Mesut Yar Mali'yi hoyratça tüketmemek lazım...
HABERİ PAYLAŞ

Mali'yi hoyratça tüketmemek lazım...

“Eyvah Düşüyorum” (Star TV) hafta içine geçip “Çarkıfelek”in (Kanal D) karşısına kuruldu.Hafta içi her akşam yayınlanan program ilk verilere göre başlangıç noktasındaki reytingi tutturamıyor.

[[HAFTAYA]]

Peki, bu kötü bir şey mi? Elbette kartların reyting üzerinden dağıtıldığını düşünürsek çok da hayırlı olmayabilir. Ama mesele Star yöneticilerinin dediği gibi “Mehmet Ali’nin biraz kana karışması lazım” tespitine kilitleniyor. Çünkü... Buradaki çünkü önemli; duyduğuma göre yapılan araştırmalar ünlü şovmenin daha çok 30 yaş üstü tarafından tanındığını, yeni kuşak izleyici için henüz bir konumlanmaya sahip olmadığını ortaya çıkarmış. Hâl böyle olunca Mehmet Ali Erbil bir süre kendini yeniden izah etmek zorunda kalacak... Sonrası mı? Onun bitip tükenmek bilmeyen enerjisiyle hallolacağını düşündüğüm bir süreç... Bu sürecin sonunda Mehmet Ali Erbil ya tüm kesimlerden kabul görecek ya da bizim kuşağın sunucusu olarak aldığı bu reytinglerle yola devam edecek...Tüm bu anlattıklarım yüzünden ilk bakışta efektif bulmadığım Mali’yi her gün yayına sürme fikri bilimsel olarak farklı bir doğruyla çakışıyor. Ben tüketilmesin derken, yayıncı “tanıtmak gerekliliğinin”arkasında duruyor... Bu durumda tek temennim Mehmet Ali Erbil’in kendini yeni kuşak izleyiciye doğru bir şekilde tanıtması.Bizim alıştığımız üzere parmak ve gafları üzerinden değil, o müthiş çekim alanıyla...

Haberin Devamı

Dizilerin astrolojisi var mıdır?

TRT 1 ekranında yeni bir dönem dizisi başlıyor. Adı “Filinta”. İlk bakışta eskilerin deyimiyle afili bir duruşu var. Projenin bir Osmanlı polisiyesi olduğu duyuruldu... Bir nevi “Yandım Ali” ile “Osmanlı Tokadı” arasında bir yerde duracaktır. Teşkilatın II. Abdülhamit’ten itibaren işgal yıllarına kadar alengirli bir hıza kavuştuğunu biliyoruz. (Dilerim Murat Bardakçı hocamız şerh düşmez.) Neyse mesele de o değil zaten. Bir kehanet olarak dönem dizilerinin son üç yıldır gördüğü aşağı doğru itibarın verdiği ipucuyla bu yıl bu türün iş yapacağını düşünmüyorum. Tersi de olabilir... Zaten tersi durumunda da dizi kuşakları bir döngüye girer. Bu yıl dönem dizileri, gelecek yıl mutfak ve salon arasında geçen “Dadı” türü sit-com’lar bir sonraki yıl ise “Aliye” gibi ağır dramlar ekranı işgal eder... Dizilerin astrolojisi tıpkı gökyüzündeki yıldız hareketleri gibi birkaç yılda bir kendini tekrar eder. Yaşadık gördük, var mı itirazı olan?

Haberin Devamı

Neden korkutamıyor?

Açıkçası “Gölgedekiler” (Show TV) isimli korku hikayelerinden oluşan seri başlarken “Alacakaranlık Kuşağı” serisiyle büyümüş bir izleyici olarak; “bizimkiler bu kez korkutabilecekler mi?” duygusunu fazlasıyla yaşamıştım... Ama ne yazık ki, senaryoların kısmen gerilim yarattığı “Gölgedekiler” dizisinde işin görsel karşılığını bulamadım. Türk Sineması’nın korku örnekleri üzerinden gidecek olursak bu işi bizim neden kıvıramıyor olduğumuzu birilerinin düşünmesi lazım... 2000’li yıllardan itibaren hem teknik hem de içerik olarak şaha kalkan dizi sektörü neden ama neden insanları “American Horror Story” tadına ucundan da olsa yaklaşabilen bir gerilim havasına sokamadı acaba? Dedim ya düşünmek lazım!

Haberin Devamı

Fincan’ı dünyaya yayabilecek miyiz?

“Fincan” yaşı azıcık kemale yakın olanların rahatlıkla hatırlayacağı eski bir Anadolu hane oyunuydu. Televizyonun hayatımıza girmediği dönemlerde özellikle Ramazan eğlencesi olarak kıraathanelerde filan da oynanırdı. Aslında aileler için iyi de bir eğlencelikti. Ama kabul etmek lazım ki fincanın içinde saklanan yüzüğü bulmak esaslı bu oyunu genç kuşakların bilmesi mümkün değil. Bizim ekranlarda sosyoloji Indiana Jones’u olarak tanımlayabileceğimiz Birol Güven o oyunu tarihin dehlizlerinden çıkarıp modern bir yarışma olarak ekrana taşıdı. Kendisinin deyimiyle “denedikleri” bu eski oyun modernize edilmiş ve televizyona uyarlanmış haliyle tutarsa dünya çapında bir yarışma ortaya çıkabilirdi. İlk bölümlerini izlediğimde bunun mümkün olacağını düşündüm. Psikiyatri Profesörü Ertan Tezcan’ın sunumuyla oyun eski hanelerden çıkıp rahatlıkla yeni hanelere girebilirdi. Çünkü sadece bir yarışma olarak değil aynı zamanda toplumsal ilişkilerin de gerektirdiği sıcaklığa yönelik önerileri içinde barındırıyordu. “Fincan” hâlâ görevini yapıyor. Reyting olarak henüz anlaşılamamış olduğu görünse de orta kısa vadede izleyiciyle kucaklaşacağını düşünüyorum. TRT 1 ekranında izleyebilirsiniz.

Kandemir’in ikizi Ethem!

Sayfanın dedektiflerinden Cüneyt Tan önceki günkü yazımıza ekleme yapmış; “‘Ulan İstanbul’ (Kanal D) dizisinde Uğur Polat’ın canlandırdığı suç çetesinin lideri Kandemir karakteri sanki ‘Kayıp Şehir’ dizisinin başka bir suç çetesinin lideri olan Ethem karakterine çok benziyor. Yine Uğur Polat’ın canlandırdığı Ethem, sanki bir ‘spin off’ (çok tutulan dizinin sevilen karakterini ayırıp ayrı bir dizi haline getirmek) karakteri gibi. Kandemir gibi vicdanı var, arada adalet ağır basıyor, bazen de acımasız olabiliyor ama her zaman sevdiği insanların yardımına koşuyor... Kandemir, tarz olarak ‘Kayıp Şehir’in Ethem’i gibi. Sanki Ethem, başka bir ekip kurup son bir iş peşinde koşuyormuş gibi hissediyorum... Sahi bu Ethem, Kandemir’in tek yumurta ikizi olmasın Mesut Bey, ne dersiniz?”...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder