Mesut Yar Öyle bir hıza ulaştı ki!
HABERİ PAYLAŞ

Öyle bir hıza ulaştı ki!

Haberin Devamı

“Paramparça” pazartesi gecesinin liderliğini ele geçirdi. Açıkçası sürpriz olmadı benim için. Daha önce de yazmıştım, dizi “bu kadar bilindik meseleleri bir araya getirmeyelim” kafasının tersine çalıştığı bir zekayla ilerlediği için kolay yer buldu seyircinin zihninde. Bir de şu var ki, iki bölümde bir başka dizinin 20 küsur bölümde harcayacağı hikayeyi harcayarak müthiş hızlı bir akış yakaladı...

Çocukların hastanede karışmasından tutun da gerçek ailelerini keşfetmelerine kadar her şey mesela bir günlük dizinin bir aylık malzemesi sayılabilir. Ciddiyim karşılaştırın da görün. Bunun yanında oyuncuların uyumları da dikkat çekici bir hale geldi bana göre. Son zamanlarda dizi ekranında “yakışan çift” ya da “aşk üçgeninin köşeleri” çok doğru oturmuyor ya da bulunamıyor. “Paramparça” bu cendereden de başarıyla çıktı bana göre. Bir de not; Erkan Petekkaya üzerine hiçbir rolün ya da karakterin yapışıp kalmayacağını bir kez daha kanıtladı sevenlerine. Yeni bir adama inandırdı bizi, önceki adamları unutturan yepyeni bir adama. Tebrikler.

[[HAFTAYA]]

Fatih Harbiye’nin ardından...


“Fatih Harbiye” dizisi bu akşam son buluyor. Açıkçası bu köşede sıklıkla eleştirsem de izleyici üzerinde yarattığı çekim algısının başarısını da görmezden gelemem. Koliba imzalı hemen her dizide bugüne kadar izleyiciyle tuhaf bir bağ oluştu. Yapımcı Ata Türkoğlu, çok farklı görüş ve dünya hallerinden ciddi çizgilerle birbirinden ayrılan hikayeler kadar fazlasıyla renkli bir kabul hattı yarattı. Bu denli titizlenmenin sonucunda kişisel dizi tarihini her biri unutulmaz dizilerle doldurdu (Köprü, Aşk Kapıyı Çalınca, Türkan, Yılanların Öcü gibi). “Fatih Harbiye” de bu tarihin başarılı işlerinden biri olarak yerini aldı zihnimde. Dizilerin vedası bir TV kritik yazarının en saf hislerini kağıda dökmek hali yaratır önünde sonunda. Ben de her anı rastlantıyla dolu da olsa “Fatih Harbiye”nin iki farklı dünya duruşunu en ahlaklı şekilde ekrana taşıdığını not düşerek “güle güle” demek istiyorum bu diziye...

Kardiyolog oynatmak şart oldu!

“Yılanların Öcü” (Show TV) dizisinde Fatma’nın kardeşi Ömer kalbinden rahatsızlandı. Kalp kapakçığında sorun var. “Günahkar” (FOX) dizisinde Aslıhan’ın müstakbel kocası Fikret aniden kalp krizi geçirdi. “Kaderimin Yazıldığı Gün” (Star TV) dizisinde Elif’in kardeşi Nazlı kalbinden ameliyat geçirdi. Şimdi iyileşme sürecinde... “Hayat Ağacı” (TRT 1) dizisinde Eşref, çocuklarının ihanetine dayanamayıp kalp krizi geçirerek sokağın ortasında yere kapaklandı... “Kocamın Ailesi”nde (FOX) Engin ismiyle ortaya çıkan Rıza’nın gerçek oğlu olmadığını öğrenen Zafer Bey’in kalbi tuttu ve yere yığıldı... “Güllerin Savaşı”nda (Kanal D) Salih Bey; “O Hayat Benim”de (FOX) İlyas Bey; “Karadayı”da (atv) Nazif Baba; “Emanet” (FOX) dizisinde ise Tahir Ağa kalp krizi geçirdiler... “Fatih Harbiye” (Show TV) dizisinde ise Kerim Arcaoğlu kalp krizi geçirerek öldü. Dünya değiştiren bir o oldu sanırım. Neyse; belli ki dizi karakterlerinin yüzde 80’i filan kalbinden rahatsızlık yaşıyor. Sağlık raporu böyle yerlerdeyken bu kadar entrika, mücadele, acıyı da hesaba katarsak; her diziye bir kardiyolog koymak şart olmadı mı artık?

Ankaralı bir yılbaşı sürprizi...


Ankara’nın Dikmeni” isimli dizi atv ekranına geçtikten sonra bir miktar referans kaybetti. Reytinglerin düşüşünden anladığım kadarıyla Kanal D ekranının izleyicisini çekemedi kendine. Oysa bir coğrafik komedi de olsa karikatürize ettiği tiplerle basit ve anlaşılabilir bir mizahı resmediyordu. Böyle geçmiş zaman kipi kullanarak bir şey ima etmiyorum. Ama benim tanıdığım Gani Müjde koşulları çok da zorlayan bir usta değildir. Bir süre daha izleyiciyle diziyi bir araya getirecek aşıyı tutturmaya çalışır, olmadı mı da vazgeçer her şeyden. Bu bir gazlama yazısı değil elbette... Ben sadece iyi bir projenin hakkını alamamasından bahsediyorum. Gerçi son zamanlarda kimine göre hak ve adalet reyting sisteminin çok uzağında gibi duruyor. Neyse, “Ankara’nın Dikmeni” çok ilginç bir yeni yıl sürprizi hazırlıyormuş izleyene. Türkiye’nin her yerinden toplanıp, Ankara’ya gitmeden o meşum Ankara eğlencelerinden en efsanesini yaşayacağımızı söylemem kafidir şimdilik.

İnandırmak ciddi bir başarıdır!

“Karadayı” (atv) isimli dizide en başında izlediğimiz birbirine kenetlenmiş o Kara ailesi nasıl oldu da bu denli sevimsiz bir hale geldi inanamıyorum. Hani doğrusunu söylemek gerekirse sıradan bir ailenin başına binde bir ihtimalle gelmesi düşünülen her şey Kara ailesinin üstüne karabulut gibi çöktü, bu tamam. Ama çizilen portrelerle ailenin hemen her ferdi dar günde Japon yapıştırıcısıyla birbirine yapışacak bir haldeydi. Şimdi kalanların hepsi birbirinin gırtlağına yapışacak durumda neredeyse. İyileri yekten kötü, kötüleri de şaşırtıcı bir biçimde iyi hale getirip bunu da her izleyene inandırmak ciddi bir başarı bana göre. Artık oyuncunun mu, yazanın mı, yönetenin mi, yoksa alayının başarısı mı bilemem ama “eyvallah” çekerim...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder