorunda değil. Hiçbir kadın, kendi düşüncelerinin, tavırlarının ‘adam gibi’ benzetmesiyle değerlendirilmesini istemiyor. “Adam gibi” olmak bir sıfat değil çünkü. Erkeğe dair söylemler, kadınlara yönlendirildiğinde eğreti duruyor. Eskiden “delikanlı kadın” derlerdi, bu bir iltifat olarak algılanırdı. Ama artık dünya öyle bir dünya değil.

Erkeklik bir lütuf değil, üstünlük değil, ayrıcalık değil. Mesele hareketleri, tarzları cinsiyetler üzerinden değerlendirmek olmamalı. Kadın ya da erkek, asıl mesele ‘insan’ olabilmekte. Bakın, daha birkaç gün önce bu ülkenin en önemli isimlerinden biri olan Cem Yılmaz, aynı erkek söylemiyle çıktı ortaya. Eski sevgilisi (ya da sevgilileri) hakkında “Ateş et ve unut” gibi bir cümle kullandı ki; bunun karşılığı en hafif tabiriyle ayıp!

Kadına değer vermek; öyle çiçek almak, iltifat etmek, gönlünü hoş tutmakla olmuyor. Önce söyleminizi değiştirmek zorundasınız. Bu ülkenin cumhurbaşkanı da, komedyeni de, sokaktaki vatandaşı da kadın ya da erkek kelimelerinin sadece cinsiyet ayrımını belirlediğini ama asla cinsiyet ayrımcılığını anlatmak için kullanılmayacağını bilmeli. Bu arada, kadın olmanın erkeklere göre o kadar fazla üstünlüğü var ki; onu da bir başka yazımda anlatırım artık.

KAZIK DEĞİL YEMEK YİYİN

Geçen hafta Posta’nın pazar eki Karnaval’da Türkiye’de aşırı pahalı hesapların ödendiği lokantalar konu edilmişti. Bu değerlendirme yapılırken hizmet/fiyat oranı dikkate alınmıştı. Bir başka deyişle, yenen o yemeğe, verilen o hizmete ödenen paranın fazla olduğu belirtilmişti. Dışarıda yemeyi, içmeyi seven biri olarak ben de Türkiye’de fiyat/hizmet oranı tüketicinin lehine olan lokantaları, eğlence yerlerini yazmaya karar verdim. Yani hem cebinizi yakmadan hem de keyifle yiyeceğiniz yerleri yazacağım. Tabii siz de lütfen, şehrinizde, semtinizde ya da gittiğiniz yerlerde bildiğiniz böyle yerleri yazın, halk faydalansın. İlk yazacağım yer, İstanbul Beyoğlu’nda, Nevizade Sokak’ı kesen Kameriye Sokak’ın hemen girişinde yer alan Sohbet Ocakbaşı...

İşletmecisi Aşkın Esmeray ile ocakta mükemmel etleri pişiren Şükrü Usta’nın birlikte işlettiği bir yer. Bilirsiniz, ben Adana usulü kebabı çok severim. İşte burada gerçek Adana kebabı yapılıyor. Hataylı olan Aşkın, mutfağa girip mezeleri elleriyle hazırlıyor. Şükrü usta etleri sürekli taze bulunduruyor, oracıkta ocağın başında şişleyip pişiriyor. Çöp şişini, mevsiminde uykuluğu, pirzolasını, külbastısını ve tabii ki kebabını şiddetle tavsiye ediyorum. Mekan ferah, personel güleryüzlü. Şalgamı direkt Tarsus’tan geliyor ve katkısız olduğu için rakıya mükemmel şekilde eşlik ediyor. Sakatat seviyorsanız, bazen meze olarak bulabiliyorsunuz. Mezesiyle, etiyle, içkisiyle ödeyeceğiniz para 100 lira civarında. Daha ne olsun?

CEPHE GİBİ SET ‘DAĞ 2’

2012’de gösterilen ‘Dağ’ filminin ikincisi 4 Kasım’da vizyona girecek. Yine Alper Çağlar’ın yönettiği filmde rahmetli oyuncu Metin Serezli’nin oğlu Murat Serezli ve Cüneyt Arkın’ın oğlu Murat Arkın başrollerde.

İki oyuncu, sınır ötesi gizli operasyonlara gönderilen yedi kişilik ‘Fırtına Getiren’ adlı timin üyelerini canlandırıyor.. Yapım gerçek silahların, Türk yapımı tüfeklerin kullanıldığı ilk ve tek film. İşte rakamlarla ‘Dağ 2’.

✔2012 yılında çalışmaları başlayan filmin tamamlanması 4 yılı buldu.

✔Çekimler dört kentte yapıldı: Konya, Ankara, Isparta, Adana.

✔‘Dağ 2’ filminin toplam bütçesi 3 milyon liraya yakın.

✔Filmde kullanılan tüm üniformalar gerçeğine uygun şekilde hazırlandı. Kurşun geçirmez yelekler orduda kullanılan ebatlarda ekip için tasarlanıp üretildi. ‘Fırtına Getiren’ üyelerinin kullandığı teçhizat da Türkiye’de özel üretildi.

✔Filmdeki tankın imalatı geceli-gündüzlü 3 ay aldı. Yapımda ‘M1 Abrams’ tankı model alındı. Çalışır duruma getirilen tank, İstanbul’dan çekimlerin yapıldığı Ankara-Beypazarı’na TIR ve vinçlerle taşındı.

✔Silah ve mühimmat Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) tarafından sağlandı. MKE’nin ürettiği ‘MPT-76 Milli Piyade Tüfeği’nin kullanım iznini alabilmek 8 ay sürdü. Bu silahların sette sorunsuzca ve güvenle kullanılabilmesi için MKE silahlarda özel modifikasyona gitti.

✔Çekimlerde 7.000 adet mermi kullanıldı.

✔Murat Serezli’nin canlandırdığı keskin nişancı tarafından kullanılan sniper tüfek, gerçek BORA 12 keskin nişancı tüfeği.

✔Tim askerlerini oynayan aktörler çekimlerden 3 ay önce uzman subay ile personellerden, kondüsyon ve operasyon teknikleri eğitimi aldı. Oyuncular, Eğirdir Dağ Komando Okulu’ndaki gerçek eğitim parkurlarında çalıştılar: 76 metrelik iniş kulesinden inip çıktılar, Atlas Kuleleri’nden de elleri bağlı olarak göle atladılar.

✔Filmde bir Sikorksy S70 askeri helikopter uçuruldu ve üç adet T-155 Fırtına obüsleri kullanıldı. T-155’lerle de manevra atışı gerçekleştirildi.

✔Yardımcı oyuncular ve figüranlar, internetten 5.000 kişi arasından seçildi.

✔Toplam 400 figüran kullanıldı: 200’ü sosyal medyadan, 200’ü ordudan...

✔Harekat sahnesinde, oyuncular, 22 kiloluk ekipmanları ve 15 kiloluk savaş teçhizatlarını gün boyu üzerlerinde taşıdı.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder