‘Yargı’ dizisinde Yekta’nın oğlu Ömer olarak karşımıza çıktınız ama seyirci olarak henüz çözemedik Ömer’i. Nasıl bir karakter Ömer?

Ben de sizlerle birlikte çözüyorum ama bence Ömer gösterdikleriyle sınırlı biri değil. Onda çok daha fazlası var. Takıntılı, detaycı, kurnaz; duygularıyla hareket etmeyip doğrudan sonuca ulaşmayı hedefleyen biri.

Ömer, tam anlamıyla babasının oğlu mu, onun kadar kötü mü?

Şimdiye kadar gördüğümüz kadarıyla şeytana pabucunu ters giydirecek biri. Önümüzdeki bölümlerde nasıl birine dönüşeceğini ben de merak ediyorum.

BAZEN KIRICI OLABİLECEK KADAR NET BİRİYİM

Ömer sessiz ama net bir karakter. Doğaç ile benzer yönleri var mı?

Ben hiç sessiz sakin bir insan değilim, hareketliyim, konuşkanım hatta bazen fazla konuşkanım. (Gülüyor) Ama netliğimiz benziyor; ben de doğrudan söylerim düşüncelerimi karşımdakine hatta çoğu zaman kırıcı da olabilirim.

Sokakta karakterinize yönelik tepkiler gelmeye başladı mı?

Evet, başladı. Herkes sizler gibi sonunda ne olacağını merak ediyor ama genel olarak iyi yorumlar alıyorum.

O enteresan gözlükler dizideki imaj için mi? Bu görüntünüze alışabildiniz mi?

Evet, alıştım. (Gülüyor) Senaristimiz Sema (Ergenekon) Hanım karakter analizinde karakterin vintage gözlükler taktığını yazmıştı. Gözlüğü de hep birlikte seçtik hatta. Ben de çok sevdim, hoşuma gidiyor kendimi öyle farklı görmek.

BANA KENDİMİ GÜVENDE HİSSETTİREN KADINA KAPILIR GİDERİM…

Kadınların dilinden anladığınızı düşünüyor musunuz?

Nasıl bir kadın sizi kendine bağlayabilir? Ben o konuda çok hünerli değilim. Anlamak için çabalarım ama genelde yanlış anlarım o dili. Bana kendimi güvende hissettiren ve ona hayran olmamı sağlayan bir kadına kapılıp giderim.

Çapkın mısınız?

Bilmem ki… Öylesin diyen de var, asla değilsin diyen de. Bence dozunda flörtözüm ama bir şeyleri oldurmak için kanırtan veya şekilden şekile giren biri değilim.

OYUNCU OLMASAYDIM, AVUKAT YA DA SAVCI OLMAK İSTERDİM

Dizide Yekta ile garip bir ilişkiniz var. Gerçek hayatta babanızla baba-oğul olarak nasılsınız?

Babam da annem de oyuncu. Yaşadığım zorlukları veya gelişmeleri konuşmakta zorluk çekmiyorum çünkü aynı dilden konuşabiliyoruz. Bu da ilişkimiz açısından önemli. Yekta ve Ömer gibi sevgisiz ve aslında çıkara dayalı bir ilişkimiz yok. Babamın benden bir çıkarı yok; sadece sever. Çok yeterli.

Gerçek hayatta yargıya bakışınız ne? Adalet konusunda kırmızı çizgileriniz var mı?

Herhalde biraz daha çalışkan bir öğrenci olsaydım ve hayatımda oyunculuk olmasaydı, avukat ya da savcı olmak isterdim. Detaycıyım; gizlenen şeyleri ortaya çıkarmayı severim, haksızlığa ve yanlış anlaşılmalara aşırı duyarlıyım.

Günlük hayatta, sokakta, gözünüzün önünde gelişen bir adaletsizliğe şahit olsanız, tepki verir misiniz?

Kayıtsız kalmam ve genellikle müdahil olurum ve iki tarafı anlayıp sorunun nasıl çözüleceğiyle ilgilenirim ama bazı olaylarda kişinin kendini savunmayı öğrenmesi gerekir. Böyle durumlarda kendimi dahil ederek üstüme yük almam; ancak desteğim talep edilirse elimden geleni yaparım.

AŞKIN SEVGİYLE HİÇ İLGİSİ YOK HORMONLAR NE DERSE O!

Aşk nasıl yaşanmalı sizce? Ne olursa aşkın büyüsü bozulabilir?

Aşkın, fazlaca hormon salgılamaktan dolayı yaşanan bir duygu durum bozukluğu olduğunu düşünüyorum. Sevgiyle alakası dahi yok. Olduğun kişi olmaktan çıkıyorsun, düşünemiyorsun, değerlendiremiyorsun, tartamıyorsun, sadece hormonların ne diyorsa o. O yüzden aşkın büyüsü yoktur, dolayısıyla kaçmaz. Sadece hormonların normale döner ve olduğu gibi görmeye başlarsın karşındakini. Eh, artık orada sevgi devam ediyorsa bitti gitti işte. Sağlıklısı bu.