Giriş
TV aritmetik olarak ses ve görüntünün toplamında çıkan bir sonuçtur. İkisinden birinde sıkıntı oluşursa izlemek için oturduğunuz içerik bir süre sonra işkenceye döner... Mesela Paramparça’nın (Star TV) sesli çekimlerden kaynaklanan bir dolu sorunu var. Genç karakterler içine konuşuyor gibi. Bu yüzden diyalogların çoğu havada kalıyor... Hazal’ın müzisyen erkek arkadaşı Özgür’ün ne söylediğini anlamak için bir hayli çaba sarf ediyorum. Neyse... Konu karakterden açılmışken bu ikili önceki akşam kapıdan teslim yemek alıyor. Çocuk kredi kartını veriyor; artık ne sipariş ettilerse 350 liralık bir hesap var ortada. Kartın limiti dolu olduğu için ödeme yapılamıyor... O değil de kredi kartında şifre işlemi yapılmadan bakiye nasıl görüntülenebiliyor onu anlamadım? Üstelik aynı kartla iki kez işlem yapıldığını dikkate alırsak mesele daha da ilginçleşiyor... Diziler acayip teknolojiler yarattı. İyi kafa vallahi!
Nazara mı geldi?
Sanırım Kiralık Aşk (Star TV) dizisine nazar değdi. Önce Barış Arduç birkaç bölüm ara verdi. Ağır bir üşütme travması yaşadı ve yataktan kalkamadı... Şimdi Elçin Sangu ortalıkta yok. Yapımcı şirket genç aktristin “gözünden kaynaklanan bir sağlık problemi yaşadığı” açıklamasını yaparak meraklı bünyelere “sorun yok” notu düştü. Ama ne bileyim bana kalırsa sorun var... Set koşullarının son derece iyi olduğunu bilsem de genç bünyeler artık üç günde bir dizi çıkarma telaşını kaldıramıyor. Bir de üzerine ekstra işlerini koyarsak, Allah bu gençlere hakikaten sağlık versin...
Dizi çekseler olmaz mı?
Özcan Deniz ve Nurgül Yeşilçay bir sinema filmi için kamera karşısına geçiyorlar. Şöyle bir geçmişe gidiyorum da Türkiye’nin en çok izlenen dizilerinden birinde harikalar yaratmışlardı... Yeşilçam’da bu türden başarıyı yakalayan birkaç ikili vardır. Ben hepsinin başına Türkan Şoray ve Kadir İnanır ikilisini koyarım... Durum böyleyken Nurgül ve Özcan ikilisinden bir sinema filmi değil de yeni bir dizi girişimi beklesek daha hayırlı olmaz mı? O tip bir tılsımı taşıdıklarını düşünüyorum!
Yılan zirvedir!
Bir dönem Fatih Ürek’in kobra dansı nasıl efsane olmuşsa, önceki akşam Beyaz Futbol (Beyaz TV) programında Ahmet Çakar’ın boynuna doladığı o pitonun da efsane olacağını düşünüyorum... Sanırım Türk spor programlarına girmemiş alet edevat kalmadı artık. Yılan bana göre altın vuruş olmalı. Ve onu da Ahmet Çakar yaptı. İş bitmiştir, dağılalım arkadaşlar
Ağzı olan konuşuyor
Survivor (TV8) yarışmasındaki oyun etaplarıyla dalga geçenlere inceden bir kabarıyorum... Oturduğun yerden basit gibi duran her oyun başlı başına bir fiziki ve psikolojik sağlık gerektiriyor... Ada koşullarında yıpranmış o vücut ve beyinlerin parkurları tamamlaması bile başlı başına bir zaferdir... Sosyal medyada empati duygusunu giderek yitiren bir eleştirmen tayfası var. “Kalk o koşullarda yüz metre koş” desem mazeretin bini bir para olacak... Bir susun da programı kafa rahat izleyelim. Konuşacaksanız biraz sessiz olun da laf ebeliği yaptığınızı herkes bilmesin!
Kafa davul gibi
Müziklerin dizi diyaloglarının önüne geçmesi durumu ilk değil. Belli ki montaj masasında iyice abanılan müziğe bir de yayın masasından destek geliyor. Sonrası mı? Kim ne diyor anlayamıyoruz... Özellikle Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Yeter (atv), Paramparça (Star TV), Asla Vazgeçmem (Show TV) gibi dizilerin birbirinden kaliteli müziklerinin diyalogların üstüne geçişi hem müziğe hem de diziye kötülük yapıyor. Kendimizi anlayamadığımız bir klibin içinde hissediyoruz. Ve çıktığımızda başımız davul gibi oluyor müdürüm afedersin!
