Selin Çakar "30 yaşımdan sonra hayatım değişecekti"
HABERİ PAYLAŞ

"30 yaşımdan sonra hayatım değişecekti"

Haberin Devamı

Onur Büyüktopçu ile buluştuğumda tevazunun en doğal hali vardı karşımda. İlk kez karşılaştığım biriyle değil de yıllardır tanıdığım biriyle sohbet ediyormuşum gibi akıp gitti dakikalar. Koray Sargın’ın o kadar çok seveni var ki kısa sürede bir çok kişi fotoğraf çekilmek için yanımıza geldi. Hayatı da konuştuk, Kiralık Aşk’ı da... Şunu da söylemeliyim ki; Koriş’in bu denli sevilmesinde Onur Büyüktopçu’nun pozitif enerjisinin ve güler yüzünün etkisi büyük.

Koriş’i ekrandan tanıyoruz. Ama ben daha çok Onur Büyüktopçu’yu merak ediyorum. Onur hayata hangi pencereden bakar?

İyi bir yerden bakıyorum hayata. Oldum olası da böyleydim, pozitiftim. Biraz annemden gelen bir huy. Herkes hayatında negatif şeyler yaşıyor tabi ki. Koray’dan farkım mantığımla hareket etmem. Aslında hümanisttim. Ama artık değilim. Yaşadığımız toplumda olan şeylerden dolayı artık hümanist olamıyorum.

Kamera arkasında ne kadar zaman geçirdiniz?

Çok uzun değil. Dört yıl.

Kameranın önüne geçiş süreci nasıl oldu?

O ara İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda oyunum vardı. Üç aylık yoğun bir prova sürecinden sonra akşamları oyuna gidiyordum ama gündüzlerim boştu. Gündüz dizi auditionlarına, dublajlara ve seanslara gidiyorum ama hem istikrarlı değil hem de yeterli olmuyor. Bazen iki hafta evde oturduğum oluyordu. Yaşım da geçiyor. Dedim ki kendime ‘Onur sen oyununu oyna, gündüzlerini de doldur.’ . Ajansa gittim, 2-3 ay hiç para almadan çalıştım. İşi öğrendim. Bir şekilde de bir kapı açılıyor önünüzde. Sonra cast direktörlüğü yapmaya başladım. Kanıt dizisinin son 25 bölümünün kastını yaptım. Ordan çıkıyorum oyuna gidiyorum. Oyundan çıkıyorum eve gidiyorum. Böyle bir hayatım vardı. Ama tabi ki de fikrimde hep bu vardı. Neden dizi çıkmıyor, nerde eksiğim var diye düşünmüyor da değildim. Alın Yazım’da arka planda bir rolüm vardı. Oyunculuktan ümidimi kesmiştim. Sonra Kiralık Aşk’ın kast çalışmaları başladı. Ana kast bittikten sonra bölüm kastına devam edecektim. Bir baktım kameranın önündeyim. Tabi ki tuhaf bir duygu.

İlk bölümden 32.bölüme Koray Sargın’da neler değişti?

Aslında her şey aşama aşama oldu. 1.bölümde tek sahnem vardı. 2.bölümde biraz daha fazla. 3.bölümde biraz daha... Biraz daha biraz daha derken 32.bölüme geldik. Benim hiç tahmin etmediğim bir yere geldi Koray. Ama Koray da böyle ilerlemesi gereken bir karakterdi. Mesela birinci bölümde çok daha sakin bir karakterdi Koray. Aslında senaristimiz de tahmin etmedi Koray’ın bu duruma geleceğini.

‘Koriş’ karakteriyle birlikte tanınırlığınız da arttı. Bu artış hayatınızdan bir şeyleri eksiltti mi?

Eksilen çok bir şeyim olmadı ama şöyle bir şey oldu; biraz kendi çevremi algılayamıyorum. Aynı dostlarım, arkadaşlarım hala hayatımdalar. Ama mesela bir arkadaş ortamında merhabalaşmışım, telefon numarası almışız vermişiz, o kadar. Sonra bir araya gelmemişiz, oturup bir kahve içmemişiz. Diziden sonra, sanki biz çok çok yakın arkadaştık da sanki ben onları unuttum, aramıyormuşum gibi davranıp ‘ünlü oldu da değişti’... Yahu biz ben ünlü olmadan önce de arkadaş değildik ki. Bu da benim garibime gidiyor. Benim dostum arkadaşım olan insanlar hala öyleler. Hala görüşüyoruz. Hala iç içeyiz. Hala onları çok seviyorum. Onlar da beni çok seviyor.

Sizce hayatın bir matematiği var mı yoksa kader ağlarını ördüğü için mi Onur Büyüktopçu’yu tanıdık?

Kader... Hayatın matematiği de var elbette. Ama benim içimde şöyle bir şey vardı; ben 30 yaşımdan sonra bir şey olacağım. Sektör olur mu olmaz mı bilemiyordum. Ama 30 yaşımdan sonra hayatımın değişeceğini hissediyordum. Bunu kendime empoze ettim belki de.

Evrene mesaj gönderdiniz yani... :))

Evrene mesaj gönderdim.. :)) Tabi mesaj gönderdim, bir hafta bekledim cevap gelmiyor derseniz olmaz. Evren böyle bir şey değil ki. Kocaman bir yer. Çaba göstermek zorundayız. İnsanlarla aranı iyi tutmak zorundasın, köprüleri yıkmamak zorundasın. Müge(Turalı) ve Melda ile tanışmasaydım, onlar beni sevmeselerdi, Kiralık Aşk’ın kastını yap demeselerdi ki biz zaten aile gibi olmuştuk, bütün bunlar olmayabilirdi.

Kamera önünde olanları her cuma izliyoruz. Peki Kiralık Aşk’ın kamera arkasında neler oluyor?

Haftanın 5 günü setteyiz. Tabi ilk bölümlere göre çalışma saatlerimiz biraz daha kısaldı. Birinci yönetmenimiz Barış ve ikinci yönetmenimiz Zeliha ile birlikte iki ekip halinde çalışıyoruz. Biri bir sahneyi çekerken, diğeri başka bir sahneyi çekiyor.

Çekimler bir kaç bölüm önden yani stoklu mu devam ediyor? Çünkü fragmanı hemen bölüm sonunda izliyoruz.

Aslında 2-3 bölüm stoklu gidiyorduk ama bazen elimizde olmayan sebeplerden dolayı aksayabiliyor. Haftada 1-2 gün repo yani tatil imkanımız oluyor ama bazen de reposuz çekiyoruz. Tabi dizi sürelerinin uzunluğu da zamanla yarışmamıza sebep oluyor.

Ben setteki ‘mutlu’ ya da ‘gergin’ atmosferin ekrana fazlasıyla yansıdığına inanıyorum. Kiralık Aşk mutlu bir set galiba...

Eminim birçok dizide vardır mutlusetler, birbirini seven, birbirini tamamlayan ekipler... Biz de öyle bir ekibiz. Tüm oyuncu arkadaşlarım tek tek çok özel insanlar. Ben şanslıyım ki Nergis’le, Salih’le, Barış’la, Elçin’le, Sinem’le ve diğer arkadaşlarla karşılıklı oynayabiliyorum. Hepsiyle ayrı bir tadı var. Ekip içinde de çok destek oluyoruz birbirimize. Klişe olacak ama gerçekten aile gibiyiz.

Bu durumun sıcaklığı seyirciye de geçiyor bence...

Tabi. Birbirimizi seviyoruz, destekliyoruz. Gülüyoruz, dertleşiyoruz, sohbet ediyoruz. Sadece oyuncu arkadaşlar arasında değil tabi. Işıkçımızla da böyleyiz, görüntü yönetmenimizle de böyleyiz...

Çekim başlamadan önce Koray Sargın olmak için yaptığınız özel bir hazırlık var mı?

Özel bir şey yok da..

Kıyafetleri giyince direkt o moda giriyor musunuz?

Tabi o takıları, bileklikleri takınca insan böyle bir Koriş oluyor... :)) Şaka bir yana çok enerjik olmak gerekiyor Koray Sargın olabilmek için. Aslına bakarsan yoran bir enerjisi var Koray’ın. Gerçek hayatta böyle bir insanla 24 saat geçirseniz hem yorar hem de 24 saatin sonunda hastanelik olursunuz. Sürekli konuşan, duygudan duyguya geçen o yüksek enerjisi sizi sömürür. Benim yaptığım tek şey Koray’ın enerjisini yüksek tutmak.

O zaman Ömer İplikçi isyan etmekte haklı...

Kesinlikle haklı. Ama bir taraftanda şöyle bir şey var; bu adama kimse kızamıyor. Aslında Koray’ı susturabilecek şeyler var ama kimsenin aklına gelmiyor dermişim... :))

Dizi hala devam etmesine rağmen Koray Sargın unutulmayacak karakterler arasına çoktan girdi. Koray’dan sonra yeni bir karakter yaratmak zorlayacak mı?

Elbette zorlayacak. Ama Koray’dan ötürü biraz daha komedinin üzerine gideceğim. Zaten artık bir yapımcı bana gelip kolay kolay ‘gel şu ağalı dizide şu rolü oyna’ demez. Kast direktörlüğü yaptığım için de söylüyorum bunu. Bazen diyoruz; oyuncu şu rolü oynamıştı, şimdi bunu oynarsa seyirci inanmaz. Tabi ki ben bir oyuncuyum. Bugüne kadar kötü adamı da oynadım, idealist sakin bir adamı da oynadım ama hep böyle ağır rollerde oynadım. İlk defa ekranda komedi oynadım ve çok da sevildi. Elbette Koray gibi, Koray’a yakın karakterler gelecektir. Ama tabi kısmet...

Uzun vadede kendinize dair farklı planlarınız var mı?

Ben ne kadar plan da yapsam bizim için yapılmış bir plan var ve önüne geçemiyorsunuz. Ama benim kendim için yapmayı istediğim şey; televizyon. Bir tarafım evet oyuncu ama bir tarafım da televizyonculukta başarılı olabileceğimi söylüyor. Bu bir yarışma programı olabilir, standart bir televizyon programı olabilir ama şu an net bir şey yok tabi ki. Kiralık Aşk ne kadar devam eder, kaç bölüm sürer muallak olduğu için şu an netleşmiş bir planım, programım yok.

Peki sinema? Mesela ben mutlaka bir sinema filminde izlemek isterim Onur Büyüktopçu’yu...

Sinema geldi. Teklifler geliyor. Yaz mevsimi için 3-4 farklı senaryo geldi. İyi yapım şirketleri, iyi senaryolar. Önümde bir kaç ay zaman var kesin cevap vermek için. Ama birinden biri olacaktır tabi.

Ben bir çok yapımda başrolde tek tip oyuncuların yer aldığını düşünüyorum. O yüzden sizin sinemada da bu anlamda fark yaratabileceğinizi düşünüyorum.

Başrol kaygım hiç yok açıkçası. Evet gelen iki iş başrol, bir diğeri ana kast ama tam başrol gibi de değil. Benim için işin sıcaklığı, samimiyeti çok daha önemli. Çünkü ben Koray’la öyle bir şey yakaladım. İnsanlar Koray’ı çok seviyor. Dolayısıyla bundan sonra yapacağım işlerde de benim seyirciye uzak durmamam gerek. O yüzden başrol kaygım yok. Yeter ki sıcak, güzel bir iş olsun.

4.5 yıllık bir yurt dışı maceranız olmuş. Ne kattı size?

2.5 yıl Brighton’da, 2 yıl da Londra’da kaldım. Belli aralıklarla buraya da gittim geldim. Orada oyunculuk okumak gibi bir niyetim yoktu. Burada girdim konservatuvar sınavlarına ama olmadı. İngiltere’ye tamamıyla dil eğitimi için gitmiştim 9 aylığına. Aslında kapı kapıyı açıyor. Orada tanıştığım insanlar beni başka birilerine yönlendirdiler ve oyunculuk eğitimi almaya başladım. Tabi ki çok şey kattı. Eğitim özellikle oyuncular için sonsuz bir şey. Yurt dışında 40-50 yaşında insanlar çalıştaylara gidiyorlar. Bizde maalesef böyle bir sistem yok. Oyuncu olarak haddim değil asla kimsenin eğitimini eleştiremem. Ama kast direktörü olarak eleştirdiğim nokta şu; aynı tür insanlar çok fazla. Aynı şekilde konuşan, aynı ses tonuyla konuşan bir sürü insan var. Özgün bir oyunculuk bulmak zor olduğu gibi yetenekli insanları da köreltiyor bu sistem. Tabi gözlem yeteneği de çok önemli. Gözlem olmazsa Koray da çıkmazdı, başka bir şey de çıkmazdı.

Seyircinin de gözlem yeteneği gelişti...

Özellikle de sosyal medya kullanan seyirciler ayrıntılara korkunç derecede dikkat ediyorlar. Bizim dizimizde de gözden kaçan şeyler oldu. Diğer dizilerde de oluyor. Bunlar zaman zaman olabilecek şeyler. Ama bazen eleştirirken de biraz daha iyi niyetli olmak lazım. İyi niyet önemli.

Sosyal medyadaki yorumlar demotive ediyor mu?

Ben sosyal medyadaki her şeyi okuyorum. Haklı oldukları noktalar da var, haksız oldukları da... İnsanlar dizi izliyor, ordaki karakterleri izliyor. Biz normal hayatımızda öyle insanlar değiliz ki. Ne ben Koray’ım, ne Barış Ömer ne de Elçin Defne. Bu kadar sevilmesi karakterlerden ileri geliyor. Biz onları oynarken yaşatmaya çalışıyoruz. Sosyal medyada yazılanlara cevap vermeye de çalışıyorum. Cevap vermediklerim kızıyor. Ona cevap verdin bana neden vermedin diyorlar ama o kadar çok mesaj geliyor ki hepsine yetişmem mümkün değil.Bunun için gerçekten ayrı bir mesai harcamak gerekiyor.

Fotoğraf çekilmekten yorulduğunuz zamanlar oluyor mu? (Bu soruyu sorduğumda Onur Büyüktopçu beşinci hayranıyla fotoğraf çektiriyordu :) )

Yoo hayır. Tabi bazen önemli bir şey konuşulurken konu bölünüyor ama olsun. Kırmıyorum, kıramam. Yüzüm düşemez öyle bir lüksüm yok. Sevmek, sevilmek güzel şeyler. Elbette Onur’u da sevenler var ama Koray sevilmeyecek bir karakter değil. Ben değil bir başkası oynasaydı ve ben Koray’ı izleseydim, ben de çok severdim ve gülerdim. Çünkü kendinden başka hiç kimseye zararı olmayan bir adam.

İnsanlar sizi ‘Onur Büyüktopçu’ olarak gördüklerinde çok şaşırıyorlar. Bu da Koray olmanın başarısıyla alakalı bir durum bence...

Aslında Koray gibi çok insan var bu hayatta. Romantik-komedi dizilerinde böyle karakterlere ihtiyaç var. Ben yan bir karakterdim. Haftada bir gün şirkete gelen fotoğrafçıydı Koray. Bölüm içinde bir iki sahnesi olan bir karakter olarak yola çıktı. Şimdi ise başrole yakın bir karakter haline geldi. Bu da seyircinin Koray’ı çok sevmesinden ileri geldi. Şimdi herkes Koray gibi kanka istiyor hayatında. Birileri hakkında gıybet yapalım, birilerini aşağılayalım, o kadın ne giymiş, bu kadın nasıl çanta takmış diye konuşalım istiyor. Bizler bunları seven insanlarız. Kimseye bir zararı olmadığı sürece bunlar kadın ya da erkek bizi eğlendiriyor. Biz tabi bu durumu mizahi bir şekilde ortaya koyuyoruz. Adam patronuna laf sokuyor. .’soğuk’, ‘karlar kralı’ diyor Ömer’e. Koray’ın bir mahalle tarafı var aslında. Bir tarafı mahalledeki dedikoducu teyzeler gibi. Adamın hayat felsefesi bu; ‘Ben!’ diyor. Havalı girişleri var mesela. Kimse ona bakmıyor ama o bir şekilde dikkat çekmeyi başarıyor.

Koriş, Yasemin’le kanka olacak mı?

Hikaye nereye gider bilmiyorum ama Yasemin’le bir iyiyiz bir kötü. Birden iyi olup, birden pençelerini çıkarıp birbirlerinden nefret edebiliyorlar. Sinem’i hep dram dizilerinde izledik ama bu diziyle çok iyi bir komedi tarafının olduğunu da gördük. Gerçekten komedi tarafı çok yüksek. O yüzden Sinem’le karşılıklı oynarken çok eğleniyoruz. Koray gibi bir karakterle oynamak da zor. Ben de Koray’la karşılıklı oynasam zorlanırdım.

Yasemin’in kötüden iyiye geçi süreci çok kıvamında oldu değil mi?

Evet... Yasemin de hayatta dik durabilmek için hırslıydı ve zaman zaman hırsının kurbanı olabiliyordu. O yüzden sonunda hep kendisi zararlı çıkıyordu. Ama şimdi daha iyi biri oldu. Sinan’la arasında yaşanan durum çok hoşuma gidiyor.

Aslında biz Sinan ve Yasemin’in bittiğine inanmıştık... Güzel bir ters köşe oldu.

Yorumlardan da okuyorum, seyirci sevdi Yasemin ve Sinan’ı. Fırsat buldukça izliyorum diziyi ve benim de hoşuma gidiyor yaşadıkları şey.

Kendinizi izliyorsunuz yani...

Tabi ki Zaman buldukça izliyorum. İzlemek zorundayım. Bu ödev gibi bir şey. Oynadığınız karakterin selameti açısından bu çok önemli bir şey. Gülüyorum. ‘Deli bu adam’ diyorum kendi kendime. Koray’ı oynarken bir doz var ve o dozu ayarlayabilmek İçin kendimi izlemek zorundayım.

Koray Sargın ile ilgili gerçek hayatta yaşadığınız ilginç bir durum var mı?

Hiç tanımadığın birinin gelip boynuna sarılması garip oluyor tabi. Bezen ‘beni aşağıla’ diyenler oluyor. Tabi onlar Koray’ı seviyorlar. Ben de hayatımda öyle soğuk, mesafeli bir adam değilim. İnsanlar bazen çekiniyorlar yanıma gelirken. Sanırım Koray gibi laf sokacağımdan ya da tersleyeceğimden korkuyorlar. Tabi ben gülerek cevap verince rahatlıyorlar.

Bazen Koray gibi konuş, Koray gibi gül diyorlar ama yapamam. O ancak sette yönetmenimiz ‘motor’ dediğinde oluyor. Çünkü gerçek hayatımda normal bir adam, normal bir Onur’um ben.

6

Sıradaki haber yükleniyor...
holder