Mesut Yar Sığınacak çok adamız kalmadı!
HABERİ PAYLAŞ

Sığınacak çok adamız kalmadı!

1981 yazında gitmiştim Bozcaada’ya. İlk gençliğimde tanışmıştım yani kendisiyle. Yıllar içinde inanılmaz bir şekilde kalabalıklaşıp, ilk tanışıklık halimizle ilgisi kalmayacak kadar değişti. Bu hepimizin yarattığı bir durumdu ve oradaki anılarımı da alıp sessizce çekiliverdim kalabalığın arasından.

[[HAFTAYA]]

Yıllar sonra yeniden gittiğim ada bir “yerli turizm cenneti” olmuştu. Her ne kadar konaklama ve keyif etme bedeli almış başını gitmişse de, yerli tatilcinin ağzının tadı yerindeydi. İmara açılıyormuş ada. Daha çok imar alanı ve betona. Açıkçası avuç içi kadar bir adadan Santorini gibi yapay ama para basan bir turizm cenneti yaratabileceğimizi hiç düşünmedim.

Haberin Devamı

Zaten verilen izinler de villa/ yazlık gibi mekanları ilgilendiriyor. Çabayla yaratılan her güzelliğin üstünü bu ansızın çizme halimizden nefret ediyorum. Her ne kadar “yeni hali” bana hitap etmese de gelecekteki haline daha çok itirazım var. Sığınacak çok adamız yok, Bozcaada’ya dokunmayın lütfen desem fazla romantik sayılmam değil mi?

Show TV gişeye asılıyor!

Hadi ilk benden duymuş olun. Şimdilik prime time kuşağı başta olmak üzere neredeyse 7/ 24’lük bir yayıncılık hüsranı yaşayan Show TV iddialı bir sezon için dizi filan değil, bizzat sinema filmine abanmaya karar vermiş. “Kelebeğin Rüyası”, “Düğün Dernek”, “Patron Mutlu Son İstiyor” gibi iddialı BKM yapım imzası taşıyan filmlerin hepsinin ilk gösterim ve yayın haklarını satın almış.

Bunun anlamı, Show TV ekranında biri Oscar’a yürüyen, diğeri gişe gelirini altüst eden çoğu da boş salon bırakmamış işleri sıklıkla göreceğiz. Show TV bir dönem “Recep İvedik” serisiyle yakaladığı izleyiciyi tekrar çekim alanına sokmaya kararlı görünüyor. Ama anlattığım işler birkaç geceyi ve gün içinde birkaç saati kurtarabilir. Bir şarjör dolusu kurşuna ihtiyacı olan kanal için hayırlı ama yeterli bir atak değildir bu anlattığım kısacası.

Rüzgar tersten esebilir mi?

“Kurt Seyit ve Şura” bu gece başlıyor. Sonuna İstanbul sıfatını aldığından beri “Yandım Ali” cinsinden bir aksiyon ve romantizm taşıyordu içinde. Aristokrasiden avama sert bir geçiş yaşayarak “bizden bir adam” yaratmaya çalışmıştı. Sezon finalinde aldığı reytinglere bakınca çok da başarılı olduğu söylenemezdi.

Haberin Devamı

Ama durun, bu köşede “vurun abalıya” tarzı linç girişimlerinden kaçarız toplu halde. Çünkü bu tavır okuyanı da yazanı da rahatsız eder. Benim diyeceğim; önünde ocak ayına kadar konmuş bir menzil bulunduran dizinin, yeni takviyelerle ki biri Fahriye Evcen gibi boş işi olmayan oyunculardandır, bu işin üstesinden gelmesini beklemek gerektiği. Kendi adıma Zerrin Tekindor’un kısmen yedek kulübesi oyunculuğundan çıkarak başka bir karakterle ana hikayeye temasını da yerinde buldum. Gerisine izleyip izlemeyenler karar verecek. Geçen yılın düş kırıklığı belki yerini apansız gelen bir sevince bırakabilir, rüzgar tersten esebilir, kurt çıkabilir, taş atabilir!

Bir gecikmiş tekrar hali...

Sanırım açılımı şöyleydi; “Allah sağlık para aşk versin amin”. Baş harflerini toplayınca da ASPAVA diye sanki yıkanıp da çekmiş bir cümle/ kelime çıkıyordu ortaya. Kimi zaman bir gazete köşesinin kimi zaman meyhanenin ismi olarak yaşadı bir süre. Ve sonunda televizyona komedi programı olarak konuldu. Önceki akşam Fox TV’de ilk bölümünü izlerken, bu sahneden TV için komedi işleri yaratmak fikrinin öncüsü Osmantan Erkır’ı kendi inşa ettiği hattın izleyicisine verdiği randevuya bir hayli gecikmiş buldum.

Haberin Devamı

Açıkçası bir “Mahşeri Cümbüş” işinden sonra tuhaf bir cücelik taşıyordu bu yeni işi. “Güldür Güldür”, “Arkadaşım Hoşgeldin”, “Kim O”, “Üç Adam” filan derken o köprünün altından çok sular akmıştı. Osmantan Erkır’ı başka bir yere taşıyan yeni bir işte görmek çabasındayım ben. Bunu iki kez becerdi. Üçüncü işinin kötü bir “kendini tekrar etme hali” olmasına içim elvermiyor doğrusu!

TRTne yapmalı?

TRT dört kanalını birden tam gün/ dakika bazında ölçtürüyor. Bunun anlamı her gün yenilenen reyting karnesinde önemli bir basamak hacmini elinde bulundurmak. İlk yüz listesi içinde pazar günü 30 ayrı yapımı yer alan TRT kanalları belli ki pazar payını arttıracak bu ölçümlere çok güveniyor.

Ama sorun listeye ne kadar çok yapım soktuğunda değil, soktuğun yapımların ne kadar izlenme aldığında. Önemli maç yayınlarına rağmen TRT pazar günü ilk on sıralamasında yer almıyor. Üstelik TRT Spor kanalı, maçları ilk elden yayınlayan TRT 1’i geçmiş izlenirlikte.

“Futbol Arenası” isimli program (TRT Spor) listede ana kanalın programı “Stadyum’un bir basamak üstünde duruyor. Bence TRT’nin bu ölçümlerle rekabete girmek yerine bir algı yönetimine girişmesi çok daha kârlı olacaktır. Hangi hatlarda çekim alanı yarattığını, hangi içeriklerle rakiplerinin üstüne çıktığını belirleyip o bölgelere asılarak kendini geliştirmesi kamu kanalını “kârlılık üreten bir devlet müessesesi” haline getirebilir. Bu durumda da en çok o yayınlar için vergi ödeyen vatandaşın eli rahatlar. Yeni genel müdürünü arayan kurumun muhtemel yöneticilerine peşinen soruyorum şimdi; haksız mıyım?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder