Pazar Postası Geçmişin Aynası: Batıl İnançlar
Paylaş
Geçmişin Aynası: Batıl İnançlar

Batıl inançlar insanlığın günümüze taşıdığı en eski miraslarından biri. Bu inançların şaşırtıcı bir özelliği de bulaşıcı olması. Uygarlıktan uygarlığa geçen ve mantıklı bir nedeni olmayan batıl inançların kökeninde korku ve iyi niyet vardır...

ÇORAPLAR VE JARTİYERLER
Kadın çorabı olsun erkek çorabı olsun, bütün çoraplarla ilgili gelenekler, inançlar vardır. Çorap giyerken, sol tek sağ tekten önce giyilmelidir. Eskiden kadınlar, giyenler kolayca ayırabilsin diye, sol teklere renkli iplikle işaret koyarlardı. Bir naylon çorap jartiyerden üç kere kurtulup da düşerse, uğursuzluk kapıda demektir. Bir külotlu çorap çamaşır ipinde kurutulurken rüzgarın etkisiyle dolanırsa, sevinç ve mutluluk yoldadır. Rüyanızda sevdiğinizi görmek istiyorsanız, geceleyin jartiyerinizi yastığınızın altına koymanız gerekecektir. Cinsel bölgelerle ilgisi olduğundan, jartiyerde romantik bir güç olduğuna inanılmaktadır.

Haberin Devamı

BAYKUŞUN LANETİ
Eski efsanelerinden birinde bir ‘çiçekkız’ın öyküsü anlatılır. Güçlü bir büyücü yeğeniyle evlendirmek için çiçeklerden bir kız yaratmış. Ama çiçek-kız bir başkasına aşık olmuş! Sonra da bütün erkeklere ve kendisini yaratıp zorla evlendiren büyük güce isyan etmiş ve karşı çıkmış. Büyücü ise ceza olarak onu öteki kuşların saldırdığı bir baykuşa çevirmiş. Baykuş bu yüzden sadece geceleri avlanır. Ötüşü, duyanlara ölüm ya da uğursuzluk getirir ‘



ÇOK YAŞA’NIN SIRRI
Roma İmparatoru Tiberius, arabasıyla dolaşırken halktan hapşıran olursa, “Çok yaşa!” diye bağırırmış. Bu söz, Romalılar arasında yayılan ve genellikle hapşırıkla başlayan bir hastalıktan kaynaklanmış. O zamanlar çoğunlukla ölümle sonuçlanan bu hastalığın en etkili ilaçlarından birinin “Çok yaşa” sözü olduğu düşünülürmüş. ‘Çok yaşa’nın, sadece uzun ömür dileme değil yakın bir ilginin kanıtı da olduğuna inanılırmış. Hapşırma, Orta Çağ Avrupası’ndaki veba salgını sırasında bu hastalığa yakalananlar arasında da çok yaygındı. O çağda bolca kullanılan “Çok yaşa” sözü günümüze kadar gelmiştir.

NİKAH YÜZÜĞÜ
Evlilikte yüzük takmak oldukça eski bir gelenek. Eski Yunanlılar, Romalılar ve Mısırlılar evlenirken yüzük takarlardı. İlk nikah yüzüğünü Adem’in oğlu Kabil’in taktığını ileri sürenler vardır. Arkeolojik kazılar, Sümerlerin bundan 10.000 yıl önce nikah yüzüğü kullandıklarını ortaya çıkarmıştır. Nikah yüzüğü binlerce yıl önce sadece başparmağa takılıyordu; sonra işaret parmağına takılmaya başlandı; daha sonra da şimdiki yerini buldu.

Haberin Devamı



EVLİLİK TÖRENİNDE ÖPÜŞMEK
Bir zamanlar, yeni evli çiftler ‘ilk cinsel birleşme’lerini herkesin gözü önünde yaparlarmış! Böylece, evlilik tanıkların önünde gerçekleşmiş olurdu! Bunu yapmazlarsa, evlilik gerçekleşmemiş demekti. Bu gelenekten geriye günümüze sadece öpüşme kısmı kalmıştır.



KIRIK AYNA 7 YIL ÜZER
Eski bir inanca göre aynadaki yansımamız zarar görürse biz de zarar görürüz; yansımanın zedelenmesi, ruhun zedelenmesi anlamına geliyor. Ruhu olmayanın aynalarda görünmeyeceği yolundaki inanışın temelinde aynanın ruhla bağlantılı olduğunun düşünülmesi vardır. Yansımada en küçük bir uyumsuzluk bile, beden ile ruh arasındaki dengenin bozulmasına yol açar. Yedi yıl sürecek uğursuzluk kapınızı çalar. Çünkü bedenin fiziksel açıdan yedi yılda bir değişmekte olduğuna dair kadim bir inanç vardır. 7 yıl uğursuzluğun arkasında yatan neden budur. .

BALLI BALAYI
Evlilikten sonra balayına çıkılıyor. ‘Balayı’ sözcüğü ise çok eskidir ve pek çok uygarlıkta aynıdır. Temelinde ise basit bir inanç var: Bir evlilikten sonra bütün konuklar, evli olsunlar ya da olmasınlar, bir ay boyunca bal içerlermiş! Çünkü bal bir zamanların en önemli cinsel uyarıcısı olarak görülürdü.

Haberin Devamı

DOĞUM GÜNÜ TANRIÇADAN
Doğum günü kutlamasının kaynağı Eski Yunanlılara kadar gider. Ay, evlilik ve doğum tanrıçası Artemis’in doğum günü kutsaldı. O gün ay biçiminde özel kekler yapılır, tapınaklardaki sunaklara mumlar dikilirdi. Yapılan törenler sırasında mumlar bir seferde üflemeyle söndürülebilirse, tanrıçanın dilekleri gerçekleştirdiğine inanılırmış

Haberin Devamı

TAHTAYA 3 KERE VUR!
Bir zamanlar Keltler gibi bazı kavimler için ağaçlar kutsal varlıklardı. Keltler, ağaçları tanrının yeryüzündeki temsilcisi sayarlarmış. Keltler, kıtlık olur, bir felaket yaşanır veya savaşa gidilecekse ağaçların gücüne sığınırlarmış. Tahtanın kötü ruhları çekip toprağa gönderdiğine dair inancın kökeninde Keltlerin tahtaya vurarak kötülüğü savmak istemesi yatmaktadır. Keltlerden çok önce Demir Çağı’nda bile toprağın verdiği madenlerin kutsanması bir gelenekti. Çünkü topraktan maden çıkarmak tanrıları gücendirebilirdi.