Magazin MFÖ'yü bir arada tutan bağ Özkan'dı

MFÖ'yü bir arada tutan bağ Özkan'dı

Paylaş
MFÖ'yü bir arada tutan bağ Özkan'dı

Türkiye'nin en değerli, en üretken sanatçılarından biri olan, 'MFÖ'nün Ö'sü, Özkan Uğur'u 8 Temmuz 2023'te kaybettik. Eşi Aysun Aslan Uğur o günden beri hiç konuşmadı. Suskunluğunu POSTA'ya bozdu.

EN BÜYÜK TUTKUSU

Haberin Devamı

Aysun Aslan Uğur, eşinin en büyük tutkusunun 'MFÖ' olduğunu söyledi ve ekledi: "İçlerinde MFÖ'ye en aşık olan Özkan'dı. Özkan olmasa MFÖ dağılırdı. Hem de çok önceden... Özkan o ikilinin ortasında hep bir bağ oldu ve idare ederdi. Ortamı yatıştırırdı."

MEDYADAN ÖĞRENDİM

Mazhar ve Fuat'ın da hayatlarının zora girdiğini belirten Aysun Aslan Uğur, "MF olarak sahneye çıktılar, ben de medyadan öğrendim. Eleştiri aldılar. 'Mazhar Fuat Özkan' diye çıksalardı, bu sefer 'Özkan öldü, neden onun ismiyle çıkıyorsunuz?' diyeceklerdi" dedi.

EŞİ ÖLDÜKTEN SONRA İLK KEZ POSTA’YA KONUŞAN AYSUN ASLAN UĞUR:
ÖZKAN OLMASAYDI MFÖ ÇOK ÖNCEDEN DAĞILMIŞ OLURDU

Özkan Uğur Türkiye'nin en önemli müzisyenlerinden biriydi. MFÖ (Mazhar, Fuat, Özkan) grubunun usta gitaristi ve yorumcusu, geçtiğimiz temmuzda ikinci kez yakalandığı lenf kanseri nedeniyle yaşamını yitirdi. Acı kaybıyla Türkiye’yi ağlatan 69 yaşındaki usta sanatçının eşi, koreograf ve yönetmen Aysun Aslan Uğur aylar sonra sessizliğini POSTA’ya bozdu bozdu. Hem yaşadığı büyük acıyla nasıl başa çıktığını hem de 40 yıllık evliliklerini konuştuk.

Haberin Devamı

“Ölenle ölünmüyor” derler ya hep; bir de en sevdiğini kaybeden insana sormalı, bu söz ne kadar doğru?

Evet, ölünmüyor. Ama yaşamak da eskisi kadar renkli ve kolay olmuyor. Ölüm acısı çok ama çok büyük bir acı, tarifi yok. Çatısız, direkleri olmayan bir ev gibi kalıyorsunuz. Bana en önemli gelen şey ölünün ardından matem tutabilme izninin verilmesi insanlara.

Peki size o izni verdiler mi, mateminizi tutabildiniz mi?

Pek verdiklerini söyleyemem. Çok zor ve karışık günler yaşadık. Özkan gibi birini kaybetmek kolay değil ki. Allah razı olsun, eşimizden dostumuzdan çok yardım gördük ama emin olun ki; yedi mevlidine kadar eve her gün yüzlerce insan doldu taştı. Bu çok güzel ama moral olarak bir o kadar da yorucu oldu. Bir de üzerimizde çok ciddi bir baskı hissettik üç ay boyunca. Daha Özkan’ı yeni kaybetmişiz, onca talep geldi. “Yok anma yapalım, yok bilmem ne yapalım...“ Tamam yapın da gider gitmez onu anmanın bir anlamı yok ki. Bırakın da bir acımızı yaşayalım, daha gözyaşımız kurumadan neyin telaşı bu? Oğlum da ben de çok üzüldük ve emin olun daha yeni toparlıyoruz kendimizi.

Haberin Devamı

Onun yokluğuyla ve acısıyla nasıl başa çıkabiliyorsunuz?

Halen yokluğuna alışabilmiş, atlatabilmiş değilim. Ama anılarına sığınıyorum. Evi komple tadilata soktuk çünkü nereye baksam, hangi odaya girsem Özkan karşımda. Yaşanılmıyor, dayanılmıyordu böyle bir acıya. Her yer Özkan! Yaşayamadım, çalışma odasına giremedim. 40 yıldır beraberiz ve bir anda hayatınızdaki o çok sevdiğiniz insan yok olup gidiyor. Oğlum Alişan, başka bir evde yaşıyordu, tekrar benim yanıma taşındı çünkü birbirimize hem moral, hem güç, hem destek oluyoruz.

Özkan Bey’in müzik aletleri, kıyafetleri, eşyaları duruyor mu halen?

İlk başta hiçbirine dokunamadım, kıyamadım. Ama vefatın yaşandığı bir evde eşyalarının kalması maalesef bir fayda sağlamıyormuş çünkü nereye baksanız onu görüyorsunuz, ağlama krizleri geliyor. Nereye elimi atsam onun eşyaları. Çok dokundu bu bana. İnanışa göre bir an evvel evden çıkarılması gerekiyormuş. Çünkü bu gidenin de ruhuna iyi gelen bir şeymiş. Uzun süre yapamadık ama şimdi daha yeni tüm eşyaları bir depoya taşıyabildik. Bunu yapmasak yaşayamazdık.

Haberin Devamı

ŞÖHRETİ ÇOK BÜYÜKTÜ AMA ASLA ÜNLÜ GİBİ YAŞAMADI

Özkan Uğur, arkasından bir tek kötü laf bile edilmeyen isim. Bunu nasıl başardı?

Alçak gönüllü ve çok samimiydi. Tek bir kötü olaya adı karışmadı. Çok ünlü olan ama asla ünlü gibi yaşamayan, şöhrete kapılmayanlardandı. Kibir ondan çok uzaktı ve kimseye de yakıştıramazdı. Bu kadar ünlü olup da egoyu tıraşlayabilmek gerçekten kolay değil. Ama Özkan başardı. Neşe doluydu, enerjikti. Kimseyi asla kırmazdı. Ünlü olmak çok zordur, herkes taşıyamaz. Göz hapsindesiniz ve yaşamınızı hep paylaşmak zorundasınız. Buna aileniz de dahil oluyor. Hele çocuklar için daha zor. Çünkü bir yaşa kadar çocuk algılayamıyor.

Nasıl geçerdi bir günü?

Aşırı çalışkandı. Hiç durmazdı, bazen “Ne olur yeter artık dur, kafam şişti” derdim, günde 7-8 saat gitar çalar mı insan? O çalıyordu işte. Özkan hastalık sürecinde çok çalıştı. Kanser hastaları bence bu kadar çalışmamalı, dinlenmeli biraz. Ben ona dinletemedim. Zaten ilk hastalığı yensek de aklımız hep oradaydı, çünkü yeniden geleceğini biliyorduk. Doktoru da “Gelir tekrar” demişti. Nitekim 5 yıl sonra geldi. Ben bu hastalıkla çok iç içe yaşadım, tek tavsiyem çok fazla çalışmasın kanser hastaları, aşırı yorgunluk tetikliyor bunu. “Konserin varsa film çekme, filmin varsa konsere çıkma” derdim ama dinletemedim.

Haberin Devamı

BIRAKTIĞI HER ŞEYİ DEĞERLENDİRECEK BİR PROJEMİZ VAR

O hastalığı ilk nasıl öğrenmiştiniz, kötü süreç nasıl başlamıştı, neler yaşadınız?

2011’de vücutta şişlikler başladı, doktora gittiğimizde “Şu anda böyle bir şey yok ama gelebilir” demişti. Ve 2013’te geldi. Tam atlattık dedik, nüksetti. Zaten son 4 yılımız çok kötü geçti, hep hastalıkla mücadele ettik. 2019 Kasım ayında kapandık eve. Ama kendimizi bırakmadık, yıkılmadık. Güçlüydük. Çünkü çok tatlı bir evladımız var, onun için güçlü olmalıydık. Sancılı bir süreç, kötü bir hastalık, bilen bilir. Dayanması çok kolay değil.

Peki, biraz olsun atlatabildiniz mi?

İnsanlara o matem iznini vermek lazım. Matem tutmak çok gerçek bir duygu; ben daha yeni yeni atlatmaya çalışıyorum. Atlatmak zorundayım yoksa böyle yaşayamam. “Zaman her şeyin tedavisidir“ derler, unutulmaz ama belki acı biraz hafifler. Özkan’ın çok önemli bir mirası var ve onu sadece bize değil tüm ülkeye bıraktı. İstiyoruz ki bu bıraktığı eserleri kederden çıkıp nesilden nesile yayalım, sanata, müziğe, eğlenceye dönüştürelim. Ağla dur, bunun sonu yok ki. Özkan’ın bize bıraktığı her şeyi değerlendirmek istiyoruz, en ufak filminden, şarkısından, eşyasına kadar. Bir projemiz var, onu gerçekleştirebilirsek hepsini kullanacağız. Büyük bir proje, öyle basit bir şey değil. Bunun üzerinde çok ciddi çalışıyoruz.

MAZHAR VE FUAT İÇİN HAYAT ÇOK ZOR OLACAK

Mazhar ve Fuat size vefa gösterdi mi?

Sağ olsunlar. Aradılar sordular ama onların da acısı çok büyüktü ve koşacak halleri yoktu. Biz ailesiyiz. Onlar da öbür ailesiydi. Üç kişilik bir evlilik yürütüyorlardı. 50 yıl dile kolay. Bence şu an onlar da dışarıdan gelen büyük ve haksız bir baskı altındalar. Hepimiz yıkıldık, çöktük. Biz o günlerde en büyük desteği de vefayı da Cem Yılmaz’dan gördük. Allah razı olsun ve o çocuğun tuttuğunu altın etsin. Özkan’ı kaybettiğimiz gün eve geldiğimizde Cem ve ekibi olaya hakim olmuşlardı bile. Herkesi ağırladılar, yedirdiler, içirdiler. Ev doldu taştı her şeye koşar mı insan koştular. Ömür boyu unutmayacağım. Cem, Zafer, Öner, Ozan, MFÖ’nün menajeri Orçun, Sibel, Damla, İpek ve Hadiye her şeyimizdelerdi.

Geliyorlar mı ziyaretinize?

Geldiler. Aradılar da ilk günler. Dilerim yolları açık olur. MFÖ 100 yıl geçse unutulmaz. O bir efsane. İnsanlar da evine ekmek götürüyor, kolay değil tabii ki sahneye çıkacaklar. Ben çok üzülüyorum eleştirilmelerine. İnsanlar çalışmak zorunda. Nitekim “MF” oldular. Ben de bilmiyordum, medyadan öğrendim. Büyük cesaret dedim, bravo yani. İsterlerse MFÖ olarak da kalabilirler. Bundan sonrasında ne isim kullanacaklarına karışmak haddim değil.

Kızmadınız mı yani?

Kızmadım tabii... Benim tek söylediğim şuydu; biraz durun! Çok erken konuşulmaya ve oluşmaya başladı bunlar. En azından bir 6 ay yasımızı tutalım, hiçbir şey konuşmayalım lütfen. Bırakın ünlü olmasını, bir insan kaybediyorsunuz, bir evin 40 yıllık babası gidiyor, bu ciddi bir çöküş... Dünya stres sıralamasında insanı en çok yoran iki şey vardır; ilk sırada bir yakınının ölümü, ikinci sırada ise ev taşımak ve biz bu iki şeyi ardı ardına yaşadık. Daha yeni yeni toparlıyoruz işte.

HAMİLE KALDIĞIM İÇİN EVLENDİK

Nasıl tanışmıştınız?

Tanışma ve evlilik kolay da boşanmamak zor. Mesela benim de çok sıkıldığım dönemler oldu onunla evli olmaktan. Hatta ayrılmaya kalktığımız dönemler bile oldu. Evliliğimizin temelinde büyük bir aşk da mantık da vardı. Tanıştığımızda Özkan evliydi, ben de evlenmiştim ama çok kısa sürdü, boşandım sonra. O sırada Özkan da meğer ayrılmış. Çevremiz nedeniyle çok sık bir araya geliyorduk ve o görüşmelerde birbirimize yan bakmaya başladık. 1982’de beraber olmaya başladık. 1989’da evlendik. Ben hamile kaldığım için evlendik aslında. Fakat ilk çocuğumuz dünyaya gelmedi. Karnımda 7 aylıkken kaybettik. “Yaradan’ın vardır bir bildiği” dedik. 40 yaşında da Alişan’a hamile kaldım. O da ilginç aslında, korkmuştum ve bir daha çocuk istemiyordum. Fakat bir Hindistan seyahati yaptım. Orada içimi bir şey kurcaladı ve “Çocuğumuz olmalı” dedim. Özkan ile paylaştım bunu, o da “Tamam” dedi. İlginçtir ki hemen hamile kaldım. Fakat o kadar zor bir hamilelikti ki hep yattım. İyi ki Alişan olmuş, Özkan’dan bana kalan en büyük miras. Zaten o olmasaydı biz adam olmazdık, evliliğimiz de belki sürmezdi çünkü çok hovardaydık. Bizi oğlumuz ıslah etti. Tam anlamıyla aile olduk.

Son vedalaşmanız nasıl oldu?

Zaten son aylarımız hep hastanelerde geçti. Son konuşmamızı soruyorsanız, “Ben artık ne yapacağımı bilmiyorum” dedi. Ben de “Uyu Özkancığım” dedim. Bir tek bu oldu. Alişan’a da “Hayatta en önemli şey sağlık oğlum, dikkat et” demiş...

ÖZKAN’IN EN BÜYÜK TUTKUSU MFÖ’YDÜ

En büyük tutkusu neydi?

MFÖ tabii ki. İçlerinde MFÖ’ye en aşık Özkan’dı. Açıkça söylemek gerekirse Özkan olmasa MFÖ dağılırdı. Hem de çok önceden... Özkan o ikilinin ortasında hep bir bağ oldu ve idare ederdi. Ortamı yatıştırırdı. Onun MFÖ aşkı bambaşkaydı. Tek başına bir albüm yapmadı. “MFÖ varken olmaz” derdi.

Özkan’sız MFÖ olmaz mı?

İşleri çok zor, Allah yardım etsin. Bakın “Mazhar Fuat” olarak çıktılar ve tuhaf eleştiriler aldılar. Neden eleştiriliyorlar bunu da anlamıyorum. “Mazhar Fuat Özkan” diye çıksalardı, bu sefer “Özkan öldü, neden onun ismiyle çıkıyorsunuz?” diyeceklerdi. Onların da hayatları şu an çok zora girdi.

Son Mazhar-Fuat konserine gittiniz mi?

Hayır gitmedim.

HAYATIMIZ AŞK VE KAVGAYLA GEÇTİ

Özkan Bey’le 40 yılı aynı çatı altında geçirmek zor muydu?

Güçlü ve sıcak bir çatıydı bizimki. Bizim bile yıkamayacağımız kadar güçlüydü hem de. Hiçbir evlilik kolay değildir. Kavgasız evlilik olur mu? Eleştirisiz evlilik olur mu? Bizim hayatımız aşk ve kavgayla geçti. Şiddete varmayan kavga da bir dinamik çünkü. Ama kavgamızı da tartışmamızı da evde gayet medenice halledebildiğimiz için Özkan dışarıya mutsuz çıkmadı. Bunu evde içimizde çözemesek belki Özkan bu kadar tatlı bir adam olmayacak ve belki sinirli yapısı dışarı yansıyacaktı. Biz zaten çok ünlü gibi yaşamadık. Farkındaysanız evli olduğumuzu bile yeni öğrendi insanlar. Ben ünlü bir adamla evli olsam da yüzümün çok fazla tanınmasını istemedim, sahne gerisi bir insanım. Yüzünüz tanındığı zaman özgürlüğünüz kısıtlanıyor.

Evde daha çok kimin sözü geçerdi?

Vallahi daha çok benim. O da zaten her şeyi bana sorardı. Bir şeyi bilmeyince de bana kızardı. “Sen hiç benim sözümü dinlemiyorsun“ diye (Gülüyor). Giyeceği kıyafetten, yapacağı röportaja kadar her şeyi danışırdı. Ama yükü çoktu. Tek bir işi yoktu ki; MFÖ zaten bir efsaneydi. Sonra şarkıları, seslendirmeleri, filmleri, dizileri, reklamları... Adam sanat üzerine dört kol çengiydi resmen. Onun gibisi yok, keşke olsa. Çılgın, deli ve çok güzel bir adamdı o.