Mesut Yar Beyaz ile siyahın savaşı...
HABERİ PAYLAŞ

Beyaz ile siyahın savaşı...

Diziler hakkında bir şey yazmadan önce en az bir kez daha izlerim. Çünkü ilk taşı attığınızda vebali üzerinizde kalan bir iştir bu... Yeni başlayan iki diziden söz edeceğim. İlki “Beyaz Karanfil” (atv). Tesadüfe bakın ki kendisine cuma gecelerinin en kuvvetli işi “Karagül” (FOX) karşısında izleyici aradı... Siyahla beyazın savaşından siyah galip çıktı. Çünkü beyaz, aceleye getirilmiş bir macera hissi bıraktı bende...

Oyuncu kadrosu sağlamdı. Elbette başrol oyuncusu Kenan Çoban, “Kurtlar Vadisi” karakteri Abdülhey’deki star ışığını bu yeni dizisine de taşıdı... Hoş taşımasaydı o kadroda bulunan Ali Sürmeli ile Hakan Boyav arayı kapatırdı zaten. Mesele o değil. Mesele, bir suç şebekesinin fotoğraflarının bile oyuncuların ajanslarından edinilmiş olması... Polis hangi fotoğraf üzerinde düzeltme yapar, hangi fotoğrafı stüdyo ortamında çeker de panoya yapıştırır Allah aşkına? Tamam, hiçbiri ölümcül hata değil ama ilk bölümden dikkat çeken fauller. Düzelir mi; bakacağız artık...

Haberin Devamı

[[HAFTAYA]]

Dilerim kuyruğunu koparmazlar!

Gelelim ikinci adrese. “Kertenkele” isimli dizi yine atv ekranında başlayan yeni işlerden biriydi. Önceki gece yayınlanan ilk bölümünde kendine dikkat çekici bir reyting yakaladı. Açıkçası dini hassasiyetlerimizi düşününce, dizi için biraz kaygılanmıştım... Haksız da çıkmadım. Sosyal medya gazcıları diziyi neredeyse linç edecekti. Neymiş; “hırsız imam kıyafeti giymiş”...

İmam insan değil mi arkadaş, ne zamandan beri kıyafet üzerinden dokunulmazlık statüsü geliştirdiniz? Elin Hollywood’u bırakın rahipleri filan, Papa’yı kılıktan kılığa sokuyor... Velhasıl “Kertenkele”, hassas ve ön yargılı bünyelerin hazzedeceği bir iş değil. Koruması bile bana düştüyse ki yakın çevrem inanç konusundaki yüksek hassasiyetimi bilir, işi kolay değil vallahi...

İş demişken, temiz bir iş çıkaran yönetmen Kartal Çıdamlı’yı kutlarım...

Albümümle ya da dizimle geleyim...

Okan Bayülgen gelecek hafta Star TV ekranında. Yetişmezse kasım ayının ikinci haftası, cumartesi gecelerine rezerv koyacak... Beyazıt Öztürk bu hafta bekleniyordu ama hâlâ netleşen bir şey yok, o da kasımın ortalarına doğru izleyene “merhaba” diyebilir... Peki, konuşma işinin iki sıkı adamı neden bu kadar gecikti? Kendi üzerimden, “Burada Laf Çok” (CNN TÜRK) isimli programımın üzerinden gidersek yani sıkı konuk takıntınız varsa ve programınıza reytingi cebinde gezen isimleri çıkarmak niyetindeyseniz, kasım ortasından önce hiç şansınız yok...

Haberin Devamı

Çünkü memleketin tüm fanatik tribünü olan isimleri ya bir dizi ya bir sinema ya da albüm çalışmasıyla ekrana çıkmak istiyor... Malum, orası “bedava reklam” mecrası ya. Her birinin kasım ayına odaklanması da ayrı mesele...

Bu düşüncenin hastasıyım. “Albümüm çıkınca ya da filmim vizyona girince gelirim” diyen kim varsa, ciddi bir özgüven eksikliğini bahaneyle kapatıyor demektir. Bir markanın kendini anlatmak için ille de yeni bir işe ihtiyaç duymasını kim kabul edebilir ki? Ve fakat suçu sadece onlarda değil, onların takvimine göre saatini kuranda da arayacaksın.

Yapmayın, karşılıklı tuhaflaşmayalım, acayipleşmeyelim abilerim, ablalarım!

Haberin Devamı

Vedaların hastasıyız!

Vallahi ben saymadım ama “Karadayı” (atv) dizisindeki Mahir ile Feride karakterinin bir dargın bir barışık hatta girip, çıkıp, yeniden girmeleri sanırım iki rakamlı hanelere gelmiştir... Dün akşamki yayında yine bir ayrılık havası yaşandı. Mahir, sevdiceğinin iyiliği gereği istemeyerek ilişkiyi bitirdi.

Veda sırası onda mıydı emin değilim ama tam da bu işten sıkıldığımı düşünürken eşim bombayı patlattı; “Ayrılsınlar vallahi, sonunda öyle güzel ve içten barışıyorlar ki!”... Anladım ki, “Karadayı” bir erkek ve bir eleştirmen kafasıyla izlenecek iş değil.

Durumun tekrar tekrar vizyona gelmesi eleştirmeni, bir dargın bir barışık hatta takılması da delikanlıyı bozuyor, ne dersiniz?

Sözlüye mi kalkmışlar?

CNN Türk ekranında yayınlanan “Parametre” isimli programda bir “yerleştirme” hatası var. İzleyici bir tarafta Ebru Baki, diğerinde Hakan Çelik ve Emre Alkin’i ayakta izliyor... Sorular çoğunlukla Ebru Baki’den gelince ortaya tuhaf bir “sözlüye kalkmış lise öğrencisi” fotoğrafı çıkıyor...

Elbette program arka fondaki dev ekrandan besleniyor. Ama saatler boyunca ayakta yan yana dizilmiş iki fikir adamını izlemek, Ebru’yu biraz öğretmen, diğerlerini de öğrenci havasına sokuyor... Basit bir masa etrafında dev ekranı da fona alarak bir düzenleme yapılabilir. En azından kimsenin ayağı şişmez. Şakası bir yana önerim budur!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder