Mesut Yar Ne yediniz bizi yahu?
HABERİ PAYLAŞ

Ne yediniz bizi yahu?

Dizilerdeki abartılar hattına girmişken devam edelim. Çilek Kokusu’nda (Star TV) Eda, ağabeyi Volkan ile Aslı’yı bir araya getirebilmek için bilgileri dışında bir aksam yemeği organize etti...

[[HAFTAYA]]

Ancak ne tesadüf ki bu akşam yemeğine yanlışlıkla Burak gitti. Aslı ve Burak, birbirlerini görünce şok oldular!.. Bir başka tesadüf ve ardından gelen büyük şok da ikisinin aynı evde yani Burak’ın ailesinin evinde yaşıyor oluşuydu. Kaç bölüm sonra bunun da farkına vardılar iyi mi? Dizinin ilk bölümlerinden itibaren Burak arabasıyla kazara Aslı’ya çarpıp işinden olmasına neden oldu. Bodrum’a aynı uçakla gidip bir de yan yana oturup sürekli tartıştılar. Burak’ın ailesinin otelinde çalışan Aslı hop, yeniden Burak’la karşılaştı. Sonra birlikte teknede mahsur filan kaldılar. Sonra Aslı yine Burak yüzünden işinden oldu, sonra, sonra, sonra...

Haberin Devamı

Tamam yahu aşk tesadüfleri sever ama burada gördüklerimiz çok net bir şekilde tesadüfün iğne deliği dedirten gelişmeler. Bizi tesadüflerle yemeyin, içimiz kurudu vallahi!

Bana göre kız iyi yırttı!

Hay maşallah; Kalbim Ege’de Kaldı (Kanal D) dizisinde Iraz Nene’nin köyünde yaşayan ahali öyle neşeli ki, durup selfie filan çekiyorlar... Sürekli kahvehanede birbirleriyle dalga geçip hayatı ti’ye alıyorlar. Dert tasa filan hak getire. Köy ahalisinin derdi günü, Mustafa ve Zeliş’in evliliğinin sahte olduğunu kanıtlayıp Iraz Nene’nin vaat ettiği büyük paraya konabilmek. Muhtarından tutun da berberine kadar herkes ajan kılığında... Mesela son bölümde Zeliş’in patronu Yaman’ın biraz safça ve bir hayli de frapan kız arkadaşı İlke köylük yere deyim yerindeyse cıbıldak bir şekilde geliverdi...

Önce Mustafa’yı yanına alıp kahvehanedeki erkeklere “ay çok tatlısınız” çekti. Bitmedi, ardından göl kenarında kafa çeken 10 adamın arasına tüm o frapanlığıyla “çok tatlısınız sizi içime sokasım geldi” diyerek daldı... Üçüncü sayfalara davet... Anadolu insanının hoşgörüsünü iyi bilirim ama İlke kardeşimizinki bir miktar provokatörlüğe girmiyor mu sizce? Elin beş parmağı bir değil, on adamın onu da öyle... Bana göre karikatürleştirilmiş karakteriyle iyi yırttı. Belli ki kızımız gazetelerin üçüncü sayfasını filan pas geçiyor. Ya da ahali gerçekten fazla iyi niyetli... Ne diyelim ki güldürecekseniz abartın ama dozunda abartın. Böylesi (olmayacak cinsten) iyi niyet mizah dizisinde bile sakil duruyor çünkü!

Haberin Devamı

Mutluluk dediğin nedir?

Yazı bana ait değil. Mehmet Türk kardeşim gönderdi. Ama altına imzamı atarım. Çünkü fena halde doğruları yazmış. Ne mi yazmış? “Adı Mutluluk (FOX) dizisinde Kumsal karakteri babasının istediği ve kendi adına aldığı kararları reddederek kendi kararlarının peşinden gitti... İlk kararı Batu ile birlikte İstanbul’a yolculuk oldu, bunu başardı. Sonra ‘mutluluk nedir?’ sorusuna yanıt aramaya başladı ve Adı Mutluluk isimli kitabı hatmetti. Mutlu olabilecek miydi, mutluluk neydi filan derken durumlar bir hayli değişti. Şimdi kendisine aşık ve onun aşkı için savaşan iki genç adam, iyi bir üniversitede eğitim, maddi açıdan zırnık kadar olmayan sıkıntı, üniversite hocalarının desteği sayesinde barıştığı bir babası ve barlarda filan söylediği neşeli şarkıları var...

Haberin Devamı

Halbuki bu ülke hayattan bıkmış binlerce işsiz genç, bombalarla vahşice öldürülen öğrenciler, cinayete ve tecavüze kurban verilen kadınlar ve çocuklar, aile içi şiddeti körükleyen ve aile dağıtan fukaralıklar, intiharlarla dolu... Kumsal kardeşimizin bu koşullarda bir gün bile korkunç bir nedenden dolayı yaşamını yitirmeden yastığa başını koyuyorsa oturup haline şükretmesi gerekiyor... Aksi takdirde yaşadığı hissin adı mutluluk filan değil, bildiğin şımarıklıktır çünkü!”

Bir tatilim geldi ki...

Vallahi son bir yıldır haftanın altı günü en az dört en fazla sekiz parçadan oluşan bu köşeyi hastalık dışında ara vermeden gazetenize taşıdım... Bu yıl POSTA’daki 9’uncu yılım ve şunu söylemek istiyorum ki burada yaşadığım özgürlüğün hakikaten lügat karşılığı yok... Ama şu da var. TV izlemek, bana göre beyin ölümünü hızlandırmakla sonuçlanan tuhaf bir hastalık. Bunu hem sizin hem de kendim için severek yapıyorum. Ama bu sevginin bitmemesi için insanın bir miktar kafa dinlemeye, TV ekranından uzaklaşmaya, kendini sessizliğin serinliğine atmaya ihtiyacı oluyor... Bu yüzden sizden birkaç günlüğüne izin istiyorum. Ben yokken eleştirilerinizi göndermeye devam edebilirsiniz. Nasipse dönüşte bir kitap dolusu da olsa yayınlar, düşüncenizi herkesle bölüşürüm... Neyse. Vaat etmeyi kısa kesip, bir minik veda havası tutturayım. Peynirli sade, bana müsaade. Önümüzdeki haftalarda bir günde görüşürüz. Sevgiyle...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder